Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik fakültesi Dekan Vekili Prof. Dr. Mustafa Sarı, video konferans yöntemiyle gerçekleştirilen İMEAK Deniz Ticaret Odası Haziran ayı meclis toplantısında müsilaj ile ilgili bir bilgilendirme sunumu yaptı. Denizlerdeki besin piramidinin ilk basamağını fitoplankton dediğimiz bitkiler oluşturuyor diyen Prof. Dr. Sarı, “Bu plankton grupları bizim karadaki bitkilere takabil ediyor. Fotosentez yapıyorlar. Deniz suyunun içinden besinleri alıyor. Bir plankton bunlardan besleniyor. Küçük balıklar da onları yiyerek besleniyor. Devam ederek besin piramidi oluşuyor. Müsilaj fitoplankton dediğimiz bitkisel plankton gruplarının deniz şartlarındaki anormal değişimlere tepki olarak aşırı çoğalması sonucu ortaya çıkar. Normalde litrede 10’lu rakamlardayken çoğaldığı zaman milyonlu rakamlara çıkabiliyor. Şartlar oluşunca da salgı üretmeye başlıyorlar. Bu salgı zararlı mikroorganizmaların oluşumu için gerekli ortamı oluşturduğu için onlar da bunun içine kümeleniyor. Denizin altında metrelerce oluşan bir mukoza şeklinde şeffaf bir madde oluşturuyorlar” şeklinde konuştu.
Müsilajın aslında zaman zaman salınan organik bir salgı olduğunu söyleyen Sarı, “Akdeniz havzasında 1729 yılından bu yana bilinmiş olmasına rağmen Marmara denizinde bu yıl olduğu kadar yoğun bir müsilaj görülmedi. 1992 yılında bir miktar oldu, 2007 ve 2008’de oldu ama hiçbirisi bu seneki gibi olmadı. Müsilajın oluşumunda 3 tane faktörün bir araya gelmesiyle oluşur. Birincisi Küresel ışımadan kaynaklı sıcaklıkların yüksek olması. İkincisi deniz şartlarının durağan olması ve üçüncüsü de maalesef denizi bizim aşırı şekilde kirletiyor olmamızdan kaynaklanıyor. Marmara denizinin sıcaklık son 40 yılın en yüksek seviyelerinde. Ortalama 2 buçuk derecelik bir sıcaklık var. Bu rakam çok yüksek bir sıcaklıktır. Akdeniz’de bu sıcaklık bir buçuk 2 derece civarında seyrediyor. Eğer bu rakam 2 buçuk ve üzerine çıkarsa Akdeniz’de tropik siklonları görmeye başlayacağız. Durum bu kadar ciddi.
Müsilaj ilk başta balıkçılığı etkiledi. Mutlaka bizim balıkçılara bir çare düşünmemiz lazım. Onların bu sonuçta payları var elbette ama payları var diye onları iflasa sürükleyemeyiz. Onlar için bir çözüm üretmemiz gerekiyor. Midye yetiştiriciliğine etkileri var. Turizm sektörüne etkisi var.
Kanal İstanbul için ÇED raporu yeniden düzenlenmeli
Kanal İstanbul konusunu aklımızı kaybetmiş şekilde tartışıyoruz diyen Prof. Dr. Sarı, “Böyle bilimsel tartışma olmaz. Tamamen kamplara bölünmüş durumdayız. Bir taraf aklı ve bilimi göz önüne almadan ne olursa olsun yapacağız diye inatlaşıyor, diğer taraf da ne olursa olsun yaptırmayacağız diye inatlaşıyor. İkisi de yanlış. Bilim olaya böyle bakmaz. Şu anda televizyonlarda yapılan tartışmalarda kimsenin elinde bir veri yok. ÇED raporu çok yeterli değil. Çok daha detaylı bir rapor olması lazım. ÇED raporuna bile doğru düzgün bakmadan insanlar bence diyerek devam ediyorlar. Bilim bence olarak bakmaz konuya, bilim evrenseldir. Kanal İstanbul için müsilaj yepyeni bir konu. Mevcut raporun içinde hiçbir yerde müsilaj konusu yok. Bu konu yeni olduğu için yeniden veri toplanması lazım. Bu veriyi alacağız elimize bu kanalı simüle edeceğiz. Similasyonu sonucunda ne çıkarsa ona razı olacağız. Bilim ne diyorsa onu yapmak için hareket etmemiz gerekir. O yüzden elimizde veri olmadan fikir beyan edersem bende kişisel görüşümü söylemiş olurum” şeklinde konuştu.
Vira Haber