Denizciliğin rotası DEÜ'de çizildi
"Ulaştırma Sektöründe Serbestleştirme, Rekabet ve Rekaber Hukuku Sempozyumu", 14-15 Ekim tarihlerinde Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi'nde gerçekleşti.
Açılış konuşmalarını, Rekabet Kurumu Başkanı Prof. Dr. Nurettin Kaldırımcı, Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Füzün, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım ve Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın yaptığı sempozyumda Kara Ulaştırması ve Karayolları, Sivil Havacılık, Demiryolları ve Denizcilik ve Gemi İnşa Sanayii Oturumları gerçekleştirildi.
Sempozyumda Denizcilik ve Gemi İnşa Sanayi oturumunda başkanlığını, Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güldem Cerit yaptı. İlk olarak konuşan Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TURKLİM) Başkanı Kaan Gürgenç, ulaştırma alanında yapılan planların disiplinle uygulanması gerektiğini, ülke olarak her 100 liralık malın 80 lirasını ithal eden bir ekonomiye sahip olduğumuzu bu açıdan limanların hayati önem taşıdığını ifade etti. Limanların problemlerinin Türkiye’nin problemleri olduğunu vurgulayan Gürgenç, limanların rekabetçi üstünlüklerini arttırmamız gerektiğini belirtti. Limancılıkta ciddi anlamda bir bürokrasi olduğunu, liman izin sürecinin Türkiye’de 4 senelik bir zaman aldığını, arkasından 2 yıl kadar inşaat sürecinden sonra limanların ancak işletime alınabildiğini. 6 yıllık bir sürecin yatırım projelerinde ciddi anlamda bir sapma meydana getirdiğini belirten Gürgenç hinterland kavramının önemini vurgulayarak hinterland büyümeden planlanan liman yatırımlarının pastadan alınan payı küçülttüğüne dikkat çekti.
Marmara’da 53 adet liman olduğunu ama bu sayının bir büyüklük göstergesi olmadığını limanlarımızın elleçleme kapasitelerinin yeni yeni milyon TEU’ları gördüğünü vurgulayan Gürgenç bunu aşmak için politika ve plan gerektiğini, bu politikalar uygulanması gerektiğini ve bu sayede ve rekabetçi üstünlük sağlanmasının önemini dile getirdi. Transit yükün çok önemli bir verimlilik kalemi olduğunu belirten Gürgenç, planlı, global, ve hızlı şekilde hareket edilmesi gerektiğini sözlerine ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Daha sonra söz alan Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Kaptan Bülent Onural, denizcilikte saat kavramının olmadığını gemilerin 365 gün yaşayan ve problem üreten varlıklar olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı. Rekabetin altında doğru ve hızlı karar vermenin yattığını, anlatan Onural, dünya deniz ticaret filosunun gelişimine bakarak, 1987-1999 yılları arasında %50 lik bir artış gerçekleştiğini, 1999’dan sonra ise bu artışın iki katına çıktığını, bunun da rekabeti beraberinde getirdiğini belirtti. Onural, dünya deniz ticaretinde 8.4 milyar tonluk bir taşıma söz konusu olduğunu, konteyner taşımacılığının bunda önemli bir paya sahip olduğunu ve kriz dönemlerinde en hızlı tepki veren taşımacılık türünün de yine konteyner taşımacılığı olduğunu vurguladı. Dünya deniz ticaretinde 2003-2008 yılları arasında meydana gelen hızlı büyümeye dikkat çeken Onural, ticaretin artmasıyla, taşımacılık talebinin arttığını dile getirdi ve mevcut gemiler ve sipariş halindeki gemiler hakkında bilgi vererek, mevcut filoyu yüzde 55’i kadar büyütecek oranda bir siparişin bulunduğunu belirtti. Bu oranın rekabete yansımalarının ciddi büyüklükte olacağını belirten Onural, maliyet düşürmeyi ve kaliteyi arttırmayı beceren firmaların ciddi anlamda başarılı olacaklarını kaydetti. Onural, rekabette eğitimin öneminin çok büyük olduğunu, kaliteyi beraberinde getirecek yegane unsurların başında eğitimin geldiğini vurgulayarak sunumuna son verdi.
Daha sonra söz alan Yunanistan Aegean Üniversitesi Denizcilik, Ticaret ve Ulaştırma Bölümü’nden Prof. Dr. Thanos Pallis, limancılık sektöründeki rekabeti liman içi ve limanlar arası rekabet olarak ikiye ayırdı ve pazara giriş bariyerleri olarak yüksek rekabet seviyesi ve yeni işletme modelleri olarak gösterdi. Bunun yanında ekonomik, düzenleyici ve coğrafi olarak da bir takım makro giriş engellerinin varlığından söz eden Prof. Dr. Pallis pazar gücünün büyüklüğü hakkında bilgi verdi. Dünyadaki limanların çoğunu 4 şirketin idare ettiğini belirten Prof. Dr. Pallis, bunların yapılarına kısaca değindi. Liman içi rekabet hakkında bir takım bilgiler sunan Prof. Dr. Pallis, iyi bir lokasyonun, ölçek ekonomisi ve kamu yatırımlarından en iyi şekilde yararlanarak şu anda pazarda rekabetçi maliyet üstünlüğü yaratabileceğini kaydetti. Prof. Dr. Pallis maliyetleri kısmak için, uzun dönemli anlaşmalar, ekipmanların bakım tutumu için yatırımlar, hizmetlerin bir bütün halinde verilmesi gibi konuları gündeme getirdi. Geri dönüşü olmayan maliyetlere de değinen Prof. Dr. Pallis bunların başında pazarlama ve reklam giderlerini gösterdi. Minimum verimlilik ölçeği çalışmasını sunarak, yaptığı sunuma bilimsel bir dayanak noktası yaratan Prof. Dr. Pallis limancılık sektöründe çok önemli değişimlerin olduğunu, finans kuruluşlarının sektöre girdiğini ve giderek söz sahibi konuma gelmeye başladıklarını sözlerine ekledi.
Oturum kapsamında söz alan, T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı, Prof. Dr. Oral Erdoğan, “Türkiye Gemi İnşa Sanayiinde Rekabet İmkanı” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Denizcilik sektörünün her zaman farklı bir sektör olduğunu, belirterek sözlerine başlayan Prof. Dr. Erdoğan genel rekabette zayıflığın ilk sebebinin bu olduğunu bunu gidermenin ise denizciliği tabana yaymakla mümkün olabileceğini sözlerine ekleyerek, deniz taşımacılığında global anlamda adil rekabet sağlanmadığı müddetçe, navlun bazında oluşan fiyatların bu sektörü yanlış yatırımlara iteceğini söyledi. “Gemi filosunun kapasitesi iki katına çıkmıştır. Bu kadar kapasite ile ne taşınacak sorusu sorulmalıdır. Şişirilmiş rakamlarla gemi inşa da yanlış yatırımlarla ilerlemektedir” diyerek sunumuna giriş yapan Prof. Dr. Erdoğan, dünyada kriz verisi bulunmadığını ancak bir kriz ortamı varmışçasına ortamın sıcak tutulduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Erdoğan, kriz öncesi gemi inşa sanayiinde 3 yılda 1.5 milyar dolarlık bir yatırım olduğunu (2006-2008), Türk tersaneciliğinin çeşitlendirme yaparak gelişmişliğini perçinlediğini, tüm bunlara rağmen Türkiye’de dwt bazında üretkenliğimizin düştüğünü vurguladı. Türkiye tersanelerinin künyesini çıkaran Prof. Dr. Erdoğan, küçük tonaj gemilerinde uzmanlık sağlandığını, Tuzla dışında da tersane yatırımları olduğunu, bankacılık sektörünün denizciliğe 5 milyar dolarlık bir kaynak sağladığını, global siparişlerin bizim tersanelerimize kaydığını ama bunun nedeninin global tersanelerin doluluğu olduğunu, işgücünün zor kazanılıp, kolay kaybediliyor olduğunu, taşeron sistemine zorunlu olarak bağımlılığın bulunduğunu, tersaneler arası sinerji yetersizliğinin var olduğunu, gemi inşa ve bakım onarım arası tercihleme konusunda tersanelerimizin zorluklar çektiğini, kriz sonrası ana gemiler yerine özel nitelikli olanlara yönelimin gerçekleştiğini belirtti. Türk tersanelerinde mevcut siparişler dağılımında ana gemi bulunmadığını, römorkör, feribot, balıkçı gemisi, off shore gibi gemilerin yer aldığını belirten Prof. Dr. Erdoğan, Türk armatörlerin yabancı tersanelerdeki sipariş kaydının toplam 10.3 milyon DWT olduğunu vurguladı
Prof. Dr. Erdoğan Türkiye’nin dünya gemi inşa pazarındaki en büyük payı oluşturan ve Türk tersanelerinin de üretim yapısına uygun olan 5000-50000 DWT arasındaki gemi siparişlerini alamadığını, Türkiye’nin rekabetçi üstünlüğünün OECD ve AB mevzuatı açısından yeniden tanımlanması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Erdoğan Türkiye gemi inşa sanayinin önemli ölçüde istihdam sağladığını, yan sanayi potansiyelinin yüksek olduğunu, finans sektörüne getirisi olduğunu vurgulayarak uluslararası rekabette devletin gemi inşa sanayine teşvik sağlaması gerektiğini belirtti.
Oturum kapsamında söz alan Gönenç Gürkaynak, Öznur İnanılır ve Tuna Tanık ile birlikte hazırladıkları “Avrupa Toplulukları Rekabet Hukuku ve Türk Rekabet Hukuku Perspektifinden Deniz Taşımacılığı Sektöründe Rekabet Hukuku Uygulamaları” başlıklı bildiriyi sundu.
Denizcilik alanında Türkiye’nin olması gereken yerde olmadığını, denizcilikte Türkiye’nin sözü olması gerektiğini belirten Gürkaynak, multimodal taşıma seferlerinin yaygınlaşması ile rekabetin artacağını, ancak bunun problemleri beraberinde getireceğini, rekabet hukukunun tam da burada devreye gireceğini ve tüketici menfaatinin ençoklamasını sağlayacağını vurguladı. Rekabet hukuku açısından yapılan değerlendirmede, Türk Rekabet Hukuku’nda düzenli hat taşımacılığı hakkında bilgiler veren Gürkaynak, bazı Rekabet Kurumu kararlarını irdeleyerek Avrupa Topluluğu’nda rekabet hukukundaki uygulamaları vurguladı.
İşbirliği doğurucu bazı birleşmelere müsamaha gösterilebileceğini, tarifesiz deniz taşımacılığında havuz anlaşmaları yapılmakta olduğunu, rekabet açısından ekonomik yapı ve anlaşma koşullarının denetlenmesi gerektiğini belirten Gürkaynak, Avrupa Komisyonu kararlarından; liman özelleştirmeleri konulu, Sealink kararına değindi.
Kapanış oturumu
Sempozyum Kapanış Oturumu’nun başkanlığını T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı Prof. Dr. Metin Yerebakan yaptı. Kapanış oturumu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Ulaştırma ve Lojistik Sektör Meclisi Başkanı Çetin Nuhoğlu’nun konuşması ile başladı. Türkiye’nin lojistik açıdan potansiyeline değinen Nuhoğlu, sempozyumun taşıdığı önemi bir kez daha hatırlatarak sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçen tüm kurum ve kişilere teşekkür ederek sözlerine başladı.
Türkiye’nin dünya küresel lojistik endeksinde 35. sırada yer almasının nedenlerini vurgulayan Nuhoğlu, yüksek maliyetlerle baş etmenin güçlüğünü vurgulayarak, düzenleme ve serbestleştirme konularında ülkemizde yetişmiş insan gücüne çok ihtiyaç duyulduğunu sözlerine ekledi. Lojistik alanında serbestleştirme faaliyetlerine her zaman ihtiyaç olduğunu ve Rekabet Kurumu’nun bu noktadaki önemini vurgulayan Nuhoğlu, işbirliği ve haksız rekabet kavramlarının birbirleriyle karıştırılmaması gerektiğini, Porter’ın kümeleme çalışmalarının rekabet açısından değerlendirilmesi gerektiğini, İzmir’in kümeleme açısından gerçekten çok büyük fırsatlara sahip olduğunu vurguladı.
Bu aşamada söz alan oturum başkanı, T.C Ulaştırma Bakanlığı Bakan Danışmanı Prof. Dr. Metin Yerebakan, ortaklaşa rekabetin önemini vurguladı. Türkiye’nin ciddi anlamda bir potansiyele sahip olduğunu ve son yıllardaki uygulamalar ile ulaştırma alanındaki potansiyelin ortaya çıktığını, Ulaştırma Bakanlığı başta olmak üzere emeği geçen tüm kurumlara minnet borcu içinde olduklarını sözlerine ekledi.
Kapanış oturumunda söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Güldem Cerit konuşmasına, Türkiye’de ilk kez İstanbul Üniversitesi bünyesinde lojistik lisans eğitimi veren bir birimin açılmasına öncülük eden ve TRACECA projesi kapsamında çok önemli çalışmalara destek veren Çetin Nuhoğlu’na, Uluslararası Ulaştırma Şurası’nın koordinatörlüğünü yapıp ülkemizi gururlandıran Prof.Dr. Metin Yerebakan’a, eğitim alanında önemli çalışmalara imza atıp, Türkiye’de yüksek öğretim yeterlilikleri çerçevesinde ulaştırma alanının bir temel alan olarak tanınmasına öncülük eden Prof. Dr. Metin Toprak’a teşekkürlerini ileterek başladı.
Rekabet kavramını işletmeler arası rekabet bazında ele alarak açıklayan Prof. Dr. Cerit, fakülteleri bünyesinde bulunan dört bölümden ikisinin mühendislik, ikisinin ise işletme disiplininde eğitim öğretim yaptığını, buradan hareketle ulaştırma alanı için hybrid bir alan tanımlamasının yapılmasının gerekliliğini belirtti. Prof. Dr. Cerit 2001 yılında Yükseköğretim Kurulu’nun onayı ile Denizcilik İşletmeleri Yönetimi Doktora Programı’nı açtıklarını ve bu programda “Dış Ticarette Rekabet ve Deniz Ulaştırması” başlıklı zorunlu bir dersin bulunduğunu vurgulayarak denizciliğin uluslararası ticaretteki öneminin konuya bu kapsamda yaklaşılmasını gerektirdiğini belirtti. Prof. Dr. Cerit uluslararası hizmet ticaretinde ulaştırmanın turizmden sonra en büyük ikinci hizmet sektörü olduğunu, bu sektörden daha fazla pay alabilmek için tüm hizmet sektörlerinde olduğu gibi ulaştırmada da rekabetin, insan faktörüne büyük önem yüklediğini belirtti. Prof. Dr. Cerit, günümüzde işletme ve yönetim bilimi açısından rekabet unsurlarının, etkililik ve performans olarak özetlenebildiğini, bu unsurlara inovasyon, ArGe, buluşçuluk, problem çözme yetenekleri, takım çalışması, çoğulculuk gibi uygulama, beceri ve tutum özelliklerinin eklenmesi gerektiğini, en tepeye ise hukuk ve etiğin yerleştirilmesi zorunluluğunu belirterek, bu alanda eğitimin bu önceliklere odaklanması gerekliliğini vurguladı.
Prof. Dr. Metin Yerebakan tekrar söz alarak, sektörlerin bilimden doğduğunu vurgulayarak inovasyon ve yenilikçiliğin önemine değindi.
Daha sonra söz alan, Rekabet Kurulu Üyesi Prof. Dr. Metin Toprak, ekonomi biliminde regule edilmiş ve edilmemiş alanların olduğunu söyledi. “Hangileri regüle edilmeli hangisi edilmemeli, buna ihtiyaç var mıdır yok mudur” gibi soruların çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Toprak, regülasyon otoritelerinin geleneğinin batı dünyasından alındığını, ülkemizde ise Yükseköğretim Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulu ile başlamış bir otuz yıllık geçmişinin olduğunu belirtti. Rekabet Kurumu’nun rekabeti bir erdem olarak kabul ettiğini ancak bunun sorgulanması gerektiğini belirten Prof. Dr. Toprak, “Bazı şartlarda rekabeti ihlal etmek halkın yararına olabilir mi?” sorusunun sorulması gerekliliğini vurguladı ve Rekabet Kurumu’nun buna dönük olarak aldığı kararları örnek gösterdi.
Ulaştırma sektörünün devlet müdahalesini gerektirdiğini, özel sektörün kendiliğinden yapamayacağı birçok yatırımın mevcut olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Toprak, yurttaş öncelikli yaklaşımda bu alanlara müdahale edilmesi gerekliliğini belirtti. Ulaştırmanın sağladığı hizmetleri birer sosyal hak olarak tanımlayan Prof. Dr. Toprak, sektör otoriteleri ile Rekabet Kurumu arasında ciddi bir işbirliği ve diyalog eksikliğinin kimi zaman kendisini gösterdiğini, Rekabet Kurumu’nun yarı yargısal bir işleyişte olduğunu ve sektör otoriteleriyle güçlü bir işbirliğine giderek bir eylem planı içinde olması gerektiğini sözlerine ekledi. Ulaştırma Bakanlığı bünyesindeki rekabet farkındalığını vurgulayan Prof. Dr. Toprak, sözlerini sempozyumun düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ederek noktaladı.
Prof.Dr. Metin Yerebakan tekrar söz alarak ulaştırma sektörünün geldiği noktadan ve projelerden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Son konuşmacı olarak söz alan Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yusuf Karakoç, ulaştırmanın önemine değinerek, sempozyumun bu alanda ciddi bir katkı sağladığını dile getirdi. Hukukun önceliğine dikkat çeken Prof. Dr. Karakoç, düzenlemeler yapılırken hukuka uygun, artısının eksisinin dikkate alınmak suretiyle yapılması gerektiğini belirtti. Uygulamaların da düzgün işlemesi için tüm olanakların seferber edilmesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Karakoç, denetimin de bir şekilde ahlaki ve planlı olarak yapılması gerektiğine dikkat çekerek rekabet alanında yapılan tüm uygulamalarda bunun gözetilmesini istedi.
Metin Yerebakan’ın yaptığı kapanış konuşması ile “Ulaştırma Sektöründe Serbestleştirme, Rekabet ve Rekabet Hukuku”Sempozyumu sonlandırıldı.
virahaber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.