Denizciliği kökten değiştirecek çevre kuralları geliyor
123 ülkenin önde gelen armatör, broker ve acentelerinin dahil olduğu BIMCO'nun başkanlığına bir Türk kadını seçildi. Şadan Kaptanoğlu dünya denizciliğini kökten değiştirecek çevre kurallarına imza atmaya hazırlanıyor.
Dünya denizcilerini biraraya getiren Baltık ve Uluslararası Denizcilik Konseyi'nin (BIMCO) başına 114 yıllık tarihi boyunca ilk kez hem bir kadın hem de bir Türk seçildi. Şadan Kaptanoğlu'nun bu başarısı bir tesadüf değil, yoğun ve disiplinli çalışmanın ve yıllardır süregelen önemli bir kariyerin sonucu. Kaptanoğlu aynı zamanda İMEAK Deniz Ticaret Odası Başkan Yardımcısı, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA Yönetim Kurulu Başkanı, INTERMEPA Başkan Yardımcısı, Kaptanoğlu Denizcilik Yönetim Kurulu Üyesi, armatör, Piri Reis Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi de... Denizci bir ailede doğan Kaptanoğlu, denize kendini adamış bir Türk kadını. Öyle ki, BIMCO'daki görevi boyunca denizciliği kökten değiştirecek çevre kurallarına da imza atmaya hazırlanıyor. Emine Erdoğan'ın himayesinde gerçekleştirdikleri Sıfır Atık Mavi projesi ile ülkemizdeki denizlerin temizliği ve atıkların ekonomiye geri dönüşümü için önemli işlere imza attılar. Onun başarısının arkasında kararlılık, disiplin, yoğun çalışma, fedakarlık ve ailesine bağlılık var.
- Siz köklü denizcilik geleneği olan bir aileden geliyorsunuz. Büyüdüğünüz ortam nasıldı?
Ben Kaptanoğlu ailesinin bir üyesiyim. Yüzyılı aşkın süredir denizcilikle uğraşan bir aile. Bizim bütün hayatımız deniz. Üstelik her zaman işe hizmet eden bir aile şirketiyiz. Dedem de onun babası da denizciydi. Deniz bizim genlerimize işlemiş. Pazar gezilerimiz ya gemilere ya tersanelere olurdu. Karaköy'deki yazıhanemize giderdik erkek kardeşimle, dedem bize sırayla telefonları açtırır ve ufak maaşlar verirdi. Maaş vermediğinde aşağıda Mabel çikolatacısı vardı, oradan çikolata alırdık. Babam her zaman "Mutlaka üniversite mezunu olacaksınız, en az bir dil bileceksiniz. Namuslu şerefli ülkesine hizmet eden üretken bireyler olacaksınız" derdi.
- Denizciliği meslek olarak seçme maceranız nasıl gelişti?
Biz iyi ailelerde, sevilerek, yokluk görmeden büyüyen şanslı çocuklardık. Karakterime uygun olduğu ve mantık yapımı geliştireceğini düşündüğüm için önce felsefe okudum. Bir altın bileziğim olsun diye de felsefe, sosyoloji öğretmeni olarak mezun oldum. İngilizcem iyi olduğu için babam Cengiz Bey'e tercümanlık yapıyordum. O arada uluslararası alanda denizcilerle tanışmaya başladım. Kendi karakterime uygun olduğunu gördüm. Felsefe okuduğum için geliştirdiğim farklı mantıkların bu işe ne kadar katkı sağladığını fark ettim. Bu işi yapabileceğimi anladığımda mutlaka okulunu okumam gerektiğine karar verdim. Önce denizcilik okudum, ardından The City University of London, Cass Business School'da finans, ticaret ve denizcilik alanında master yaptım. Bu master benim bütün perspektifimi değiştirdi. Sahip olduğum network gelişti. Daha sonra İngiltere'de De Montford University'de denizcilikte aile şirketlerinin sürdürülebilirliği alanında doktora yaptım. Ben o doktorayı yaparken iki çocuğum oldu.
- İki çocukla doktora yapmak zor olmadı mı?
Çok zorlandım. İki çocuk, doktora yapıyorum ve tam gün çalışıyorum. Doktora için de İngiltere'ye gidip geliyorum. İki ufak çocuğunuzun olmasının şöyle bir avantajı var, gece uyumuyorsunuz ve makale yazacak vaktiniz oluyor. Bir ara bunu yapamayacağım ben dedim. Tam o sırada arkadaşım Başak doktorasını yapmıştı ve bunu kutlayacaktık. Evine gittik ve o esnada doktora kıyafetini giymiş, yanında boyu kadar kızı ve eşinin olduğu fotoğrafı gördüm. Çok etkilendim ve kendi kendine dedim ki "Ben bu doktoramı bitireceğim ve çocuklarıma çocuğunuz olabilir, işiniz, eşiniz olabilir ama hedeflerinizi de gerçekleştirebilirsinizi göstereceğim."
- İş, okul, çocuk... Tüm bunlara tek başına yetişmeniz mümkün değil. Destek aldınız mı?
Sevgili eşim ve ailem çok destek oldu. Eşim hiç şikâyet etmedi. Birbirimize benzeriz. O da iş disiplini ve ahlakı olan biridir. Annem, halam, amcalarım, yengem, kız kardeşlerim kimsenin hakkını ödeyemem. Biz kadınlar çaktırarak ya da çaktırmayarak birbirimizi destekleriz. İş hayatında da her zaman adil ve vicdanlı erkeklerle çalıştım.
- Çalışan anneler bazen vicdan yaparlar, acaba çocuğuma az mı zaman ayırıyorum diye... Siz de bu tür muhasebeler yaşadınız mı?
İnsan yaptığı şeyin doğru olduğuna inanmalı. Doğru olan şey üretmek ve kendi ayaklarının üzerine basmaktır. Düşmez kalkmaz bir Allah'tır. Evlatlara iyi bakılması gerekir. Annenin de eve ekmek getirmesi, üretime katkı sağlaması bir baba kadar önemlidir. Bir babanın da gece kalkıp çocuklarının ateşini kontrol etmesi, doktora götürmesi aynı derecede önemli. Gün gelir bir kadın tek de kalabilir. Bu yüzden bu tür vicdanlara gerek yok. Ama şunu da unutmamak gerekir, bir çocuk neyin niçin yapıldığını bilmeli. Aile olmak bir takımdır ve çocuk da bu takımın bir parçası. O çocuk benim annem üretiyor, bunları benim için yapıyor, biz birlikte daha güçlüyüz, büyüyüp annem gibi olacağım demeli.
DEVRİM GİBİ KURALLAR GELİYOR
-Baltık ve Uluslararası Denizcilik Konseyi'ne seçilen ilk Türk ve ilk kadın başkan oldunuz. Bu süreç nasıl gelişti? Bu görevin anlamı ve ülkemiz için önemi nedir?
Büyük bir görev büyük, bir gurur. 114 yıllık bir organizasyon ve ilk Türk ve ilk kadın başkan olmak büyük sorumluluk. BIMCO ile tanışmam çok genç yaşımda oldu. Bunu da o dönemde BIMCO'da başkan yardımcısı olan Eşref Cerrahoğlu'na borçluyum. Uluslararası alandaki yeteneklerimi fark edip beni BIMCO'ya aldı. Dokümantasyon komitesinde çalıştım. BIMCO denizcilikte kullanılan bütün uluslararası kontratları yapan yerdir. Bu çok zordur, çünkü bu kontratlarda sadece armatörler değil limanlar, alıcılar, sigortacılar da var. Bu komite hepsini bir araya getiriyor. Ardından yönetim kurulu yedek üyeliği yaptım. Bir süre dinlendikten sonra hem yönetim hem de icra kuruluna geri çağrıldım. Ardından başkan yardımcılığı, özel kapasite ve başkanlık görevine geldim.
- Sizin başkanlığınızda BIMCO'da yapacağınız projeler neler olacak?
Dünya denizciliği çok farklı bir yöne gidiyor. Bunun nedeni denizciliği kökten değiştirecek çevre kuralları geliyor. Bunların bir tanesi Balast sularıyla ilgili. En önemlilerinden biri Ocak 2020'de yürürlüğe girecek düşük kükürtlü yakıt regülasyonu. Denizde kullanılacak yakıtın tipi değişecek. Bu devrim niteliğinde, denizciliği çok farklılaştıracak, sonuçlarını bilemediğimiz bir durum. Bir de sera gazı konusu var. İlk defa denizciler sera gazı salınımını 2050'ye kadar ciddi boyutta düşüreceğiz sözünü verdiler. Böyle bir ortamda ben bütün çabamı çevre konularına vereceğim.
2050'DE DENİZLERDE BALIKTAN ÇOK PLASTİK OLACAK
- Sayın Emine Erdoğan'ın himayelerinde, DenizTemiz Derneği/ TURMEPA işbirliğiyle Sıfır Atık Mavi projesini hayata geçirdiniz. Bize bu projeden ve amaçlarından bahseder misiniz?
2016'dan beri eğitimlerimize sıfır atığı koymuştuk. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi himayesinde yapılan Sıfır Atık Projesi sessiz bir devrim niteliğinde. Sıfır Atık Mavi, sıfır atık projesinin denize taşınmasıdır. Hedefimiz büyük. Aldığımız her iki nefesten birini denizlerimiz sağlıyor. Bizim oksijen kaynaklarımız. Nasıl karadaki ormanlarımız bizim akciğerlerimizse denizlerimizde mavi kalbimiz. Olay bu kadar ciddi. Sabah kalkıp elimizi yıkarken bile denizi kirletiyor olabiliriz. Yağan yağmurla bile denize pek çok atık gidiyor. Denizlerimizin temizliği için her bireye iş düşüyor. Sıfır Atık Mavi projesi hem denizin temizliği hem geri dönüşüm hem israf etmemeye hem de atıkların ekonomiye dönüştürülmesine odaklanıyor.
- Sıfır Atık Mavi projesinin sonunda ne kazanacağız?
Yaşadığımız hayatın kalitesi artacak. Daha güzel bir çevre, hava, oksijen demek. İklim değişikliğine fayda sağlayacak. İnsanı değiştirecek. Çünkü dünyaya ve çocuklarımıza karşı sorumluluğumuzu gerçekleştireceğiz. Gelecek nesilleri de bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Aynı zamanda ekonomik olarak hem tasarruf hem de getiri var.
CEPHELERİNİZİ ÖNCEDEN SEÇİN
- Tüm bu görevleriniz arasında kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Önceliğim çocuklarım ve ailem. Bazı hobilerim ailemin hobileriyle uyuşuyor. Mesela her zaman denizin üzerinde olmak isterim, şanslıyım ki eşim ve çocuklarım da seviyor. Müzik ve okumayı çok severim. Çocuklarım güncel müzikleri dinliyor. Ben de onlardan güncel müziği öğreniyorum. Böylece kendimi güncellemiş oluyorum. Küçük kızım piyano, büyüğü gitar çalıyor. Ben caz, klasik müzik çok dinlerim. Kızlarımla konserlere gider ve çok eğleniriz. 18. yüzyıl turkuaz opalin koleksiyonum var. Belki kızlarımdan biri de koleksiyoner olur diye beklemedeyim.
- İş dünyasında, başarılı bir kadın yönetici ve güç sahibi bir kadın olarak gençlere özellikle kadınlara tavsiyeleriniz neler olur?
Kadınlara şunu söylemek isterim, savaşacağınız cepheleri erkenden seçin. Her cephede savaşırsanız çok yorulursunuz, agresif olursunuz. Hani yemek acır ya öyle acırlar. Hiçbir şey de buna değmez. İkincisi fedakârlıklarınızı iyi değerlendirin. İnsanın güzel bir aileye sahip olması önemli. Çünkü hayatta en güzel şey eve gelmek. Bu aile sevdiklerinizden oluşan arkadaşlarınız da olabilir. İş, aile ve sosyal çevreniz arasındaki dengeyi mutlaka kurun. Başarının arkasındaki güç olur bu denge. Gençlere gelince, biz 20. yüzyılda doğduk ama şimdiki gençlerin hepsi 21. yüzyılda doğdu. Bizim bilmediğimiz pek çok özellik ve donanımla geldiler. Bakış açıları, duruşları, tepkileri farklı... Onlara tavsiye vermek ne kadar doğru, bilemiyorum. Ancak her başarının arkasında çok yoğun çalışma, fedakârlık, disiplin, kararlılık var. İstediklerinin ve hayatın arkasından kararlılık ve disiplinle gitsinler.
100 BİNDEN FAZLA DENİZ CANLISI TEHLİKEDE
Ne yazık ki okyanuslardaki çöplerin kapladığı toplam alan, Türkiye'nin yüzölçümünden daha büyük.
Her yıl denizlere 8 milyon tondan fazla plastik atılıyor. 4 Akdeniz'deki atıkların yüzde 95'i plastiklerden oluşuyor.
Her yıl 100.000'den fazla deniz memelisi ve kaplumbağası plastikler sebebiyle ölüyor.
Hemen harekete geçilmezse 2050 yılında denizlerde balıktan daha çok plastik olacak.
Kaynak: Sabah
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.