Türkiye’de imal edilen ve yüzde 75 yerli olarak üretilen ilk süratli amfibi gemi Ç-151, Anadolu Tersanesinde düzenlenen bir törenle Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi.
Anadolu Tersanesinin inşa ettiği, Türkiye’nin ilk yerli amfibi süratli çıkarma gemisi Ç-151, Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar, Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürü Yaşar Duran Aytaş, (E) Denizcilik Müsteşarı Hasan Naiboğlu, Milli Savunma Bakan Yardımcısı H. Kemal Yardımcı, İstanbul Tersanesi Komutanı Tuğamiral Ahmet Çakır, Deniz Ticaret Odası Başkanı Metin Kalkavan, DTO Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu, GİSBİR Başkanı Murat Kıran, Tuzla Liman Başkanı Mehmet Emin Ayazoğlu, Anadolu Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı M. Faruk Ürkmez, Anadolu Tersanesi Yönetim Kurulu Üyesi Süalp Ürkmez, sektörün önde gelen temsilcileri, tedarikçi firmaların yöneticilerinin katılımıyla düzenlenen törenle Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edildi.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşıyla başlayan törende ilk konuşmacı Anadolu Tersanesi Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Ürkmez oldu. Ürkmez, Ç-151’in sınıfının en mükemmeli olduğunu ve dünyada adından çok bahsettirdiğini ve bahsettireceğini belirterek başladığı konuşmasında “Bu mükemmel gemiyi, bu tersanede tamamen milli imkanlarımız ile Türk mühendis ve işçileriyle dizayn ettik, birlikte yaptık. Her şeyden evvel hizmeti geçen Türk mühendis ve işçi kardeşlerimi bu eseri meydana getirmelerinden dolayı tebrik ediyor ve hepsini ayrı ayrı gözlerinden öpüyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar” sözlerine yer verdi. Gemideki tüm sistemlerin defalarca ve tüm detaylarıyla gelişmiş kontrol sistemleriyle denenmesi neticesinde hata riskinin hiç olmadığı kadar aza indirildiğini anlatan Ürkmez, bu şekilde çalışmanın işlerine bambaşka bir boyut ve çalışma alışkanlığı kazandırdığını belirtti. Bu alışkanlığı ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı ve mensuplarının kazandırdığını ve bu kazanımdan dolayı sonsuz mutluluk duyduklarını ifade eden Ürkmez, kendilerini daha ileriye götürecek bu alışkanlığı kazandırdıkları için ilgililere teşekkürlerini sundu.
Tersaneyi baştan aşağı yeniden organize ettiler
Faruk Ürkmez, Projeye büyük bir şevkle teklif hazırladıklarını ve kazanmak için çalıştıklarını, sözleşme imzasıyla beraber de yepyeni bir sürece girerek, tersaneyi askeri gemi inşası için baştan aşağı tekrar organize ettiklerini vurguladı. Çok zorluklar yaşadıklarını ve bedelini ödediklerini ama hepsinin üstesinden geldiklerinin de sefere hazır ve barışa katkı sağlamak için bekleyen Ç-151’in orda durmasıyla kanıtlandığını söyledi. Ürkmez, dünyada parmakla gösterilecek bir eseri yaratmış olmaktan büyük memnuniyet duyduklarını dile getirerek bu süreç sonunda Türkiye ve dünyada en yüksek askeri standart ve yüksek teknolojiyle gemiler üreten sayılı tersaneler arasına girdiklerini aktardı.
“Beş tersanede 2 milyar dolardan fazla projemiz var”
Ürkmez’in ardından Savunma Sanayi Müsteşarı Murad Bayar kürsüye çıktı. Bayar, “Bizim görevimiz ülkenin savunma sanayi konusunda dışa bağımlılığını azaltmak ve en iyi netice aldıklarımızdan bir tanesi deniz. Bugün bizim Tuzla’da beş tersanede 2 milyar dolardan fazla projemiz yürüyor. Bu projelerimizde yıllar içerisinde ilk kaynağını yaptık, bloklarını kızağa koyduk, denize indirdik. Bugün de artık kabulü aşamalarındayız. Bunun ilk gemisi MİLGEM’dir. Biz o projeyle bütün bu çalışmaların önderliğini yapmış olduk. Artık teslimatları yapıyoruz, darısı diğer projelerimizin başına. Bizim bu konuda sektör stratejimiz belli. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün su üstü araç ihtiyaçlarının tasarımının ve inşasının yurtiçinde gerçekleştirilmesi. Bu vizyona da ulaştığımız kanaatindeyiz. Bu konuda sektör paydaşlarımıza çok önemli görevler düşüyor; bunun tasarımı, inşası, alt sistemleri, Türk Loydu tarafından klaslanması var. Bütün bunların bir uyum içerisinde nihai performansa ulaştırılması gerekiyor” dedi. İşlerinin zor olduğunu ve bu çalışmaların uluslararası standartlarda, ilmek ilmek yapıldığını anlatan Savunma Sanayi Müsteşarı, ortaya çıkan ürünün dünyadaki emsalleri içerisinde en iyi olduğunu yaşadıkları zorluğun karşılığının bu olmasının sevindirici olduğunu vurguladı.
“Beklentimiz ürünün uluslararası pazara ihracı”
Murad Bayar, bu çalışmalar sonucunda özel sektörden beklentilerinin, yaratılan ürünleri uluslararası pazara çıkarmaları olduğuna işaret etti. “Yoksa biz pekala bu tür gemileri Deniz Kuvvetleri Tersanelerinde yapabiliyorduk” diyerek isteğini esprili bir dille anlatan Bayar, “Teknoloji yayılsın, yan sanayi ve tasarımı, hakları bizde olsun ve özel sektör de bunun ihracatını yapsın” dedi ve tersanelerle anlaşmalarının bu yönde olduğunu hatırlatarak “Artık sıra sizde” dedi. Önemli olanın, ürünün dünyadaki kabul ve ispatının yapılması olduğuna dikkat çeken Bayar, uluslararası müşterinin buna baktığına, inşa edilen geminin ülkesinde kullanılıp kullanılmadığına önem verdiğini aktardı. “İşte, bugünden sonra ‘evet’ diyecekler ve Deniz Kuvvetlerinin de itibarını arkalarına aldıktan sonra bu konuda başarıya ulaşacağız” dedi. Proje ihalesini 2007 yılında yaptıklarını ve dört özel sektör tersanesinin teklif vererek ihaleye katıldığı bilgisini veren Bayar, zorlu bir rekabet olduğunu ve ADİK’in teklifinin çok iyi bir teklif olduğunu hatırladığını aktardı. Sekiz parçalık seriden oluşan amfibi gemilerin tümünün tesliminin bu yıl içerisinde gerçekleşmesini planladıklarını söyleyen Bayar, “Yerli gemilerimiz, tüm ülkemize, Deniz Kuvvetleri Komutanlığımıza hayırlı olsun, bunlar barışta da çok önemli görev yapacak gemiler. Harekatlarda da ülkemizin caydırıcılığını artıracaklardır. Bunun gururu hepimizindir, çalışanlarınındır. Tersane çalışanlarımızı tebrik ediyorum, hepimize hayırlı uğurlu olsun” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Tüm parçaları yerli olsun
Bayar’ın ardından kürsüye gelen Milli Savunma Bakan Yardımcısı Kemal Yardımcı, “Ürkmez ailesi ve çalışanlarının TSK’ya yapmış olduğu bu gemi teslim töreninde, yuvamda sizlerle beraber olmaktan mutlu ve gururluyum” diyerek sözlerine başladı. “Projede emeği geçen Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına, Milli Savunma Bakanlığı, Savunma Sanayi Müsteşarlığına, Türk gemi inşa sanayine duyduğu büyük güvenden ötürü sipariş verdiği bu gemilerden ötürü, Tuzla’ya güvendiğinden ötürü, Tuzla’mızın bir nevi can suyu niteliğinde olacak bu projelerin ülkemize büyük katkısı olacağına başta Türk Silahlı Kuvvetlerimizin ihtiyacıyla beraber silahlı kuvvetlerimiz referans gösterilerek dünyaya açılacağına ve satılacağına olan inancım sonsuzdur.” dedi. Kendisi için önemli olanın gemilerin yeni, yerli ve stratejik oluşu olduğunu söyleyen Yardımcı, bundan sonraki gemilerde ana makine, şaft kovan pervanesini de yerli malı görmek isteğini dile getirdi. Yardımcı, “Konuyla ilgili olarak Müsteşarımız Murad Bey’le görüşmelerimiz devam ediyor, İnşallah ileride Tuzla ve Yalova’da yapılacak gemilerin Türk Malı gemi makinesi şaft ve kovanını takmayı görürüz temennisindeyiz” diyerek ve iyi dileklerini ekleyerek sözlerini bitirdi.
Konuşmaların ardından TCG Ç-151 hakkında bilgi verildi.
TCG Ç-151’in sahip olduğu özellikler:
Gemiler, Türk Loydu “Askeri Gemi Kuralları”na uygun ve Türk Loydu klaslı olarak Anadolu Deniz İnşaat Kızakları(ADİK) şirketi tarafından dizayn ve inşa edildi.
Gemilerin ana görevi amfibi operasyonlar ve birlik taşınması. İkincil olarak afet durumunda yardım - kurtarma işlemlerine hızlı katkı sağlamak. Gemiler tek gövdeli deplasman tipi olarak tamamen çelik sacdan inşa edilmiş durumda. Dolayısıyla, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının manevra, stabilite hız ve denizcilik kabiliyeti isterlerini karşılayabilecek özellikte.
Köprü üstü ve üst binanın tamamı, 100 metreden atılacak makineli tüfek mermilerine karşı balistik korumalıdır. Servis ömrünün 30 yıldan fazla olması esas alınan gemi, tam yüklü deplasman 1147,5 ton, gemi boyu 79,97 metre, gemi eni 11,75 metre.
Tam yüklü durumda baş draftı bir metreden az, kıç draftı 2,5 metreden az. İki adet 16 silindirlik 2320 KW gücünde ana makineyle iki şaft ve iki piçli pervaneyle tahrik edilen geminin, tam yüklü deplasmanda yüzde 100 makine yüklenmesiyle maksimum sürati 18 Knottan fazlayken boş yük deplasmanında geminin yüzde 100 makine yüklenmesiyle maksimum sürati 20 Knot’tan fazla.
Geminin seyir siası yakıt kapasitesinin yüzde 90’ını kullanarak 1400 deniz milinden fazlayken, gemide yedi gün ikmal yapmadan denizde kalacak kadar ikmal malzemesi bulunuyor.
İki subay, dört astsubay ve 16 personel için yatak yeri mevcut. 200 ton yük veya 260 tam teçhizatlı personeli taşıma kapasitesine sahip ve yük güvertesi 420 ton kargo taşıyacak şekilde kuvvetlendirilmiş bir halde.
Kontrol ve izleme sistemleri minimum personelle gemi sevk ve idaresini sağlamak üzere otomatize edilen gemide, silahlar dahil tüm sistemlere köprü üzerinden kumanda edilebiliyor.
Gemi yaşam mahallerinin tamamı yaz ve kış şartlarına göre iklimlendirilmiş durumda. İki adet 300 KWT gücünde dizel jeneratörler her biri yüzde 90’dan fazla yüklenmeden her koşulda geminin güç ihtiyacını karşılıyor.
Gemide emniyetli seyir ve muhabere şartlarını kapsayacak sensör ve muhabere cihazları bulunuyor. Baş tarafa konuşlu iki adet 25 milimetrelik stabilize toplar, köprü üstünden uzaktan kontrolle kullanılabiliyor. Gemide ayrıca iki adet 12,7 milimetre makineli tüfek de mevcut.
Konuşmalar ve gemi özelliklerinin okunması ardından gemi komutanının and içmesi töreni gerçekleştirildi. Hizmete giriş ve kuruluş belgesi ve komutan flandrasını Tuğamiral Ahmet Çakır, Deniz Kuvvetleri Komutanlığını temsilen gemi komutanına teslim etti. Teslim ve and içme töreni ardından gemi personelinin gemiye sevk töreni gerçekleştirildi.
Gemiye komutan flandrasının toka edilmesinin ardından Ç-151 ziyaretçilere ve basın mensuplarına açıldı. Tören, düzenlenen kokteylle sona erdi.
virahaber