Fatih Dağıstanlı: Akdeniz’de yükselmek için kapasite artışı lazım
Ege’nin incisi Hisarönü’nde son derece modern bir marinayı başarıyla idare eden ekibin lideri Martı Marina Genel Müdürü Fatih Dağıstanlı ile marina konusunda Türkiye’nin durumunu ve Martı Marina’nın başarısını konuştuk.
Biz tanıyoruz ama okurların da tanıması adına sizden bahsedelim biraz…
Ben Deniz Harp Okulunda 1986’da mezun olduktan sonra donanmanın çeşitli gemilerinde, birliklerinde görev yapıp, bir miktarda deniz helikopter pilotluğu yaptıktan sonra 2001 yılında istifa yoluyla ayrıldım. Daha sonra özel bir yatta kaptanlık yaptım. Yalıkavak Marina’da liman müdürlüğü, Bodrum ve Marmaris limanlarında liman müdürlüğü ve kılavuz kaptanlığı yaptım. Kariyerimin ilk marinasıYalıkavak Marina. Daha sonra Albatros Marina, Yasos Marina’dan sonra dördüncü marina Martı Marina’dayım. Aynı zamanda uzak yol kaptanıyım. Denizden hiçbir şekilde kopamadım. Benim için bir yaşam tarzı deniz ve denizcilik.
Denizden karaya geldiniz yani…
Evet, denizcinin akıllısı karada kalandır derler. Akıllanmaya karar verip karada kalmaya niyetlendim. Burası da yıllardır çalışmak istediğim bir yerdi. Anlaştık. Aşağı yukarı 2014 Haziran başından beri buradayım, güzel bir ekibimiz var. Arkadaşlarımızla dinamik bir çalışma modeli içerisindeyiz. Yani hepimiz aynı gemideyiz. Batarsak hepimiz, çıkarsak da hepimiz bilinciyle gidiyoruz.
Türkiye’de baktığımızda aslında kıyı yatırımları hakikatten çok zor işler. Tabiri caizse deveye hendek atlatmak kadar zor bir iş. Siz bugün bunu başarmış Türkiye’nin en çevreci marinalarından birisiniz. Bunun ötesinde geçmişte marinalar yatı bağlarsınız, elektriğinizi, suyunuzu alırsınız, böyleydi. Bütün dünya orasıydı. Şimdi yaşayan bir marina var aktivitelerinizle. Bize bunu anlatır mısınız?
Misafirlerimize biz beklentilerinin ötesinde bir şeyler sunmaya çalışıyoruz. Burayı bir marina olarak değil bir yaşam tarzı olarak sunmaya çalışıyoruz. İnsanlar buraya geldikleri zaman “Oh, iyi ki geldik”, giderken de “Eyvah, niye gidiyoruz” dedirtebilecek bir konsept içerisindeyiz. Hem bir butik otel hem bir normal otel, iki tane restoran ona göre. Bununla beraber yatchclub, birçok eğlence, yiyecek, alışveriş merkezlerimiz, marketimiz, yakıt istasyonumuz, beachclublarmız var. Bu arada Türkiye’de denize girilebilen ilk marinadır Martı Marina. Hem marinası hem beachclubı ayrı ayrı mavi bayraklıdır. İnsanların unutamayacağı, ruhunu dinlendirebileceği bir yer yaratmaya çalışıyoruz.
Bir de her konuda çevreci olmak gibi bir söylem var bunu açabilir misiniz?
Sadece deniz kirliliği değil gürültü kirliliği de bulamazsınız. Kimse üçe, dörde kadar müzik çalmaz kafanızın dibinde. Sizi rahatsız edebilecek tek ses akşamları cırcır böceklerinin seni, gündüzleri de bülbüllerimizin sesidir. Onun dışında bir şeyden rahatsız olacağını düşünmüyorum. Çevreci derken gerçekten benimde sahil güvenlikte çalışmış olmamın denizi de sevmemin, bunun bir yaşam tarzı olduğunu düşünmemiz sebebiyle bizim çalışanlarımız, patronlarımız hepimizin ilkesi bu. Çevreci olmak zorundayız. Biz koylardaki bütün teknelerden atıklarını ücretsiz olarak alıyoruz. Yeter ki şu koya basmasınlar, bu maviyi kirletmesinler, yok etmesinler, öldürmesinler. Bizde kalıp kalmamaları da çok önemi değil. Geldikleri zaman atıklarını da ücretsiz alıyoruz. Bu derece çevreci olmaya özen gösteriyoruz.
Şu anda kapasiteniz ne?
Bizim tekne bağlama yeri olarak yaz kapasitemiz 380 civarında, kış kapasitemiz 320. Aşağı yukarı şu an tekne bağlama yeri dolu kış kapasitesinin. Yaz kapasitesinde de fuar çok güzel geçti neredeyse 3 veya 4 tane yer kaldı. Belki arkadaşlarım sabahtan onları da sattılar. Bundan sonra waiting listeye alacağız misafirlerimizi ya da yer buldukça onları ağırlamaya devam edeceğiz. Geleni mutlaka geri çevirmemek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.
Görüyoruz ki marinanın ötesinde sizin sosyal aktiviteleriniz de var. Yaşayan bir mekan var…
Dediğim gibi bu bir yaşam tarzı. İçerde bir şeyler var. Kendi başımıza yarattığımız bayramlar gibi. Balık tutma, satranç ve tavla turnuvaları var. Marinamızın içinde miniklerimizi yetiştirdiğimiz Martı Marina Yelken Kulübü var. Bun çocuklarımızdan güzel derecelerde var. Civardaki köylerden yetiştirdiğimiz, eğitimi bize ait olan talebelerden güzel dereceler var. Bir tanesi iki puanla milli takım kampını kaçırdı. Teknesi olduğu halde gezmekten korkanlar için filotilla gezileri de yapıyoruz; Martı Filotilla. Herkes birbiriyle takılıp civardaki koylarda geziyor. Bundan başka Bodrum Açık Denizci Yelken Kulübü’yle ve Marmaris International Yacht Club ile çeşitli ortak aktivitelerimiz var. Kadınlar Kupası’nın bir bacağı geçen sene bizdeydi. Onu da bu yıl yine misafir etmeyi, düşünüyoruz. Geçen sene ilkini düzenlediğimiz Yacht Festivali’nin bu yıl ikincisini düzenlemeyi planlıyoruz. Misafirlerimize kendilerini çok güzel ve özel hissettirebilecek sezonun sonu diyebileceğimiz sürprizlerimiz var. Hem denizde hem karada noktayı koyabileceğimiz güzel şeyler olacak.
Bir yat sahibi neden sizi tercih etmeli?
Tercih etmeli. Her şeyden evvel cennetin yeryüzündeki tek adresi burası. Başka bir yer yok. Ondan başka kendinizi özel ve kıymetli hissetmek istiyorsanız gerçekten buraya gelmenizi tavsiye derim. Ben misafirlerime şunu diyorum: Biz buraya gelip gelmemekte tereddüt ediyoruz, diyorlar. Gelin, misafirimiz olun diyorum. Gelip görüyorlar. O zaman yani şu ana kadar giden pek olmadı. Geldiğinizde göreceksiniz zaten; dünyada gizli bir cennet burası. Kendinizi bambaşka hissedebileceğiniz, ruhunuzu ve bedeninizi dinleyebileceğiniz apayrı bir yer.
Şimdi bakıyoruz yaz aylarında yabancı bayraklı teknelerinde Türkiye’ye gelmesiyle birlikte ciddi bir marina yetersizliği var. Bağlama yeriyle ilgili inanılmaz bir ihtiyaç var. Fakat bir taraftan da devletin bunun yapılmaması için çok fazla mevzuatı var. Bu konuda ne diyeceksiniz? Neler yapılmalı? Ne gibi sıkıntılarımız var? Denizci ülke denizci millet diyoruz ama yat kapasitemizle, balama kapasitelerimizle, marinalarımızla, tersanelerimizle denizci millet olabiliyoruz. Bu sıkıntıları nasıl aşmak lazım?
Kısacası biz kendi aramızda şakalaşırken beddua etmek istiyorsak marina işi al, bitene kadar da başından kalkma, diyoruz. Bizim kendi aramızdaki şakamızdır. Çünkü Türkiye’de gerçekten marinayı yapmakla birlikte başlamakta çok zor. Bununla birlikte bunu devam ettirmekte çok zor. Şimdi 2012’de çıkan kanunlarla artık yeni bir marina yapmak şansımız yok. Sadece ve sadece marinalık yere devlet yap işlet devlet modeliyle marina yapıyor. Arka taraf istediğiniz kadar sizin olsun. Bunu ihaleye çıkartıyor. İhalede kim yüksek parayı verirse alıp marinayı işletiyor. Siz istediğiniz kadar arkadaki arazi benim deyim. Kıtalar sizin olsa fark etmiyor. Siz kendi denizinize girmek isterken denizinizin önün de bir marina görüyorsunuz. Size ait olmayan bir marinada yüzüyorsunuz veya özel mülk olduğu için giremiyorsunuz bile. Tabi bunların tekrar gözden geçirilmesi lazım. Duyduğumuz kadarıyla belki yumuşatılacak bir iki yönetmelik veya değiştirilecek kanun maddeleri olduğunu duyuyoruz. Ancak şimdiye kadar gerçekleşmiş bir şey yok. Bununla beraber tabi ki Türkiye’de korunması gereken çok fazla alan var. Her yere marina yapılmaması lazım, her yerin beton olmaması lazım. Kıyı master planının revize edilmesi lazım. Bu planın revize edilirken de komisyonda mutlaka marinacılarında olması lazım. Şimdi ki teknolojilerle su sirkülasyonunu bozmadan, doğaya zarar vermeden, asgari tahribatla çevreci bir marina yapılabilir. Türkiye’nin zaten ihtiyacı var. Kanunların önümüzü tıkaması sebebiyle şu anda biz kapasitemizi arttıramıyoruz. Bir tadilat yapamıyoruz. Biz 380 olan kapasitemizi 560 çıkarmaya çalışıyoruz. Çünkü 500’ün altında bir marina kolay kolay kendisine yetmez. Butik marina her zaman güzeldir. Ama butik marinaların çeşitli boylarda çeşitli portföylere hitap etmesi lazım. Artık dünyada boylar büyüyor. İnsanlar daha büyük daha rahat teknelere geçiyorlar. Tabi ki küçük yatçılarımızda bizim için önemli. Ama biz daha büyük teknelerin bağlayabileceği yerler yapmaya çalışıyoruz. Planlarımızın arasında bu da var. Gelecekte bu kanunlar açıldığında ya da rahatladığında bunları da yapacağız. Şimdi Türkiye Doğu Akdeniz çanağındaki en güzel yerlerden bir tanesi.
Bu sorunları aşan ve örnek gösterebileceğimiz ülke var mı marina konusunda?
Yani şu anda en büyük rakip Hırvatistan denebilir. Onlar derslerine çok güzel çalıştılar. Yatçılık, marinacılık konusunda epey bir öne gitmeye başlamışlar. Derslerine çalışmışlar artı Avrupa’nın merkezinde olmanın avantajını da çok iyi kullanamaya çalışıyorlar. Kendi kendilerine euroya geçmişler. Böyle bir turizm zihniyeti varken bunlarda, bizde de tam tersine muhafazakarında ötesinde bir zihniyetle her şeyin durdurulması, tamam her şey devlet kontrolünde olsun ama yatırımcı yapmak istediği zamanda kendi parasını harcayacak. Yatırımcı aptallık yapmak istiyorsa bırakın o aptallığı yapsınlar. Belki daha yeni daha pahalı bir teknoloji kullanacak devletin kullanacağından. İstediği kadar yap işlet devret olsun 30 sene 50 sene sonra bırakacak. İşte devlet organlarında bunun önünü açmak lazım. Biz önceden altı tane bakanlık bir tane müsteşarlıkla uğraşıyorduk. Müsteşarlıkta bakanlık olunca yedi tane bakanlık oldu. Biz artık marinacılar olarak kendimize 7 Kocalı Hürmüz diyoruz.
Dünya marinacılığı bir boyut kazandı. Dünya geneline baktığımızda Türkiye’de marinacılık ne durumda ve Yunanistan bir risk oluşturuyor mu marinalarımız açısından?
Yunanistan hiçbir şekilde risk oluşturmaz. Hem hizmet kalitesi hem verebildikleri servis son derece aşağıdadır. Türkiye’deki marinaların dünya genelinde çok iyi bir yerde olduğunu gururla söyleyebilirim. Dünyadaki birçok marina aynı seviyede. Bizim onların kullandığı teknolojinin üzerine bir tanede avantajımız var; Türk misafirperverliğini kullanarak misafirlerimizi ağırlıyoruz. Yunanistan’a gittiğiniz zaman size kimse halatınızı dahi vermiyor. Çengeliniz takıp, şamandıradan geçirip halatınızı kendi kendinize gidip kıçtankara alıyorsunuz.Bizde dışarıda mendireğin dışında karşılayıp, ne kadar kalacaksınız, nerede yer istersiniz; rüzgar üstü mü, rüzgar altı mı yer durumuna göre. Ondan sonra bebek varsa tuvalete mi yakın olsun ona göre içeriye alıyoruz. İstedikleri hizmetleri verebilecek en yakın noktalara onları bağlamayı gayret ediyoruz. Kendimiz onları bağlayıp, yalnız bir yatçı varsa personelde çıkartıp, onlara yardım ederek her şeyiyle her türlü hizmeti veriyoruz. Bunları normal bir yat bağlama tarifesi üzerinden hepsini ücretsiz olarak veriyoruz.
2015 ve sonrası yeni yatırım ve projeleriniz var mı?
Şu an marinayla ilgili dediğim gibi yeni proje yok. Kanunun değişmesini bekliyoruz. Kanunun değişmesi sonrası bizde misafirlerimizin daha büyük teknelerini bağlamak için yeni yerler yapabileceğimizi ve yapmak istediğimizi belirten projelerimizi ortaya koyabiliriz.
Genel olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Lütfen devlet bizi anlayabilecek derecede bir araya gelebilelim. Bizi anlamaya çalışsınlar, gayret etsinler. Kendilerini bizim yerimize koysunlar. Sadece marinacı sadece devlet gözüyle değil; bir yatçı, bir yatırımcı, bir kaptan, bir denizci. Hepsinin gözlerine tek tek alarak baksınlar. Bu yapmak istediklerin işlerin komisyonuna bu işlerin komisyonuna bu sektörün içerisinden ayrı ayrı hem yatırımcı, hem denizci, hem kaptan, hem marinacı alarak görüşleri ayrı ayrı değerlendirsinler. O zaman belki bir yerlere varabileceğimize inanıyorum.
Kendimizle ilgili bir soru soralım. Nasıl buluyorsunuz yayın politikamızı, Vira’yı?
Harika görüyorum. Hatta artık biz önümüzdeki sayı ne çıkacak, ne sürprizler olacak diye bekler olduk. Denizcilik yayını içerisinde o kadar güzel bir yerdesiniz ki aylık olmasa da haftalık olsa diye düşündüğümüz zaman oluyor. Bir derginin bu kadar kısa sürede okunabileceği nadir yayınlardan bir tanesisiniz. Bir günde böyle insan her tarafı defalarca okumak istiyor. Sizleri de bu konuda şahsen ve şirketim adına tebrik ediyorum. Apayrı bir dergisiniz.
virahaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.