Kaptan Mustafa Can: Ukrayna Denizcilerimizi Kalkan Olarak Kullanıyor
Kaptan Mustafa Can, Ukrayna hakimiyetindeki limanlarda can güvenliği tehdidi altında bulunan Türk denizcilerinin neden serbest bırakılmadığını açıkladı.
Rusya-Ukrayna savaşının ilk gününden itibaren bölgede mahsur kalan Türk denizcilerimiz elektrik, gıda ve temiz su ihtiyacı bir yana can güvenliğinden endişe eder hale geldiler.
Son olarak, Türk bayraklı Rahmi Yağcı adlı gemi, Ukrayna’nın yönetimindeki Odessa Chornomorsk Limanı'nda bağlı iken silahlı milislerin saldırısına uğradı. Saldırganlar, gemide yüklü ferro siliko manganez adlı, demirin çeliğe dönüşmesi için öneme sahip olan 5.900 ton madeni çalmak istediler. Mürettebatın mücadelesi sonucu şu ana kadar daha da üzücü bir olay meydana gelmezken Ukrayna’nın kendi kontrolündeki limanlardan Türk denizcilerin güvenlik gerekçesiyle yola çıkmasına izin vermemesi tartışmaları da beraberinde getirdi.
Zafer Partisi Türk Dünyası ve Denizcilik Politikalarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kaptan Mustafa Can, Ukrayna’nın Rusya’nın saldırmasını engellemek, ola ki saldırırsa da Türk denizcilerin zarar görmesini sağlayarak Türkiye’yi savaşa çekmeye çalıştığını söyledi.
“MAYIN BAHANEDİR”
Ukrayna’nın Karadeniz’e mayın döşediği bahanesiyle Türk denizcilere izin vermediğini belirten Can, “Fakat Rusya’nın el geçirdiği limanlardaki yöneticilerin ilk işi Türk denizcilere yola çıkış izni vermek oluyor. Bu nasıl bir mayın ki, Ukrayna’nın kontrolündeki limanlarda tehlike yaratırken Rusya’nın kontrolüne aldığı limanlarda sorun yaratmıyor” dedi.
“SAĞLIK SORUNLARI BAŞLADI”
Savaşın başladığı 22 Şubat 2022’den beri bölgede bulunan Türk denizcilerin gıda, temiz su, elektrik ve iletişim olanaklarına erişimde yaşadıkları sıkıntı bir yana, sağlık sorunlarıyla karşılaşmaya başladıklarının altını çizen Kaptan Can, “Oradaki denizcilerimizle ancak uydu üzerinden görüşebiliyoruz. Ukrayna’nın bölgedeki sivilleri de silahlandırdığını biliyoruz. Bunlar da kontrolsüz bir şekilde terör yaratarak paha eder her şeyi yağmalıyorlar. Son olayda da bir grup silahlı Ukraynalı, gemimize baskın yapıp madeni çalmaya çalışıyorlar. Hala da limandan ayrılmadılar. Bekliyorlar” diye konuştu.
“GEMİ TÜRK TOPRAĞIDIR”
Rahmi Yağcı gemisindeki Türk denizcilerinin ellerinde bayraklar ile uluslararası kanuna göre Türk toprağı kabul edilen gemilerini korumalarının büyük vatanseverlik örneği olduğunu dile getiren Can şunları söyledi:
“Şu anda Türk bayraklı veya Türk sahipli 24 gemimiz Rus ve Ukrayna karasularında. Savaşın başında toplam 38 gemimiz vardı. Ukrayna’dakilerin hepsi mahsur kaldı ama Rusya, limanlarda kontrolü ele alır almaz bir iki gün gecikmeyle gemilerimizi konvoy yapıp çıkardılar. Ne yazık ki Ukrayna devleti Türk sahipli ve Türk bayraklı gemileri bir kalkan olarak kullanıyor ve denizcilerimizi serbest bırakmayışının nedenini de, ‘Ruslara karşı mayın döşemek’ olarak açıklıyor. Ama gelin görün ki, Rus savaş gemileri bir mil ötelerinde cirit atıyorlar. Yani bu söylemleri doğru değil.
TÜRKİYE MÜDAHALE ETMELİ
Benim bildiğim bir tane mayın koptu ve o mayın da imha edildi hemen. Biz Türk Deniz Kuvvetleri’ne inanıyor ve güveniyoruz. Bölgenin yarısına kadar mayın taradıklarını ve bulamadıklarını biliyoruz. Bulsalardı Navtex adını verdiğimiz deniz uyarı sisteminden yayınlarlardı. Ruslar ve Ukraynalılar yayınladı. Mayın, Ukrayna’nın dünyanın dikkatini çekmek için yaptığı bir psikolojik harekat. Çünkü biliyor ki, dünya ticaretini ne kadar etkilerse sesini o kadar çok duyuruyor. Bu bilgilerin yüzde 10’u doğruysa yüzde 90’ı yalandır. Ukrayna tarafından kalkan olarak kullanılan Türk denizciler için şartlar her geçen saat ağırlaşıyor. Türkiye’nin bu konunda baskı yapması gerekiyor. Diplomatik olarak mı yapılır, rica mı edilir onu devletimiz bilir.
MONTRÖ’YÜ TARTIŞMAK BİLE ZARAR VERİR
Montrö Türk Boğazları Sözleşmesini tartışmak bile Türkiye’ye inanılmaz büyük zarar verecektir. Montrö ile ilgili olarak bir kere Rusya 1940’larda Stalin iktidarda iken, ‘ben bu anlaşmayı tanımıyorum’ dedi. Fakat 1990’larda gücünü kaybedince de bu anlaşmaya sarıldı. Şimdi de Amerikalılar, ‘tartışalım’ diyorlar. Dolayısıyla gerçek anlamda dengeleri koruyan, Büyük Atatürk’ün bize son nefesinden önce hediye ettiği enfes bir anlaşma ve inşallah bir maddesi bile değiştirilmeden sonsuza kadar böyle kalacak. Çünkü yeniden yapmaya kalktığınızda güçlü devletlerin istediği olacaktır.
3. DÜNYA SAVAŞINI ENGELLİYORUZ
Eğer bir Amerikan savaş gemisi boğazlardan çıkıp Karadeniz’e girmiş olsaydı NATO bağlantısında dolayı biz de Rusya ile savaşmak zorunda kalacaktık. Böylece de 3. Dünya Savaşı resmen başlamış olacaktı. Türkiye’miz gerçekten çok önemli bir konumda. Bizim stratejik ortağımız okyanus ötesi Amerika değil, Rusya, Ukrayna, Romanya, Suriye, Irak, İran olmalı. Stratejik ortak yakından olur. Yani bir senede on milyon ton buğday aldığınız bir Rusya var. Almazsanız ekmek üretiminde sıkıntıya düşersiniz. Yılda 3, 4 milyon ton kömür alıyorsunuz. Ham petrol alıyorsunuz. Çünkü dibinizde olduğu için maliyeti çok düşük. Böyle bir ülke ile savaş tartışması yapmak bile en son isteyeceğimiz şey bile olmamalı.
AMİRALLERİN ARKASINDAYIZ
Türk Deniz Kuvvetleri’nden emekli amirallerimiz Montrö Türk Boğazları Sözleşmesi’yle ilgili kaygılarını dile getirmişlerdi. Şimdi yargılanıyorlar. Baktığınızda, ‘Montrö’nün tartışılması, değiştirilmesi Türkiye’nin çıkarlarını zedeler ‘dediler. Aynısını şu an hükümet de söylüyor. Bu davanın da bir an önce bitirilmesi hatta mahkemenin bu hassasiyetler için uzmanlık alanları denizler olan amirallere teşekkür etmesi gerektiğine inanıyorum.
ŞERDEN HAYIR ÇIKACAK
Rusya - Ukrayna savaşı, Türk denizcilik sektörünü olumsuz etkileyecek fakat faydası da olacak. Dünyanın koyduğu ambargoyu ‘komşu ülke’ Türkiye üzerinden aşacakları için lojistik üs olma olasılığımız var. Türkiye’nin dış ticareti artacaktır. Avrupalı, baskılardan dolayı Rusya’ya mal satmak istemiyor fakat Ruslar illaki bir yerden satın almak zorundalar. Bu arada Avrupalı mal satmıyor ama günde 800 milyon dolar doğalgaz faturası ödüyor. Ruslarda para da var. Türkiye bu paraları alarak hizmetlerin hepsini karşılayacak durumdadır. Bu açıdan çok hayırlı olduğunu düşünüyorum. Aynı zamanda petrol fiyatlarının artması, navlunların yükselmesi bizim Avrupa ve Afrika pazarında gücümüzü inanılmaz artırdı. Özellikle hafif yüklerde, mesela Türk oyuncak sektörü altın yıllarını yaşıyor. Düşünün 20 bin dolar navlundan bahsediliyor Çin’den Avrupa’ya. İçindeki mal kadar navlun parası ödeyeceklerdi. Büyük fark var. Umarım bu durum böyle devam eder ve başlayan ihracatımız alışkanlığı döner.
ÜLKEMİZ EŞİT MESAFEYİ KORUMALI
Türkiye olarak iki tarafa da eşit mesafede yaklaşmalıyız. Biz Türkiye olarak çok doğru yerde duruyoruz Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun bir politika oluşturarak cumhurbaşkanımızı ikna ettiğini düşünüyoruz. Çok başarılı gidiyorlar. Özellikle Antalya’da iki dışişleri bakanını buluşturması önemliydi. Bir de bunun üstüne Putin ile Zelenski’yi Ankara’da buluşturabilir ve süreç de barışla biterse Türkiye’nin stratejik öneminin ne kadar büyük olduğunu bütün dünyaya göstermiş oluruz.
DENİZCİLİK BAKANLIĞI KURACAĞIZ
Zafer Partisi olarak iktidar geldiğimizin ertesi günü Türk Denizcilik Bakanlığını kuracağız. Hiç kimsenin görmediği bilmediği ulaştırmanın bir parçası gibi görünen denizciliğin etki alanının 100 milyar doları geçmesi içten bile değildir. Şu anda devlet, ulaştırmanın yollarıyla limanları kıyaslayıp denizciliğe ancak 2.5 milyon TL bütçe verirken, ortalama bir yolun maliyetinin milyar doları dahi geçtiğini biliyoruz. Limanı yapan özel sektör, o limandan çıkış yapan yük miktarını da eklemek zorundasın. Türkiye’yi gerçek denizcilik bütçesine ulaştıracağımıza söz veriyorum.”
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.