“Taş yerinde ağırdır” sözünden hareketle 30 yıllık meslek hayatında hiç kurum değiştirmeden, farklı unvanlarla görev yapan MEDLOG Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Görgün son seçimlerden sonra İMEAK Deniz Ticaret Odası’nın da yönetiminde yer aldı. Denizcilik sektörünün içinden gelen Görgün, sonrasında lojistik alanında da önemli işlere imza atan kurumların başında yer alarak denizcilik, lojistik ve kruvaziyer vasıtasıyla olabilecek her türlü katkıyı vermeye hazır olduklarını vurguladı. Görgün, Deniz Ticareti Dergisi’ne denizcilik ve lojistik sektöründe Türkiye’nin stratejik konumunu ve yapılan çalışmaları anlattı.
Sadece MEDLOG gibi büyük bir kurumun değil, aynı zamanda Türkiye’nin denizcilik sektöründeki çatı kuruluşunun da yönetimindesiniz. İsmail Görgün olarak bize yol hikayenizi anlatır mısınız?
Ben Samsun, Bafralıyım… Aslında hikayem, Denizcilik Fakültesi’ni kazanmamla başladı. Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi’ni kazandım. Bu üniversiteye ilk girenlerden biriyim, okulu da dereceyle bitirdim ve ilk mezunlardanım. Okulu bitirmem, doğal olarak denizcilikle ilgili yolumun başlangıcı oldu. Okul bittikten sonra liman acenteliği yapan bir şirkette staja başladım. Orada sadece 2 - 3 ay çalıştım. Kurumsal şirket deneyimi edinmek amacıyla hemen ardından ARKAS’a başvurdum ve resmi olarak çalışmaya başladım. Ben hayatımda hiç iş değiştirmedim. Hayatım boyunca bir kere iş başvurusu yaptım ve bu yıl, profesyonel meslek hayatımda 30’uncu yılımı dolduruyorum. Aslında, şirketle İstanbul’a gelmek üzere anlaşmıştım; fakat, işe başladığım gün İzmir'de birinin işten ayrılmasıyla, ilk görevime İzmir'de başlamış oldum. 2000 senesine kadar İzmir’deydim. Ardından 2000 senesinde MSC’nin İhracat Müdürü olarak İstanbul'a taşındım.
Tabii burada ARKAS - MSC iş birliğinden bahsetmekte fayda var…
1995 senesinde MSC Gemi Acenteliği, ARKAS ile ortak olarak kuruldu. Ben, daha sonra MSC’ye geçtim. 2005’te Şube Müdürü oldum; 2008 yılında yönetimin tamamen MSC’ye geçmesiyle Bölge Müdürü; 2011 senesinde de MSC’nin Genel Müdürlüğü görevime başladım. Sonra 2011’de MEDLOG’u kurduk. Oraya başka bir arkadaşım atanmıştı; onun ayrılmasıyla da 2016 senesinde MEDLOG’ta Genel Müdür olarak çalışmaya başladım. O zaman hayatıma; denizciliğin yanında lojistik de eklenmiş oldu. MSC ile tanışmam, bana ve ekip arkadaşlarıma MSC’nin gücünden faydalanıp ülkemize daha fazla hizmet etme şansı verdi. Öncesinde MSC ile denizcilik anlamında ülkemizde ulaşılabilecek her yere denizden ulaşmaya çalıyorduk. Trabzon’dan İskenderun’a kadar uygun olabilecek her limana uğrak yapmaya çalıştık. MEDLOG Lojistik’i kurduktan sonra da yurtiçi taşımacılık ve depoculuk faaliyetlerimizle her yere ulaştık. Öyle bir noktaya geldik ki bugün sayısı 30’a varan depo açtık. 23 depodan da demiryoluyla limanlara ulaşma şansımız oldu. Haftada 120’ye yakın tren seferi yapmaya başladık. Ayrıca şunu da belirtmekte fayda görüyorum: MEDLOG Lojistik’in taşıdığı yükün yaklaşık %20’si demiryolu ile taşınır. Türkiye’de taşınan yükün ancak %1 civarı demiryolu yüküdür; MEDLOG’da ise bu oran %20’dir. Hepsi de karayolundan, demiryoluna dönmüş yüktür. Bunlar bizim çalışma hayatımızdaki gurur kaynaklarımız. Türkiye’nin her yerine hizmet ulaştırmak gibi önemli bir hedefi gerçekleştirdik. Bu işin içerisinde beni en çok memnun eden taraf da bu oldu. 2022 yılının Nisan ayında MEDLOG Genel Müdürü yerine MEDLOG Yönetim Kurulu Üyesi oldum. Aynı zamanda bizim bünyemizde birkaç şirketimiz daha var. IT şirketimiz MEDTEC, turizm şirketimiz Cisalpina ve depo alanında hizmet veren GDT Lojistik şirketimizde de Yönetim Kurulu Üyeliği’ne devam ediyorum.
Ben İcra görevimin yoğunlugu nedeniyle temsil işlerine pek zaman ayırmadım öncesinde; ama 2022’de İcra ile ilgili faaliyetleri bırakıp Yönetim Kurulu Üyeliği’ne geçince başka bir göreve zaman ayırır duruma geldim. O da DTO Yönetim Kurulu Üyeliği oldu.
DTO’da herkesin çok çalıştığını biliyoruz. Şu anda masanızdaki en önemli konular hangileri?
DTO, denizciliğin her yönünü temsil ettiği için DTO Yönetim Kurulu Üyeliğim ile beraber de balıkçılıktan gemi inşaya, yatçılıktan deniz turizmine kadar denizciliğin çok çeşitli konuları üzerinde çalışma fırsatı buldum. Şu an spesifik olarak söyleyemem ama birçok konu üzerinde çalışmalar yürütüyoruz. Türk Bayraklı gemi filosunun artırılması çalışmalarından, boğazlara, oradan balıkçılığa, limancılığa, deniz turizminin yaşadığı sıkıntılardan gemi inşanın ihtiyaçlarına kadar her konu gündeme geliyor ve Yönetim Kurulu Başkanı Tamer Kıran başta olmak üzere yönetim kurulu olarak hakikaten bunların hepsine zaman harcıyor, tartışmalar yapıyor ve çözüm üretmek için çalışıyoruz. Benim şu an en yoğun gündemim, DTO çalışmaları. Bu durumdan memnunum çünkü denizciliğin birçok alanına kafa yorup, düşünüyor ve bu konularda çalışma imkanı buluyorum.
Depo konusu başlı başına başka bir mecra... Anladığım kadarıyla lojistik deyince olmazsa olmaz depolar geliyor akla. Biraz bundan bahseder misiniz?
Bizim yaptığımız depoculuk konteynerin bir parçası aslında. Konteyner taşımacılığı bir ekosistem. Konteyner taşımacılığında her şeyi düşünmeniz gerekiyor. Geminizin hangi gün, nereye geleceği, ne kadar süre limanda kalacağı, operasyon hızı gibi gemi ile ilgili konular yanında haftalık – aylık boş konteyner ihtiyaçları, boş konteyner indireceğiniz liman, limanda kalış süreleri, ithalat taşımacılığından dönen boş konteynerin müşterilerinize gönderilebilmesi için nerede bekleyeceğine kadar planlamanız gerek. Konteyner deponuzu doğru konumlandırarak ve doğru yöneterek konteynerlerinizi müşterinizin ihtiyaçları için belli bir süre depoda hazır bekletmeniz ve bu arada konteynerin bakımını yapmanız ve bunu hem firmanız hem müşteriniz içi en verimli şekilde yönetmeniz gerekiyor.
Lojistik, terim olarak aslında askeriyeden geliyor. Askeri lojistik de karayolu, demiryolu ve denizyolunu kapsar. Fakat biz zaman içerisinde lojistiği sadece kara tarafı olarak tuttuk, denizi ondan ayırdık. Çünkü deniz, lojistiğin en büyük yatırım gerektiren kısmı… O yüzden ayrılıyor ve tabii, kendine has kuralları da var. Kara tarafına geldiğiniz zaman da bu kez limanlar devreye giriyor. Eğer konteyner işi yapıyorsanız, düzenli olarak da geminiz buraya gelecekse ve yük adedi artıyor, gemiler büyüyorsa sizin uğrak yaptığınız liman da o gelişime ve değişime ayak uydurmak zorunda.
Ve tabii ki liman ve müşteri arasında yükün en az maliyetle, en hızlı, güvenli şekilde ve en az karbondioksit salınımıyla artık yazılımların devreye girdiği, çağdaş kara ve demiryolu yönetimiyle ön ve son taşımayı organize etmek..
Özetle bu, yönetilmesi başlı başına ayrı bir yönetim anlayışı, konsantrasyon ve tecrübe gerektiren bir ekosistem.
Biraz da MEDLOG’un denizcilik tarafından bahseder misiniz?
MEDLOG’u, konteyner deniz taşımacılığının önünde ve sonundaki kara taşımacılığında hizmet vermek üzere MEDLOG Lojistik olarak kurduk. Aynı zamanda uzun zamandan beri Cenevre’yi sıkıştırıyorduk. Diyoruz ki, “Buradaki yüklerin limanlar arasında taşınmasını biz organize edebiliriz”. Ayrıca, biz Türkiye’de iyi bir gemi operasyonu işi yapabileceğimize inanıyoruz. O yüzden, gemi yönetiminin bir kısmını merkezin bize vermesini istiyoruz. Türk Bayrağı ihtiyacını vurguluyoruz; çünkü Türkiye limanları arasında taşıma yapacağız. Türkiye olarak, MSC filosu içindeki bir gemi birimini yönetmek istiyoruz. Bu göreve talibiz. Derken, Marmara içerisinde bir gemiye Türk bayrağı çektik ve onu yönetmeye başladık. Bu amaçla, Medlog Gemicilik’i kurduk. Bizi gururlandıran tarafı ise o gemilerin sayısının bugün 8’e kadar ulaşmış olması. Gemilerimizden biri olan Med Samsun ismi benim memleketimden geliyor. Diğer gemilerimizin bazılarında da yöneticilerimizin memleketlerinin isimleri var. Yıllar önce kızım doğduğunda da bir gemiye MSC Selin ismi verilmişti. Bunlar hep bizi gururlandıran ve aidiyet hissini artıran noktalar. Medlog Gemicilik’in 9’uncu gemisi de gelecek aya yetişebilir diye düşünüyorum.
MEDLOG olarak bundan sonraki hedefleriniz neler?
Bu grubun içerisinde Türkiye’de kombine yük taşımacılığının lideri MEDLOG Lojistik, Tekirdağ’da 300 bin metrekare alana kurulu Türkiye’nin en büyük transit limanı ASYAPORT, 25 yılı aşkın süredir pazarda lider olan MSC ve halihazırda 8 Türk Bayraklı gemisiyle Türkiye’de feeder taşımacılığı hizmeti veren MEDLOG Gemicilik, Türkiye’ye en fazla yolcu getiren şirketlerden MSC CRUISE, yolculara yer ve seyahat hizmeti sunduğumuz CISALPINA ve hem grup içi hem grup dışı için yazılım ürettiğimiz teknoloji şirketimiz MEDTEC var. MSC Grubu olarak, hedeflerimizi sürekli büyüttüğümüzü söyleyebilirim. Bu kapsamda, ASYAPORT da büyüyor; hem transit yükü hem lokal yükü her geçen gün artan bir liman haline geldiği gibi ülkemizin Balkanlar üzerinden Avrupa’ya açılan kapısı oluyor. Aynı zamanda Marport ve Assanport gibi ortak olduğumuz limanlarımız da bulunuyor. MEDLOG Lojistik olarak ise son yıllarda var olan depolarımızı genişletiyor ve yeni depoları müşterilerimizin hizmetine sunuyoruz. Grup adına hedeflerimiz ve projelerimiz, Denizcilik, Lojistik, Limancılık ve Deniz Turizmi üzerinden ülkemize yapılabilecek her türlü katkıyı içeriyor.
Türkiye lojistik anlamda çok stratejik bir konuma sahip… Sizce neyi daha kârlı hale çevirebiliriz, ne gibi adımlar atmalıyız?
Pandemi, Türkiye için lojistik anlamda bir avantaj haline geldi. Pandemi döneminde tüketim tarafı (Avrupa ve Amerika) anladı ki; biz üretimle tüketimin arasını çok açarsak sıkıntı yaşayabiliriz. Bunun yanında sürdürülebilirlik kavramı da hayatımıza daha fazla yerleşti. Hepsi birleştiği zaman, üretimi bize en yakın yerde yaparak, en ucuza, en sürdürülebilir şekilde gerçekleştirelim ki kesintisiz bize ulaşabilsin mantığı gündeme geldi. Çin bunun için çok uzak kaldı. Çin’in alternatifleri Hindistan, Vietnam gibi ülkelerdi; ama onlar da uzak kaldılar. O zaman, ya Avrupa Birliği’ne üye küçük devletlerle bunu yapabilirsiniz ya da Avrupa Birliği’ne üye olmayan ama sınırında olan Türkiye gibi bir ülkeyle... Türkiye’nin jeopolitik yapısından insan gücüne, ulaşımdan bilgi birikimine kadar birçok cezbedici noktası var. Türkiye, kendi üretmediği yüklerin üretilen yerlerle arasında koridor olma şansına da sahip.
Gürcistan, Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan… Bütün bunların orta noktasındayız... İpekyolu, Çin’in mallarının Avrupa'ya gitmesine bizim seyirci kalmadığımız bir ticaret güzergahı olmalı. Şöyle açıklamak isterim: Orta koridorun ortası olan Türki cumhuriyetleri ve Türkiye. Buradaki ticari bağlarımızı genişlettiğimiz zaman güzel adımlar atmış olacağız. Çünkü bizde Kazakistan’ın ürettiği kadar buğday yok ya da Özbekistan’ın yetiştirdiği kadar pamuk yok. Ama biz onların mallarının bizim üstümüzden gitmesine vesile olma şansına sahibiz. Bu nedenle, hem kendi alışverişimiz hem de Avrupa'ya giriş çıkışta bir yol olma anlamında Orta Koridoru lehimize kullanma şansımız çok fazla. Bu bizim için bir şans... Avrupa’nın artık; “Tamam, bunları ben senden ve senin üzerinden alayım.” demesi gerekiyor. Ancak bunun için de uzun vadeli yatırıma ikna olmaları lazım.
Son olarak sektöre nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
İMEAK Deniz Ticaret Odası ile beraber denizcilikle ilgili her konu hayatıma girdi. Sonuç itibarıyla, büyük bir grupta çalıştıktan sonra eğitimimin ve iş tecrübemin bana kattığı bu birikimle Türk denizciliğine hizmet edebilme şansına sahip olduğum için çok memnunum. DTO’da hakikaten her konuyla ilgili çok yoğun ve güzel bir çalışma süreci var. Bu sürecin bir parçası olmama imkan sağlayan önce şirket ve DTO üst yönetimine sonrasında bu çalışmalarımı destekleyen arkadaşlarıma müteşekkirim.
Vira Haber