“Hayat kumdan kale yapmaksa deniz kenarında, dalga hesabı yapmamaktır yaşamak” diyor şiirinde ünlü oyuncu Ebru Cündübeyoğlu. “İyi ki bu şehirde yaşıyorum” diyecek kadar İstanbul’u ve denizi seven Cündübeyoğlu, denizin hemen karşına çıkabileceği bir şehirde yaşamanın büyük bir şans olduğuna inanıyor. Balık tutmayı seven, bir tekne sahibi olmak, gemi seyahatine çıkmak isteyen güzel oyuncu, denize oldukça düşkün. Zaman zaman iki yakanın arasından geçerken Boğaz’ın o muhteşem manzarasını, çığlık atan martıları, vapurları, dalgaların çırpınışını seyretmekten büyük keyif duyduğunu söyleyen Ebru Cündübeyoğlu ile deniz ve tiyatro hakkında söyleşi yaptık.
Sempatik tavırlarıyla ekranların ve sahnelerin sevilen yüzü Ebru Cündübeyoğlu bu aralar Tiyatro Kedi’nin sahneye koyduğu iki oyunda oynuyor. Seyirciyi Reşat Nuri Güntekin’in eseri Çalıkuşu ile hüzünlendiren Cündübeyoğlu, Moliere’nin Kibarlık Budalası oyunuyla ise, adete kırıp geçiriyor. Kibarlık Budalası 2008’den bu yana sahneye koyuluyormuş. Cündübeyoğlu oyunda Haldun Dormen, Tarık Papuççuoğlu gibi ustalarla bir arada oynuyor. Türk Edebiyatının başyapıtlarından biri olan Çalıkuşu ise, bambaşka bir yorumla sahneleniyor. Cündübeyoğlu her iki oyunda da performansıyla seyirciden bolca alkış almayı başarıyor. Ancak ezberi bozan bir özelliği daha var. Komedi genellikle erkeklere atfedilirken, Ebru Cündübeyoğlu da samimi ve kendine özgü tavırlarıyla kendine güldürmeyi başaran nadir kadınlardan biri olmayı başarıyor. Oyunculuk, sunuculuk, mankenlik… Birçok işi başarıyla yapan Cündübeyoğlu’nun aynı zamanda yayımlanmış bir şiir kitabı da var. Hatta bu şiirlerden kimisi denize dair… Denizle de arası son derece iyi olan güzel oyuncu, denizlerin korunması ile ilgili önemli mesajlar verdi.
Söyleşimize bir oyun ile başlayalım. Size birkaç kelime söyleyeceğiz ve siz bu doğrultudaki düşüncelerinizi bize söyleyeceksiniz. İlk kelime deniz.
Denizi çok severim. Denizi olmayan şehirlere her zaman üzülmüşümdür. Denizin farklı ve yüksek bir enerjisi olduğuna inanırım. O yüzden denizin o sonsuz maviliğine bakmanın keyfini sonuna kadar çıkarırım. Her zaman şöyle derim köprüden ya da bir vapur ile geçerken; “İyi ki bu şehirde yaşıyorum”. Çünkü denizin hemen karşınızda çıkabileceği bir şehirde yaşamak, bence büyük bir şans. İstanbul da bunun için en biçilmiş kaftan. Denize çok düşkünümdür ve deniz çok mutlu eder beni.
İkinci kelimemiz denizyolu…
Arada karşıya geçmek istediğimde denizyolunu kullanırım. Motora binmek, Boğaz’ın o muhteşem manzarasını, çığlık atan martılar, vapurları, dalgaların çırpınışını seyretmek çok hoşuma gider. Bence İstanbul’da çok büyük eksikliklerden biri denizyolunun yeterince kullanılmaması. Köprü ve karayoluna yapılan yatırımdan çok, deniz taşımacılığının daha fazla geliştirilmesi gerektiğini inanıyorum. Bunun şehir için daha iyi olacağına inanıyorum.
Mavi yolculuk…
Mavi yolculukları çok seviyorum. Bu sene de planlarım arasında. En büyük hayallerimden biri tekne sahibi olmak. Zaten teknedeki yaşantı da bana çok hoş geliyor ve onun içinde yaşamaktan keyif alacağıma inanıyorum. Bodrum koylarını çok seviyorum, keza Antalya’da da öyle oluyor ama özellikle Ege’nin koyları daha bir cazip geliyor bana. Geceleri denizde yıldız seyretmeyi çok severim, çünkü deniz, bunun için en güzel yerlerden biri. Sanki gökyüzünün içindeymişim gibi hissettiğim bir yer. O yüzden denizde olmak beni her zaman heyecanlandırır. Sonra gemi seyahatine çıkmak benim çok büyük bir hayalimdir. Şu ana kadar gerçekleştiremedim, ama hep aklımda ve hayallerimi süslüyor. En kısa zamanda inşallah bu arzumu gerçekleştireceğim. Gemi yolculukları bana hep güzel gelmiştir.
Balık…
Balıklara çok düşkünümdür. Babam balığa çok çıkar. Ben de onunla beraber balığa çıkarım. Bol bol tüketirim.
Güncel bir soruyla devam edelim. Macaristan’da alüminyum fabrikanın atık barajlarının yıkılmasıyla zehirli maddeler çevreye yayıldı. Tuna Nehri’ne ulaşan tehlike, Karadeniz’ ve dolayısıyla Boğazları tehdit ediyor. Muhakkak tedirgin oluyorsunuzdur.
Doğayı yeterince katlediyoruz, hiç değilse denizlerimiz elimizde kalsa diye içleniyor insan. Macaristan’daki bu olay gerçekten çok üzücü, ama maalesef oldu. Umarım bunun tedbirini alırlar ve umarım Karadeniz’e ve Boğazlara kadar bu zehir inmez. Çünkü balıkların ve deniz canlılarının hayatı söz konusu. Yapılacak ne varsa yapacaklarına inanıyorum. Daha doğrusu inanmak istiyorum.
Aşılı Kolum adlı bir şiir kitabı yayımladınız. Denize dair şiirleriniz var mı?
Denizle ilgili pek çok şiirim var. Mesela Kumdan Kaleler var: “Hayat kumdan kale yapmaksa deniz kenarında, dalga hesabı yapmamaktır yaşamak”. Sonra “Deniz gözlerine yazıldım limansız, yelkensiz…” Şu anda aklıma gelmiyor ama Bahriyeli diye bir de şiirim var.
Tiyatro Kedi olarak Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu eserini farklı bir yorumda sahneliyorsunuz.
Üç Ferideli oynuyoruz. Feride sadece kronolojik olarak alınmış bir şey değil, Feride karakterinin Çalıkuşu’na boyut kazandıran üç karakter. Çok güzel ve hoş bir oyun. Zaten eser çok güzel bir eser. Biz de bunun en ufak detaylarıyla oya gibi işledik. Tüm ekip arkadaşlarımız tüylerimiz diken diken güzel bir oyun çıkardığımıza inanıyoruz. Aslında anlatılmak istenen en yakını oynuyoruz. Eki diziden veya filmden akılda kalan kırık bir aşk hikayesi sanki ön planda tutulmuştur her zaman, ama bu aşk hikayesinin ardında çok daha önemli şeyler var. Bir kadının ayakta durma savaşı. Onun Anadolu’da mücadele etmesi. Eğitimle ilgili çok çırpındığı şeyler var. Bir aşk romanı gibi algılansa da, günümüzde de değerini yitirmemiş nice konuları irdeliyor. O yüzden aslında en yakın oyun bizimki.
Peki ya Kibarlık Budalası…
Mart 2008’de perdesini açan ve seyircinin yoğun ilgisiyle oynayan Kibarlık Budalası İstanbul’da farklı yerlerinde sahne almaya devam ediyor. 17. yüzyıl Fransa’sına özel kostümlerimizle çok eğlenceli bir oyun sunuyoruz. Ben oyunda sağduyulu, samimi ve aynı zamanda tavırlarıyla insanları güldürebilen bir hizmetçiyi oynuyorum.
Tiyatro izleyicisi en çok hangi türe ilgi gösteriyor?
Genel olarak tiyatro seyircisi iyi şeye ilgi gösteriyor. İyi bir şey yapıldığı zaman o bir şekilde fısıltı gazetesiyle yerini buluyor. Bir ışık gibi hemen pervaneler oluyor peşinde. Bence iyi olduğu zaman komedi olsun, dram olsun fark etmez. Ama dramalarda çok iyi şeyler galiba fazla yakalanamadığı için genelde kolaya kaçıp, komediye, tekrar tekrar aynı oyunlara kaçılıyor diye düşünüyorum.
Son olarak denizlerle ilgili nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
Denizlerimize lütfen gözümüz gibi bakalım.
Vira Dergisi