Pandemide Muğla'nın Yükselen Değeri: Akvakültür
İlk kez Çin’de Aralık 2019’da ortaya çıkan Kovid-19, 200’den fazla ülke ve bölgeye yayılarak küresel ölçekte bir felakete dönüştü. Salgın tüm ülkelerin ulusal sağlık sistemini çökertti. Salgın nedeniyle aşı veya tedavi edici uygulamalar konusunda bilimciler yoğun araştırma programlarına yöneldiler. Salgının ilk dönemlerinde dünyada ciddi kayıplar yaşandı. Nitekim Kasım 2021’de Kovid-19 verilerinin derlendiği "Worldometers" internet sitesine göre, en fazla can kaybı 766 bin 299 ile ABD'de kaydedildi. Bu ülkeyi 607 bin 860 ile Brezilya; 458 bin 470 ile Hindistan; 288 bin 365 ile Meksika; 239 bin 693 ile Rusya; 200 bin 246 ile Peru; 143 bin 405 ile Endonezya; 140 bin 632 ile İngiltere; 132 bin 100 ile İtalya; 127 bin 281 ile Kolombiya; 126 bin 303 ile İran; 117 bin 683 ile Fransa ve 115 bin 950 ile Arjantin izledi. Virüs nedeniyle ölenlerin sayısı ise dünya genelinde 5 milyon 16 bin 880'e ulaştı. Dünya genelinde 247 milyon 547 bin 87 vaka tespit edildi, virüs bulaşan 224 milyon 196 bin 4 kişi iyileşti.
2020 yılı virüsü etkisiz kılmak için bilimcilerin yoğun aşı araştırmalarına sahne oldu. Bunun sonucunda Dünya Sağlık Örgütünce 6 aşının (Sinopharm, Sinovac, Phizer-BioNTech, Oxford-AstraZeneca, Moderna ve Johnson&Johnson) acil kullanımına onay verildi. Bunun sonucunda ölüm olaylarında küresel çapta azalma görüldü. Buna rağmen toplumlar sosyal etkinliklerini en düşük düzeye indirme durumunda kaldılar. Sonuç itibariyle salgın ülke yönetimlerini ve toplumları olağanüstü önlemler almaya iteledi. Salgın gelişmiş ülkelerle, gelişmekte olan ülkeler arasındaki kültürel ve ekonomik farkı belirgin bir şekilde ortaya koydu. Toplumlar sosyal ve ekonomik açıdan yüzyılın en büyük sarsıntısını yaşadılar ve yaşamaya devam ediyorlar.
Başlangıcından 2 yıl, 8 aylık süreç geçmesine karşın salgın olayında halen düzlüğe çıkılamadı. Şimdilerde ise omicron varyantı etkisi azalmış olsa bile yine yerküre gündemini işgal etmekte. Teknoloji ve tıp alanındaki gelişmeler nedeniyle, her yüzyılda oluşan virüs kökenli salgın bu kere insanlarda yapması gereken doğal elemesini yapamadı. Buna rağmen salgının hatırlattığı ana olgu doğanın merkezine oturan insanoğluna kendisinin doğada mevcut milyonlarca türden sadece biri olduğunu ve onun da diğer türler gibi misafir olduğudur. Hatırlattığı diğer temel olgu ise doğa kurallarına uyulmaması ve canlı doğaya savaş açıldığında bunun er geç insanlığa zarar olarak geri döneceğidir.
Salgının dünyamızdaki 7,8 milyar insanın psikolojisini hem doğrudan hem de dolaylı olarak etkilediği kuşkusuzdur. Bunun yanı sıra salgın tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini de olumsuz etkiledi; önlem üretme konusunda yeterlilik gösteremeyen ülkelerde ise ekonomik sıkıntılar tavan yaptı. Türkiye’de bundan fazlasıyla nasibini aldı.
Muğla’da ileri düzeyde olmasa bile salgından ciddi oranda etkilendi. Hatta ülkesel düzeyde salgından yoğun olarak etkilenen ortamda yaşayanlar çareyi Muğla sahillerinde bulunan yazlıklarında geçirmekte buldular. Muğla’nın yaz nüfusu ile kış nüfusu neredeyse eşitlenme durumunda oldu. 2022 yaz döneminde ve özellikle Kurban Bayramı tatilinde Muğla ve ilçeleri yine yoğun insan yığılmasına sahne oldu. Bunun sonucunda resmi rakamlara yansımayan vakaların pik yaptığını belirtmek abartı olmasa gerek.
Geçen 3 yıla yaklaşan süreçle ilgili olarak genel bir değerlendirme yapıldığında, Muğla salgının küresel ve ülkesel etkisinden bir konu haricinde doğal olarak nasibini aldı. Çoğu ekonomik alanda ülkesel çapta durağanlık ve olumsuzluk yaşanırken akvakültür/balık yetiştiriciliğinde ise tam tersine bir patlama yaşandı. 2021 yılının Mayıs ayında İhlas Haber Ajansı (İHA) ve 2022 yılının Ocak ayında ise Anadolu Ajansı (AA) tarafından basına servis edilen haberler ekonomik platformdaki karamsarlığı seyreltici bilgiler içeriyordu(1-2). Nasıl mı bir de ona bakalım.
Salgında ekonomiye değin iç açıcı bir haber
1479 kilometre kıyı uzunluğuna sahip Muğla’da salgın döneminde dahi deniz kültür balığı üretimi aksamadan sürdürüldü. 2019 yılında Muğla’dan yapılan balık ihracatı 74 bin ton oldu. Pandemi sürecinde ise üretimde hız kesilmedi ve 2020 yılında 78 bin ton, 2021 yılında ise 97 bin 33 ton balığın yurt dışına satışı gerçekleştirildi.
Muğla’da faaliyet gösteren kültür balıkçılığı tesislerinde yetiştirilen balıklar ABD, Rusya ve Japonya’nın da içinde bulunduğu 84 ülkeye ihraç edildi. Yapılan ihracattan 2019 yılında 374 milyon dolar, 2020 yılında 410 milyon dolar ve 2021 yılında ise 563 milyon 326 bin dolar gelir elde edildi.
Muğla kültür balıkçılığı üretiminde ülkemizde birinci sırada yer almakta ve ülkesel üretimin ise %65’ini karşılamaktadır. Diğer taraftan 21 bin ton alabalık üretimiyle bu kere iç su balığı üretiminde de ilk sırada yer almaktadır(1-2).
Akvakültür sektörünce bilinmesi ve önlem üretilmesini gerektiren gerçek
Güncel olarak yaşanan bu olumluluğun sürdürülebilmesi ve GSMH’ya katkı olması gereken bir husustur. Hal böyle olmakla beraber, konu analiz edildiğinde bu olumluluğun olumsuzluğa dönüşmemesini sağlamak açısından cevap bulması gereken soruların da olduğu bir gerçektir. Eninde sonunda Muğla’da uzun vadede akvakültür yatırımlarının hüsrana uğramaması için “şapkayı önüne koymak” darbımeseli gündeme gelecektir. Bu gündeme gelme ne kadar çabuk olursa sektörün önünü ve geleceğini sağlıklı görebilme şansı da o oranda artacaktır. Konuya açıklık getirmekte yarar var.
Deniz Mecmuasının Haziran 2021 sayısında “Balıkçılığımızda Radikal Önlemler Süreci Başlatılmalıdır” başlığı ile yayımlanan makaleme atıfta bulunmak isterim. Makale “Balıkçılığımızda Yapılan Hatalara Genel Bakış; Balıkçılığın Büyük Yasası; Kriz Masasının Oluşturulması ve Önlemlerin Hayata Geçirilmesi” alt başlıklarını içermektedir. Sonuncu alt başlıkta ise 6 öneri verilmekte olup, sonuncusu ise “Rayına oturtulması gereken konu ise akvakültür konusudur” başlığı ile verilmiştir. Bu bölüm aynen şu şekildedir.
“Türkiye geçmişte bilgi donanımsızlığı ve deniz balıkları kuluçkahanelerine sahip olamamanın verdiği dezavantajla işin kolayına kaçmış ve doğadan yavru balık toplayarak besicilik uygulamasına yönelmiştir. Bilahare ülkesel çapta bir dizi hatalarla akvakültür konusuna yoğun giriş yapılmasına karşın özellikle 1990’lı yıllarla beraber ülke çapında olumlu gelişmelere yönlenmiştir. Günümüzdeyse avcılık yoluyla elde edilen miktarla başa baş giden bir seviyeye yükselmiştir. Modern akvakültürde üretimin ağırlığını kuluçkahaneler oluşturur. Akvakültür uygulamalarında esas sorun balık yemine duyulan gereksinimin yarattığı tablodur. Balık yeminin ham maddesini küçük pelajik balıklar oluşturur. Bu nedenle dünya denizlerinde balık unu fabrikalarının gereksinimini karşılamak üzere balıkçılık filoları aşırı avcılıkla av baskısını yoğunlaştırmaktadır. Denizlerdeki balığı yem sanayiine işleyerek, tükettiği balığı 1/3 oranında onu kültür balığı olarak geri kazanmak uzun vadede akılcı bir tutum değildir. Bu nedenle konuyu hem ülkesel hem de küresel ölçekte değerlendirmek gerekmektedir. Akvakültür sektörü üretim açısından yine balığa ve ondan üretilecek balık ununa bağımlıdır. Türkiye’nin kendi denizlerinden elde ettiği hamsi, çaça ve sardalye gibi küçük pelajik balıklarının miktarı bellidir. İnsan gıdası olmanın dışında balık unu haline gelmesi gereken miktarı da hesaplamak olasıdır. Bu çerçevede Türkiye’nin akvakültür yoluyla üretebileceği balık da ona göre sınırlı kalma durumundadır. Oysa durum tam tersine akvakültür üretim rakamları pik yapmış ve 2018 yılı itibariyle de 314 bin tona ulaşmış ve hatta avcılık rakamlarını da aşmış durumdadır(3). Bu durum yem konusunda dışa bağımlı olunarak gelinen noktadır. Nitekim Türkiye’nin 2018 yılında yurt dışına 6.030 ton balık unu satımına karşın 132.763 ton dış alımı gerçekleştirmesi dikkat çekicidir (4).
Balıkçılık ile ilgili en belirgin olumsuzluk ise 20. yüzyılın ortalarında yeryüzünde var olan balık stoklarının günümüzde %20’lere kadar gerilediği ve okyanuslarda balık stoklarının sürdürülebilirlik sınırının 2.5 katı üstünde avlanıldığıdır. Konunun bir diğer dramatik yanı ise küresel anlamda balıkçıların kontrol altına alınamadığıdır. FAO, dünyadaki balıkçıların yaklaşık %70’inin stoklara zarar verici biçimde avlandığını belirtiyor. Pek çok balıkçı kotaların üstüne çıkıyor, kaçak avlanıyor ya da kurallara uygun bile olsa teknolojiden yararlanarak sürekli daha çok balık avlamanın yollarını arıyor(5). Tüm bu uygulamalar her geçen zaman dilimi itibariyle balıkçılık kaynaklarının çöküşünü hızlandırıyor. Böylesine kaygan bir ortamda küresel olarak balık unu imal eden fabrikaların verimli işleyebilmeleri için gerekli koşullar yok demektir.
Yem konusunda balıktan un elde etmenin dışında yeni alternatif durumlar ortaya çıkmadığı müddetçe akvakültür yatırımlarını elde edilen balık unu ile bağdaştırarak sınırlamak bir zorunluluktur. Türkiye akvakültür konusunda balık ununu temin açısından kendi başına olduğu zaman ne kadar, dışa bağımlı olduğu takdirde, koşulların olumluluğu veya olumsuzluğu halinde ne kadar akvakültür üretimi yapabilir sorusunun cevabını verebilmelidir. Bu nedenle akvakültür yatırımlarının artık desteklenmesi değil, sınırlandırılması, kontrollü, güvenilir bir seviyede kalmalarını sağlamak ilke olarak benimsenmeli ve bununla ilgili tüm olası rakamlar da ortaya konulmalıdır(6).”
Sonuç
Yukarıda özet olarak belirtilen bilgilerin ışığı altında balıkçılıktan sorumlu Tarım ve Orman Bakanlığı ile Muğla ağırlıklı akvakültür sektörü konuyu masaya yatırmalıdır. Akvakültür uygulamalarında bilimsellik esas alınarak uzun vadeli programlar hem biyolojik hem de matematiksel olarak tüm olumlu ve olumsuz olasılıklar, ayrıca çevreyi gözeten sorumlu balıkçılık ilkeleri de dikkate alınarak çağdaş bir şekilde düzenlenmelidir.
YAZINSAL KAYNAKLAR
1. https://www.sondakika.com/ekonomi/haber-pandemi-doneminde-mugla-dan-410-milyon-dolarlik-14127612/. Haberler. Com. Pandemi Döneminde Muğla’dan 410 milyon dolarlık balık ihracatı. Bekir Tosun. 12.05.2021.
2. https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/muglanin-su-urunleri-ihracati-gecen-yil-500-milyon-dolari-asti/2475239. AA. Durmuş Genç. Muğla’nın su ürünleri ihracatı geçen yıl 500 milyon doları aştı. 16.01.2022.
3. Tarım ve Orman Bakanlığı 2020. Su Ürünleri İstatistikleri. Ankara.
4. TAGEM 2019. Su Ürünleri Sektör Politika Belgesi. 2019-2023. 132 s. Ankara
5. http://Mehmetpolat148.blogspot.com.tr/201209/turkiye-ve-dunyada-balikciligin-durumu.html
6. Bilecik, N. 2021. Balıkçılığımızda Radikal Önlemler Süreci Başlatılmalıdır. Deniz Mecmuası. Sayı 20, sayfa 59-63. Pankuş Yayınları.