İstanbul'un antik limanları gün yüzüne çıkıyor
Küçükçekmece Gölü havzasında 5 yıldır devam eden "Bathonea" kazıları, milattan önce 2 bine ait izleri ortaya çıkararak İstanbul'un tarihi kronolojisindeki boşlukları dolduruyor.
Kazı başkanı Doç. Dr. Şengül Aydıngün, yaptığı açıklamada, 2009'da başlanan kazılarda ilk yıllarda genel bir temizlik, araştırma, haritalandırma ve jeofizik çalışmaları yapıldığını, 2011-2012'den itibaren kazmaya başlandığını söyledi.
Gölün Avcılar kıyılarında yapılan ilk kazılarda ortaya çıkan antik limanlar ve deniz feneriyle bölgenin büyük bir liman olduğunun anlaşıldığını dile getiren Aydıngün, kıyılarda ise duvarlar, denize inen büyük yollar, caddeler ve rıhtımların ortaya çıktığını anlattı.
Zamanla büyük yapılar, meydanlar, kilise ve saray kompleksinin belirginleştiğini, damgalı ve üzerinde Konstantin ve Konstans gibi isimler yazılı tuğlalardan inşa edilen büyük bir sarnıca ulaştıklarını vurgulayan Aydıngün, bunun İstanbul'a adını veren imparator Konstantin döneminden kaldığını düşündüklerini anlattı.
Aydıngün, milattan önce 2'inci binin başlarına, erken Hitit dönemine ait heykelcikleri bulunca çok heyecanlandıklarını, ardından onları destekleyen seramik parçalarının ortaya çıktığını ifade ederek, "Erken Hitit dönemine ait buluntularla birlikte çağdaş Kıbrıs seramikleri de küçük parçalar halinde gelmeye başladı. Buradan da şunu düşünüyoruz, milattan önce 2. binin başlarında İstanbul aslında düşünüldüğünden daha hareketli bir yaşama sahipti. 2. binin başlarından itibaren uluslararası deniz ticareti izlerini görüyoruz galiba. Çünkü önümüzdeki yıllarda çıkacak veriler bunu daha da netleştirecek" dedi.
Bugüne kadar pek çok üniversite, Almanya, İngiltere, Hollanda ve Polonya ekiplerin katıldığı kazılarda bu yıl 100'ü aşkın kişinin görev yaptığını anlatan Aydıngün, kazıya sadece arkeolog değil, mimarlar, jeologlar, deniz bilimcileri, antropologlar, jeofizikçiler gibi her konunun uzmanını davet ettiklerini söyledi.
50 bin parça bütünleşecek
Bu yılki çalışmaların kazı alanında değil laboratuvarda yoğunlaştığını dile getiren Aydıngün, "Parçaların bütünleme çalışmaları yapıldı. Her malzemenin tek tek değerlendirmesi devam ediyor. Yıl sonuna kadar bu sürecek. Yaklaşık 50 bin parça seramiğimiz var. Bunlar kutularda birleşmesi için bekliyor. Müzeye teslim ettiğimiz birkaç bini bulmuştur" dedi.
Aydıngün, Küçükçekmece Gölü havzasında yürütülen kazıların daha önce İstanbul'da hiç bulunmayan milattan önce 2. bine ait izleri ortaya çıkarmaya başladığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Kazılarda ele geçen parçalar sayesinde İstanbul'un tarihinin kronolojideki boşluklarını doldurmaya başladık. Yenikapı, daha önceki Fikirtepe ve Pendik gibi kazılarda İstanbul'un neolitik dönemini biliyorduk. MÖ 6 binli yıllar, günümüzden 8 bin 8 bin 500 öncesini biliyorduk. Ama bunun ara dönemi yoktu. Günümüze daha yakın olan dönemler yoktu. Yani, hiç mi erken Tunç Çağı yoktu? MÖ 2. binde Hititlerin yaşadığı dönemde İstanbul hiç bilinmiyor muydu? Bunlar eksikti. Galiba bu dönemle ilgili ilk bilgiler bizim kazılarımızdan geliyor. Bu da bilim dünyasında heyecan yaratmaya başladı."
Şengül Aydıngün, kentin kıyı şeridinde deniz seviyesinin değiştiğinin görüldüğüne, Marmara Denizi'nin bir dönem göl, bir dönem deniz olduğuna işaret ederek, Roma ve geç Roma döneminden kalan yüzeydeki buluntulara göre Bathonea'nın 5-10 bin kişilik bir şehir olduğunu söyledi.
"Kazı, birkaç nesil daha sürer"
Kazılarda günümüzden 8 bin, 8 bin 500 yıl öncesine ait izler bulunduğunu dile getiren Aydıngün, kazı çalışmalarıyla ilgili şu bilgileri verdi:
"Biz seviye seviye indik. Her dönemin ayrı bir bilgisi geliyor. Buranın giderek ciddi bilgiler vereceği belli. Kazdıkça kazılır, alan çok büyük. 4 kilometreye 1,5 kilometre uzunluğunda bir alandan söz ediyoruz. Gölün bütün kıyılarında yapılaşma izleri var. Efes, Bergama, Troya kazıları ve Alacahöyük 100 yıl, Kültepe kazıları 60 yılı geçti. Burası da çok uzun yıl sürecek. Birkaç nesil görecek. Benim yetiştirdiğim öğrenciler ve onların yetiştirdikleri kazı yapmayı sürdürecek."
Aydıngün, Küçükçekmece Gölü çok kirli olduğu için su altında bir çalışma yapılmadığını belirterek, "Suyun yüzde 90'ında kanalizasyon, nükleer ve sanayi atığı var. Görüntü net değil. Su altı ekibimiz de fazla çalışma yapamadı. Belki Yenikapı'daki gibi batık olabilir. Çünkü gölün hemen kıyısında çok fazla kırık dökük çanak çömlek parçaları buluyoruz. Roma döneminden kalma seramik parçaları var. Bu da deniz ticareti olduğunu gösteriyor. Göl temizlendiğinde belli olacak" dedi.
virahaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.