Davutoğlu: Her gemimiz Türk yapımı olacak

Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl dönümü töreninde bugün bir açıklama yapan Başbakan Ahmet Davutoğlu, bundan sonra denizlerdeki her gemimiz Türk yapımı olacak dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çanakkale Zaferi’nin 100. yıl dönümü töreninde yaptığı konuşmada, “Aziz şehitlerimizin huzurunda bir kez daha söz veriyoruz; bıraktıkları birlik ve kardeşlik mirası ebediyen taşınacaktır” dedi.Başbakan Davutoğlu, şehitlerin huzurunda söz verdi.
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türk-Kürt, Sünni-Alevi kim olursa olsun Çanakkale'de savaşanların torunlarının eşit olarak geleceğe omuz omuza yürüdüğünü belirterek, "Aziz şehitlerimizin mirasına, hatıralarına ayrımcılık, bölücülük sokmak isteyenlere fırsat vermeyeceğiz" dedi. Türkiye Cumhuriyeti olduğu sürece dünyada zalimlerin rahat uyuyamayacağını kaydeden Davutoğlu, "Aziz şehitlerimiz nasıl mazlum milletlerin ilham kaynağı olmuşsa; İstanbul ve Ankara ayaktayken mazlum milletler sığınmak istediklerinde bağrımızı onlara açacağız. Dizimizde derman kalmayıncaya, omuzlarımız toprağa değene kadar; bu toprakların bir santimetrekaresini dahi müstevlilere ve hainlerin oyunlarına terk etmeyeceğiz. Bir daha bu devleti, bu milleti namerde muhtaç etmeyeceğiz" diye konuştu.
 
18 Mart Çanakkale Deniz Zaferinin yüzüncü yılı törenlerinde konuşan Davutoğlu, yüz yıl önce bu topraklarda şehit düşenlerin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tohumlarını attığını ifade ederek, "Onların emaneti bizim için kutsal bir mirastır; ebediyen milletimiz tarafından omuzlarda taşınacak, bu aziz bayrak zirvelere taşınacaktır. Bu kutlu savaşın, aziz milletimizin bilincinde uyandırdığı en önemli hatıra, milli birlik ve beraberliktir. İşte 100 yıl önce bu topraklarda şehit düşen aziz atalarımız, şehadetleriyle aslında geleceğimizin, istikbalimizin de temel prensibini ortaya koydular. Yurdumuzun her köşesinden şehadete yürüyenler bundan sonra da yurt topraklarında ebediyen kardeşliğin tohumunu attılar” dedi.
 
“HER EVDE ÇANAKKALE SAVAŞLARINDAN BİR İZ VARDIR”
 
Her hanede, her ailede Çanakkale’den aziz hatıralar olduğunu kaydeden Davutoğlu, “Aziz milletimizin hiçbir ferdi yoktur ki Çanakkale’den iz, hatıra taşımamış olsun. Bizim Hatice ninemiz vardı, yarım asır evimizde kalmıştı. Her seferinde dedem onu Çanakkale’nin emaneti diye anardı. Dedemin kardeşinin eşiydi. Çanakkale’de şehit olmuştu. Biz çocukluk bilincimizle, Çanakkale’yi ailemizin birliğinin timsali olarak görmüştük. İstanbul Sultaniyesi’nin bir nesli Çanakkale’ye gelmiş. Bir sınıfı 50’yi aşkın şehitle bu topraklarda kalmıştı. Lisenin kapıları, pervazları siyaha boyanmıştı. Duvarlarının rengi sarı olduğu için sembol olmuştur. Her birimizin ailesinde, Çanakkale şehidi hatıraların, Çanakkale’den unutulmaz izler vardır. Aziz şehitlerimizin huzurunda bir kez daha söz veriyoruz, bıraktıkları birlik ve kardeşlik mirası ebediyen yaşayacaktır. Bugün Diyarbakır’da da, İzmir, Hakkari, Rize ve de Muğla’da da o aziz şehitlerin torunları omuz omuza geleceğe yürüyor. Onların miras hatıralarına ayrımcılık bölücülük sokmak isteyenlere fırsat verilmeyecektir. Türk-Kürt, Alevi-Sünni kim olursa olsun, Çanakkale’de omuz omuza savaşanların torunları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin eşit vatandaşları olarak geleceğe omuz omuza yürüyecek” diye konuştu.

“BU TOPRAKLARDA ŞEHİT DÜŞENLER TRAKYA VE ANADOLU İLE SINIRLI DEĞİL”

Bütün Osmanlı coğrafyasında, “Benim dedem de Çanakkale’de savaştı” diyen insanlar olduğunu anlatan Davutoğlu, şunları söyledi: “Gönül coğrafyamızda Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika’da, her bir toprak parçasında, bugün Çanakkale savaşı şehitlerinin hatıraları yaşar. Prizren, Üsküp, Bosna, Priştine’ye kadar her yerde benim dedem de Çanakkale’de savaştı diyenleri, Irak’a, Basra’ya, Bağdat’a, Kerkük, Musul’a gidin, benim dedem de Çanakkale de savaştı diyenleri görürsünüz. Basra’dan gelen aşiret liderlerini gördüğümde, bu topraklarda şehit düşenlerin Anadolu, Trakya ile sınırlı olmadığını fark etmiştim. Halep, Kudüs kökenli şehitleri Çanakkale’nin bağrında görürsünüz. Öyle bir aziz milletiz ki 1911’den 22’ye 11 yılda dünyanın her köşesinde şehitler bırakmışız. 2 hafta önce Macaristan’a gittiğimde Galiçya şehitlerini selamladım. Azerbaycan’a gittiğimde Kafkas İslam ordusunun şehitlerini selamladım. Myanmar’a gittiğimde, unutulmuş gibi zannedilen 6 bini aşkın esir düşen şehit topraklarına selam gönderdik. Unutulmuş o mezarları ihya ederek başlarına aziz bayrağımızı, Kuran’ı kerimin hitabetini getirdik. Bu, mektupları cevapsız kalan şehitlere 100 yıl sonra gelmiş ulu bir mektuptur. Bir kez daha seslenerek diyorum, nasıl Çanakkale savaşında dersaadetin, payitahtın, başkentin, aziz İstanbul’un düşmemesi için Irak, Suriyeli, Filistinliler, Balkan kökenliler, Kosovalıllar, Boşnaklar, Azeriler hep beraber omuz omuza savaşmışlarsa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bugün de diyoruz ki, 100 yıl sonra o, aziz şehitlerin torunları, onların kaderi, bizim kaderimizdir. Suriye, Irak, Azerbaycan, Balkanlar’ın kaderi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin merhamet ve şefkat elindedir. Biz o aziz şehitlerin miraslarına sahip çıkacağız. Bakü şehitleri… Muhammed İkbal, Lahor’dan, Çanakkale şehitlerine, Balkan şehitlerine, Trablusgarp şehitlerine hitap ediyordu. Hint Müslümanları, Afrika Müslümanları, Ortaasyalı soydaşlarımız ayaktaydı. Hep beraber dua ediyorlardı. Çünkü biliyorlardı ki, Çanakkale düşerse, İstanbul düşerse, mazlum milletlerin kaderi de düşer. İşte o zaman Türkiye’nin sınırlarının çok ötesindeki milletlerin kaderi de Çanakkale savaşı ile değişti”.

“İHANET EDENLER KARŞILARINDA SEYİT ONBAŞILARIN TORUNLARINI BULACAK”

Çanakkale savaşının, hiçbir ordunun yenilmez olmadığını gösterdiğinin altını çizen Davutoğlu, “Hiçbir güç, iman gücünün, onur ve haysiyet gücünün üzerinde olamaz. Seyit Onbaşı’dan daha kuvvetli, daha kudretli değildir. Eğer mazlum milletler ayağa kalkmışsa, kendi kaderlerini çizebilmişlerse, bunda Çanakkale şehitlerinin aziz kanının tesiri, izi, hatırası vardır. Çanakkale Savaşı, bizim dedelerimizin, savaşırken ne kadar mertse, ara verildiğinde de o kadar insani, merhametli olduğunu göstermiştir. Birçok Anzak, hatırasında dedelerimizin destanını yazar. Bir Türk askerinin, savaşta beyaz bayrak çekerek, yaralı Anzak askerini düşman siperine taşıması, insanlığa, savaşın ahlakını değil, barış ve civanmertliğin de ahlakını göstermiştir. Selam olsun o aziz şehitlere. Selam olsun insanlığa haysiyeti öğreten, civanmertliği, kahramanlığı öğreten, merhameti, şefkati öğreten atalarımıza. Selam olsun bu aziz bayrak için bir an bile tereddüt etmeden şehadete yürüyenlere. Selam olsun Sarıkamış’ta donanlara, Anafartalar’da tereddüt etmeden ölüme yürüyenlere. Onların emaneti omuzlarımızdadır. Bir an bile ihanet eden olursa, karşılarında Seyit Onbaşı’nın torunlarını bulacaklardır” dedi.

“BIRAKTIĞINIZ EMANET EMİN ELLERDEDİR”

Şehitlere seslenen Davutoğlu, “Sizlere şehit düştüğünüz topraklardan sesleniyoruz. Ruhunuz şad olsun! Emin olunuz ki her birinizi karşımda görmüş gibi hitap ediyorum. Ellerinizi öperek söylüyorum, bağırlarınıza dayanarak, imanlarınızı hissederek söylüyorum. Bıraktığınız emanet emin ellerde, sağlam omuzlardadır! Bu omuzlar Seyit Onbaşı’nın omuzları, yüreği kadar sağlamdır. Dizimizde derman kalmayıncaya kadar, omuzlarımız toprağa değene kadar, bu aziz bayrağı bir an bile omuzlarımızın üzerinden eksik etmeyeceğiz. Bir an bile bu toprakların bir santimetrekaresini dahi müstevlilere ve hainlerin oyunlarına terk etmeyeceğiz. Milli irade ve milletin iradesi ne derse sadece o olacak. Sadece millet hükmedecek, sadece sizin torunlarınız bu topraklarda özgürce ve başı dik emanetinize sahip çıkacak. Sizlerle omuz omuza savaşanlar, Halep’ten, Kudüs’ten, Humus’tan, Kerkük’ten, Basra’dan gelenler var. Hani Bakü’den gelenler var ya, Allah şahittir ki, onlara zulmedenlerin karşısında sizler nasıl müstevlilerin karşısında durmuşsanız, onlara zulmedenlerin karşısında duracağız. Biz nefes alırken dünyada zalimler rahat uyuyamayacak. Siz nasıl mazlum milletlere ilham kaynağı olmuşsanız, biz nefes alırken, İstanbul, Ankara ayaktayken, mazlum milletler sığınmak istediklerinde bağırlarımıza onları açacağız. Nasıl 2 milyonu aşan Suriyeliyi bağrımıza basmışsak, nasıl Boşnakları bağrımıza basmışsak, Kosovalılara basmışsak, Halepçe’den gelen kardeşlerimizi bağrımıza basmışsak, Anadolu toprakları mazlumların merhamet diyarı olacak. Aziz şehitlerimiz, sizler rahat uyuyunuz. Bugün artık kudretli ve şefkatli Türkiye Cumhuriyeti Devleti var” diyerek, şehitlerin müsterih olmasını diledi.

"IMF'YE BORCUNU ÖDEMİŞ ONURLU TÜRKİYE VAR"

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin artı kendi uçak, tank ve gemileri kullanacağına dikkat çeken Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:“İki gün önce pazartesi günü, Sayın cumhurbaşkanımızla birlikte Gölbaşı’nda bir izzet törenindeydik. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni namerde, merde dahi muhtaç etmeyecek, savunma sanayii projelerinin zirvesi olan radar ve elektronik harp teknoloji merkezini açtık. Bu ne demektir? Nusret mayın gemisi Türk yapımı değildi. Bundan sonra TSK’nın kullandığı her gemi Türk yapımı olacak. Bundan sonra TSK’nın bu aziz semalarda uçan her uçağı Türk yapımı olacak. Bundan sonra tanklarımız modernizasyon için başka ülkelerin himmet ve merhametine terk edilmeyecek. Altay tankları TSK’nın çelikten iradesini temsil edecek. Anka insansız hava uçağı semalarımızda uçacak. Aziz şehitlerimiz, sizler kahramanca direndiniz, bir destan yazdınız, ama biz Birinci Dünya Savaşını kaybettik; çünkü Osmanlı Devleti kendi savaş teknolojisine sahip değildi. Düyun-i umumiye altında eziliyordu. Her kurşun karşısında Düyun-i Umumiye'ye akçeler ödeniyordu. Şimdi yeni bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti var. IMF’ye borcunu son kuruşuna kadar ödemiş onurlu Türkiye Cumhuriyeti Devleti var”.
 
“BU MİLLETİ MERDE BİLE MUHTAÇ ETMEYECEĞİZ”
 
“Aziz şehitlerimiz sizler emin olunuz ki, bir daha bu devleti, bu milleti namerde muhtaç etmeyeceğiz” diyen Davutoğlu, “Geçen hafta Dedem Korkut’la ilgili bir törende ifade ettim, Dedem Korkut, Türk hanına seslenirken, Allah seni namerde muhtaç etmesin. Allah bu devlete, millete zeval vermesin. Merde dahi muhtaç etmesin. Yeni Türkiye namerde muhtaç olmaya. Mertten dahi yardım talep etmeye. Kendi savunma sanayiine sahip ola. Eğer mertler dönüp de, ‘Bana yardım edecek yiğit yok mu’ dediğinde, ‘evet var’ diyen Çanakkale şehitlerinin torunları, yeni bir Türkiye doğuyor. 1911 ile 1923 arasında nasıl şehitlerin naaşları üzerinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti doğmuşsa, tarih şahit olsun ki, bugünden itibaren, 2011 Trablusgarb’ın 100. yılı, 2013 Balkan Savaşlarının, 2014 Birinci Dünya Savaşının, 2015 Sarıkamış ve Çanakkale’nin 100. yılı, 2017 Kud’ü Amare’nin 100. yılı, 2023 Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı olduğunda, küresel güç olan, dünyanın en büyük 10 ekonomisine girmiş, kardeşliği pekişmiş, çevre bölgelere ilham veren, mazlumlara sahip çıkan Türkiye Cumhuriyeti, tarihe ayak izleri ile birlikte geliyor. Selam olsun aziz şehitlerimize. Selam olsun bu şehitlerin mirasını taşıyan aziz gençliğe. Selam olsun bugün verdiği 250 bin şehide 250 bin mektup gönderen gençlere. Selam olsun bu sabah bütün camileri doldurarak, sabah namazında, şehitlerimizin buğday çorbasını içip, onlara dua ve niyaz ederek onları anan aziz vatandaşlarımıza. Selam olsun Çanakkalelilere. Selam olsun Gelibolu’ya, Anafartalar’a. Selam olsun yeni Türkiye’nin güçlü vatandaşlarına. Aziz şehitlerimiz, ruhunuz şad olsun. Bayramımız Çanakkale zaferimiz mübarek olsun. Geleceğimiz daim şekilde muzaffer olsun. Allah şehitlerimize rahmet eylesin, bizim yar ve yardımcımız olsun” şeklinde konuştu.

TÖRENDEN NOTLAR

Çanakkale Deniz Zaferi'nin 100. yıl dönümü etkinlikleri 18 Mart stadyumunda düzenlenen törenlerle kutlandı. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun da katıldığı törenleri çok sayıda vatandaş izledi.

18 Mart stadyumundaki törenler, Çanakkale şehrine verilen altın madalyanın bayrağa tokası, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunması ile başladı. Çanakkale Valisi Ahmet Çınar, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ve Boğaz Garnizon Komutanı Tuğamiral Hasan Nihat Doğan'ın vatandaşların bayramını kutlamasından sonra ise günün anlam ve önemi ile ilgili konuşmalar yapıldı.

MEKKE'DEN GELDİLER

Başbakan Davutoğlu, konuşmasının ardından, ellerinde Türk bayraklarıyla sıra olmuş öğrencilerin arasında geçerek yerine doğru ilerledi. Bu sırada, törenlere katılmak üzere Mekke’den gelen Muhammed Urfalı ile Şanlıurfa Şeyhan Aşireti’nden Mehmet Emin İlhan, Başbakan Davutoğlu'nun yanına gelerek bir süre sohbet etti.

BAKANLAR DA ÇANAKKALE'DE

Törende konuşan Çanakkale Valisi Ahmet Çınar, Çanakkale'nin varoluşun kenti olduğunu söyleyerek, "Çanakkale, İstanbul'un, Türkiye'nin kilididir. Büyük fedakarlıklarla bize bu vatanı emanet eden ecdadımızın hatırasına sahip çıkmalı, layık olmalıyız" dedi. Törende, Belediye Başkanı Ülgür Gökhan ve Boğaz ve Garnizon Komutanı Tuğamiral Hasan Nihat Doğan'da günün anlam ve önemi ile ilgili birer konuşma yaptı. Protokol konuşmalarının ardından, Devlet Halk Dansları Gösterisi gerçekleştirildi. Genel Kurmay Başkanlığı Mehteran Bölüğü konserinin ardından, buradaki program resmi geçit töreni ile sona erdi. Törenleri, Başbakan Davutoğlu'nun yanı sıra Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ve Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç ile çok sayıda milletvekili izledi.

virahaber.com

GÜNCEL Haberleri

Galataport İstanbul’da “Rıhtımda Yoga” Kış Sezonunda Da Devam Ediyor
Cumhuriyetin Denizci Kadınları Projesi: 101 Yıllık Şanlı Tarihin Deniz Fenerleri
Karadeniz’deki Dev Dalgalar, Sahil Yoluna Zarar Verdi
Derin Denizlerde Boru Döşeme Gemisi ‘Castorone' İstanbul Boğazı'ndan Çıktı
İstanbul Boğazı'nda Balıkçı Tekneleri Akıntıya Kapıldı