Küçükçekmece Gölü'ndeki Kirliliğe Karşı Proje Başlatıldı
Küçükçekmece Gölü'nün temizlenerek eski sağlığına kavuşması için proje başlatan Prof. Dr. Meriç Albay, "İstanbul'un ortasında bir lagünümüz var, bunu kötü kullanmışız ama temizlemek, restore etmek ve eski haline döndürmek mümkün." dedi.
"Küçükçekmece Lagününün Su Kalitesinin İzlenmesi" projesi, İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Deniz ve İçsu Kaynakları Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay ve ekibi tarafından haziran ayında başlatıldı. Projenin göldeki mevcut durumun ve kirlilik oranının tespitini içeren ilk etabının ocak ayında tamamlanması, nisanda da iyileştirme çalışmalarına başlanması planlanıyor.
Projenin detaylarını AA muhabiriyle paylaşan Albay, 1960'larda yılda 20 ton balık tutulan ve zengin bir biyoçeşitlilik barındıran Küçükçekçekmece Gölü'nün sulak bir alan olması ve kuşların göç yolu üzerinde bulunması nedeniyle önemli olduğunu, biyoçeşitlilik anlamında rezerv alanı olarak değerlendirilebilecekken yıllarca atık deposu gibi kullanıldığını ifade etti.
Gölün insan sağlığı üzerinde tehdit yaratmaya başladığını görünce böyle bir proje fikrinin doğduğunu belirten Albay, şöyle devam etti:
"Göldeki biyolojik kirlilik ve ağır metal bakımından su kalitesi, şu anda olmaması gereken değerlere ulaştı. Biz burada çalışmaya karar verdik çünkü şehrin ortasında böyle bir su kaynağıyla birlikte yaşamak halk sağlığı bakımından risk taşıyor. Zaman zaman insan sağlığını tehdit eden zararlı alg artışları da oldu. Hem ekosistemin biraz daha düzelmesi adına hem de şehrin ortasında, su kalitesinin böylesi kötü olduğu bir alanı görmemek adına çalışmaya karar verdik."
Yaptıkları ön tespitlere atıfta bulunarak Küçükçekmece Gölü'nün en derin yerinin 18 metre olduğu, 5-6 metreden sonra oksijenin bitip anoksik gazların başladığı bilgisini veren Albay, "Bu kötü bir durum. Dipte biriken çamura baktık, maalesef yıllarca atık bırakmasak bile oradaki kirliliği 30 yıl besleyecek kadar atık birikmiş. Ağır metal, azot, fosfor, bütün kirleticiler orada duruyor. Artık biraz çabuk hareket etmek gerekiyor." dedi.
Albay, projenin hedefleri hakkında şunları söyledi:
"Atık yükü ne kadar fazla? Bizi ne kadar rahatsız ediyor? Suyu ne kadar besliyor? Sudaki durum, alg kompozisyonu, balık durumu nedir? Bu soruların yanıtlarıyla gölün haritasını, MR'ını çekmeye çalışıyoruz tabiri caizse. Daha sonra oraya uygun restorasyon tekniğini uygulamak lazım. Bunu da biz Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı ve belediyelerle görüşeceğiz. Şu anda elde ettiğimiz dataları, ilgili kurumlarla paylaşıp böyle bir yolu açmak istiyoruz."
Derelerin atık yükü
Küçükçekmece Gölü'ne akan derelerin göle çok miktarda atık taşıdığına ve derelerle ilgili de çalışmalar yürüttüklerine değinen Albay, önceliklerinin gölü, derelerin atık yükünden ve dip çamurundan kurtarmak olduğunu vurguladı.
Havza çevresinde artan yapılaşmayı da bir başka sıkıntı olarak nitelendiren Albay, "Gelecek yıllarda eğer o lagünü kurtarmak istiyorsak belli bölümlerinin tam koruma alanı ilan edilmesi lazım. Aksi takdirde beton yükü devam ederse daha büyük sorunlar yaratacağını düşünüyorum." değerlendirmesini yaptı.
Gölde artan tuz miktarının ekosistemde ciddi tahribat yaratabileceğinin altını çizen Albay, göldeki tatlı su miktarını artırmak için Sazlıdere Barajı'ndan belli dönemlerde su bırakılması önerisinde bulundu.
"Balıkçılığın yasaklanması lazım"
Göldeki balık türü sayısının çok az olduğunu, zaman zaman farklı balık türleri görülmesine rağmen şu anda sadece kaya balıkları ve kefal bulunduğunu kaydeden Albay, "Zaman zaman kefal tutulduğunu duyuyoruz ama Tarım ve Orman Bakanlığının ciddi bir önlem alıp balıkçılığı orada yasaklaması lazım çünkü hem mikrobiyolojik bakımdan hem diğer kirleticiler bakımından oldukça kirli bir su. Şu anda ticari balıkçılık yapılacak durumda değil. Göldeki balıkların tüketilmesi halk sağlığı bakımından tehlike oluşturabilir." uyarısını yaptı.
Küçükçekmece Gölü'nün eski güzel günlerini yakalamasının mümkün olduğu görüşünü paylaşan Albay, sözlerini şöyle tamamladı:
"Önlemler sıkı bir şekilde alınırsa en geç 10-15 yılda düzeleceğini tahmin ediyorum. Oradaki kuşların, ekosistemin yeniden kurulacağını, bir ekosistem müzesi gibi, insanlara canlı bir müze sunacağını düşünüyorum. Bu bir şans. İstanbul'un ortasında bir lagünümüz var, bunu kötü kullanmışız ama temizlemek, restore etmek ve eski haline döndürmek mümkün. Dünyada bunu başarmış ülkeler var, biz de başarabiliriz. Biraz, akıl, biraz bilim, biraz da yatırım yapmak gerekiyor."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.