Paris Anlaşması'nda son viraj
İklim değişikliğini durdurmak için seragazı emisyonlarının sınırlandırılmasını öneren Paris Anlaşması Kasım ayında hayata geçecek. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için gereken iki şart da yerine getirildi.
Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 191 ülkenin imza attığı Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi için imzacı ülkelerin en az 55’inin anlaşmayı onaylaması ve taraf ülkelerin küresel emisyonlardaki payının da yüzde 55’ten fazla olması gerekiyordu. Avrupa Birliği’nin Paris Anlaşması’na taraf olacağını açıklamasıyla emisyon koşulu da aşıldı. Anlaşma Kasım ayında hayata geçecek.
Paris Anlaşması’nın yeter sayıda ülke tarafından onaylanması iklim değişikliği sorununun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Anlaşma, küresel ortalama sıcaklıklardaki artışın tercihen 1,5°C'de sınırlandırılması ve net karbon emisyonlarının 21. yüzyılın ikinci yarısı içerisinde sıfırlanması hedeflerine vurgu yapmıştı. Paris'te ülkelerin sunduğu emisyon azaltım hedefleri ile ise 2,7°C ila 3,7°C daha sıcak bir dünya bizleri bekliyor. Şimdi Türkiye gibi anlaşmaya imza atıp, taraf olmayan ülkelerin sürece katılmasının hızlandırılması ve verilen taahhütlerin 1,5 veya 2 derece hedefiyle uyumlu olması için iyileştirmelerin yapılması gerekiyor.
Anlaşmanın yıl sonu gelmeden yürürlüğe geçecek olmasının sevindirici olduğunu belirten WWF-Türkiye Genel Müdürü Tolga Baştak, “Bu gelişme, çözümsüz gibi görünen iklim değişikliği konusunda güçlü bir umut ışığı olduğunu gösteriyor ancak Türkiye gibi anlaşmaya halen taraf olmamış ülkeler var. 2020'deki Taraflar Toplantısı'na ev sahipliği yapmak isteyen ülkemizin anlaşmayı vakit geçirmeden onaylaması gerekiyor” dedi.
Türkiye gibi iklim değişikliğinden ciddi anlamda etkilenecek bir Akdeniz ülkesinin bu küresel hareketin bir parçası olması gerektiğinin altını çizen Baştak, “Kasım ayında Marakeş'te düzenlenecek 22. Taraflar Toplantısı aynı zamanda Paris Anlaşması'nın ilk resmi görüşmesi olacak. Türkiye'nin Paris Anlaşması'nı onaylamaması, anlaşmanın uygulama döneminin mimarisinin belirlendiği aşamada söz hakkına sahip olmaması anlamına geliyor. Türkiye'nin düşük karbonlu ekonomiye dönüşümün şekilleneceği bu masada bulunmaması hata olur” diyerek konuşmasını tamamladı.
Türkiye, Paris Anlaşması öncesi belirttiği niyet belgesinde, 2030 yılında emisyonlarını azaltan değil bugünkü seviyenin iki katına çıkaran bir plan sunmuştu. Halbuki, Türkiye'nin iklim değişikliğiyle mücadelede üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesi için 2020 öncesinde emisyonlarda düşüş eğilimini başlatması gerek. Bunun için ülkemizin emisyon azaltım hedefini artırması, kalkınma ve enerji politikalarını gözden geçirmesi, yenilenebilir enerjiye dair hedefleri yükseltmesi, enerji verimliliği potansiyelini hayata geçirmesi, ulaşım, sanayi gibi karbon ayak izi yüksek sektörlerde düşük karbonlu kulvarlara doğru dönüşümü daha fazla zaman kaybetmeden başlatması gerekiyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.