Karbon kompozit geleceğin projesi
Özata Tersanesi Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven, sadece tanker, kuru yük gemisi veya konteyner yapımı ile tersaneciliğin ileri gidemeyeceğini, tersanelerin spesifik gemi projelerine yönelmesi gerektiğini belirtti.
Yalova’da faaliyet gösteren Özata Tersanesi Ltd. Şti., birçok tersane gibi 2012 yılını krizin gölgesinde geçirmiş,İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin karbon kompozit teknolojisiyle yapılacak 15 adet yolcu gemisi yapımı ihalesini kazanarak , aynı dönemde hem yurt içinde hem de yurt dışında üstlendiği yeni projelerle yoluna devam etmektedir. Özata Tersanesi Ltd. Şti. Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Ataseven, sadece tanker, kuru yük gemisi veya konteyner yapımı ile tersaneciliğin ileri gidemeyeceğini, tersanelerin spesifik gemi projelerine yönelmesi gerektiğini belirtti. Ataseven ile geleceğin teknolojisi olarak nitelendirdiği “karbon kompozit teknolojisi”ni ve Özata Tersanesi’nin gündemindeki yeni projelerdeki son durumu konuştuk.
2012 yılı çok iyi geçmedi. Çok zor bir dönem geçirdik. Geçen yıl haziran ayında İzmir ihalesi yapıldı. O dönemde elimizde pek iş yoktu. Global krizin etkileri ile birlikte gemi inşa sektöründeki daralma sebebiyle oluşan belirsizlik bizi de etkiliyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesinin yolcu gemilerinin inşaatı ile ilgili ihaleyi kazanmamız ile birlikte moraller biraz daha yükseldi.
Biliyorsunuz sektörde 2008 yılından bu yana yaşanan kriz en çok tersaneleri ve armatörleri vurdu. Öncelikle, Özata Tersanesi, 2008-2012 dönemini, yani kriz sürecini nasıl geçirdi? Personel, yatırım ve yeni projeler açısından kayıp yaşadınız mı?
Bu sürecin başlangıcında, hali hazırda imzalamış olduğumuz projelerimiz sebebiyle kriz dönemini biz biraz daha şanslı olarak geçirdik. Bu dönemde Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü’nün ihtiyaçlarını karşılamak üzere ihaleye çıkartılmış olan arama kurtarma botları işini aldık. Bu botlar, başta self righting (alabora olmuş durumdan kendi kendine düzelerek seyir pozisyonunu alma) sonrada hem gövde malzemeleri hem de diğer yüksek teknik özellikleri ile Türkiye’de ilk defa yapılan, dünyada benzeri az olan botlar oldular. Bu arama kurtarma botları ile hedeflediğimiz özel projeler yolunda ilerlemeye başladık.
Yine kriz döneminde, biri çelik konstrüksiyon, diğeri anahtar teslim olmak üzere iki adet de kimyasal tanker inşaatına devam ettik. Hazar denizinde kullanılmak üzere dört adet duba inşaatını da bu dönemde tamamladık.
Bu projeler bizi krizin ilk aşamasında, yani bir-iki yıl idare etti. Bu arada beklemedik tabii, yurt dışından da projeler aldık. Mesela, Ukrayna’dan büyük bir iş aldık. Bu proje de bizi bir müddet idare etti. O arada bir yolcu gemisi inşa işi de Azerbaycan’dan aldık. Bu projeler devam ederken bir yandan da aklımızda spesifik gemi yapma projeleri vardı. Çünkü sadece tanker, kuru yük gemisi veya konteyner yapımı ile bir yere varılamayacağını, tersaneciliğin ileri gidemeyeceğini biliyorduk. Özel projeler araştırıyorduk.Bu projelerle hedeflediğimiz özel projeler yolunda ilerlemeye başladık. İç piyasadaki müşterilerimize yolcu gemisi projelerini yaparken Azerbaycan’dan yetkililer yaptığımız işi görmüşler ve aynı geminin siparişini verdiler. Şu anda onu yapıyoruz. Elli dönümlük tersanede yüzde 30’luk kapasite ile çalışıyoruz.
Sektör kriz içerisindeyken iki tane yerli yolcu gemisi yapımı işini üstlendik. Yani krizin olduğu dönemde iş almadık diyemeyiz. Baktığımız zaman iyi de işler aldığımızı görüyoruz. Bu dönemde çok büyük sıkıntılar yaşadık. Birkaç gemi yapmak krizi çözmez. Herkeste kriz varsa bizde de var.
Yakın tarihte de, hedeflediğimiz, “özellikli gemi” inşaatları gerçekleştirme planımızın büyük bir adımı sayılabilecek, İzmir Büyükşehir Belediyesi için inşa edilecek 15 adet karbon gövdeli katamaran tip deniz otobüsleri projesi başladı.
Yurt dışında da projelerle ilgileniyorsunuz. Önümüzdeki süreçte yeni hedefler var mı?
Şu anda çoğu sektörü Norveç elinde bulunduruyor. Bizim açımızdan karbon kompozit yolcu gemisi projesi ve feribotlar ilk sırada yer alıyor. Karbon kompozit yolcu gemileri yolcu taşımacılığında hem yakıt tüketimi açısından işletmeciye kar sağlıyor hem de tamir bakımından çok avantajlı. Hemen müdahale etme imkanı var.
Geçtiğimiz haziran ayında İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin 15 adet yolcu gemisi ihalesini siz kazandınız. Yolcu gemilerinin inşaat süreci, özellikleri ve teslimi konusunda biraz bilgi verir misiniz?
İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne 15 adet yolcu gemisi, karbon kompozit olarak inşa edilecek. Bunların 13 tanesi liman içi seferlerinde kullanılacak gemiler, 2 tanesi de liman dışı seyirlerde kullanılacak. Gemiler karbon kompozit teknolojisiyle inşa edilecek. Karbon kompozit, havacılık, uzay teknolojisi ve nükleer santrallerde de kullanılan bir teknoloji. Bu teknolojinin en önemli özelliği üretilen malzemenin çok hafif olması. Biz, halen inşaatına devam etmekte olduğumuz yolcu gemileri ile aynı özelliklere sahip yolcu gemilerini, alışılagelmiş malzemeler olan çelik ve aluminyum malzemelerden de inşa ediyoruz ancak bu gemilerin ağırlıkları 450 ton. Karbon kompozit teknolojisiyle inşa ettiğimiz gemilerin ağırlığı ise 130 ton. Doğal olarak, ağırlığın azalması yakıt tüketimini büyük oranda düşürüyor. Bu da uzun dönemde işletmeci için çok büyük bir avantaj yaratıyor. Yakıt tüketimindeki bu büyük azalma sebebiyle karbon kompozit teknolojisiyle inşa edilen gemiler kısa sürede kendini amorti edebiliyor. Tamir ve bakımları da çok kolay. En önemlisi ise çevreci gemi olmaları. Bu malzemenin deniz suyuna aşinalığı var. Deniz suyunu sac gibi içine alıp eritmiyor. Yani deniz suyu ile pozitif bir ilişkisi var ve ömür sınırı yok. Adı üstünde greenship gemiler.
Karbon kompozit teknolojisi, benim şu anda üzerinde durduğum ve geleceğin projesi diye baktığım bir proje. Bu teknolojiyi gemi inşaatında dünyada kullanan sadece birkaç firma var. Bu firmalar da artık marka haline gelmiş tersaneler. İzmir ihalesi öncesi çok büyük bir Norveç firması bizimle görüştü. Toplantılar yapıldı. İhaleye gireceğimiz gün “Bu çalışmayı ortak yürütelim ama bizim adımız olsun” dediklerinde ben de onlarla birlikte ihaleye girmekten vazgeçtim.
İhaleyle ilgili sektörde büyük tartışmalar yaşandı. Yabancı bir firmaya gidecek endişelerinin yanı sıra yolcu gemilerinin karbon kompozit teknolojisiyle inşa edilecek olması da dikkat çekti. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
İlk ihale sürecinde beş veya altı firma vardı. Bütün istekliler yabancı firmalar olunca doğal olarak böyle bir projenin Türkiyede yapılamayacağı izlenimi ortaya çıktı. Yerli firmalardan ihaleye katılan olmadı. Sektörün geneli gövde malzemesi ve üretim sistemine yabancı olduğu için, karbon kompozit teknolojisi ile yapılacak bu üretimin Türkiye’de gerçekleştirilemeyeceğini düşündü. Bu yüzden Avrupa’ya veya yurtdışı firmalara verilecek diye konuşuldu. Bu duruma da herkes karşı çıktı. O dönemde, bu görüşlere ben de kısmen katıldım ve “eğer karbon kompozit hakikaten yapılmayan bir şeyse niye böyle bir şey yapılmaya kalkışıldı” diye düşündüm. Hem de hiç araştırma yapılmadan. Sonra ekibimi alarak Norveç, İsveç, Danimarka’ya gittik ve bu projeleri yapan ve kullanan yerleri bir ay boyunca gezdik. Bütün araştırmaları yaptık. Bu teknolojiyi yapan, işleten herkesle ayrı ayrı konuştuk. Türkiye’de tamamen karbon kompozit değil ama parça parça karbon teknolojisi olan yatlar yapılıyor. Ülkemizde, benzer kompozit imalatına bir aşinalığın olduğunu ama özellikle bu boyutlarda vakum- infüzyon teknolojisinin uygulanmasına rastlanılmadığını ve bunun da işin önemli ve hassas noktası olduğunu belirledik.
Bu araştırmalardan sonra “Biz bunu yaparız, bunu yapacak ekip de buluruz” dedim. Buradaki en önemli konu bunu yapacağımızı biliyor olmamızdı. Bu çok özel bir proje olabilir, bu malzeme birçok insanın kullanmadığı bir malzeme olabilir ama her sektörde kullanılan bir malzeme. Biz de yapacağımızı düşünerek ihaleye girdik. İhale 5-6 firma girdi ve proje bize kaldı. Sonrasında Gemi Mühendisleri Odası bizi aradı ve yazılı açıklama yaparak, “biz bu projeye karşı değiliz, sadece yurtdışı firmalara gidecek diye tereddüt etmiştik. Ama yerli bir firma aldığı için memnunuz. Her türlü destekle yanlarında ve arkasındayız” şeklinde bir açıklama yaptılar. Bütün sektör bu projeyi destekliyor ve takip ediyor. Özata Tersanesi olarak biz de projenin yüzde 70’ler düzeyinde yerli olmasına gayret ediyoruz.
Çünkü karbon malzemesi Türkiye’de imal ediliyor. Daha önce gemi yaparken sacı Ukrayna’dan, alüminyumu da Avrupa’dan alıyorduk. Oysa, karbon iç piyasada üretiliyor. Böyle olunca da yerli katkı payı artmış oluyor.
Türkiye’deki tersanelerin genel görünümü ve Yalova’daki tersanelerin durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye’deki tersanelerin durumu genel olarak kötü. Yalova’daki tersaneler de hemen hemen aynı seviyede. Yalova’daki tersanelerin tek farkı tamir bakım işlerinin devam etmesi. Askeri gemi yapan tersanelerin durumu bir nebze iyi sayılır. Tamir ve bakım işleri bu tersaneleri ayakta tutuyor. Biraz daha güçlü olan tersaneler ise kendileri gemi yapıp satabilecek durumdalar. Yani, arkasında banka desteği olan birkaç tersane çalışıyor diyebiliriz.
Ben krizin ilk zamanlarında toplantılar yapmıştım. O toplantılarda da anlattığım gibi hükümet sektör için elinden geleni yapıyor. Avrupa Birliği’ne girme sürecinde tersanelere doğrudan destek verilemiyor ama mesela askeri gemilerde büyük destekler verildi. Ancak şu anda askeri gemi yapan tersane sayısı sadece beş. Bunu genele yayamıyoruz. Bence, Savunma Sanayi, genel olarak istediği kriterleri belirlemeli, bu şartlara uygun olan ve talep edilen kalitede üretim yapabileceğini kanıtlayabilen her tersanenin bu tür projelere teklif verme şansı olması gerekiyor ki, Milli Savunma Bakanımız Sayın İsmet Yılmaz’ın da bu konuda olumlu yönde çalışmalar yaptığını düşünüyorum. Bizler biliyoruz ki, Sayın İsmet Yılmaz, denizcilik müsteşarı olduğu ve aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin de yeni iktidar olduğu dönemde, bütün zorluklara rağmen denizcilikte büyük projeleri hayata geçirmiş, Türk Denizciliğinin önünü açacak mevzuatlara imza atmıştır. Bu yüzden, tüm tersanelere fırsat eşitliği sağlayacak düzenlemeleri de tamamlayacağına inanıyoruz.
Hükümetin, Denizcilikle ilgili kurumların ihaleye çıkarak ihtiyaçlarını karşılamaları konusunda tüm desteğini verdiğini görüyoruz. Bu, Denizcilik sektörünün durgun havasına da bir esinti sağlıyor. Kurumların, gelecek dönemlerdeki ihtiyaçlarını da planlayarak, Hükümetin bu desteğini Gemi İnşa Sektörünü haraketlendirecek projelere başlamak için kullanmaları, sektörün pozitife dönen ivmesi arttıracaktır.
Sektörü hareketlendirmek için tersanelere ek destekler olabilir mi derseniz olabilir. Vergi veya sigorta indirimi konusunda çözümler üretilebilir. Yan sanayinin rekabet gücünün arttırılabilmesi için en başta KDV sorunu ortadan kaldırılmalı. Devlet bir taraftan Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor, bir taraftan da sektöre verebileceği her şeyi vermeye çalışıyor. Yan sanayiler de kendi imkanlarıyla çarkı döndürüyor. Ama bu destekler devam etmezse yan sanayi üretimi bitecek. En büyük sıkıntı bu. Yetişmiş eleman giderse bir daha geri gelmez.
Bu yıl gündeminizde İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin yolcu gemileri dışında başka yeni projeler veya anlaşmalar söz konusu mu?
Bütün yoğunluğumuzu bu işe verdik. Bu projenin yanı sıra bir tane de yurtdışına yönelik inşa ettiğimiz yolcu gemisi projemiz var. Yolcu gemilerinin birisi alüminyum diğeri de çelik olacak. Bu tür ufak yolcu gemisi projelerinde sac, alüminyum ve karbon ayrımı yapmayacağız. Ama büyük tonajlı gemilerde bu ayrımı yapacağız. Projelerden birisi imzalandı. Diğerleri de imzalanırsa yolumuza devam edeceğiz.
2012 sizin için nasıl geçti? 2013 yılı içerisinde neler planlıyorsunuz?
2012 yılı çok iyi geçmedi. Çok zor bir dönem geçirdik. Geçen yıl haziran ayında İzmir ihalesi yapıldı. O dönemde elimizde pek iş yoktu. Global krizin etkileri ile birlikte gemi inşa sektöründeki daralma sebebiyle oluşan belirsizlik bizi de etkiliyordu. İzmir Büyükşehir Belediyesinin yolcu gemilerinin inşaatı ile ilgili ihaleyi kazanmamız ile birlikte moraller biraz daha yükseldi. Projenin çalışmalarına başladık. 2013 yılı inşallah daha iyi geçecek.
Ayrıca siz Gemi Sanayicileri Derneği’nin Başkan Yardımcılığı görevini de yürütüyorsunuz. Bize derneğinizin yürütmekte olduğu Yalova Gemi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi çalışmalarınızdan da biraz bahseder misiniz, bildiğimiz kadarıyla bu proje çok zor bir projeydi. Bu projenin geldiği nokta ve bundan sonraki süreç hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yalova Gemi İhtisas Organize Sanayi Bölgesi (GİOSB) projemiz sektör için önemli bir proje. İşlerin yavaşlamış olduğu böyle dönemler, bu tür projeler için bir şans olarak da düşünülebilir. Krizin etkisinin gözükmediği yoğun zamanlarda genelde kimse bu tür çalışmalar için vakit bulamaz. Biz, Tuzla’nın gelişmesini hep birlikte yaşadık, yan sanayi tesislerinin ne kadar yetersiz kaldığını, zaman içinde Orhanlı bölgesindeki dağlara yan sanayinin yayıldığını gözlemledik. Bu nedenle de, Yalova Tersaneler Bölgesini kurarken, mutlaka, üretimi destekleyecek uygun bir yan sanayi bölgesinin de gerekliliğini öngörmüştüm. Hükümetin de, organize sanayi bölgeleri ile ilgili yaklaşımları ve uygulamaları, bizim de organize sanayi bölgesi yaratma konusunda kararlılığımızı pekiştirdi. Sayın Başbakanımızın direkt talimatı, kuruluşa başladığımız dönemdeki Sanayi Eski Bakanı Sayın Zafer Çağlayan ve görevdeki Sanayi ve Teknoloji bakanımız Sayın Nihat Ergün’ün büyük destekleri, yöre milletvekilimiz Sayın Temel Çoşkun ile birlikte Yalova Valimiz ve ilgili tüm bürokratların üstün çalışmaları ile bu çok GİOSB projemiz hayata geçti. Türkiye Gemi Sanayinin kurtuluşu GİOSB faaliyete geçmesi ile sağlanacak. GİOSB cografi konumu itibarıyla sadece Türk Gemi Sanayine değil, aynı zamanda tüm dünya için bir lokomotif bölge olacaktır. Bu proje kriz ile beraber geldi ama biz de çok çalıştık. Bu yıl içerisinde 19 milyon 700 bin TL bakanlık bütçesine konuldu. Proje başladığı anda 20 milyon TL çekip altyapı yatırımına başlayabiliyoruz. Geçtiğimiz sene Şubat ayı itibarıyla GİOSB kuruluşu tamamlanmıştır.Şu anda sadece rayiç bedel belirlenmesi için mahkemenin sonuçlanmasını bekliyoruz, yolun sonuna doğru ulaştığımızı söyleyebiliriz. Rayiç bedelinin belirlenmesi ile birlikte Allah’ın izni ile hayırlı bir şekilde projemiz hayata geçecektir.
RÖPORTAJ: AYŞEGÜL KÜÇÜKKURT
virahaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.