1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Fırat ticaret ve turizm hattı olabilir
Fırat ticaret ve turizm hattı olabilir

Fırat ticaret ve turizm hattı olabilir

Kanal İstanbul projesi kadar çılgın olmasa da çok önemli bir proje daha ortaya çıktı: Türkiye-Suriye-Irak topraklarından Basra Körfezi’ne dökülen Fırat Nehri üzerinde yük ve yolcu taşımacılığı…

A+A-

Kanal İstanbul projesi kadar çılgın olmasa da çok önemli bir proje daha ortaya çıktı: Türkiye-Suriye-Irak topraklarından Basra Körfezi’ne dökülen Fırat Nehri üzerinde yük ve yolcu taşımacılığı…

Başbakan Erdoğan’ın Kanal İstanbul projesi gibi çılgın bir proje daha ortaya çıktı.

Türkiye-Suriye-Irak topraklarından Basra Körfezi’ne dökülen Fırat Nehri üzerinde yük ve yolcu taşımacılığı... Akdeniz, Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz üzerinden Basra Körfezi’ne ulaşım 5700 kilometre iken, proje devreye girdiğinde bu yol 1700 kilometreye düşecek. Projenin mimarı Denizcilik Müsteşar Yardımcısı Hamza Taşkeser, “İki senedir iç sulardaki potansiyelin araştırılması ve geliştirilmesi için çalışıyorum. Proje gerçekleştirilebilirse bölgenin ihraç ürünleri Suriye ve Irak pazarlarına, oradan Basra Körfezi’ne kolaylıkla indirilebilecek. Yurt ve bölge ekonomisi ile bölge insanlarının refahına çok olumlu etkileri kısa sürede görülecektir.” diyor.

Projenin tıpkı Kanal İstanbul gibi tarihî arka planı var. Milattan önce 1600’lü yıllarda yazılan Hamurabi Kanunları, gemi kazaları, teknelerin karaya çekilmesi ve gemi kiralama gibi hususları içeriyor. Belgeler Mezopotamya’da (Fırat ve Dicle) tarihin ilk dönemlerinden bu yana nehir taşımacılığı yapıldığını kanıtlıyor. Sümer, Akad, Asur, Babil, Pers, Roma, Arap ve Safevi uygarlıklarından sonra Osmanlı İmparatorluğu da Fırat üzerinde Birecik-Basra arasındaki bölümü etkin şekilde kullandı. Halep, Rakka, Diyarbakır, Musul, Adana gibi şehirlerden Birecik’e kervanlarla gönderilen yükler, nehir yoluyla Bağdat ve Basra’ya taşınıyordu. Hint Okyanusu’ndaki donanmaya bu şekilde teçhizat ve yardım malzemeleri kolayca gönderiliyordu. Kervanların aylarca süren yolculuğu bu nehir yolu sayesinde haftalara inmişti.

Bugün Şanlıurfa sınırlarında bulunan Birecik ilçesi, uzun yıllar bir tersaneye sahipti. Osmanlılar nehir yoluna büyük önem veriyordu. Osmanlı arşivlerinde 1552 tarihli Kanuni Sultan Süleyman’a ait bir fermanda tersaneye verilen önem görülüyor. Doç. Dr. Ali Yılmaz tarafından ortaya çıkarılan fermana göre Halep beylerbeyinin Birecik’te 300 gemi yapması emrediliyor. İnsan gücüyle çalışan küçük gemiler kısa sürede tamamlanıp hizmete sunuluyor. İngilizler ise Hindistan’a alternatif yol bulmak için Chesney isimli mühendisini etüt çalışması yapmak üzere bölgeye gönderiyor. Kaptan Chesney, 1830’larda Fırat’ın buharlı gemilere uygun olduğunu rapor etmesine rağmen, İngilizler ikinci planını devreye sokuyor. Osmanlı’nın temelini attığı Süveyş Kanalı’nı 1869’da açıp Kızıldeniz üzerinden Hint Okyanusu’na ulaşılıyor. Akdeniz ile Kızıldeniz’i birbirine bağlayan 163 kilometre uzunluğundaki bu kanal, gemilerin yolunu büyük oranda kısaltıyor.

Fırat’ta buharlı gemi çalışıp çalışmayacağına ilişkin fizibilite çalışması için Osmanlı yönetiminden izin alan Chesney, nehirdeki bütün teknik konuların etüdünü yapmıştı. İngilizlerin plana destek olmaması üzerine o, kendi şirketini kurup nehre uygun iki buharlı gemi yaptı. Dicle ve Fırat ismini taşıyan gemilerin malzemeleri, bloklar hâlinde İskenderun limanından develer ve kağnılarla Birecik’e taşındı. Chesney, kendi şirketini kurup nehir taşımacılığı yaptı. İngiliz mühendisin filosu yeni gemilerle takviye edilmesine rağmen Süveyş’in açılması, Osmanlı’nın 1. Dünya Savaşı sonrasında Fırat güzergâhında yer alan Suriye ve Irak topraklarını kaybetmesi ve Bağdat demiryolunun yapılması nehir taşımacılığının önemini yitirmesine sebep oldu. Gıda malzemeleri 1950’lere kadar güneydeki şehirlere nehir yoluyla taşınmasına rağmen, işin cazibesini yitirmesinden sonra kimse bu güzergâhı canlandırmak için adım atmadı. Şüphesiz bunda Türkiye’nin son 50 yılında askerî darbelerle uğraşması kadar Irak ve Suriye’nin de benzer sorunlarla didişmesi etkili oldu. Bu ülkeler, iç sorunlarıyla uğraşmaktan işbirliğine vakit ayıramadı.

Fırat Nehri, Erzincan’da başlayıp Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman ve Gaziantep il sınırından Suriye’ye ulaşıyor. Suriye’den sonra Irak sınırından geçip Basra Körfezi’ne dökülmeden önce Dicle ile birleşiyor. Türkiye’nin en verimli su kaynağı Fırat’ın uzunluğu 2800 kilometre (1200 kilometresi Türkiye içinde). 1800’lü yıllarda buharlı gemilerin çalıştığı Fırat, bugün gemi yolu olarak kullanılmasa da Rusya, Amerika, Çin ve Avrupa ülkeleri nehir taşımacılığını yaygın şekilde kullanıyor. Tuna Nehri, suyolu taşımacılığının avantajlarından dolayı 1993’te Ren Nehri’yle birleştirildi. Böylece Karadeniz, Kuzey Denizi’ne bağlanmış oldu. 1952’de ise Volga ve Don nehirleri birleştirilip Karadeniz’in Azak Denizi üzerinden Hazar Denizi’ne bağlanması sağlanmıştı. Avrupa içi taşımacılığın yüzde 43’ü suyollarıyla yapılıyor. Amerika’nın en güneyinden en kuzeyine nehir taşımacılığı etkin şekilde kullanılıyor. Bunun sebebi su taşımacılığının karayoluna göre 7 kat, demiryoluna göre 3,5 kat ucuz olması. “Dünyada rekabette iki önemli unsur var; biri işçi maliyeti, diğeri taşıma. Çin’de iş çok ucuz olduğundan onlarla kimse rekabet edemiyor. Çin’in zenginleşmesiyle işçi maliyetleri orada da artacak ancak taşıma maliyetleri değişmeyecek.” diyor Hamza Taşkeser.

Fırat üzerinde taşımacılığın canlandırılması hâlinde Türkiye, Suriye ve Irak birbirine bağlanacak. Irak nüfusunun yüzde 80’lik kesiminin Dicle ve Fırat civarında oturduğu düşünüldüğünde yeni yol ile komşu ülkenin kılcal damarlarına kadar ulaşmak mümkün. Türkiye sınırlarında nehir taşımacılığı kullanılmıyor ancak Birecik-Basra hattının geçmişte kullanılmış olması, gelecek açısından da ümit vadediyor. Suriye ve Irak’taki düzensizlik projenin önündeki siyasi engel olarak duruyor. Teknik engellerin başında ise Birecik’ten Basra’ya uzanan nehrin üzerinde kurulu barajlar. 7 baraj var bu güzergâhta. Üçü Suriye (Tişrin, Tabka, Baas), dördü Irak (Haditha, Ramadi, Fallujah ve Hindiya) sınırlarında. Barajlardaki setlerden gemilerin inmesi için dünyanın birçok nehrinde kullanılan lock sistemi yapmak mümkün, hatta Irak’ta Çinliler tarafından yapılan Hindiya Barajı’nda bu sistem yer alıyor. Barajın üst seviyesinden alınan gemi, asansörü hatırlatan bir havuz sistemi ile aşağı indiriliyor ya da yukarı çıkarılıyor. Buna göre gemi önce barajın hemen yanında yer alan havuz tarzı kapalı bir alana giriyor, su boşaltıldıkça gemi de aşağıya iniyor ve alt taraftaki kapak açılınca baraj engeli aşılmış oluyor. Çin, 130 metre yüksekliğindeki Three Gorges Barajı’ndan gemileri 4-5 kademeli lock sistemiyle indirip çıkarıyor.

Fırat üzerindeki 6 barajda lock sisteminin nasıl kurulacağı etüt çalışmasıyla ortaya çıkacak. Lock sisteminin yanı sıra nehir üzerinde kurulu bulunan köprülerin etüt edilmesi gerekiyor. Proje uygulamaya geçerse bunlara uygun yükseklikte nehir gemilerinin belirlenip yapılması ya da köprülerin bir kısmının yıkılıp yeniden yapılması gerekiyor. Gemiler yapılmadan önce nehrin derinliği, genişliği gibi konular etüt edilecek. Bu konuları mühendislik açısından aşılabilecek sorunlar olarak değerlendiren Denizcilik Müsteşar Yardımcısı Taşkeser, 430 rakımlı Birecik’ten gemilerin deniz seviyesine ineceğini, projenin önünde büyük engeller olmadığını düşünüyor. Karkamış’ın projenin başlangıç noktası olabileceğini söyleyen Taşkeser, bölgenin Suriye sınırı ve Türkiye’deki ulaşım kavşaklarına çok yakın olduğunu belirtiyor. Bu nokta, demiryolu ve karayolu bağlantısı mevcut olan Gaziantep-Şanlıurfa karayoluna 28, Gaziantep Havaalanı’na 64 kilometre mesafede. Ayrıca Hicaz-Bağdat demiryolu, Halep üzerinden Karkamış’a, oradan da bir köprüyle Fırat üzerinden doğuya devam ediyor. Lojistik üs kurmak için gerekli tren istasyonu, demiryolu altyapısı mevcut olan bölgede liman alanı da var.

Projenin artıları:

Basra Körfezi’ne olan denizyolu mesafesi 3 kattan fazla kısalacak. Taşıma maliyetleri mevcut alternatiflere göre çok daha ucuz olacak. Türkiye ve Suriye, Basra Körfezi’nden Hint Okyanusu’na doğrudan bağlanabilecek. Türkiye, Orta ve Güney Irak’a daha kısa ve güvenli bir şekilde ulaşacak. Komşularla “sıfır sorun” stratejisine uygun olarak Türkiye, Suriye ve Irak arasındaki ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel ilişkiler artacak ve güçlenecek. İskenderun’dan Birecik’e olan kara ve demiryolu bağlantısı, iç suyolu ile birleştirilerek Akdeniz ve Avrupa yükleri Basra Körfezi’ne alternatif bir yolla ulaştırılacak. Bu sayede ülkemizin transit potansiyeli gelişecek ve bölgedeki stratejik önemi daha da artacak. Proje hem ülkemizde hem de ilgili ülkelerde yeni istihdam alanları oluşturacak.

Aksiyon.com.tr

Bu haber toplam 949 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.