Deniz turizminin dünü, bugünü ve sürdürülebilirliği
Deniz Turizminin sürdürülebilirliğini sağlamanın tek şartı, eşsiz koylarımızın yapılaşmaya kapatılarak, koruma ile ilgili mevzuatın tam olarak uygulanmasıdır.
Deniz turizminin tarihi çok eski yıllara uzanmaktadır. Osmanlı şairleri, “... bir çifte kürek, bir kayıkla çıkalım sadabada...” benzeri deniz gezilerinden çokça söz etmişlerdir. Boğaz’da, Haliç ve Göksu’da kürekli teknelerle geziler yapıldığı da bilinmektedir. Cumhuriyet Dönemi’nde birkaç adet yattan söz edilir. Şehir hatları vapurlarıyla kruvaziyer gemi gezileri de, Akdeniz’de bilinen bir deniz turizmi gezisi tipidir. Ancak, organize deniz turizmi faaliyeti, ilk kez Bodrum’da Halikarnas Balıkçısı diye anılan şair/ yazar/felsefeci Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın sürgün yıllarında, süngerci-balıkçı kayıklarıyla Gökova koylarına yaptığı gezilerle başlamıştır. Sonraları yabancı konukların da geziye katılmaları ile “Mavi Yolculuk” adı altında deniz gezileri yaygınlaşmıştır. Başlangıçta 6-7 m sandallarla yapılan geziler, sonraları motorlu teknelerle, Marmaris, Fethiye, Antalya gibi güzel koyların olduğu bölgelere yayılmıştır. Bu arada, çevre koylara günübirlik geziler de başlamıştır.
1960-1970’li yıllardan itibaren sualtı dalış faaliyetlerinin başladığı da gözlemlenmiştir. 1980’li yıllarda Turizm Teşvik Yasası’nın içerdiği “Yatçılık ve Marinacılık Bölümleri”, “Gulet” teknelerin ve marinaların yapımını hızlandırmıştır. Aynı zamanda günübirlik geziler, dalış ve su sporları, yatılı yat gezileri gelişmeye başlamıştır. Ege/Akdeniz kıyılarımızla yakınlarındaki Yunan Adaları’na yapılan feribot seferleri de “Deniz Turizmi”ni desteklemiştir. Denizde bunlar olurken, bu teknelerin bağlama-kışlama yanaşma gereksinimlerini karşılayan “Deniz Turizmi Tesisleri” görülmeye başlamıştır. Turizm Bakanlığı’na bağlı TURBAN Şirketi, önce Kuşadası Marina’yı sonra da Bodrum ve Kemer marinalarını işletmeye açmıştır.
Deniz turizmini, deniz araçları ile denizde (kıyıda, üzerinde, altında) yapılan turizm amaçlı ticari faaliyetler olarak, tanımlamaktayız. İlgili mevzuat (öncelikle 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ve bağlısı yönetmelikle ile Denizcilik Mevzuatı) “Deniz Turizmi Tesisleri” ve “Deniz Turizmi Araçları” olarak iki ana başlığa ayrılmıştır. Tüm bu sektörlerin Türkiye genel turizm döviz girdilerinden aldığı pay yüzde 20 olup, yıllık yaklaşık 5 milyar dolar döviz girdisi sağlanmaktadır.
Bugün Türkiye’de yat bağlanacak tesis sayısı toplam 69 adete ulaşarak, 25.199 adet yat bağlama kapasitesine ulaşılmıştır. (Yat limanları, belediye iskeleleri/rıhtımları, yat çekek yerleri v.b. diğer bağlama yerleri) ÖTV indirimi ve liman indirimleri sayesinde özellikle “Yat Turizmi” ve günübirlik tekneler diğer sektörlerle rekabet edebilir konuma gelmiş ve zengin turiste hizmet veren kruvaziyer turizm çok önemli oranda artış göstermiştir. Ayrıca, 2011 yılında yayımlanan “Deniz Turizmi Yönetmeliği Uygulama Tebliği” ile sektör kayıt altına alınmaya başlanmıştır.
KRUVAZİYER TURİZM
Kruvaziyer gemimiz olmamasına rağmen ülkemiz kruvaziyer limanlarımızı, 2014 yılında 1.385 adet kruvaziyer gemi ziyaret etmiş, bu gemilerle 1.795.125 adet yabancı turist ülkemiz limanlarına gelmiştir. Ülkemiz uluslararası kruvaziyer firmaları tarafından özellikle İstanbul ve İzmir kalkış-varış limanı (turnaround port) olarak seçilmiştir. Sektör olarak en büyük arzumuz, uluslararası sularda Türk Bayraklı kruvaziyer gemilerin dolaşmasıdır. Son 10 yıldaki istatistiki veriler incelendiğinde, sektör genelinde yüzde 120’lik bir artış olduğu görülmektedir.
DENİZ TURİZMİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ
Deniz Turizminin vazgeçilmez öğesi, görece temiz Akdeniz-Ege suları, iklim ve dünyada benzeri olmayan koylarımızdır. Başta Gökova, Hisarönü, Fethiye, Göcek, Kekova ve Antalya çevresi olmak üzere birçok özelliği bir arada taşıyan bu doğa parçaları, deniz turizminin varlık nedenidir. Örnek olarak, Deniz Ticaret Odası Bodrum Şubesi’nin yaptığı bir çalışmaya göre; Edremit Körfezi -Antalya Faselis arasında yatçılığa uygun toplam 239 adet koy bulunurken, 2013 yılı itibari ile 41 adet koy geri dönüşümsüz bir şekilde tahrip olmuş, 104 tanesi Milli Park kapsamında koruma altına alınmış, 94 adedi ise yoğun yapılaşma ve çevre baskısı ile korumasız bir şekilde tahribat altında bulunmaktadır.
ViraHaber.com
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.