Özel Haber/Ayşe Olcay
Tüm dünyada ve ülkemizde korona virüs salgını nedeniyle aylarca evlere kapanmak zorunda kaldık. Bu dönemde olumsuz anlamda en çok etkilenen sektörlerden biri de deniz turizmi oldu. Sınırların kapanması ve sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bu dönemde turizmciler büyük kayıplar yaşadılar. Normalleşmeye başladıktan sonra da yine bazı önlemlerin alındığı sektörde, her şey normale dönmüş değil. Yine de son dönemde sektörde hareketlilik artmaya başladı. Haziran ayından bu yana sektörde yaşanan son gelişmeleri İMEAK DTO şube başkanlarımızla değerlendirdik.
BÖLGEMİZDE YAT VE ÖZEL TEKNE SATIŞLARINDA PATLAMA YAŞANDI
Normalleşme sürecinin başlaması ve devletimiz tarafından planlanan dört aşamalı geçiş süreciyle birlikte diğer turizm bölgelerimizde olduğu gibi sorumluluk sahamız olan Egemizin kuzeyindeki önemli turizm destinasyonlarında hareketlilik başlamış ve Kurban Bayramı vesilesi ile de artarak devam etmiştir. İç turizm hareketliliği deniz turizmimizde faaliyet gösteren üyelerimize de yansıyarak yeni tip korona virüs (Covid19) kaynaklı kötümser tablo bir nebze de olsa pozitife dönmüştür. Bu sene turizm hareketliliği geç başlasa da, üyelerimizin yaraları sarılmaya başlanmıştır.
Ağustos ayı başı itibariyle Kurban Bayramı ve Almanya Dışişleri Bakanlığı’nın Covid-19 salgını nedeniyle Türkiye'ye yönelik uyguladığı seyahat uyarısının Antalya, İzmir, Aydın ve Muğla için kaldırıldığını duyurması çok büyük bir enerji getirmiştir. Uzun bir süredir seyahat uyarı ve yasaklarının kalkmasından sonra alınan bu karar Ege Bölgesi’nde deniz turizmi sektöründe yüzleri güldürdü. Rusya ile de 10 Ağustos'ta yani dün itibariyle başlayan charter uçuşlarla birlikte, sektörün daha da hareketlenerek çok iyi bir ivme kazanmıştır.
Bu dönemde insanların tatil programları ve tatil beklentileri değişikliğe uğradı. Eskisi gibi daha çok 5 yıldızlı ya da her şey dahil otelleri tercih etmek yerine daha butik, daha kendi içine dönük organizasyonlara döndüler. Normalleşme süreciyle birlikte bölgemizde yat ve özel tekne satışlarında büyük patlama oldu. Yatlarda da kişi sınırlamaları yatın büyüklüğüne göre değişkenlik gösterirken, insanların yatlara yönelmesinin sebeplerinin en başında izole bir hayat geliyor. Bu sayede insanlar rahatlıkla izole olup, güvenle tatillerini geçirebiliyor ve kalabalığa girmek zorunda kalmıyor. Liman Başkanlıklarımız bu dönemde alım satım işlemlerini hızlı bir şekilde sonuçlandırmıştır. İzole olarak hareket etme talebi sorumlu olduğumuz sahadaki günlük gezi teknelerinin grup kiralamalarına yönlenmesine ve buna göre fiyatlama yapmasına sebep olmuştur. Bu sayede kazançlarını biraz daha arttırma şansı elde etmişlerdir. İMEAK DTO Aliağa Şubesi olarak İzmir ve Balıkesir Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüklerimizle beraber Gezi Tekneleri Belgelendirme Komisyonlarına yetkili personelimiz düzenli olarak katılarak işlemlerin hızlı ilerlemesine katkı sağladık.
Haziran ayındaki yazımda da belirttiğim gibi Ayvalık ilçemiz için hayati önem taşıyan ve yerel esnafı ayakta tutan Midilli seferlerinin başlamamış olması bölgemizdeki en önemli sıkıntılardan biridir. Son dönemde yaşanan bazı gerginlikler kapıların açılmasına engel oluyor gibi gözükse de bakanlıklar ve Odamız nezdinde yapılacak girişimle ve karşılıklı diyalog ile 2020 yılı sonlanmadan tüm Yunan adalarına gemi trafiğinin açılmasını umut ediyorum.
Bireysel tekne ve yat sahipliğinin arttığı bu dönem içerisinde teknelerin barınma ve çekek konusu da artarak tekrar gündemimize gelmiştir. Bu konunun çözümü için odamızın önderliğinde çalışmalar yapılarak, çözümler konusunda yol alınabileceğini düşünüyorum.
2021 yılı içerisinde virüse çözüm bulunması durumunda deniz turizmi ile ilgili üyelerimizin çok olumlu bir yıl beklediğini düşünüyorum. Fakat bulunamaması veya artması durumunda devletimizin tekrardan gerekli tedbirleri ve desteği vererek, işletmelerin ayakta durmalarını sağlayacağına inancım çok yüksektir.
2021 yılının 2020’nin ikinci yarısında yeni normalleşme süreci ile birlikte yakalanan ivmenin devamının geleceği bir yıl olmasını dileyerek tüm denizcilik sektörüne bol kazanç ve başarılar temenni ederim.
COVID-19 PANDEMİSİNİN ETKİLERİ
Çin’in Wuhan kendinde 12 Aralık 2019 tarihinde ortaya çıkan ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından 11 Mart 2020 tarihinde dünyaya pandemi olarak ilan edilen COVID-19 Pandemisi ülkemizi, dolayısıyla Antalya’yı ve sektörümüzü çok olumsuz etkilemiştir.
2019’da 51,7 milyon turist ağırlayarak dünyanın en büyük altıncı turizm ülkesi haline gelen Türkiye, sektörden kaynaklanan gelirini 34,5 milyar dolara çıkarmıştır. 2020 yılında ise COVID-19 Pandemisi olmasaydı 57 milyon ziyaretçi ve 40 milyar dolarlık gelir beklentisi içerisindeydi. Antalya; doğası, kültürel zenginlikleri ve yatak kapasitesi ile dünyanın önemli turizm destinasyonudur. 2019 yılında 15 milyona ulaşan yabancı misafiri ağırlayan Antalya 2020’de yeni rekora hazırlanıyordu. Antalya ülkemizin diğer turizm merkezlerinden farklı olarak mevcut yatırımları ile dış turizme muhtaçtır. Bugüne kadar kayıp büyüktür ancak önemli olan bundan sonrasının da net görülememesidir. Mart ayında İran pazarı ile dönmeye başlaması gereken pervaneler dönemedi. 1 Haziran itibari ile normalleşme süreci ile deniz turizmi faaliyetleri kontrollü olarak başladı. Antalya, turizmi 12 ay yaşayan bir şehir şu andan itibaren henüz bir ticaretten bahsetmek mümkün değil. Bu dönemde Odamız ve hükümetimiz tarafından açıklanan kredi paketleriyle üyelerimiz borçlarını kısmen kapama imkânı bulmuşlardır. 2020 yılı Antalya’da deniz turizmi açısından mevcudu koruyabilmenin başarı sayılabileceği bir dönem diyebiliriz.
2020 sezonunda ticari faaliyetlerini yürütmekte zorlanan, kiralarını dahi ödemekte güçlük çeken Odamız üyeleri için bakanlıklar nezdinde görüşmeler yapılarak belli başlı kolaylıklar sağlanmıştır. TAPDK belge sürelerinin 31.07.2020 tarihine kadar uzatılması, belediyeden kiralanan turizm tesislerinin kira ücretlerinin ötelenmesi/taksitlendirilmesi, STCW belgelerinin sürelerinin uzatılması, TOBB işbirliği ile üyelere özel düşük faizli kredi imkânları, devlet destekli çalışma ödenekleri, vergi indirimleri gibi. Tüm bu uygulamalara rağmen üyemiz deniz turizmi işletmecileri ayakta kalmakta zorlanmaktadırlar.
1 Haziran itibariyle normalleşme sürecine girilmesiyle birlikte COVID-19 pandemisinin önlenmesi için Sağlık Bakanlığımız tarafından her bir sektör için uygulanması gerekli tedbirlerin yer aldığı genelgeyi yayımlamış ve sürekli revize etmektedirler. Belirtilen önlem ve düzenlemeler titizlikle uygulanmaktadır. Normalleşme sürecinde tüm toplu taşıma araçları yarı kapasiteye indirilmiş, restoran ve kafeler 1,5 metre sosyal mesafe kuralına göre dizayn edilmiş ve kontrollü olarak hizmete açılmıştır. Sosyal mesafeyi sağlamak için günübirlik tur teknelerinde kapasite yarıya indirilmiştir. Hijyen, maske uygulamaları teknelerimizde ve tüm ortak kullanım alanlarında eksiksiz uygulanmıştır. Tekneler faaliyetlerini tamamladıktan sonra Sağlık Bakanlığı tarafından onay verilmiş dezenfektanlar ile temizlenmekte, içecek ve yiyecek servislerinde çevreye duyarlı malzemeden tek kullanımlık malzemelerle misafirlerine hizmet sunmaktadırlar. Antalya özelinde günde 1000-1500 uçağın iniş kalkış yaptığı sezonda uçak sesinin dahi duyulamadığı zamanların üzüntüsü yaşanmaktadır.
Tüketici tercihlerinin COVID-19 Pandemisi sebebiyle normalleşme sürecinde değişikliğe uğradığı ve virüsten uzak, korunaklı alanlarda geçirmeye yöneldikleri gözlemlenmektedir. Bu durumda deniz turizmi için mavi yolculuk veya kabin charter faaliyetlerine olan ilgiyi arttırmış oldu. Fakat Antalya’da mavi yolculuk veya kabin charter faaliyetinde bulunan ticari yat sayımız oldukça az. Antalya’da 650’nin üzerinde günübirlik tur teknesi ve ticari yatlar ile 2019 yılında yaklaşık 2.000.000 kişiye günlük tur hizmeti sunuldu. Bu yıl kısıtlı yabancı misafir ve yerli misafirle bu sayılara ulaşmamız mümkün değil. Ancak Günübirlik Tur faaliyetlerinde ailelerin veya birbirlerini tanıyan grupların kapalı turları tercih edeceklerini öngörülmektedir.
COVID-19 Pandemisinin her sektörde olduğu gibi deniz turizmi sektöründe yaratmış olduğu olumsuz etki şüphesiz en üst düzeyde hissedilmektedir. Yarı kapasiteye indirilen şehir içi ve şehirlerarası taşıma araçlarının tam kapasiteye çıkarılmasına rağmen teknelerin yarı kapasite ile çalışmaya devam etmeleri bu sıkıntılı günlerde sektörümüz tarafından anlaşılamamaktadır. Şöyle ki firmaların tur teknelerine misafir getiren otobüsleri tam kapasite ile yolcuları tekneye kadar taşımakta fakat dört bir yanı açık olan teknelere misafirler yarı kapasite kısıtlamasına göre alınmaktadır. Bu durum sektörümüz tarafından anlaşılamamaktadır. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Antalya Ticari Limanı’nın 2019 yılına kıyasla bir miktar daha artmış olması, Antalya Serbest Bölgesi’nde yer alan yat inşa sektöründe faaliyet gösteren firmaların üretime devam etmiş olması Antalya için bu sıkıntılı günlerde biraz olsun moral olmuştur.
MEGA YATLAR BODRUM’A MUHAKKAK UĞRUYOR
Tüm dünyayı etkisi altına alan ve etkisi hala devam eden COVİD-19’un, ülkemizde de pandemi ilan edildiği Mart 2020 ayından bu yana beş aylık sürece baktığımızda özellikle yat turizminde beklenen oranda yabancı turistin gelemediği görülmüştür. Dünyanın en büyük tur operatörlerinin operasyonlarına ara vermiş olması, düzenli uçak seferlerinin planlanan zamanda başlamamış olması ve konaklama turizminin geç başlamış olması gibi sebepler charter tekneleri, günübirlik gezinti tekneleri, su altı ve üstü sporları faaliyetlerinin geç başlamasına ve beklenen verimin alınamamasına sebep olmuştur. Mavi yolculukta yaşanan rezervasyon iptal ve ertelemeleri sektörde daralmaya sebep olmakla beraber, yabancı turistten boşalan sektör faaliyetlerinin, mavi yolculuğun daha izole ve güvenli bir turizm çeşidi olması sebebi ile yerli turistler ile doldurulması sektördeki daralmanın sınırlı kalmasına olanak sağlamış, diğer turizm çeşitlerine göre daha az kayıp yaşanmıştır.
Deniz turizminin bir diğer türevi olan, ancak içinde bulunduğumuz pandemi sürecinde en büyük risk gruplarından biri olduğunu söyleyebileceğimiz kruvaziyer yolcu taşımacılığı faaliyetlerine hemen hemen bütün dünyada ara verilmiş olması bu turizm çeşidinden gelir sağlayan bütün iş kollarını etkilemiştir. Bu durum hem ülkemiz, hem de yerel olarak Bodrum özelinde ciddi gelir kaybına sebep olmuştur.
Bütün bu yaşanmış, yaşanabilecek sorunu pandeminin Türkiye ve deniz turizminde en büyük paya sahip müşteri konumunda olan Avrupa ülkelerinde görülmeye başlandığı şubat ve mart aylarında tespit ettik ve İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Tamer Kıran’ın öncülüğünde kriz yönetimi konusunda çalışmalarımıza başladık. Devletimizin destekleri ile de oluşturulan ekonomik tedbir paketleri üyelerimize bir can suyu oldu. Üyelerimiz ile tek tek iletişime geçtik ve sorunlarının çözümü için birçok bakanlıkla Tamer Kıran Başkanımız aracılığı ile bağlantı kurarak sorunların giderilmesini sağladık. Bölgemizin geçim kaynağı olan, deniz turizminin aktif olabilmesi için neredeyse geceli gündüzlü çalıştık.
Bu salgın süreci devam ederken, ekonomiler elbet ayakta kalmak durumunda. Toplumsal ihtiyaçlar ve tedarik zincirlerinin sürdürülebilirliğinin sağlanması konusunda deniz turizmimizde çok sıkı tedbirler alarak devam ediyoruz. Deniz turizmine yönelim ile beraber, neredeyse tüm teknelerimiz boş kaldığı zamanın telafisini yaşadı. Avrupa ülkelerinde yoğun yaşanması sebebiyle de Avrupa’yı tercih etmeyen yat sahipleri 2020 yazını geçirmek için Akdeniz’de cazibe noktası olan Türkiye’ye gelmeyi tercih ettiler. Mega yatlar Bodrum’a muhakkak uğruyor ve biz temsilcileri sevindiriyor.
Pandemi döneminde, “hayat mavide teknede kalın” sloganıyla yola çıkarak yaptığımız ulusal ve yerel medya tanıtım çalışmalarımızın faydalı olduğunu gördük. Turizm alanında beklenen %70 daralmaya karşın, kruvaziyer turizmi hariç diğer deniz turizmi türevlerinde daralma %25 ile sınırlı kalmıştır. Deniz turizmi ve özellikle mavi yolculuk faaliyetlerinin geleceği konusunda önümüzdeki dönemde de tanıtım ve farkındalık çalışmalarımızı yürütmeye devam ederek, pandemi 2021 yılında devam etse dahi zararlarının sınırlı ve hatta 0’da kalmasının sağlanabileceğini öngörüyoruz. Tabii ki sektör temsilcileri ve sektörün içindeki kişiler olarak pandeminin en kısa zamanda çözüme kavuşması ve normal hayatımıza dönmek en büyük arzumuz; ancak bizler hem sektörümüz, hem de kendimiz için en kötüsünü düşünüp hazırlanmaya devam edeceğiz.
MAVİ TURLAR DENİZ TURİZMİNİN ŞANSLISI OLDULAR
Mavi Yolculuk (Guletler), günübirlik gezi tekneleri, bare boatlar, yolcu motorları, deniz taksiler, su üstü ve su altı sporları, marinacılık ve yat imalat – bakım onarımı bölgemizdeki deniz turizminin ana faaliyetleridir. Birçok meslek grubu nisan ayında kısmen sezona başlar, ekim ayında ise sezon sonuna yaklaşılmakta ve kasım ayı itibarı ile sezon sona ermektedir. Ardından tekne bakım onarım faaliyetleri devreye girmekte, Türk ve yabancı bayraklı yatlara verilen hizmetler yıl boyunca devam etmektedir. İMEAK Deniz Ticaret Odası Fethiye Şubesi olarak her sezon sonunda ve başında üyelerimiz ile sezon değerlendirme toplantıları yapar, bir sonraki sezon içinde sektörel sorunların yaşanmaması, çözüme kavuşması adına nelere ihtiyacımız olduğunu, ilgili kurumlardan neler talep edeceğimizi görüşürüz. Pandemi ve karantina sürecinde de üyelerimiz ile görüşmelerimize devam ettik. Gerek telefon görüşmeleri, gerekse ziyaretlerimizle ulaştığımız üyelerimize nasıl etkilendiklerini, ihtiyaçlarını, neler yapabileceğimizi sorduk, önerilerini aldık. Pandemi dolayısıyla deniz turizmi ile ilgili sorunlar bölgesel değil, küresel olarak yaşanmakta olduğundan en önemli konumuz ekonomi oldu. Gerek krediler, gerekse vergi indirimleri ile ilgili talepleri yoğun olarak aldık. TOBB’un yoğun çalışmaları, KGF’nin kefaleti ve Oda’mızın maddi katkılarıyla hayata geçirilen nefes kredisi ile devlet destekli küçük ve orta ölçekli işletmeler için Can Suyu Kredisi bu süreçte üyelerimizi bir nebze de olsa rahatlattı. Sezona krediler sayesinde nefes alarak başlayan üyelerimiz, salgından kaynaklı nedenlerle daha fazla ekonomik tedbire ihtiyaç duydular.
Önceki yıllarda da talebimiz olan, deniz turizmi faaliyetlerinin vergi indirimi ile ilgili düzenlemelere dâhil edilmemesi üyelerimizin en çok sıkıntı yaşadığı konulardan biridir. Konaklama ve yeme içme faaliyetlerinde zaten %8 olan KDV oranının bu süreçte %1’e indirilmesi, ancak deniz turizmi faaliyetlerindeki KDV oranının %18 gibi çok yüksek bir değerde kalması sektörümüzde haklı tepkilere yol açmaktadır. Ülke döviz girdileri ve ekonomiye katkı konusunda adeta bir can simidi olan sektörümüz adına bu konuda da yetkili mercilerden taleplerde bulunduk.
Diğer bir konu ise bu denli güvenli ve özverili olunan sektörümüzde, ticari teknelerde mangal yakılamaması, ancak özel teknelere bu kısıtlamanın uygulanmaması, mavinin tadını çıkaran misafirlerin tepkisine yol açtı. Üyelerimizden gelen bu talebi gerekli makamlara ilettik, sonuçlarını bekliyoruz. Ayrıca, dolmuş, şehir içi ve şehirlerarası otobüs, tur, transfer gibi faaliyetlerde yolcu kapasitesi sınırlandırılması kaldırılmış iken, yolcu motoru ve günübirlik gezi (tenezzüh) teknelerinde hala %50 kapasite sınırlandırmasının devam etmesi üyelerimizin haklı taleplerini gündeme getirdi ve bu konuda da ilgili makamlara taleplerimizi ilettik.
Deniz turizmindeki son duruma gelirsek; İMEAK Deniz Ticaret Odası Fethiye Şubesi yöneticileri olarak “Evde Kal” sloganının “teknede kal “şeklinde uygulanabileceğini söyledik. Bu süreçte cazip hale gelen ve izole tatil metodu olan villa tatili gibi Mavi Yolculuğun da gerekli sosyal izolasyonun sağlanabildiği bir turizm ve tatil şekli olduğunu her fırsatta dile getirdik. Dezenfeksiyon tedbirleri gibi önlemlerin de uygulanması ile daha da güvenli tatil fırsatı ortaya çıktı. Kapasite düşüşleri ve salgın sürecinin etkileri nedeniyle turizmin her alanında yaşanan alçalış, özellikle günübirlik turlarda ve rezervasyon iptalleri nedeniyle mavi turlarda yaşandı.
Odamız tarafından hazırlanan COVID-19 afişleri, misafir bilgilendirme formu, şubemiz koordinesinde ilgili kurumların üyelerimize COVID-19 hakkında bilgilendirme seminerleri düzenlenmesi ve hazırlamış olduğumuz takip çizelgeleri sayesinde sahada yaşanması muhtemel sıkıntıların önüne geçtik. Mavi Yolculuk turlarımız, normalleşme süreciyle birlikte faaliyetlerine başladı ve tedbirler çerçevesinde kısıtlı olarak tam doluluk oranına yaklaştı. Böylesine zor bir dönemde tercih edilen mavi turlar deniz turizminin şanslısı oldular. Böylece, Deniz turizminin önemi, yaşadığımız salgın döneminde herkes için daha anlaşılır oldu. Salgın dönemindeki güvenli tatil özelliği bir yana ekonomik kalkınma adına ülkemiz için oldukça önemli olan deniz turizmine ilginin ulusal ve uluslararası alanda etkin tanıtım yoluyla arttırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Deniz turizmini daha anlaşılır kılacak olan mevzuat güncellemesi, kilit noktamız olan kurumlar arası uyumlu çalışmanın geliştirilmesi sektörel sorunlarımızın çözümüne yönelik en ideal yol olacaktır. Kısa vadede çözüme yönelik olarak ise turizm olgusu içinde konaklama tesislerine yapılan vergi indirimlerinin deniz turizmi içinde uygulanması olacaktır. Fethiye Şubesi olarak önceliğimiz sürdürülebilir deniz turizmini sağlamaktır. Bu yönlü projeler yapmakta, bunları ve dolayısıyla deniz turizminin tanıtımına katkı sağlayacak olan birçok projeyi gerçekleştirmekteyiz. Pandemi süresince ülke olarak sağlık alanında gerek idare, gerek bölge halkımız ve üyelerimiz olarak duyarlı davrandık, bu hassas süreci son derece dikkatli şekilde atlatmanın çabasında olduk. Bu hassasiyetimizin 2021 yılında daha çok tercih edilmemizi sağlayacağını düşünüyorum.
DENİZ TURİZMİNDE 2021 SEZONUNUN ROTASINI ŞİMDİDEN ÇİZMELİYİZ
Kovid-19 küresel salgınını önlemeye yönelik karantina tedbirlerinin mayıs-haziran döneminden itibaren gevşetilmesiyle beraber canlanan küresel turizm sektörü, ağustos ayında vakaların yeniden artması ve sonbaharda ikinci bir dalga beklentisi nedeniyle ne yazık ki durma noktasına geldi. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü barometresine göre Ocak-Mayıs 2020 döneminde geçen yıla göre yüzde 56 düşen ve 300 milyon turist kaybına, 320 milyar dolar ekonomik kayba uğrayan turizm sektöründe beklentiler ibrenin sonbahar aylarından itibaren sürekli yukarı gideceği yönündeydi. Ancak gelinen noktada dünya turizminin gözde ülkesi İspanya’nın İngiltere ve Almanya tarafından seyahat için kırmızı bölge ilan edilmesi, Yunanistan’ın sezonda umduğunu bulamaması ve kısıtlama tedbirlerinin yeniden gündeme gelmesi turizmde 2020 sezonunun şimdiden kapandığı yönünde bir görüş oluşturdu.
1 Haziran’dan itibaren atılan normalleşme adımlarıyla önce iç pazara yönelik başlayan, yurtdışı uçuşların devreye girmesi ile temmuz ayından itibaren uluslararası pazara açılan ülkemiz turizmi, Almanya’nın 4 Ağustos’tan itibaren İzmir, Aydın, Muğla ve Antalya’ya yönelik seyahat uyarısını kaldırması, Rusya seferlerinin başlaması ve açılan otel sayısının artması ile hareketlendi. Bu hareketlenmenin sınırların tam olarak açılmaması, ülkemize en fazla turist gönderen Avrupa’da hane halkının gelir düzeyinin düşmesi ve salgına yönelik yeni tedbirlerin gündeme gelmesi nedeniyle güçlü bir toparlanmaya imkân vermediği ifade ediliyor. Sezonun geri kalan dönemine yönelik iyimser beklentilere kapılmak yerine, 2021 turizm sezonuna şimdiden hazırlıklara başlanması faydalı olacaktır.
Ülkemizin ekonomik tablosu da turizm sektörünü ve onun en fazla katma değer üreten parçası deniz turizmini öne çıkarıyor. Küresel ekonomik daralmadan dolayı Ocak-Temmuz 2020’de 90 milyar dolara gerileyen Türkiye’nin ihracat gelirlerine karşı, geçen yıl 35 milyar dolar gelir elde ettiğimiz turizm sektöründe iyimser tahminlere göre bu sezon 12 milyar dolar gelir bekleniyor. Ancak ihracatta hızlı bir artış beklenmezken, aşı çalışmalarına bağlı olarak 2021’de turizmde hızlı bir yükseliş fırsatı görünüyor. Dolayısıyla ihracattan sonra ikinci büyük döviz kaynağımız olan turizme yönelik tüm bileşenlerin katılımıyla yeni bir stratejinin belirlenmesi, 2021 sezonuna yönelik uluslararası tanıtım kampanyasına vakit kaybetmeden başlanması gerektiğini düşünüyoruz. Kovid-19 salgınının aşı bulunsa dahi insanların tatil alışkanlıklarında kalıcı değişiklikler yarattığı düşüncesinden hareketle tanıtım kampanyasının merkezinde izole bir tatil seçeneği sunan deniz turizminin yer alması gerektiğine inanıyoruz.
Deniz turizmi ve turizm amaçlı sportif faaliyetler alanında hizmet veren üyelerimizin güvenli ve sağlıklı bir tatil için yeterli önlemlerle donanmış olduğunun duyurusunu yeni sezon öncesinde geniş şekilde yapabilmeliyiz. Özellikle ülkemizin uluslararası markası olan Mavi Yolculuk ve yat turizmine yönelik bu sezon oluşan talebi dikkate alarak tanıtım kampanyalarında bu figürün öne çıkarılması ülkemiz turizmine yeni bir yol açacaktır.
Düzenli uçak seferlerinin yanı sıra özel tarifeli seferlere yönelik görüşmelere başlanması, İzmir Adnan Menderes Havalimanı’nın da yeni bir merkez olarak tasarlanması Ege Bölgesi turizmi için faydalı olacaktır. Salgındaki gelişmeleri dikkate alarak deniz turizm sezonunu öne çekecek ve uzatacak çeşitliliği sağlamalı, özellikle komşu ülkelere yönelik yeni pazarlama stratejileri geliştirmeliyiz. Batı Akdeniz’de sağlık ve güvenlik protokolleri kapsamında bölgesel seferlere başlayan kruvaziyer gemilerin ülkemiz limanlarına çekilmesi için kruvaziyer operatörleri ile görüşmeler gerçekleştirmeli, Türk limanlarının güvenli olduğu algısını yerleştirmeliyiz. Ekonomik imkânsızlıklara ve talep eksikliğine rağmen 2020 sezonunda en iyi hizmeti güvenli şekilde vermek için ellerinden gelen gayreti gösteren üye işletmelerimiz, yeni sezona hazırlanmaları için uygun vadeli ve düşük faizli kredilerle desteklenmelidir.
İnsanlığın küresel salgınla mücadeleyi kazanması, gelecek günlerin bugünden daha güzel, 2021 turizm sezonunun bu sezondan çok daha bereketli olması dileklerimizle, kalın sağlıcakla.
YAKIN BÖLGEMİZDE KEŞFEDİLECEK TURİZM POTANSİYELİ: KOCAELİ
Kocaeli deyince akıllara kuşkusuzki “sanayi” ve “liman” kelimeleri gelmektedir. Çünkü jeopolitik yapısı itibariyle büyük öneme sahip olan Kocaeli, üretim, lojistik ve dış ticaret açısından Türkiye ekonomisine büyük katma değer sağlamaktadır. Dünyanın dev fabrikalarına ev sahipliği yapan, Türkiye’nin en önemli limanlarını körfezinde taşıyan, Türkiye’nin vergi yükünü çeken önemli illerden biri olan Kocaeli, “sanayi ve liman kenti” özelliğini bundan sonra da sürdürecektir. Fakat Kocaeli, birçok ile nasip olmayan bir coğrafyaya sahiptir. İki denize ve bir göle kıyısı olan, ilçelerinin büyük bir bölümü sahil bandında olan kaç il vardır? Kocaeli bu açıdan büyük bir zenginliğe sahiptir.
Kandıra, Kerpe, Kumcağız, Kefken ve Seyrek, su altı ve su üstü sporlarının yapılabildiği önemli bölgelerimizden olurken, İzmit Körfezi de doğal liman olması açısından yelken sporları için bulunmaz bir özelliğe sahiptir. Mavi Bayraklı plajlarıyla bir çekim merkezi olan Kocaeli, akvaryuma dönen körfezi ile de her geçen gün deniz ve deniz turizmi açısından gelişmektedir. Covid-19 pandemisinin etkisini gösterdiği bugünlerde, Kocaeli, deniz turizmi noktasında kendi şartlarını iyi bilerek, artılarını ve eksilerini iyi analiz ederek bir yol çizmelidir. Marmara, Karadeniz ve Sapanca’yı yer üstü ve yer altı sporlarıyla en iyi şekilde kullanan, sporun yanı sıra turizmi de canlandırarak, sanayi ve turizm ifadelerinin yanına mutlaka ama mutlaka “turizm kenti” ifadesini eklemelidir. Bu yönde de ümit verici çalışmalar sürmektedir.
Kocaeli elbette ki Bodrum’la, Marmaris’le, Fethiye ve benzeri turizm ilçeleriyle yarışmayacaktır. Akdeniz ve Ege kıyıları tercihlerini zamanında yapmıştır ve hedefleri de bellidir. Fakat Kocaeli, kendine özgü kıyı yapıları ile deniz turizmini canlandırma potansiyeline sahiptir. Kocaeli’nin İstanbul’un yanı başında olması da turizm için bir fırsattır. Özellikle son yıllarda İstanbul’daki ciddi bir kesim deniz turizmi için Kocaeli’yi tercih etmektedir. Nüfusu 16 milyon olan İstanbul’dan daha fazla insan çekmek Kocaeli’nin yine hedeflerinden biri olmalıdır. Elbette ki Kocaeli’nin içinde bulunduğu havzayı yalnızca İstanbul özelinde değerlendirmek doğru değildir. Ülkemiz nüfusunun dörtte biri, Kocaeli’nin çevresinde yaşamaktadır. Yani Kocaeli, ülkemizin dörtte biri için en fazla birkaç saat uzaklıktaki bir turizm bölgesidir. Bu da Kocaeli’nin avantajlarından biridir.
Özetlersem; turizm açısından Kocaeli’nin vücut ölçüleri bellidir. Turizm açısından da bu ölçülere göre bir elbise dikilmelidir. Bu elbisede kuşkusuz ki denize dair güçlü bir eğitim olmalıdır. Kamunun turizmi daha fazla desteklemesi gerekmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının deniz açısından farkındalık yapan çalışmalara imza atması elzemdir.
Kocaeli’ye, Kocaeli’ye uygun bir kıyı yapısının inşa edilmesi çok önemlidir. Şunu ifade etmeliyim ki; turizmde başarı, topyekûn bir çalışmayla yakalanacak bir süreçtir. Kocaeli’de de bir birliktelik mevcuttur.
Kocaeli’nin turizmi ve beklentisi üzerine yaptığım bu uzun girişin ardından elbette ki şu soruyu sormalıyız? Covid-19 pandemisi nedeniyle zorlu geçen 2020 yılında, deniz turizmindeki son durum ne? Kuşkusuz ki bu son durum, diğer turizm kentlerinden farklı değil! 1 Haziran’a kadar kısıtlamaların olduğu, sonrasında ise kısıtlamaların kalksa dahi halkımızın turizm konusunda çekinceli davrandığı, Kocaeli de turizm açısından diğer bölgelerde olduğu gibi pek iç açıcı bir süreç yaşamadı. Ülkedeki daralmadan Kocaeli de nasibini aldı. Fakat bireysel turizm trendlerinin sık sık yön değiştirdiği ülkemizde Covid-19 pandemisi nedeniyle vatandaşların bir bölümü uzak ve pahalı rotaları tercih etmek yerine yakın bölgeleri seçti. Marmara Bölgesi ve Batı Karadeniz için Kocaeli tercih edilen bölgelerin başında geldi. Bu durum kısmen de olsa pazarı canlandırdı.
Kuşkusuz ki turizmdeki tüm segmentlerin daralma yaşadığı ortada. Burada yapılması gereken, devletin turizme olan desteğini artırması. Devletin, yeni destek paketleri açıklayarak turizm sektörünü bu zor günlerde ayakta tutması gerekiyor. Diğer yandan 2021’in nasıl bir yıl olacağı konusunda belirsizlik yaşanıyor. Çünkü pandemi devam ediyor ve aşının en iyi ihtimalle 2021 yılının mart ayında insanlıkla buluşacağı ifade ediliyor. Dolayısıyla, pandeminin dünyaya yaşatacağı süreç belirsizken, 2021 yılının nasıl olacağına dair net yorumlar yapmak için henüz erken…
Ümidimiz, dünyamızın Covid-19 virüsünden kurtulması… Taşlar yerine ancak o zaman oturacak.
Vira Haber/Ayşe Olcay