Paylaşılamayan hayat kaynağı: Nil
Çok az yağmur alan ve su ihtiyacının yüzde 95'ini Nil'den sağlayan Mısır, nehrin debisinin düşme ihtimalini dahi "milli güvenlik" meselesi olarak görüyor
Mısır ve diğer Afrika halkları için binlerce yıldır "hayat kaynağı" kabul edilen Nil Nehri'nin suları son dönemde ülkeler arasında ciddi bir sorun olmaya başladı.
Çok az yağmur alan ve yer altı su kaynaklarının yetersizliği nedeniyle ihtiyacının yüzde 95'ini Nil sularından karşılayan Mısır, nehrin debisinin düşme ihtimalini dahi "milli güvenlik" sorunu olarak görüyor.
Bu nedenle 2013 yılında Etiyopya tarafından Mavi Nil üzerinde yapımına başlanan Hedasi Barajı, Etiyopya ve Mısır'ı zaman zaman karşı karşıya getiriyor.
Nil havzasında 11 ülke yer alıyor. Burundi, Ruanda, Tanzanya, Kenya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Uganda, Etiyopya ve Eritre, kaynak ülkeler olarak kabul edilirken, Mısır ve Sudan 6 bin 650 kilometrelik Nil Nehri'nin döküldüğü ülkeler statüsünü taşıyor.
Sudan'dan 2011 yılında ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Güney Sudan da Nil havzası ülkeleri listesine dahil oldu. Ancak Güney Sudan’ın Nil Nehri ile ilgili statüsü henüz belli değil.
Nil suları ile ilgili anlaşmalar
Britanya ile Mısır hükümeti arasında 1929 yılında Nil sularıyla ilgili bir anlaşma yapıldı. Uganda, Tanzanya ve Kenya'yı temsilen İngiliz yönetiminin imza attığı anlaşma çerçevesinde, bu üç ülke Mısır'ın Nil suları üzerindeki haklarını kabul etti. Anlaşmada Nil Nehri üzerine yapılacak herhangi bir baraj konusunda Mısır'a veto hakkı verildi.
Kasım 1959'da Mısır'ın başkenti Kahire'de Nil sularının paylaşımıyla ilgili bir anlaşma daha imzalandı. 1929 anlaşmasının devamı ve tamamlayıcısı niteliğindeki söz konusu anlaşmaya Mısır ve Sudan yönetimleri imza attı.
1959 anlaşması Mısır tarafından Nil Nehri üzerine yapılması planlanan Asvan Barajı ile ilgiliydi. Mısır ve Sudan bu anlaşma ile baraj sularının kullanımını kendi aralarında düzenledi.
Zira Asvan Barajı'nın yapılmasıyla biriken sular sadece Mısır değil Sudan topraklarına kadar uzanacak ve Sudan da haliyle topraklarında oluşan baraj gölü sularından faydalanmak isteyecekti.
Bu anlaşmaya göre, Mısır'ın Asvan Barajı sularından Sudan tarafı da faydalanacak, Sudan ayrıca Mavi Nil suları üzerine bir su rezervi oluşturmak amacıyla baraj yapabilecekti.
Mısır'ın Nil suları üzerindeki yıllık 55,5 milyar metreküplük payı da yine bu anlaşmayla kabul edildi. Sudan'ın payı ise 18,5 milyar metreküp olarak belirlendi.
Anlaşmaların gözden geçirilmesi talebi
Uganda, Tanzanya ve Kenya yönetimleri, 1929'da İngiliz sömürgesi altındayken yapılan anlaşmanın kendilerini bağlamayacağını belirterek, Mısır'ın devrik Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek döneminde anlaşmanın gözden geçirilmesini istedi. Ancak görüşmelerden sonuç alınamadı.
Çünkü Etiyopya başta olmak üzere bazı Afrika ülkeleri Nil üzerine barajlar yapmak isterken, Kahire yönetimi 1929 anlaşmasının gözden geçirilmesini, "Mısır'ın barajlara veto hakkının tartışılır hale getirilmesi" olarak değerlendiriyor ve bu öneriyi reddediyordu.
2011 yılında başlayan Arap Baharı sonrasında yaşanan iç çatışmalar ve iktidar mücadelesi nedeniyle Mısır'ın içe kapanmasını fırsat bilen Etiyopya yönetimi, Hedasi Barajı’nın (Rönesans) yapımı için 2013 yılında Mavi Nil suları yatağını değiştirmeye karar verdi.
O dönemde Mısır kamuoyunda Etiyopya yönetimini baraj yapımı konusunda İsrail’in teşvik ettiği ve maddi destek sağladığı bile konuşuldu.
Hedasi Barajı canlı yayın skandalı
Mısır tarafı Hedasi Barajı'na itiraz etti. Ancak ülkenin demokratik yolla seçilmiş ilk Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi döneminde yaşanan iç gerilimler ve muhalefetin Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) iktidarını devirmek için konuyu iç politika malzemesi olarak kullanmayı tercih etmesi, Addis Ababa yönetimi için altın tepside sunulmuş bulunmaz bir fırsat oldu.
Başkent Kahire'deki İttihadiyye Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda Mursi liderliğinde barajla ilgili kritik ve basına kapalı bir görüşme yapıldı. Görüşmede katılımcılardan bazıları "barajı savaş uçakları ile bombalama" önerisinde bile bulundu.
Ne var ki, Mısır Devlet Televizyonu (ERTU) görüşmeyi canlı yayınlıyordu ve bundan ne Cumhurbaşkanı Mursi'nin ne de konukların haberi vardı.
Yaşanan skandal Mursi aleyhinde kullanıldı. Muhalifler ve bazı entelektüeller "Mısır’ın hayat damarı kesiliyor siz gizli görüşmeyi canlı yayınlıyorsunuz." şeklinde Mursi yönetimine eleştirilerde bulundu ve iktidar aleyhinde linç kampanyası başlattı.
Aynı çevrelerin Abdulfettah es-Sisi döneminde, "Hedasi Barajı Mısır için faydalı" demeye başlaması, konunun nasıl iç politika malzemesi olarak kullanıldığını gösteren en bariz örnek kabul edilir.
Görüşmelerden sonuç alamayan Mısır durumu kabullenmiş gözüküyor
Mısır, Sudan ve Etiyopya, bazı dönemlerde kesintiye uğrasa da konuyla ilgili üçlü görüşmeler yapıyor. Ancak bugüne kadar görüşmelerden sonuç alınamadı. Hedasi Barajı ve Nil suları konusunda Mısır ve Sudan arasında da fikir ayrılıklarının bulunması konuyu iyice zorlaştırıyor.
Üç ülkenin su işlerinden sorumlu bakanları geçen 26 Eylül’de Etiyopya'nın başkenti Addis Ababa'da tekrar bir araya geldi, ancak görüşmelerden yine sonuç çıkmadı.
Mısır yönetimi pirinç gibi çok bol su isteyen ürünlerin ekilmesinde kısıtlamaya gitmeye başladı. Bunun yerine buğday gibi ülkenin daha fazla ihtiyaç duyduğu ve çok su gerektirmeyen tahılların ekimi teşvik ediliyor.
Mısır yönetimi ayrıca Etiyopya'dan barajı 3 yılda değil de ülke su debisinin zarar görmemesi için 6 veya 7 yılda doldurmasını istemeye başladı. Mısır bu zoraki durumu artık kabullenmiş görünüyor.
Öyle anlaşılıyor ki, Nil suları şimdilerde bir savaş nedeni değil ve yakın dönemde de olmayacaktır. Ancak Nil havzası ülkeleri arasında ciddi bir anlaşmazlık ve kriz sebebi olduğu kesin.
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.