Mavi Marmara baskınının üzerinden iki yıl geçti
İsrail'in, “Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” kampanyası kapsamında, İHH İnsani Yardım Vakfı'nın 50'si gazeteci 560 kişiyi taşıyan “Mavi Marmara” adlı yolcu gemisine yaptığı baskının üzerinden 2 yıl geçti.
İsrail, uluslararası sularda sivillere yönelik gerçekleştirdiği, 9 kişinin ölümü 50'den fazla kişinin yaralanmasıyla sonuçlanan silahlı saldırısı nedeniyle dünya kamuoyundan büyük tepki aldı.
2 yıl önce İHH İnsani Yardım Vakfı ve Free Gazze gibi uluslararası insani yardım kuruluşları, 2006 yılından beri İsrail tarafından ambargo altında tutulan Filistin halkına yardım etmek için gemilerle yardım çalışması başlattı.
“Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” olarak adlandırılan kampanya kapsamında, İHH İnsani Yardım Vakfı'nın Filistin'e ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, çocuk bahçeleri gibi insani yardım malzemesi taşıyan 2 gemiye eşlik edecek “Mavi Marmara” adlı yolcu gemisi, İstanbul'dan 22 Mayıs 2010'da yola çıktı.
Filistin'e “umut” taşıyan, Türkiye ile Filistin bayraklı, 34'ü yabancı 50 gazetecinin de aralarında bulunduğu 560 kişiyi taşıyan “Mavi Marmara” gemisi, Sarayburnu'ndan Gazze'ye vatandaşlar tarafından büyük bir sevgi gösterisiyle uğurlandı.
Filistin'e yapılan en büyük yardım organizasyonu olarak dikkati çeken kampanyaya yaklaşık 50 ülke, binlerce sivil toplum kuruluşu ve aktivist destek verdi.
İsrail tehditleri başladı
İsrail, 25 Mayıs'ta Gazze'ye insani yardım götürmek için yola çıkan gemileri engelleyeceğini duyurdu. İsrail ordusunun, İsrail'in güneyinde Aşdod Limanı'nı durdurulacak gemiler için hazırlarken, Aşdod'da yolcular için bir gözaltı tesisi kurduğu haberleri gelmeye başladı.
İsrail'de yayımlanan Yedioth Ahranot gazetesinin haberinde ise İsrail ordusunun gemilerdeki eylemcilerin İsrail askerleriyle çatışmaya girişeceklerinden ve olayları belgeleyerek İsrail'i zor durumda bırakmaya çalışacaklarından endişelendiğini yazdı.
“Mavi Marmara” Kıbrıs'ın güneyinde
İstanbul'dan yola çıkan “Mavi Marmara” yolcu gemisi, 560 yolcusu ve yardım malzemeleriyle 28 Mayıs'ta saat 00.30'da Antalya Limanı'ndan ayrılarak, Akdeniz'de yol almaya başladı. “Mavi Marmara” gemisi, Kıbrıs'ın güneyinde uluslararası sularda diğer 5 gemi ile buluştu. Kıbrıs'ın 30 mil güneyinde bekleyen “Mavi Marmara”nın da aralarında bulunduğu 6 gemi, 30 Mayıs'ta saat 15.45'te Gazze'ye doğru hareket etti.
“Mavi Marmara” gemisi, Kıbrıs'ın güneyinden Gazze'ye İsrail'in tatbikat yaptığı alana doğru yoluna devam ederken, İHH İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, gemide bulunanlara, Kıbrıs açıklarında iki İsrail gemisinin kendilerine yaklaşmakta olduğunu söyledi.
Açıklamanın ardından gemide bulunan aktivistler ve gazeteciler can yeleklerini giydi, geminin her tarafında nöbet tutmaya başladı.
Hız kesmeden Gazze'ye doğru yoluna devam eden ve en önde “Mavi Marmara”nın bulunduğu 6 gemi, gün içinde 2 mil olarak sürdürdüğü takip mesafesini, 31 Mayıs günü güvenlik nedeniyle 300 metreye düşürdü.
Baskın
İsrail güçleri, 30 Mayıs Pazar gecesi ve 31 Mayıs Pazartesi gününün ilk saatlerinde “Mavi Marmara” gemisine “Rotanızı değiştirin” talimatı içeren telsiz mesajları ile hava ve deniz araçlarıyla tacizde bulunmaya başladı. Gazeteciler, milletvekilleri, aktivistler güvertede beklemeye başlarken, bütün ışıkları yakılan “Mavi Marmara” gemisi de “umut” yolculuğuna devam etti.
İsrail güçleri, saat 04.30 sıralarında Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoya denizden ve havadan müdahale etti. Bazı İsrail komandoları helikopterle gemiye inerek ateş açarken, bazıları da zodyak botlardan gemiye ateş etti.
Baskında 9 Türk aktivist hayatını kaybetti, 50'inin üzerinde kişi yaralandı.
Yaklaşık 2 saat süren baskın sonunda, “Geminin İsrail askerlerince ele geçirildiği, ölü ve yaralılar olduğu, direnilmemesi gerektiği” şeklinde anons yapıldı.
İsrail askerleri geminin üst katlarından başlayarak herkesi tek tek aradı, kelepçe takarak güvertede toplamaya başladı. Bu arada, çevrede İsrail donanmasına ait bir çok helikopter, hücumbot, firkateyn ve bir denizaltı da operasyona destek verdi. Güvertede bulunan yaralı aktivistlere yardım etmek isteyenlere de engel olundu, bu yaralılar bir kaç saat sonra helikopterle götürüldü.
Gazeteci ve aktivistleri taşıyan “Mavi Marmara” gemisi, meydana gelen arıza giderildikten sonra Aşdod Limamı'na doğru yola çıktı.
Aşdod Limanı'na varıldığında gemiye binen İsrail devleti görevlileri, gazeteci ve aktivistlere Türkçe olarak, “Onurlu bir şekilde hareket edin, emirlere uyun, direnmeyin, en kısa zamanda sınır dışı edileceksiniz” dedi.
Gemide bulunanlar, saatlerce bekletildi, bu sırada sadece su verildi. Gemiden çıkarılarak özel odalarda tek tek fotoğrafları çekilen ve tepeden tırnağa aranan gazeteci ve aktivistler, daha sonra sorgulandı. Bunun ardından elleri kelepçeli olarak 4'er, 5'er kişilik gruplar halinde cezaevi araçlarına bindirilerek Ber Şeva Cezaevi'ne götürüldüler. Cezaevinde 4'er kişilik hücrelere
konulan aktivistler ve gazeteciler, burada 2 gün geçirdi.
“Mavi Marmara” gemisiyle Gazze'ye insani yardım götürmek için yola çıkan ama İsrail'in baskını sonucu amacına ulaşamayan aktivistler, 2 Haziran Çarşamba günü sabah saatlerinde Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'na getirildi.
Havalimanında bütün aktivistlerin serbest bırakılması ve THY'ye ait uçaklara binmesi gün boyu sürdü. THY'ye ait 3 uçakla aralarında Anadolu Ajansı foto muhabiri Erhan Sevenler ve muhabir Yücel Velioğlu'nun da bulunduğu 16'ü Türk 50 gazeteci ve aktivistler, 3 Haziran Perşembe sabah saatlerinde İstanbul Atatürk Havalimanı'na geldi.
Mavi Marmara yolcuları havalimanında aileleri ve yakınlarının yanı sıra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın da aralarında bulunduğu devlet yetkilileri tarafından büyük bir sevgi gösterisiyle karşılandı.
Soruşturma
Gazze'ye insani yardım taşıyan “Mavi Marmara” gemisine yönelik İsrail askerlerince Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen baskının hemen ardından başlatılan soruşturma kapsamında, olayın ikinci yıl dönümüne 8 gün kala suç tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin 9'ar kez ağırlaştırılmış müebbet ve 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istemiyle iddianame hazırlanırken, baskını gerçekleştiren ve kimlik bilgileri tespit edilemediğinden dosyaları ayrılan askerlere ilişkin soruşturma ise sürüyor.
Olayın hemen arından Bakırköy ve Ankara cumhuriyet başsavcılıklarınca resen soruşturma başlatılırken, Türkiye'nin çeşitli yerlerinde bazı sivil toplum kuruluşları ve olayın mağdurları ile yakınları suç duyurularında bulundu. Daha sonra söz konusu suç duyuruları ile Bakırköy ve Ankara cumhuriyet başsavcılıklarınca başlatılan soruşturmalar, Mavi Marmara Gemisi'nin İstanbul Liman Başkanlığı'na bağlı bulunması nedeniyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca açılan soruşturma dosyasında birleştirildi.
İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, 490 mağdurun büyük bölümünün ifadeleri alınırken, bir süre İsrail'de tutulduktan sonra Türkiye'ye iade edilen Mavi Marmara gemisinde de, Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Polis Laboratuvarları Daire Başkanlığı Olay Yeri İnceleme ve Kimlik Tespit Şube Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda 1 Ağustos 2010 tarihinde rapor hazırlandı.
Birleşmiş Milletler Örgütü İnsan Hakları Konseyi tarafından oluşturulan Vaka İnceleme Komisyonu'nu da konuya ilişkin bir rapor düzenledi.
Raporda, İsrail yetkililerinin bir filo düzenlenmesiyle ilgili planlardan Şubat 2010 başlarında haberdar olduğu, bunu ablukayı kırmaya yönelik bir teşebbüs olarak mütalaa ettiği, filonun yola çıkmaması için derhal diplomatik kanallara müracaat edildiği ve acil durum planları oluşturulmaya başlandığı, filoya müdahale planlarıyla ilgili çalışmalara başlanması konusundaki resmi talimatların nisan ortasında verildiği kaydedildi.
“İsrail askerleri yaygın olarak ve keyfi bir biçimde öldürücü güç kullanmıştır”
Konuya ilişkin görev planının 12 Mayıs 2010'da hazırlandığı ve bu planın 13 Mayıs 2010'da İsrail Genelkurmay Başkanı tarafından onaylandığı belirtilen raporda, “Mavi Marmara'nın kontrolünü ele geçirmek için yürütülen operasyon boyunca, ateş açma izni verilmesinden önceki süre de dahil olmak üzere, İsrail askerleri yaygın olarak ve keyfi bir biçimde öldürücü güç kullanmış ve çok sayıda insanın gereksiz ölümüne ya da ağır yaralanmasına yol açmıştır. İsrail operasyonunun hemen her aşamasında askerlere yönelik yakın bir tehlike söz konusu olmadığından, daha az aşırı tedbirler alınabilirdi” ifadelerine yer verildi.
Saldırıya katılan askerler ile olayda sorumlulukları bulunan kişilerin kimliklerinin tespiti konusunda sorunlar yaşayan savcı Mehmet Akif Ekinci, olayı gerçekleştiren şüpheli askerlerle ilgili kimlik tespitinin devam ettiğini belirterek, azmettiriciler yönünden kamu davası açılması sürecinin sürüncemede kalmaması için bu şüpheliler yönünden soruşturma dosyasını ayırdı.
Savcı Ekinci, olay tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında hazırladığı 144 sayfalık iddianameyi 23 Mayıs 2012 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na sundu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca aynı gün incelemesi tamamlanarak onaylanan iddianame, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi de 28 Mayıs'ta iddianame üzerindeki incelemesini tamamlayarak, oy birliğiyle kabulüne karar verdi.
İddianameden
İddianamede, olayla ilgili İsrail'e 2 kez yazı yazılarak bilgi ve belgeler ile şüpheli isimleri, savunmaları ve delillerinin istendiği ancak cevap alınamadığı vurgulandı.
Olayın meydana geldiği yer, olayda kullanılan silahlar, olayı gerçekleştiren askeri birlikler ve uluslararası belgelerdeki İsrailli askeri yetkililerin beyanları da göz önüne alındığında, söz konusu operasyonun, yalnızca olayı gerçekleştiren şüpheli askerlerce planlanıp uygulamaya konulmasının mümkün olmadığı kaydedilen iddianamede, “Müdahalenin askeri hiyerarşi içerisinde, önceden, planlı bir şekilde hazırlanıp icraya geçirildiği, başka bir deyimle böyle bir müdahalenin emir komuta zinciri içerisinde, başta Genel Kurmay Başkanı olmak üzere hava ve deniz komutanlıkları ile istihbarat başkanlığı tarafından verilecek bir talimatla gerçekleşebileceği açıktır. Ayrıca bazı mağdurlar olaydan hemen sonra Genelkurmay Başkanı Ashknazi Mavi Marmara gemisinde gördüklerini beyan etmişlerdir.” denildi.
İddianamede, olayın meydana geldiği 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail Genelkurmay Başkanı olan Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin şüpheli askerleri azmettirerek, maktuller Furkan Doğan, Ali Haydar Bengi, Cengiz Songür, Cengiz Akyüz, Cevdet Kılıçlar, Fahri Yaldız, Necdet Yıldırım, İbrahim Bilgen ve Çetin Topçuoğlu'nun silahla kasten öldürülmesine sebebiyet verdikleri belirtildi.
Ceza istemleri
Şüphelilerin bu eylemlerine ilişkin “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek”ten 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, yaklaşık 2 seneden bu yana koma halinde olan mağdur Oğuz Süleyman Söylemez'e karşı İsrail askerlerince gerçekleştirilen kasten yaralama eyleminin, kullanılan silah, atış şekli, yaranın niteliği göz önüne alındığında, Yargıtay kararlarına göre, kasten yaralama değil, “Kasten adam öldürmeye teşebbüs olduğu” kaydedildi.
Ashkenazi, Marom, Yadlin ve Levi'nin Söylemez'e yönelik eylemde azmettirici oldukları belirtilen iddianamede, şüphelilerin müşteki sayıları dikkate alınarak, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürmeye teşebbüs suçuna azmettirmek”, “silahla yaralama suçuna azmettirmek”, “kemik kırığına neden olacak şekilde yaralamaya azmettirmek”, “yaralama suçuna azmettirmek”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak suçuna azmettirmek”, “haberleşmenin engellenmesine azmettirmek”, “Eziyet suçuna azmettirmek”, “Yağma suçuna azmettirmek”, ve “'mala zarar vermeye azmettirmek” suçlarından da toplam 8 bin 578 ile 18 bin 32'şer yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları öngörüldü.
Davanın ilk duruşmasının ne zaman yapılacağı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin düzenleyeceği tensip zaptıyla belirlenecek.
A.A.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.