Japonya'nın faiz kararı piyasalara can verdi
Geçtiğimiz hafta Amerikan Merkez Bankası (FED) ve Japonya Merkez Bankası (BOJ) cephesindeki gelişmeler yurt içi piyasalarda yüzleri güldürdü.
Dünyanın en büyük üçüncü ekonomisi konumundaki Japonya’da merkez bankası (BOJ), geçtiğimiz hafta bankalara uygulanan faizi %0.10’dan %-0.10 çekerek tarihinde ilk kez negatif faiz uygulamasına geçti. Bilindiği üzere diğer bir çok gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi, Japonya da deflasyon riskiyle boğuşuyor. Düşük ücret artışları, talep yetersizliğinin yanında düşen petrol fiyatları da BOJ’un enflasyon hedeflemesi önünde önemli bir engel oluşturuyor. Rekor düzeyde uygulanan parasal genişleme programının yanında faizlerin de negatife çekilmesi, yavaşlama endişelerinin boyutunu gözler önüne seriyor.
Küresel krizden çıkmak adına uzun yıllar başta ABD Merkez Bankası (FED) olmak üzere bir çok merkez bankası para politikasında gevşeme yoluna gitti. 2008 krizi sonrası FED yoğun parasal genişleme programıyla ekonomiyi düzlüğe çıkarırken, Asya’dan Avrupa’ya bir çok ülkede düşük hatta negatif faiz uygulaması ve parasal genişleme adımları hızlandırıldı. Çin’de ek teşvik hamleleriyle piyasadaki oynaklığı engellemeye çalışıyor. Avrupa Merkez Bankası genişleyici programını daha da ek teşviklerle artırabileceğini son toplantıda belirtti. BOJ ise küresel yavaşlama endişelerine ve piyasadaki talep yetersizliğine sessiz kalamayarak gösterge faizi eksiye çeken son gelişmiş ülke merkez bankası oldu. FED’in yarattığı türbülans ile son birkaç yıldır dalgalanan bizim gibi gelişmekte olan ülke piyasaları için bu bir nefes alma dönemi olabilir.
Şuan ABD kaynaklı en yakın risk FED’in mart ayındaki faiz artırım ihtimali olarak görülüyor. Bu ihtimalin ne kadar gerçekçi olabileceği ise bu hafta daha net anlaşılabilir. Cuma günü açıklanacak ABD Ocak ayı tarım dışı istihdam verisi eğer beklentileri karşılayamaz ise, FED bu küresel dalgalanma ortamında faizleri uzun bir süre daha düşük seviyede tutabilir. FED üyelerinden Dallas Fed Başkanı Robert Kaplan’ın da son açıklaması bunu doğrular nitelikteydi. Kaplan küresel ekonomideki zayıflığı değerlendirmek için daha sabırlı olunmasını gerektiğini vurgularken, ‘’ne olup bittiğini anlamamız gerekiyor’’ dedi. Bir taraftan FED bu beklentilerle adımlarını yavaşlatıyor, diğer taraftan büyük ekonomiler daha fazla teşvik hamlesini devreye sokarak piyasadaki likiditeyi destekliyor. TL varlıkları için bu durum önemli bir fırsat olabilir. Yani önümüzdeki 1-2 aylık dönemde kurda yükselişlerin daha sınırlı hatta düşüşlerin sertleşebileceği ve aynı zamanda Bist100 tarafında da yeşil tablonun daha çok olduğu bir piyasa görebiliriz.
Geride bıraktığımız haftada merkez bankalarının aldığı ek teşvik hamleleri ve FED iyimserliğiyle beraber TL varlıkları son zamanların en sert yükselişini göstererek, Dolar/TL’de 2.95 seviyelerine kadar geri çekilmeler izledik. Yukarıda bahsettiğimiz senaryo çerçevesinde dolardaki düşüş bu haftada sürebilir. Uzun bir süre kritik destek bölgesi olarak dikkat çektiğimiz 2.98-3.00 aralığı, yeni dönemde direnç bölgesi olarak ön plana çıkıyor. Bu seviyelerin üzerinde bir fiyatlama görmediğimiz sürece kurun geri çekilme isteği sürebilir ve 2.93 - 2.90 bandı test edilebilir. Dolarda alıcı olmak için bu süreçte çok aceleci olmamak gerekiyor.
ViraHaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.