En modern marinacılık ekipmanlarıyla donatılmış Viaport Marina’nın Genel Müdürü Sinan Arslan “Çok iyi bir rüzgarla yol alıyoruz. Hizmet kalitemiz çok yüksek. İstanbul’un en doğusunda olmamıza rağmen tekne sahipleri ile çok samimi bir diyalog ortamı oluşturduk” diyor.
Sinan Bey öncelikle Viaport Marina’da gerçekleştirilen Boat Show Eurasia Fuarı’nı değerlendirebilir misiniz? Nasıl geçti?
Açıkçası kişisel olarak beklentilerimin çok üzerinde bir katılım olduğunu söyleyebilirim. Daha önce birçok deniz fuarına ev sahipliği yaptık ancak bu İlk kara fuarımızdı. Hem ziyaretçiler, hem de katılımcılar açısından büyük bir ezber bozuldu. Diğer fuar çok kanıksanmıştı, uzun süre yapılmış olan bir fuardan doğan alışkanlıktan sonra Tuzla’ya bu fuarı getirmek hem ziyaretçiyi hem de katılımcıyı memnun etmek oldukça zordu. Ancak katılımcı ile birlikte yol alınması ve beklentilerin ne olduğunun çok iyi anlaşılması fuarın doğru yerinin Tuzla olduğunu göstermiş oldu. 50.000’ e yakın ziyaretçi 9 gün boyunca Tuzla’ da fuarı ziyaret etti.
Fuar tarihlerinin çakışması konusunda ne düşünüyorsunuz?
Uluslararası fuar takvimine göre istediğiniz zaman fuar düzenleyemiyorsunuz. Bizim fuarımız çok önceden belliydi. Düsseldorf fuarının bitiminden sonra teknelerin sorunsuz yetişmesi için 3 haftalık bir ara bırakmak gerektiğinin farkındaydık. Zaman içinde bir denge oluşacaktır diye düşünüyorum. Önemli olan burada şu; ne kadar çok tekne satılırsa, suya ne kadar çok tekne inerse, denizcilik endüstrisi de o ölçüde genişler ve herkes bu pazardan ekonomik anlamda daha fazla faydalanır. Yönetim Kurulu Başkanımız Sayın Coşkun Bayraktar da zaten açılışta aynı şeyi dile getirdi. Bu fuardan büyük paralar kazanmıyoruz ama yaşanan rekabet içerisinde denizciliğe her geçen sene daha fazla katma değer katıyoruz.Viaport Marina tekne fuarlarının yanı sıra, yelken yarışlarına da ev sahipliği yapan bir denizcilik merkezi haline geldi.Mayıs ayı ile birlikte 30 metre üzeri teknelere karapark hizmeti de vermeye başlayacağız. Tuzla 50 senedir denizcilik endüstrisinin merkezi konumunda bulunuyor.Marina belki de geç bile kalmış bir yatırım. Marinanın denizciliğin kalbi olan Tuzla’da olması hiç de yadırganmaması gereken bir durum, bu noktada fuarın doğru yerinin de Tuzla olduğunu gördük.
Peki nasıl geri dönüşler aldınız?
Çok iyi. Katılımcılar özellikle hedefledikleri kitleyi bulduklarını söylüyorlar. Bizim de istediğimiz buydu. Zaten fuarlar, özellikle son 5 yıldır, davetiyeleri daha özenli dağıtıldığı için çok daha nitelikli bir kitleye ulaşmaya başladı. Eskiden daha çok kişi varmış gibi görünse de şimdi fuara daha nitelikli, potansiyeli yüksek bir kitlenin gelmeye başladığını ve ziyaretçilerin filtrelendiğini görebiliyoruz. İçeride az ama öz bir kitlenin dolaşması açıkçası katılımcıların da istediği bir durum. Çünkü fotoğraf çektirmek için gelenlerden çok masaya oturan müşteriler istiyorlar ve bu fuarda onu bulduklarını söylüyorlar. Burada katılımcının davet ettiği doğru ziyaretçi fuarın davet ettiği ziyaretçiyle, marinanın mevcut ziyaretçiyi çok güzel örtüştü.
Türkiye’de artık özellikle savunma sanayine yönelik yüksek teknoloji gerektiren gemiler yapılıyor. Gezi teknesi yapımında neredeyiz?
2008 yılında yaşanan uluslararası finansal krizden sonra tersane ve tekne inşa sektörü halen istenilen seviyelere gelemedi. Sektör daha çok savunma sanayi projeleriyle nefes aldı. Ancak Türkiye 30 metre üzeri yat inşasında Avrupa’ da önemli bir marka değerine sahip. O anlamda çok fazla bir gerileme olduğunu düşünmüyorum. Türkiye de maalesef 10-20 metre bandında seri üretim yapılmıyor ama 30-40 metre bandında çok iyi işler var. Büyük teknede Türkiye iyi bir marka ama daha küçük tekne imalatında Avrupa’ daki üretim maliyet avantajına ulaşmamız için biraz daha destek gerekiyor.
Yabancı markalar ne düşünüyor Türkiye pazarıyla ilgili?
Türkiye pazarı çok istedikleri bir portföy. Marmara Denizi gibi bir iç denize, Ege ve Akdeniz ‘de Dünya’ da eşi benzeri olmayan koylara sahibiz. Türkiye’deki satışlardan oldukça memnunlar. Hatta benim konuştuğum birkaç distribütör birçok modelde sipariş teslim tarihini ancak 2019 yılına verebildiklerini söyledi. Bu da işlerin istenildiği yönde gittiğini gösteriyor.
Peki 2018’i nasıl görüyorsunuz?
Akdeniz Çanağındaki deniz turizm pazarında yaşanan daralma konusunda maalesef çok olumlu bir değişim olacağını düşünmüyorum... Çünkü Ocak ayında Düsseldorf Fuarı’na katıldık. Orada yabancı yatçılarla sohbet etme imkânım oldu. Türkiye’ye gelme konusunda hala çok tedirginler, korkuları var. Ayrıca fuarın ortasında Afrin operasyonu başladı. Yurtdışında çok yanlış bir algı yönetimi yapılıyor. Bu da Avrupalı yatçıları yanlış yönlendiriyor. Son iki yıldır buradaki birçok marinadan ayrılıp bu tür kaygılardan dolayı Yunanistan’a ve Hırvatistan’a teknelerini bırakan birçok tekne sahibi oldu ancak ayrılmalarından dolayı son derece mutsuz olduklarını anlatıyorlar. Çünkü Türkiye’deki marina hizmet kalitesini, misafirperverliği ve sıcaklığı gittikleri marinalarda bulamadıklarını itiraf ediyorlar.
Güneydeki marinalardaki bu daralma İstanbul marinalarını nasıl etkiliyor?
Güneydeki marinalar tabii ki hedeflerine ulaşmak için daha rekabetçi fiyatlar ortaya koyuyorlar. Bu da İstanbul’daki tekne sahiplerinin teknelerini güneydeki marinalara yönlendirmesine neden oluyor. Dolayısıyla fiyat anlamında daha rekabetçi bir pazar ortaya çıkıyor. İster kuzeyde, ister güneyde, ister Ege’de olalım tüm marinalar olarak deniz turizm sektörünün daralmasından hepimiz etkileniyoruz.
Siz Viaport Marina olarak müşterilerinize ne tür avantajlar sunuyorsunuz?
En büyük avantajımız marinamızın en yüksek teknolojiye sahip marina ekipmanlarıyla donatılmış olması. Otopark sisteminden tonoz sistemine, çekek operasyonlarından atık alım sistemlerine kadar her ayrıntıyı düşündük. Materyal anlamında alüminyum yüzen iskeleler ve kazıklı sistemler, çok büyük bir konfor sağlıyor. Sert Rüzgârda ve dalgada, yatayda hiçbir hareketlilik yok. Med –Cezire durumuna göre kazıklar üzerinde yükselip alçalan sistemler tekne sahiplerinin büyük beğenisini kazandı. Maalesef İstanbul marinalarının sorunlarının başında güvenlik geliyor. Biz bu sorunu ponton giriş kapılarına parmak izi okuma sistemleri yerleştirerek aştık.
En büyük avantajlarımızdan biri de çok motive bir ekibe sahip olmamız. Deneyimli personeller ile denizcilik eğitimi almış gençleri bir araya getirdiğimiz İyi bir ekip kurduk ve bu ekip iyi işler yaptığımızda, Türkiye’nin en önde gelen marinalarından biri olabileceğimizin farkında. Çok iyi bir rüzgarla yol alıyoruz. Hizmet kalitemiz çok yüksek. Belki İstanbul’un biraz doğusunda kaldık ama tekne sahipleri ile çok samimi bir diyalog ortamı oluşturduk. Aslında İstanbul marinalarında tekne sahipleri ile marina yönetimleri arasında biraz daha mesafeli ilişkiler vardır. Çünkü konaklayanlar tatilci değildir. Müşteri beklentileri farklıdır. Buna rağmen biz müşterilerimizle Bodrum ve Marmaris’teki marinalar gibi tatil havasında, sıcak ilişkiler kuruyoruz. Şehrin dokusundan uzakta kalmanın dezavantajını avantaja dönüştürdük diyebilirim.
İçinde akvaryum, sinema ve büyük bir AVM’ nin de olduğu çok büyük bir yerleşkeye sahibiz. AVM içinde “Simit Sarayı’ndan Big Chef’ e kadar farklı sosyo-ekonomik kitleye hitap eden ticari ünitelerimiz mevcut.” Bu durum satış ve pazarlama açısından elimizi kuvvetlendiriyor. Tekne sahipleri yazın şortu ve terliğiyle marina dışına çıkmadan aradıkları her şeyi bu yerleşkede bulabiliyorlar.
Yine ek olarak kedi familyasından hayvanların sergileneceği özel bir aslan parkı kuruyoruz. Mayıs ayı Sonrası yerleşkede yerini alacak. Marinacılıktan hiç taviz vermeden fuarıyla, sinemasıyla, tema parkıyla, aslan parkıyla, akvaryumuyla tam bir yaşam merkezi kurduk.
Vira Haber