Bathonea kazısına 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan büyük destek
Küçükçekmece Gölü kıyılarında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Kocaeli Üniversitesi adına Yrd. Doç. Dr. Şengül Aydıngün’ün başkanlığında-İstanbul Üniversitesi Başkan Yardımcılığında yürütülen Bathonea kazısına 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’ndan da destek geldi.
Bakanlar Kurulu kararıyla sürdürülen, Kültür ve Turizm Bakanlığı, İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Küçükçekmece ve Avcılar Belediyelerinin desteklediği kazı, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kültürel Miras ve Müzeler Direktörlüğü’nün katkısıyla daha da güçlendi. Bathonea Kazısı, aldığı bu enerjiyle geçmiş yıllarda olduğu gibi 2011’de de İstanbul’un önemli arkeolojik olaylarından biri olmayı sürdürecek.
Çalışmalara, 2007 yılında Küçükçekmece Gölü kıyılarında İTA İstanbul Tarih Öncesi Çağlar Projesi kapsamında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onayı doğrultusundaki yüzey araştırmasıyla başlandı. Bu süre içinde bölge Belediyeleri Başkanlarının yakın desteğini alan çalışma ekibi ilginç sonuçlar yakaladı. İstanbul merkezine 20 kilometre uzaklıkta, yakın zamana kadar kimsenin dikkatini çekmeyen bölge; yüzey araştırmasının daha başında aslında bir tarih hazinesini sakladığının ipuçlarını verdi; Prehistorik dönem taş aletler, Neolitik seramikler, Helenistik dönem amfora parçaları, Roma dönemi sütun ve sütun başlıkları ile Bizans döneminden kalma pek çok eser bulundu.
Antik Fener ve Limanlar bulundu
2008 yılında bölgedeki cangıla dönüşen bitki toplulukları ve çalılar temizlendiğinde göl kıyısında biri büyük, diğeri nispeten daha küçük iki adet antik limana rastlandı. Çok düzgün kesimli taş blokların limana ait duvarlar olduğu belirlendi. Kıyı ve göl içinde sonarla yapılan aramalarda duvarların 2 km’yi geçen uzunlukta olduğu ortaya çıktı. Duvar sıraları buranın önemli bir ticaret ağına sahip bir limana ait kalıntılar olduğunu gösterdi. Kalıntıların bir ucu göl içinde rıhtım şeklinde uzanıyordu. Kocaeli Üniversitesiyle birlikte, İstanbul Üniversitesi Prehistorya Anabilim Dalı öğretim görevlisi, Kazı Başkanı Yardımcılığını da yürüten Dr. Emre Güldoğan, Su altı çalışmaları Alan başkanı olarak, KKTC Doğu Akdeniz Üniversitesi Sualtı Görüntüleme ve Araştırma Merkezi Başkan Yardımcısı Hakan Öniz ve Hollanda Lahey Üniversitesi’nden Ümran Yüğrük Planken ve Bristol, Cambridge, Madrid Autonoma. Üniversiteleri ile Türk Üniversitelerinden pek çok bilim dalından uzmanların yürüttüğü kazıya Avusturya Bilimler Akademisinden de katılımlar var.
Kültür ve Turizm Bakanı Sayın Ertuğrul Günay’ın destekleriyle 2009’da Bakanlar Kurulu kararı verilerek bölgede kazı izni çıktı. İlk kazma basın toplantısıyla vuruldu. Jeoradarla yapılan çalışmalarda halk arasında ‘Ecdad Yolu’ denen, Roma İmparatorluk yollarından ‘Via Egnetia’ olduğu sanılan 6 metre ile 3,5 metre arasında değişen genişlikte bir antik yol ortaya çıkarıldı. Sahada çeşitli yapı kalıntısı izlerine de ulaşıldı.
Kazının 2010 yılı çalışmalarında yine önemli bulgulara ulaşıldı. Limana kadar inen antik yolun ana bir yoldan yan yollara planlı bir şekilde dağıldığı, kavşak oluşturacak biçimde meydanlara bağlandığı tespit edildi.
2010 yılının en dikkate değer sonuçları arasında, apsisli bir yapının duvar yıkıntısı altında kalan üç bireye ait iskeletlerin buluntu durumu ve hemen yakınlarında ele geçen İmparator IV. Mikael’e ait sikke nedeniyle Deprem uzmanlarına göre,1034-1041 yılları arasında İstanbul’da yaşanmış çok şiddetli depremlerden birisinin ilk arkeolojik tespiti yapılmış oldu. İskeletler Kocaeli Üniversitesi Adli Tıp ABD başkanı Prof. Dr. Ümir Biçer tarafından bir tıp ekibiyle inceleniyor. DNA, yaş ve ölüm sebepleri araştırılan bireylerin kemik analizleri ile temizliği ise yine Kocaeli Üniversitesi Fizik Laboratuarında Prof. Dr. Arif Demir’ tarafından Lazer Latarum tekniği ile yapılıyor.
Ele geçen küçük buluntular arasında MS. 1yüzyıla tarihlenen İstanbul Üniversitesinden Prof. Dr. Mustafa H. Sayar tarafından okunan Roma dönemine ait yazıtlı ve kabartmalı bir mezar steli, Prof. Dr. Oğuz Tekin tarafından değerlendirmesi yapılan İmparator Justinyanus’tan itibaren başlayan değişik imparatorlar döneminde bastırılmış sikkeler bulundu.
Sonarla yapılan çalışmalarda sualtında da pek çok mimari kalıntının olduğu belirlendi. Limandaki çalışmalarda gemilerin nasıl yükleme boşaltma yaptığı, rıhtım yapılarının inşa tekniği anlaşıldı. Çalışmalar sonucunda göl içinde tespit edilen Antik Fener kalıntısı, Küçükçekmece çevresinde söylenegelen “Gölün içinde cami var” efsanesini de yıktı. Bu fener İskenderiye ve Patara’dan sonra dünyadaki üçüncü antik fener kalıntısı olması nedeniyle de önemli. Göl üzerinde yapılan sonar taramalarında ise büyük boyutlu demir çapalar tespit edildi.
Basında Bathonea:
Bathonea kazısı, ulusal ve ulaslarası medyada büyük yankı uyandırdı. Günlük gazeteler, televizyonlar ve dergiler kazıya geniş yer verdi. Amerikan Arkeoloji Enstitüsü yayını “Archaeology 2009” yılın en önemli arkeolojik keşifleri listesinde Bathonea’yı ilk on beş içinde gösterdi. Arkeoloji dünyasının ilgiyle izlediği dergide 2009 yılında Türkiye’den sadece Bathonoea kazısı yer aldı. Bunun yanında İngiliz Heritage Key adlı Kültürel Miras Kurumu da Bathonea’yı 2009 yılının dünyanın dördüncü büyük keşfi olarak gösterdi.
Küçükçekmece Göl Havzasının önemi:
Bölgede 800.000 yıldan fazla bir zamandır insanlığa ait yaşamın olduğu biliniyor. Küçükçekmece Gölü’nün Avcılar sahili ile Küçükçekmece kıyıları boyunca Türkiye Atom Enerjisi Kurumu arazisinin kıyıları da dahil 10 bin metrekareden fazla bir alanı kaplayan alan arkeolojik verilerle dolu. Bölge bu tarihsel zenginliğinin yanı sıra kuş popülasyonu ve barındığı endemik bitkiler açısından da önemli. Dünyada 122 bölgede bulunan ve kırmızı botanik kitabında çok tehlikede olarak gösterilen beş bitki türü burada yaşıyor. Ayrıca çok özel kelebekler var. Yılda 22.000 kuşun kalıcı olarak yaşam alanı, Hala kartallar ve şahinler yaşıyor. Göçmen kuşların ise ana dinlenme rotalarından birisi.