NATO, Londra'da 70'inci yılını kutlamak için düzenlediği Liderler Toplantısı sonrasında yayımladığı deklarasyonda ilk defa Çin'i gündeme alarak siyasi anlamda hala etkin olduğunu gösterdi.
İttifakın varlığının bazı üye ülkelerin liderleri tarafından sorgulandığı ve "beyin ölümünün" gerçekleştiği iddialarının tartışıldığı bir dönemde, NATO'nun Çin adımı uluslararası gündeme bomba gibi düştü.
NATO'nun "hala canlı olduğuna" ve siyasi alanda cesur adımlar atmaktan çekinmediğine işaret eden Pekin hamlesi, ittifak için Çin'in "yeni Rusya mı" olacağı tartışmalarını da beraberinde getirdi.
"Çin'i daha iyi anlamalıyız"
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın yeni Çin politikasını açıklamak için "Çin'i Kuzey Kutup bölgesinde, Afrika'da, siber alanda ve Avrupa'da altyapı yatırımı yaparken görüyoruz. Çin'in yükselişini daha iyi anlamalıyız. Bunun güvenliğimiz açısından ne tür sınamalar ve fırsatlar teşkil ettiğini tespit etmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı.
Amaçlarının Çin'den yeni bir "düşman" yaratmak olmadığının altını çizen Stoltenberg, Pekin yönetiminin küresel güç dengesini değiştirecek boyutta ekonomik ilerleme sağladığına, dünyada savunma harcamalarında ikinci sırada olduğuna ve yeni kabiliyet gelişimine ciddi anlamda yatırım yaptığına dikkati çekti.
Stoltenberg, Çin ordusunun son dönemde envanterine yaklaşık 80 gemi ve denizaltılar eklediğini, Avrupa ve ABD’ye ulaşacak menzile sahip nükleer füze geliştirdiğini vurguladı.
Böylelikle NATO Genel Sekreteri Pekin'in sadece ekonomik değil, askeri anlamda da artık göz ardı edilemeyecek bir güç haline geldiğini ortaya koymaya çalıştı.
"Çin adımı sürpriz değil"
Brüksel'in önde gelen düşünce kuruluşlarından German Marshall Fund'ın Başkan Yardımcısı Ian Lesser ise NATO'nun Çin adımının "sürpriz" olmadığını söyledi.
Lesser, NATO'nun Avrupalı ve Kuzey Amerikalı müttefikler için Çin'i daha iyi anlayabilmeleri ve bu konuda ortak tartışmalar yürütmeleri için ideal bir platform sunduğunu kaydetti.
Lesser, "NATO'nun Asya'da bir güvenlik aktörü haline gelme gibi bir niyeti yok. Amaç, ittifakın Çin hakkında yürütülen transatlantik tartışmalar kapsamında daha aktif hala getirilmesi." diye konuştu.
NATO'nun ana finansörü ABD'nin etkisi
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Sovyetler Birliği'nin yayılmacı politikalarına karşı Avrupa'yı korumak için kurulan NATO'nun Çin'i de tehdit algısına yerleştirmesindeki en önemli etken ABD olarak ön plana çıkıyor.
NATO'da kararlar oydaşmayla alınsa da savunma harcamalarının yaklaşık üçte ikisine hakim olan ABD’nin geleneksel olarak ittifakta sözünün diğer müttefiklerden "biraz daha fazla" ağır geldiği biliniyor. İttifak tarihine bakıldığında da tüm müttefiklere ortak savunma taahhüt eden 5'inci maddenin sadece ABD için kullanılmış olması dikkati çekiyor.
Ulusal Savunma Stratejisi’nde 2018'de Çin'i Rusya'nın yanı sıra temel tehditler arasına yerleştiren ABD'nin son dönemde Brüksel'deki NATO Karargahında da Pekin'in gündeme dahil edilmesi için yoğun çaba sarf ettiği biliniyor.
Çin'in ABD'nin küresel alandaki hakimiyetini zorlayan bir noktaya gelmesiyle birlikte Washington'un "tehdit radarına" yakalanmasının ve terörle mücadele ile Ortadoğu'daki durumun bir nevi geri plana atılmasının etkilerinin NATO'da da hissedildiği görülüyor.
Avrupalı müttefikler mesafeli
Çin'den ziyade Rusya’nın yakın coğrafyalarındaki aktif tutumunu ve topraklarında yaşadıkları saldırılardan sonra terörizmi daha büyük tehdit olarak gören Avrupalı müttefiklerin ise Pekin'i yeni "sorun" olarak nitelendirmeye daha mesafeli yaklaştığı değerlendiriliyor.
Özellikle ticari alanda geniş ilişkileri bulunan ve hatta Avrupa Birliği'nin (AB) ABD'den sonra ikinci ticaret ortağı olan Çin, Avrupa kıtasında gücü fark edilen ancak birebir rakip ve tehdit olarak görülen bir ülke olarak ön plana çıkmıyor.
Öte yandan, Rusya'nın Gürcistan ve Ukrayna’daki askeri faaliyetlerinin yarattığı etkiye karşın Çin, Avrupalılar için direk bir askeri tehdit de teşkil etmiyor.
Batılı komşularına göre gelişmişlik oranları daha geride kalan Doğu Avrupalı ülkeler ise Çin'in ekonomik yatırımlarına kucak açıyor.
Çin'in yaklaşık 70 ülkeye uzanan "Bir Kuşak Bir Yol" projesine ise halihazırda İtalya resmi olarak katılmış bulunuyor.
Lesser ise Avrupa'nın da ABD gibi Çin hakkında daha fazla tartışılma yürütülmesini desteklediğini savunarak, "Ancak bir sıralama yapacak olursak, tabi ki Çin öncelikli olarak ABD için stratejik bir problem." değerlendirmesinde bulundu.
Ne kadar etkili olacak?
NATO'nun etkinliğinin bazı çevrelerce sorgulandığı bir dönemde yeni bir siyasi girişimde bulunması, ittifakın hala birlik ve dayanışma içinde karar alabildiğini ve ortaklaşa hareket edebildiğini göstermesi açısından faydalı.
German Marshall Fund Başkan Yardımcısı Lesser da Çin girişiminin NATO'nun "büyük resim ve stratejiler hakkında" siyasi tartışmalar yürütebildiğini ortaya koyduğunu söyledi.
Ancak, Soğuk Savaş'ın sona ermesinin ardından savunma harcamalarını düşüren ve sadece son 5 yıldır tekrar savunmaya odaklanan NATO'nun, Çin gibi yeni genişleme alanları için kaynaklarının yeterli olup olmadığı önemli bir soru işareti.
Diğer yandan, halihazırda 29 üyeli ittifakın birçok müttefikinin tehdit algısı farklıyken ve terör gibi bir güvenlik sorunu birçok ülkede etkisini birebir hissettirmeye devam ederken, NATO'nun Çin gibi ilk etapta daha uzak görünen bir soruna ne kadar odaklanabileceği ve son tahlilde ne kadar etkili olabileceği de tartışma konusu olmaya devam ediyor.
Vira Haber