Akdeniz'in geleceği ile ilgili 3-6 Aralık tarihleri arasında İstanbul'da üst düzey bir toplantı yapıldı. Akdeniz’e kıyısı bulunan 21 ülkenin bakanları ve üst düzey temsilcileri, ’Akdeniz’in Deniz Çevresinin ve Kıyı Alanlarının Korunması Sözleşmesi’ (Barselona Sözleşmesi) kapsamında 4 gün boyunca İstanbul Kongre Merkezi’nde toplantılara katıldı.
Toplantılar kapsamında, 5 Aralık’ta tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar başkanlığında Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerin bakanlarının katıldığı ‘Çevre Dostu Şehirler’ ana temalı bir toplantı gerçekleştirildi. Uzun süren müzakerelerin ardından da ‘İstanbul Deklarasyonu’ kabul edildi. Deklarasyon, Akdeniz’in korunması ve sürdürülebilir kullanımının sağlanabilmesi için tüm üye ülkelerin mutabık kaldığı ortak bir yol haritası niteliği taşıyor. Deklarasyondaki en önemli madde Akdeniz’in yüzde 10’unun koruma alanı olması hedefinin benimsenmesi oldu.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kentleşme ve Çevre sorunları kürsüsü öğretim üyesi Prof. Dr. Nesrin Algan, Barselona Sözleşmesi’ne dair şunları anlattı: “Toplantı her 2 yılda bir yapılıyor. Yapılan ülkenin adıyla da bir deklarasyon çıkıyor. Türkiye Barcelona Sözleşmesi’nin ilk üyelerinden biri ve hep lider konumda oldu. Ancak önemli olan uluslararası sözleşmelerde yer alan kararları almak değil, onları uygulayabilmek. Türkiye bu konuda çok başarısız. Alan ve tür koruma da 20 yıl öncesinden de geri gidiyoruz. Örneğin, Türkiye’nin en önemli koruma alanlarından biri Dalyan. Bugüne kadar Dalyan’a seyyar tuvalet bile yapılmamışken, caretta carettalarla ilgili rehabilitasyon tesisi kuruluyor.”
İstanbul Deklarasyonu’na yer alan bazı kararlar şöyle:
* Deklarasyonda 1975’ten bu yana Akdeniz Eylem Planı (MAP) vasıtasıyla tesis edilmiş olan bölgesel işbirliğinin önemine, deniz ve Akdeniz’deki kıyı kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine yönelik işbirliğine karar verildi.
* MAP - Barselona Sözleşmesi ve Protokolleri’nin uygulanmasının desteklendiği deklarasyonda, biyolojik çeşitlilik ve doğal kaynakların önemine işaret edilerek, “Özellikle deniz çöpü, kalıcı organik kirleticiler, ağır metaller ve gıda atıkları ile açık deniz araştırma ve işletme faaliyetleri, deniz taşımacılığı kaynaklı kara ve deniz bazlı kirlilik kaynaklarından gelen sürekli tehditlerden dolayı son derece endişeli bulundu. Doğal kaynakların aşırı kullanımı, yöreye özgü olmayan istilacı türler, aşırı avlanma, yasa dışı, denetimsiz ve gözetimsiz balıkçılık ile kara ve kıyı bozulması hakkında da endişeler var” ifadelerine yer verildi.
* Son yıllarda kıyı yerleşimlerindeki çarpık kentleşmeye vurgu yapılan ve gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilen deklarasyonda, çarpık kentleşmenin Barselona Sözleşmesi - MAP entegre izleme ve değerlendirme sistemi üzerinden periyodik olarak incelenmesi hedeflendi.
* Revize edilen tüm protokoller yürürlüğe sokulacak
* Akdeniz’de deniz ve kıyı koruma alanlarına ilişkin 2020 itibarıyla kapsamlı, iyi yönetilen, etkili ve adil, ekolojiyi temsil eden bir sistemin geliştirileceği aktarılan deklarasyonda, bölgedeki açık deniz ve gemi taşımacılığı faaliyetlerinden kaynaklanan kirliliği önlemek için gereken önlemlerin alınması kararlaştırdı.
* Rio+20’nin sonuçlarına uygun olarak 2015 itibarıyla Akdeniz Sürdürülebilir Kalkınma Stratejisi’ni revize etmenin ve Akdeniz Sürdürülebilir Kalkınma Komisyonu’nda reformun hedeflendiği deklarasyonda, Barselona Sözleşmesi’nin 40. yılı olan 2016’ya kadar tüm revize edilmiş protokollerin yürürlüğe sokulması kararı alındı.
* Çevre kirliliğinin azaltılması için çevre dostu teknolojilerin uygulanmasının teşvik edileceği bildirilen deklarasyonda, kıyı şehirlerine verilmek üzere ‘Çevre Dostu Şehir’ ödülünün uygulamaya konulacağı aktarıldı.
Tehlike altındaki türler sergilendi
Barselona Sözleşmesi kapsamında yapılan toplantıların yanı sıra, bir de fotoğraf sergisi açıldı. 4 gün boyunca açık kalan sergide Sualtı Görüntüleme Uzmanı Tahsin Ceylan’a ait Akdeniz’in tehlike altındaki türlerine ile ilgili çok sayıda fotoğraf yer aldı.
Barselona Sözleşmesi nedir?
1975’te Akdeniz Ülkeleri ve Avrupa Topluluğu, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) gözetiminde gerçekleştirilen ilk Bölgesel Deniz Planı olan Akdeniz Eylem Planı’nı (MAP) kabul etti. Bir yıl sonra, Akdeniz çevresinin korunması için uluslararası işbirliği için yasal zemini oluşturan Barselona Sözleşmesi ve Protokollerini kabul etti. Geçen yıllar içinde, Barselona Sözleşmesi çevrenin korunması ile ilgili alanlarda küresel olarak öne çıkan sorunlar dikkate alınarak gözden geçirildi. Barselona Sözleşmesi, Akdeniz çevresinin korunması ile ilgili belirli hedefleri ele alan 7 protokolle tamamlandı: Bu protokoller şöyle:
• Gemi ve uçaklardan atılan atıklar ve denizde yakılan maddelerin yarattığı kirlenmenin önlenmesi ve ortadan kaldırılması
• Gemilerin yarattığı kirliliğin önlenmesi ve Acil durumlarda kirlilikle mücadele
• Karadaki Kaynaklar ve Etkinliklerden kaynaklanan kirlilikten korunma
• Özel Koruma Alanlarının oluşturulması ve Biyoçeşitliliğin korunması
• Açık Denizdeki Maden Arama ve İşletme çalışmalarından kaynaklanan kirliliğin önlenmesi
• Tehlikeli Atıkların Sınırlar arasındaki hareketinden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi ve
• Entegre Kıyı Bölgesi Yönetimi
Barselona Sözleşmesi’nin kabul edilmesinden bu yana geçen kırk yıl içinde kıyılardaki şehirleşme önemli miktarda artmış, kıyılardaki şehirler Konvansiyon ve Protokollerinin uygulanmasında önemli aktörler haline gelmişlerdir. Bu dönemde, Akdeniz ülkelerindeki kıyı şeridinde yoğunlaşan nüfus 1979’da 95 milyon kişiyken, 2010’da 155 milyon kişiye ulaşmış olup bu nüfusun büyük çoğunluğu kentlerde yaşamaktadır. BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi’ne göre 2010’da Akdeniz kıyısında nüfusu 1 milyonu geçen 15 kent ve yarım milyonu geçen 11 kent bulunmaktaydı ve bunlar Akdeniz kıyısı boyunca büyük kentler yaşayanların neredeyse 50 milyonunu temsil etmekteydi.
virahaber.com