Hayatta kalmaya çalışıyoruz
Üç ay önce göreve başlayan Gemi İnşa Sanayicileri Birliği’nin yeni Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kıran, göreve başladığı günden itibaren Yönetim Kurulu ile birlikte önemli proje ve çalışmalara imza atıyor. Kıran ile gemi inşa sanayimizin son durumunu ve ön
GİSBİR’in yeni yönetim kurulu başkanı olarak üç ay önce, zor bir dönemde göreve başladınız. Bu zor dönemde neler yapmayı planlıyorsunuz?
GİSBİR 1971 yılında kurulmuş, sekiz başkan değiştirmiş bir kurum. Başkanlarımızın bir kısmı hayatta, bir kısmı vefat etmiş olan ağabeylerimiz. GİSBİR’in kurulduğu gönden beri amacı; sektörümüzü daha iyiye nasıl götürebiliriz olmuştur. Biz de bunu devam ettireceğiz. En son rahmetli başkanımıza kadar çeşitli platformlarda gemi inşa sanayinin sorunlarını gündeme taşıdık. Dertleri doğru anlatıp, doğru lobi faaliyetlerinde bulunduk. 2000 ile 2008 arasında da, bu çalışmaların meyvelerini yemiş bir sektörüz. 2001 krizinden çıkışın lokomotif sektörlerinden biridir gemi inşa sanayi. Senelik ortalama 2,5-3 milyar dolar ihracat yapabilmiş, katma değer sağlamış bir sektördür. Buradaki bir avuç insanla başardık bunu. Buradaki bütün tersaneleri topladığınız zaman kapladığımız alan 1650 dönümdür. Yani büyük bir fabrikanın alanı kadar. Buradaki cengaver insanlar bu kadar bir alanda, bu rakamları her sene yapmayı başardılar.
2008 krizi en çok gemi inşa sanayini ve deniz taşımacılığını vurdu galiba…
2008’de başlayan global ekonomik krizle beraber bizim sektörümüz inanılmaz derecede etkilendi. Çünkü dünya ticaretinin yapılmasını sağlayan, bunu bir zincir olarak düşünürsek ilk halkayız biz. Dünya ticaret hacminin daralması ile gemiye olan talebin azalması, dolayısıyla da gemi siparişlerimizin durma noktasına gelmesi yaşandı. Dünyada komple gemi inşaatı durdu mu? Hayır durmadı. Bizim yaptığımız işin şöyle bir dezavantajı var. Gemi pervanesi olan, denizde hareket edebilen bir değer, bir fabrika değil. Dolayısıyla isteyen gemiyi istediği yerde yaptırıp, istediği yere götürebilir. Armatör de fiyatın cazip olduğu yeri tercih ediyor. Orası da tabii ki Çin. Çin yeni kalkınmakta olan bir ülke. Dolayısıyla bugün bizim burada uyguladığımız birçok kuralı uygulamıyorlar. İşgücü de bize göre çok düşük maliyette. Onların da hayat standartları arttıkça, fiyatları da artacak, biz de o günü bekliyoruz.
Şu andaki durum için nasıl bir yorum yaparsınız?
Şu anda hayatta kalmaya çalışıyoruz. Bu işlerin düzeleceği günü bekliyoruz. O gün geldiğinde ayakta olmalıyız ki, bu işi başaralım. Bu süreç ne kadar sürecek onu bilemiyoruz. Hükümet ve devlet büyüklerimizle olan görüşmelerimizde hep diyoruz ki; o öngöremediğimiz süreye kadar yaptığımız ürünü müşteriye cazip hale getirecek imkanları sağlamanın yoluna gidelim. Biz para kazanalım, çuvallarla servet edinelim derdinde değiliz. Biz o güne kadar hayatta kalacak can suyu sağlanmasını istiyoruz. Bunun için de çeşitli çalışmalar yaptık. Gemi İhracatçılar Birliği tarafından Mackenzie’ye rapor hazırlattık. Bunu da sunduk yetkililere. Bize katma değer sağlayacak önerilerimizi paylaştık.
Bu durumdan çıkış için önerileriniz nedir?
Şu anda elimizde bazı potansiyeller var. Karadeniz’de ciddi bir ticaret var ve burada çalışan belli tonajda gemiler bulunuyor. Karadeniz piyasasının büyük bir kısmına biz, üstelik de şu anda elimizde bulunan yaşlı filoyla hakimiz. Yakında bu filo elimizden çıkacak. Teşvik ya da destekle bu filo yenilenebilir. Armatöre imkan sağlanabilir. İşte bu geçiş için bir alternatiftir. Mesela Rusya nehir gemilerini yenilemeyi düşünüyor. Biz büyüklerimizin kapısını çaldığımızda onlar bize haklı olarak şunu söylüyorlardı. AB yaptırımları dolayısıyla gemi inşaya teşvik veremeyiz. Oysa veriliyor. 15 gün önce Fransa açıkladı, gemi inşaya ciddi teşvikler hazırlıyorlar. Yani biz AB üyesi değilken bu kurallara uyuyoruz. Onlar kurucuları olduğu halde kurallara uymuyorlar. Tabii devlet büyüklerimiz bunları bizden çok daha iyi takip ediyorlar. Şimdi artık şu noktaya geldik, “bize yapmayın diyorlar ama kendileri yapıyorlar” dediğimizde, “evet biliyoruz, biz de gerekeni yapacağız” diyorlar.
Sektöre yönelik yapılan bazı düzenlemeler de var…
Yılbaşında BDDK Yönetmeliği’ne geçici bir madde eklendi. Bu madde ile denizcilik sektöründe geçmiş borcu olan arkadaşlarımız, bu borcu yeniden yapılandırmak için bankalarla konuştukları durumda, denizcilik sektörüne yönelik kredilerde bankalar karşılık tutmak zorunda değiller artık. Bu gerçekten çok güzel bir durum. Bu nedenle başta Başbakanımız olmak üzere, Denizcilik Bakanımız Binali Yıldırım’a, Başbakan Yardımcımız Ali Babacan’a, BDDK Başkanımız Tevfik Bilgin’e ve tüm emeği geçenlere şükranlarımızı sunuyoruz. Atılmış radikal bir adımdır ve sadece denizciliğe özel bir maddedir.
Yönetime geldiğiniz günden itibaren ne gibi çalışmalar yaptınız?
Vizyon sahibi genç bir yönetim kurulu oluşturduk. Önümüzde ana başlıkları ile 8 tane ciddi problem vardı ve bunların hiçbiri para ile ilgili değildi. İlk maddemiz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin 1/100 binlik hazırladığı plan ile ilgili idi. Çünkü hazırlanan planda gelecekte tersanelerimizin bulunduğu bölge yat çekek ve imalat yeri olarak görülüyor. Bunun böyle olmaması gerektiğini belirterek, gerekli başvurularımızı yaptık. Çünkü buraya çok ciddi yatırım yapıldı. Sağ olsunlar bizi dinlediler. YTÜ, İTÜ gibi üniversitelerimiz bölgenin niye var olması gerektiği ile ilgili raporlar hazırladılar. Şu anda savunma sanayine gemi yapabilir hale geldi sektörümüz. Bir ülkenin kendi savaş gemisini kendisinin yapması kadar güzel bir şey var mı? Bütün bunlar raporlarda yazıldı. İki hafta önce İstanbul Büyükşehir Meclisi’nden tekrar eski haline getirilmesi yönündeki karar geçti. Şu anda Büyükşehir Belediye Başkanı’nın imzasına kaldı. Bir iki güne kadar imzalanacaktır, böylece bu sorun ortadan kalkmış olacak. Bu konuda da bize destek olan herkese teşekkür ediyoruz.
Bunun haricindeki en önemli sorun ne idi?
Bir başka konu da buranın kiraları ile ilgili. Biz bu yerleri Milli Emlak’tan 49 seneliğine kiraladık. İnsanlar da yaptıkları bu anlaşmaya güvenerek, bazı yatırımlar yaptılar. Özellikle 2000’den sonra buradaki işlerin hacminin artması, tersanelerin buraya getirmiş olduğu vizyon ile Tuzla gelişti. Buradaki yerlerde değer artışı oldu. Milli Emlak ile anlaşmamız gereği 3 senede ya da 5 senede bir yeniden değerlendirme yapılıyor. 2000’li yıllardan beri bu değerlendirmeler çok fahiş rakamlarla yapılıyor. Yüzde 300-400 gibi artışlar bunlar. Bunun yanlış olduğunu ifade ettik. Çünkü biz zaten istihdam sağlayan, döviz getiren bir sektörüz. Şu anda üstelik ciddi de bir kriz altındayız. Söylenen bu rakamları ödeme gücümüz yok. Bunları anlattık, sesimiz duyuldu. Şu anda 4-5 bin lira civarında kiralar ödüyoruz. Daha doğrusu ödemeye çalışıyoruz. Şu anda gelen rakamlar ise 18-22 bin TL arasında. Bu kiraların çoğu da tersanecilerin kendi yaptığı yatırımlardan ödeniyor. Mesela siz bir yer kiralamışsınız 25 bin metrekare. Ama oraya gemi yanaştırmak için rıhtım, iskele yapmanız lazım. Bu yatırımlar çok büyük paralar. Bu yatırımlardan sonra sizin alanınız çıkmış 27 bin metrekareye. O 2 bin metrekareden de 20 bin lira istiyorlar. Biz para ödemeyelim demiyoruz. Ama bütün bunların göz önünde bulundurulmasını istiyoruz. Bunlarla ilgili de sesimiz duyuldu. Tersaneler Genel Müdürümüz Yaşar Duran Aytaş liderliğinde bir çalışma yaptık. Sonra onlar da bir çalışma yapıp Milli Emlak Müdürlüğü’ne gönderdiler. Oradan da olumlu bir yanıt alacağımızı düşünüyorum.
Göreve başladığınız günden itibaren birçok resmi ziyaret yaptınız ama en önemlisi Sayın Cumhurbaşkanı’na yaptığınız ziyaret olsa gerek…
Kesinlikle. Cumhurbaşkanına gitme sebebimiz Birliğimizin değişen yönetimini tanıtmak ve nezaket ziyareti yapmaktı. Disiplinli bir şekilde çalıştığımızı bildirmekti. Çünkü 2008’de kazalardan dolayı basına yansıdığımız noktada, Cumhurbaşkanımız kendi denetleme ekibini görevlendirmiş ve onlardan bir rapor istemişti. Çok güzel bir rapor hazırladılar, bir nüshasını da bize verdiler. Ziyaretimizde sektör hakkında bilgiler verdik, şu anda ne durumda olduğumuzu anlattık, kendisi de büyük ilgiyle dinledi bizleri. Bir ülke için gemi inşa sanayinin ne kadar önemli olduğunun bilincinde olan birisi. Savaş gemisi, enerji gemisi gibi üretimler ülkelerin stratejik konumlarını belirleyen faaliyetler. Bu önemli bir güç. Her ülke savaş gemisi yapamaz. Bütün bunlar çok hoşuna gitti. Önümüzde bir sendikalar yasası var. Bu yasa ile ilgili bilgi paylaşımı yaptık. Zaten kendisi hem siyasetin içinden, hem de hayatın içinden birisi olarak hangisinin doğru, hangisinin yanlış olduğuna hemen karar verebiliyor. Yaklaşık 1 saat 20 dakika görüştük. Aslında bize verilen süre 1 saatti, ama biz 1 saat 20 dakikalık bir görüşme yaptık.
Bir diğer önemli konu da istihdamdaki ciddi düşüş. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Beni en çok endişelendiren şey kaliteli iş gücü. Krizden önce burada 50 bin işçiyle çalışıyorduk. Şimdi bu rakam 10 bine düştü. 40 bin kişi nerede peki? Kimisi bir demir atölyesinde çalışıyor, kimisi memleketine döndü çiftçilik yapıyor, kimisi inşaatta çalışıyor. Bu insanları, el marifetini kaybetmeden geri almamız lazım. Kaynak çekmenin, gemi paneli dizmenin bir özelliği vardır. Bunlar zor işler. Bugün Rusya bu duruma düştü. Parası var, tersanesi var, altyapısı var ama nitelikli iş gücü ortadan kalkmış. En son gemilerini 23-30 sene önce yapmışlar. Bu nedenle bize Rusya’da üretim yaptırmak istiyorlar, tabii biz kabul etmiyoruz.
Alternatif üretimlere yönelmek mümkün değil mi?
Bizim enerji sektörüne girmemiz lazım. Dünyada off shore business denilen bir pazar var. Senede sadece yeni inşaya harcanan para 100 milyar dolar. Bu her sene yüzde 10-15 gibi artıyor. Bu işe girmemiz gerekiyor. Ama biz onların kapısını çaldığımız noktada bizden referans listesi istiyorlar. Bize iş vermeleri gerekiyor ki referans listemiz olsun. Bu da bir kısır döngü oluşturuyor. Bunu aşmanın çok basit bir yolu var. Bizim TPAO diye gözbebeğimiz olan, nakdi ve gücü bulunan, petrolü işleten bir firmamız var. Armatör değiller. Burada TPAO’nun yapması gereken şu; “Evet ben petrolü işletiyorum ama bir alt firma kurmam lazım. Bu firma da benim, inşaatçı diliyle makine parkurum olacak. Yani armatörüm olacak. Bu firma kazıcı geminin, platformun, stoklama yapılan tankerin sahibi olacak. Bir ülkenin böyle bir makine parkına sahip olması gerekiyor. Bu güce sahip olduğunuz zaman masaya oturduğunuzda, karşınızdaki ona göre davranacaktır. Bu bize 3-5 yerden kazandıracak. Öncelikle böyle bir makine parkına sahip olacağız, ayrıca burada bu kadar tersane işsizken o zaman ciddi bir istihdam sağlanacak, işgücünü kaybetmeyeceğiz. Ayrıca iş yapabilme özelliğini kazanacağız. Tabii bir de referans listemiz olacak. Yani toplamda 3 milyar dolar harcayacağız belki ama bir senede 5 hatta 10 milyar dolar ihracat yapabilir hale geleceğiz. Şimdi enerji bakanımızdan randevu istedik. Bu konuyu kendisine götüreceğiz. Aslında biz tersane değil, proje yöneticisiyiz. Ama biz köprü bacağı da yaparız, rüzgar gülünün bedenini de yaparız. Deprem bölgesinde yaşıyoruz. Çelik konstrüksiyon inşaatlar var. Bunu da yaparız. Şu anda bu altyapımız yok ama bu işin üstüne 6 ay konsantre olursak bu sorun ortadan kalkar. Elimizde un var, yağ var şeker var biz helvayı yaparız.
GİSBİR olarak ileride hayata geçirmeyi planladığınız projeler var mı?
Bir takım projelerimiz var, amacımız herkese kendimizi daha iyi anlatmak. Önce görünümümüzü değiştirmeyi planladık. Web sitemizden, antetli kağıtlarımıza logomuza kadar her şeyi değiştiriyoruz. Yönetim kurulundaki arkadaşlarımızla düşündüğümüz çok güzel projeler var. Gelecekte hem tanıtım yapmak, hem de insanlara neler yaptığımızı anlatabilmek için bir müze projesi üstünde çalışıyoruz. Bu bir gemi inşa müzesi olacak. Şimdi bütün arkadaşlarımıza haber gönderiyoruz. Ellerinde ne varsa göndermelerini rica ettik. Kaynak makinesinden tutun testereye kadar her şey olabilir. Müze bölüm bölüm olacak. Her döneme göre o günün kıyafetleri ile mankenler bulunacak, çalışan işçiler ne giyiyorlarsa onlar sergilenecek. Başka bir bölümde o zamanın koşullarını anlatan bir ses eşliğinde görüntüler izleyeceksiniz. Eskiden gemi nasıl denize indiriliyordu onun bir maketi olacak. Yaşayan bir müze olacak. Müze tamamlandıktan sonra bütün okulları davet edeceğiz. Hatta müzenin bahçesine büyük bir havuz kuralım istiyoruz. Hafta sonu insanlar çocuklarını alıp gelsinler maket gemilerini yüzdürsünler. Sonra müzeyi gezsinler, insanlar çocuklarına denizciliğin ne olduğunu anlatsınlar istiyoruz.
Ayrıca yönetim olarak üzerinde durduğumuz en önemli konu şu. Bizde eskiden çok başlılık vardı. Şimdi tek ses olarak sorunlarımızı aktarıyoruz. Bizim bağlı olduğumuz kurum DTO’dur. Biz yaptığımız ya da yapacağımız her şeyi onlarla paylaşmalı, strateji oluşturup beraber yürümeliyiz. Kısacası hep beraber tek ses olmamız gerekiyor.
virahaber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.