Rumlara Türkiye'den çok sert tepki
Yunanistan ve Rumlar Ege ve Akdeniz’de gerginliği tırmandırmaya devam ediyor. Türkiye, Rumların Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetleri karşısında, KKTCile gerekli adımları atmaya kararlı olduğunu açıkladı.
Kardak kayalıklarıyla ilgili Yunanistan ile yaşanan gerilimin ardından şimdi de Kıbrıs Rum Yönetimi’nden kaynaklı bir gerilim Akdeniz’de yaşanıyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Doğu Akdeniz’i KKTC çevresi de dahil 13 ayrı parsele ayırarak doğal gaz aramaları için ruhsatlandırmıştı. Ancak ne Türkiye ne de KKTC bu parselizasyonu kabul etmemiş, bu durumun uluslararası hukuka aykırı olduğuna dair gerekli uyarıları yapmıştı. Türkiye özellikle Rumların “3. Parsel” olarak adlandırdığı bölgeye gelmelerinin ciddi bir kriz oluşturacağını bunun yapılmaması gerektiğini daha önce deklare etmişti. Rum Yönetimi buna rağmen yabancı şirketlere doğal gaz arama ruhsatı vermeye devam ediyor. Son olarak iki gün önce İtalyan şirketine ait Saipem 12000 adlı sondaj platformu KKTC’nin Gazimağusa açıklarındaki 3. parsele sondaj için geldi. Rum basınının yazdığına göre 3. parselde ilk kez yapılacak bu faaliyet için gelen sondaj platformu bölgedeki Türk savaş gemileri tarafından engellendi.
Yunan basını “En kötü durum gerçekleşti”
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin KKTC ve Türkiye’nin tanımadığı parselizasyona dayanarak doğal gaz arama ruhsatı verdiği İtalyan şirketinin sondaj platformu iki gündür 15 mil uzaklıkta bekliyor. Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bölgede 18 Şubat’tan itibaren eğitim yapacağını duyurdu. Yunan ve Rum basını ise kendileri için “en kötü durumun” gerçekleştiğini yazarak 3. ve 6. parsellerde yapılması planlanan sondajların Türk savaş gemileri tarafından bloke edildiğini yazdı.
“Türkiye’nin eli güçlendi”
Yunanistan’da yayın yapan “Armyvoice” (Ordunun Sesi) isimli savunma haberleri sitesinde bugün yer alan bir haberde, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (GKRY) 3. parselde sondaj yapacağını ve 6. parsele ilişkin kaliteli doğalgaz yatağı bulunduğunu ‘gereğinden önce’ duyurduğunu ve bunun Türkler tarafından fark edilmesinin krizin temelini oluşturduğunu yazdı. Site ayrıca GKRY hükümetinin gerekli caydırıcılık tedbirlerini almadan sadece yabancı şirketlere güvenerek bu kadar kuzeyde bir sahaya sondaj platformunu göndermesinin büyük bir hata olduğunu, GKRY için ‘en kötü durum’ olarak nitelenen sondajların bloke edilmesinin gerçekleştiği, Türkiye’nin sondajı bloke ederek müzakereler için güçlerini arttırdıklarını yazdı. Ayrıca Yunan basınında çıkan haberlerde Türk tarafının bu konuda kararlı olduğu, geri adım atmayacakları da yazıldı.
Sondaj platformu halen 3. parselden 15 mil uzaklıkta şirket merkezinden gelecek nihai kararı bekliyor.
“Mukabil adımlar atılacak”
KKTC hükümetinden de konuya ilişkin bir açıklama geldi. GKRY’nin ruhsat verdiği bazı parseller de dahil bölgenin daha önce Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPOA) ruhsatlandırıldığını vurgulayan KKTC Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte mukabil adımlar atmaktan kaçınmayacağız. Geçmişte imzalamış olduğumuz uluslararası antlaşmalar ve yapılan ruhsatlandırmaları da dikkate alarak önümüzdeki dönemde somut adımlar atma kararlılığımızı bir kez daha vurgulama ihtiyacı duyuyoruz.”
“Türkiye izin vermez”
Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz Doğu Akdeniz’deki durumu şöyle değerlendirdi: “Rum tarafı ve Yunanistan bu hareketle Türkiye’nin sabrını ve olası hareket tarzını deniyor. Türkiye’nin burada taviz vermesi halinde diğer sahalarda da taviz verebileceğini düşünüyorlar. Çünkü Türkiye’nin güneyde Suriye sınırında ciddi bir harekat yapıyor olmasını ve kamuoyunun buraya odaklanmasını bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Ancak ne zaman bu tarz bir fırsatçılık yapsalar ciddi bir jeopolitik kayba uğradıklarını hatırlatalım. Kıbrıs Barış Harekâtı ve Kardak’ı örnek verebiliriz. Türkiye’yi diğer devletlerle de karşı karşıya getirerek Doğu Akdeniz’de Antalya ve İskenderun körfezine hapsetmek, Doğu Akdeniz’in zengin doğal kaynaklarını kendi arzuladıkları ülkelere kullandırmak amacındalar. Fakat 21. yüzyılda daha da denizcileşen Türkiye böyle bir duruma asla izin vermez, geri adım atmaz. Çünkü Anadolu yarımadasındaki büyük bir devletin kaçınılmaz refleksi budur. Bugün Doğu Akdeniz’de GKRY’nin bir oldu bitti ile İtalya’ya güvenerek Türkiye’nin sabrını test ettiğini görüyoruz. Ancak Türkiye, Saipem 12000 isimli sondaj gemisini Doğu Akdeniz’de bekletiyor. Bu tarihte önemli bir ilktir. Donanmamızın gücünün ciddi bir göstergesidir.”
Kıta sahanlığımızı korumaya kararlıyız
Öte yandan Türkiye, Kıbrıs yönetiminin Doğu Akdeniz'deki hidrokarbon faaliyetleri karşısında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile gerekli adımları atmaya da kararlı olduğunu bildirdi.
Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamada, Kıbrıs Adası'nın ortak sahibi olan Kıbrıs Türklerinin doğal kaynaklar üzerindeki asli haklarını hiçe sayan yönetimin, Türkiye'nin tüm uyarılarına rağmen Doğu Akdeniz'de tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerini sürdürdüğüne dikkat çekildi.
Açıklamada, bu çerçevede son olarak, Kıbrıs yönetiminin münhasır ekonomik bölgesindeki 3 numaralı parselde çalışmalara başlanmasının amaçlandığının görüldüğü belirtilerek Kıbrıs Türk halkının bu konudaki haklı endişelerini paylaşan Türkiye'nin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanlığının dün yaptığı açıklamayı da desteklediğinin altı çizildi.
Türkiye'nin daha önce belirttiği gibi Doğu Akdeniz'de kendi kıta sahanlığındaki hak ve menfaatlerini korumaya devam edeceği, Kıbrıs Türk tarafına verdiği destek çerçevesinde KKTC ile gerekli adımları atmaya da kararlı olduğu vurgulandı. Açıklamada, bunun sonucunda ortaya çıkabilecek durumun tek sorumlusunun 'Kıbrıs'ta adil ve kalıcı bir kapsamlı çözümün tesisi için çaba sarf etmesi gerekirken Ada'nın yegane sahibi gibi davranmaktan vazgeçmeyerek ısrarla tek taraflı hidrokarbon faaliyetlerine devam eden Kıbrıs Rum tarafı olacağı' ifade edildi.
'KIBRIS TÜRKLERİ EŞİT ORTAK OLARAK ALGILANMIYOR'
Açıklama, şöyle devam etti:
"Doğu Akdeniz bölgesinin güvenlik ve istikrarını sorumsuzca riske atmaktan çekinmeyen Rum tarafının bu tutumu, esasen Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik olarak son yarım asırdır sürdürülen müzakerelerden sonuç alınamamasının da temel sebebini oluşturmaktadır. Nitekim Kıbrıslı Rumların geçtiğimiz yıl düzenlenen Kıbrıs Konferansı'nda Kıbrıslı Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir ortaklığa yanaşmayacaklarını bir kez daha ortaya koydukları ve konferansın da bu nedenle çözüme ulaşılamadan kapandığı anımsanacaktır. Güney Kıbrıs Rum yönetimi tek yanlı hidrokarbon faaliyetlerini sürdürdüğü müddetçe de Rum tarafının Kıbrıs Türklerini eşit ortakları olarak algılamaktan ne denli uzak oldukları gözler önüne serilmeye devam edecektir.
Bu vesileyle, üçüncü ülkelerde yerleşik şirketlerin, Rum yönetimi ile hidrokarbon alanında iş birliği yapmak suretiyle Rum tarafının yapıcılıktan uzak ve Kıbrıs meselesinin çözümü önünde ciddi bir engel teşkil eden söz konusu tavrını desteklememelerini beklediğimizi de önemle vurgulamak isteriz."
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.