Cezayir Denizcilik Bakanlığı ile anlaşması olmasına ve tüm izinleri almasına rağmen 2009 yılında teknelerine el konulan, personeline altışar yıl hapis cezası verilen ve 70 milyon avro para cezası kesilen Aqua Group AŞ, 9 yıl süren hukuk mücadelesini kazandı.
Cezayir Yargıtay’ı tarafından üç kez haklı bulunan şirket, Cezayir'de "kaçak avcılık" iddiasıyla aleyhlerine açılan davayı kazandı.
Aqua Group AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kocaman, 2002 yılından beri Akua Group olarak Akdeniz'de orkinos avcılığı ve Çeşme'de çiftlikte orkinos besiciliği yaptıklarını, mayıs-haziran aylarında avlanan orkinosların kafeslerde çekilerek çiftliğe getirildiğini ve sonra yağlanarak tamamının Japonya'ya ihraç edildiğini anlattı.
Türkiye'nin de üye olduğu Atlantik Ton Balıklarının Korunması Uluslararası Komisyonu (ICCAT) tarafından orkinos avcılığı için kota belirlendiğini, Türkiye'nin kotalarının kendisine yetmediğini kaydeden Kocaman, hak edilen kotanın verilmediğini bildirdi.
Kocaman, "dolayısıyla biz de yurt dışındaki ülkelerden de canlı orkinos ithalatı yapıyoruz, Fas'tan, Libya'da, Tunus'tan orkinos ithal ediyoruz." diye konuştu.
ICCAT tarafından Cezayir'e verilen kotanın bu ülke tarafından kullanılamaması, orkinos avcılığının yapılamaması gibi nedenlerle bu ülke karasularında orkinos avlamak ve Cezayirli balıkçılara orkinos avcılığı öğretmek amacıyla 2008 yılında Cezayirli yetkililerle görüşmeye başladıklarını anlatan Kocaman, Cezayir Denizcilik Bakanlığı temsilcileri ile bir dizi görüşme gerçekleştiklerini bildirdi.
Kocaman, "Biz onlara, 'Kotanız var, kullanamıyorsunuz, biz Türk tekneleri ile gelelim, beraber balıkları avlayalım, siz de avcılığı öğrenin, kotanızı değerlendirin, bu balıkları sizden uluslararası fiyatlardan alalım' dedik." şeklinde konuştu.
Tekliflerinin Cezayir Denizcilik Bakanlığı tarafından uygun görüldüğünü, anlaşma yaptıklarını aktaran Kocaman, bu anlaşma çerçevesinde Türk tekneleri ile 2008'de bu ülkeye gittiklerini söyledi.
"Teknik olarak imkansızken kaçak avcılıkla suçlandık"
Kocaman, ilk yıl birlikte avcılık yaptıklarını, avcılığı Cezayirli balıkçılara öğrettiklerini kaydederek, "İkinci yıl onlar bize, 'Biz avı öğrendik, avcılığı biz yapalım, siz sadece avlanan balıkları Türkiye'ye transfer etmek için çekici tekne getirin.' dediler. Biz de 3 tane kafesli çekici romörkör tekneyi 2009 Mayıs'ta Cezayir'e gönderdik." dedi.
Cezayirli balıkçıların avcılığı yaptıktan sonra balıkları Türk teknelerine transfer ettiklerini ve prosedür olarak ilgili bakanlığa bildirim yapıldığını dile getiren Kocaman, balıkları Türkiye'ye getirmek için bakanlığın iznini beklemeye başladıklarını söyledi.
Kocaman, sözlerini şöyle sürdürdü: "Biz bakanlıktan olur cevabı beklerken Cezayir sahil güvenliği teknelerimizi karasularına çağırdı. Biz de kontrol amaçlı olduğunu düşünerek kafeslerle birlikte gittik. Biz, 'Siz kaçak avcılık yapıyorsunuz, kafesleri limana çekin. Hakkınızda soruşturma var' dediler. Öyle bir şey söz konusu değildi tabii ki: O kafeslerle limana da giremezdik. Ancak limanın açığında demirledik. Demirleyince kafesler 3-4 gün sonra patladı ve balıklar kaçtı. Sonrasında tekneleri limana bağladık. Sonra personelimiz ağır bir sorgulamadan geçti, mahkemeye sevk edildiler ve duruşmalar başladı. Tanıklar dinlenildi. Bizi kaçak avcılıkla suçladılar ancak biz istesek de o teknelerle avcılık yapamayız, zira buna uygun donanımları yoktu. Ayrıca bizim tüm izinlerimiz vardı, evraklarımız tamdı."
"Tamamen kurgu bir mahkeme ile karşılaştık"
Kocaman, Annaba şehrindeki mahkemenin bir yıl sürdüğünü ve 2010'da sonuçlandığını kaydederek, mahkemenin teknelere el koyduğunu ve limana bağladığını, personele altışar yıl hapis cezası verdiğini ve şirkete 70 milyon avro para cezası kestiğini söyledi.
Kendileri ile iş birliği yapan Cezayirli balıkçıların da ceza aldığını aktaran Kocaman, Cezayir Denizcilik Bakanlığı müsteşarının ve bakanlıktaki bir genel müdürün de ceza aldığını ve görevden uzaklaştırıldığını bildirdi.
"Tamamen kurgu bir yargılama ile karşılaştık." diyen Kocaman, bu arada hiçbir personelin hapis yatmadığını ve ülkeden çıkma cezası ile karşılaşmadığını aktardı.
Kocaman, tekneleri hiç boş bırakmadıklarını, 6 ayda bir personel değiştirdiklerini belirterek, burada da ciddi bir giderle karşılaştıklarını söyledi.
"Yargıtay iki kez davayı bozdu, üç defa bizi haklı buldu"
Kocaman, bu dava sonucu için temyize gittiklerini ve Cezayir Yargıtay’ının kendilerini 2012'de haklı bulduğunu kaydederek, şu ifadeleri kullandı:
"Yargıtay’ın, 'Beraat etmeleri gerekir' diyerek dosyayı iade etmesine rağmen Annaba mahkemesi 2013'te tekrar aynı cezayı verdi. Normalde böyle bir şey mümkün değil. biz tekrar kararı temyize götürdük ve Yargıtay kararı hukuka uygun olmadığı için ikinci defa bozdu. Yargıtay, ikinci defa davayı Guelma şehrindeki mahkeme gönderdi. 2015'te Guelma mahkemesinde yargılama başladı ve 2016'da bu mahkeme beraat verdi. Ayrıca para cezasını kaldırdı. Suçlamaların hepsi kalktı.
Sonrasında Guelma mahkemesinin kararını Annaba gümrüğü temyiz etti. Onlar temyiz edince Cezayir yargıtayı davayı başkente aldı ve tekrar tüm yargılamayı kendisi yaptı. Yargıtay, Annaba gümrüğünün temyiz talebini haksız bularak, Guelma mahkemesinin beraat kararını uygun buldu ve dosyayı Guelme mahkemesine gönderdi. Yargıtay, dosyayı gönderirken 'Beraat kararını uygula.' dedi."
Kocaman, Yargıtay'ın Guelma mahkemesinin dava sonucunu uygulamasına yönelik kararını söz konusu mahkemeye 2017 sonunda gönderdiğini ve 2018 Şubat'ta kendilerinin beraat ettiğinin kesinleştiğini söyledi.
Ancak o günden bu yana sürecin çok ağır işlediğini vurgulayan Kocaman, tekneleri 6 ay sonra, bu hafta başında denize çıkarabildiklerini, teknelerin şu anda Türkiye'ye dönüş yolunda olduklarını anlattı.
"Türk devleti her zaman yanımızda oldu"
Kocaman, o dönem Türkiye'nin Cezayir Büyükelçisi Ahmet Necati Bigalı'nın kendilerinin her zaman yanlarında olduğunu, ilk duruşmalara 800 kilometre uzaklıktan gelerek duruşmaya katıldığını belirterek, kendilerinin masum olduğunun en başından beri Türk devleti tarafından bilindiğini vurguladı.
Diplomasi açısından Türkiye'nin her zaman kendilerine destek verdiğini dile getiren Kocaman, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2013'te Cezayir ziyaretinde Cezayirli mevkidaşı ile bunu konuyu görüştüğünü bildirdi.
Kocaman, şu bilgileri verdi. "O görüşmede ben de bulundum ve konuyu anlattım. Cezayir Başbakanı olayın yargıya intikal ettiğini ve bir şey yapamayacaklarını söylemişti. Sonra 2016'da yine Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, dönemin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ve benimde bulunduğum bir toplantıda yine aynı Cezayir Başbakanına konuyu anlattım. Sayın cumhurbaşkanımız yargıtayda beraat ettiğimizi bizzat söyledi. Sonra Başbakan, ilgileneceği mahiyetinde benim kartımı istedi. Yani devletimiz en üst düzeyde yanımızda durdu. Ancak Cezayirli yetkililer olaya hep sağır kaldı."
"Cezayir devletine ciddi bir tazminat davası açacağız"
Kocaman, bu süreçte 12 milyon dolar değerindeki 3 teknelerinin hurdaya çıktığını belirterek, 9 yılda tekneleri bekleyen personele, mahkemeye gidip gelme süreçleri gibi konulara 5-6 milyon dolar harcandığını bildirdi. Kocaman, "Ortaklarımızla birlikte bedeli ne olursa olsun hukuki süreci sürdürmekte son derece kararlıydık." dedi.
Kafeslerin patlamasıyla denize giden balıkların da önemli bir kayba yol açtığını dile getiren Kocaman, "Her şeyden önemlisi bir Türk şirket kaçak avcılıkla suçlandı. Bu bizim için çok ciddi moral kaybına neden oldu. Bu süreçte maddi olarak 30 milyon dolar gibi kaybımız oldu. Neyse ki sektördeki prestijimiz pek sarsılmadı." dedi.
Kocaman, bu süreçte tekneleri terk etmelerinin istendiğini ve bu teknelerin el konulup Cezayirlilere satılmasının bile söz konusu olduğunu kaydederek, "Biz hiç dostane davranılmadı. Biz de Yargıtay'ın bizi üç defa haklı bulduğu, 9 yıl sonra gelen adalet sonrası ciddi bir tazminat davası açmaya karar verdik. En az 30-40 milyon dolarlık bir tazminat davasını Cezayir devletine açacağız. Fırsat maliyetlerimiz ve engel oldukları ticaretle birlikte zararımız en az bu kadar." diye konuştu.
Bu davayı açmalarına rağmen Cezayir'de balıkçılık yapmaya devam edeceklerini aktaran Kocaman, "Cezayir'de balıkçılık yapmamızın önünde bir engel yok. Yasalara uygun çalışıyoruz. Engellerlerse yine dava açarız. Bu milli bir mesele, hiç korkmuyoruz. Fas'ta ve Moritanya'da da balıkçılık yapıyoruz." ifadelerini kullandı.
"Bu olayın sebebi, orada çıkarı olan bazı Avrupalı şirketler"
Kocaman, bu haksız davaların neden açıldığına ve kendilerinin haksız bir şekilde neden mahkum edildiğine dair şunları söyledi:
"Bu olayın nedeninin Cezayir bürokrasisi içinde bir hesaplaşma olduğunu düşünüyorum. Biz bu hesaplaşmaya kurban gittik. Orada Cezayirli balıkçılara avcılığı öğretip onların ve Cezayir'in kazanmasını sağlıyorduk. Ancak burada çıkarı olan bazı Avrupalı şirketleri ve bu şirketlerin Cezayir bürokrasisindeki uzantılarını rahatsız ettik. Biz Cezayirlilere balık tutup para vermedik balık tutmayı öğrettik. Bu çıkarcı Avrupalı şirketler bizi istemedi, sadece bizi değil Cezayir'in kazanmasını da istemedi. Biz orada balık çiftliği ve balık işleme tesisi de kuracaktık. Ayrıca bir çok su ürününü orada işleyecektik, istihdam sağlayacaktık, vergi ödeyecektik. Ancak Avrupalı şirketler öyle yapmıyor. geliyorlar avlayıp balığı direkt gemide götürüyorlar. Ne avladıklarını, ne kadar avladıklarını tespit edemediğiniz dahi olabiliyor."
Vira Haber