Denizciliğin Merkezi Haliç Ve Tarihi Önemi
Birçok düşünürün övgüler dizdiği, hayranlıklarını her seferinde dile getirdikleri İstanbul, ne çok acı ne çok sevinç biriktirmiştir içinde kim bilir. Birbirinden güzel manzarasıyla da şairlere ilham kaynağı olmuştur.
Bugün hakkında çeşitli rivayetler bulunan Haliç’in tarihine bakarak geçmişine neler sığdırdığını ve önemini anlatacağız.
Haliç (Altın Boynuz olarak da bilinir), İstanbul'un Avrupa yakasını kaplayan Çatalca Yarımadası'nın güneydoğu ucunda, Boğaziçi girişinde, İstanbul (Tarihi yarımada) ve Beyoğlu platolarını birbirinden ayıran deniz girintisidir. Denizin kendisine ulaşan akarsu yatağının bir bölümünü istila etmesiyle meydana gelen yapının jeomorfolojik adı olan Arapça haliç sözcüğü, İstanbul halicinin kent açısından taşıdığı önemden dolayı Osmanlılar döneminden bu yana bir özel isim haline gelmiş, birçok semti kapsayan bir kent bölgesi adı olmuştur. Ayrıca Ortaçağ'da Haliç, Akdeniz'in ve Yakındoğu'nun en önemli ve hareketli ticaret merkeziydi.
HALİÇ, DENİZCİLİK MERKEZİ
Bizans döneminde kolonileşme de burada başlamıştır. Aynı zamanda Bizans İmparatorluğu'nun denizcilik merkeziydi. Sahil boyunca uzanan duvarlar, şehri bir deniz filosu saldırısından korumak için inşa edildi. Haliç'in girişinde istenmeyen gemilerin girişini engellemek için, şehirden karşıya eski Galata Kulesi'nin kuzeydoğu ucuna uzanan ve kaynaklarda ilk bahsine 717'deki Konstantinopolis Kuşatması'nda rastlanılan geniş bir zincir vardı. Bu kule Latin haçlılarınca 4. Haçlı Seferinde 1204 yılında geniş bir şekilde tahrip edildi. Fakat Cenevizliler yanına yeni bir kule inşa ettiler. Bu kule meşhur Galata Kulesi 1348 Christea Turris (Tower of Christ:İsa'nın Kulesi) diye adlandırılır.
HALİÇ’İN ZİNCİRİNİ II. MEHMET KIRDI
Haliç'i karşıdan karşıya kapayan zinciri kırabilecek veya hile ile galip gelebilecek dikkate değer üç zaman vardı. Onuncu yüzyılda Viking'ler uzun gemilerini boğaz dışına, Galata etrafına sürüklediler ve onları kızaktan tekrar Haliç'in içine indirdiler. Bizans'lılar onları Yunan ateşi ile yendiler. 1204 de 4.Haçlı seferinde, Venedik gemileri zinciri koç ile kırabilecekti. 1453 de Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in gemilerini yağlanmış kütükler üzerinde Galata içlerinden karşı yana geçerek Haliç'e indirmesi.
Şehrin, Fatih Sultan Mehmed'e tesliminden sonra; Rumlar, Gürcüler, Yahudiler, İtalyan tüccarları ve diğer gayri müslimler Haliç boyunca fener ve Balat bölgesinde yaşamaya başladılar. Bugün altın Boynuz her iki yakada yer alır. Sahil boylarınca parklar vardır. Güzelliği ve tarihinden dolayı turistlerin ilgisini çekmektedir.
Haliç Osmanlı döneminde yoğun Yahudi, Rum, Ermeni ve Gürcü nüfusun yaşadığı bir bölge idi. Osmanlı döneminin münevverlerinin takip ettiği Karyağdıbaba, Karaağaç ve Sütlüce, Giresunlu Tekkesi bu bölgede bulunmaktadır. Günümüzde Galata köprüsü; Galata ve Eminönü'yü Haliç üzerinden birleştirir. Haliç üzerinde diğer iki köprü de Atatürk Köprüsü ve Haliç Köprüsü'dür.
1980'li yıllara kadar; endüstriyel atıkların döküldüğü bir yer olan Haliç, dönemin Belediye Başkanı Bedrettin Dalan "Haliç'i gözlerim gibi mavi yapacağım" vaadiyle döneminde temizlenmeye başlamış ve uzun yıllarca süren çalışmalar sonucu 2000'li yıllarda daha temiz bir hale getirildi. Haliç’in temizlenmesi amacıyla İstanbul Boğazı’ndan deniz suyunun Kağıthane Deresi’ne sürekli akışının sağlanarak dere suyunun yenilenmesi ve Haliç’e sürekli temiz suyun girmesini sağlamak için başlanılan proje 2012 yılında tamamlandı.
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.