DENİZ TİCARET ODASI’NDA FIRTINA PATLADI
Deniz Ticaret Odası’nın Olağan Meclis Toplantısı ilklerin yaşandığı bir toplantı olarak tarihe geçti. İki adayın yarışacağı seçimler öncesinde yapılan toplantı sırasında söylenenler iplerin iyice gerilmesine neden oldu.
DTO Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan’ın yaptığı konuşma ise uzun süre hafızalardan silinmeyecek gibi görünüyor. Vira yayın gurubu olarak üslubun çok önemli olduğunu tüm denizcilik sektörüne hatırlatıyoruz ve güvenli limana ulaşmak için bel altı vurmadan seçim çalışmaları yürütmenin daha doğru olacağını düşünüyoruz. Dün toplantıda yaşananları aşağıda dikkatinize sunuyoruz.
Toplantı Metin Kalkavan’ın faaliyetleri sunmasının ardından seyrettirdiği bir kısa belgesel filmle başladı. Filmin sonunda Metin Kalkavan dostluğun, sevginin ve ailenin önemine dikkat çekti. Sonrasında Deniz Eraydın kürsüye gelerek bir konuşma yaptı. Aslında fitili ateşleyen de bu konuşma oldu.
DENİZ ERAYDIN’IN YAPTIĞI KONUŞMA MECLİS SALONUNU KARIŞTIRDI
Sayın başkan değerli meclis üyeleri sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bendeniz geçtiğimiz 4 yıl boyunca bu kürsüden meclis toplantılarında 40’ın üzerinde konuşma yapıp sektörel görüşler sunmuşum. Sonra 2 aydır kalkıp sektörel konularda konuşmuyorum ama konuşulanları dikkatle izliyorum buradan. Farkettim ki, ben ve benim gibiler ne kadar sektörel çalışma yaparlarsa yapsınlar amacına ulaşması için başta DTO olmak üzere bizleri STK’larda temsil edenler belirleyici rol oynamaktadır. Kasım 2017’de yapılacak seçimlerde bu haliyle önem arz etmektedir düşüncesindeyim. Metin Kalkavan başkanımızın adaylığını ilan ettiği günden beri olan biteni ve konuşulanları biraz tebessümle, biraz heyecanla, biraz şaşkınlıkla, bayağı hayretle ve son zamanlarda endişeyle takip ediyorum. Neden endişe? 3 aydır söylenen ve yapılanların bir kısmı hakkında düzeltmeler veya açıklamalar bekledim. Açıklamalar gelmeyince kürsüden konuşma ihtiyacı hissettim. Şimdi kendi sektörümden örnek vererek başlamak istiyorum. Biz 13 ve 28 numaralı Gemi Yakıt İkmal komiteleri olarak geçtiğimiz 50 ayda rutin meclis ve komite toplantılarımız dışında onlara ilave olarak yurtiçinde ve yurtdışında 45’in üzerinde sunum, eğitim, seminer ve bilgilendirme faaliyeti gerçekleştirmişiz. 3. Uluslarası Bunker Konferası’na katkıda bulunmuşuz. Sonuç 2013’de limanlarımızda yılda 1.4 milyon ton yakıt satılıyormuş. 2017’ye geldiğimizde yılda 2.3 milyon tonun üzerine çıkmışız. Boğazlarımızdan geçen gemi sayısı %10 düşmüş. Sattığımız yakıt miktarını %50’den fazla arttırmışız. Bu artış ihracat rakamlarımıza istihdam rakamlarımıza olumlu yansımış. Kıyılarımızda hizmet veren bunker barç filomuz uluslararası standartlara çekilmiş. Devletimiz DTO yönetimine ve ilişkili birimlere değişik ortamlarda bu konularda teşekkürlerimi sunmuştum, tekrar teşekkürü borç bilirim. Biz bütün bunları yaparken hatırlarsanız bu mecliste geçmişte 2 dönem meclis üyeliği yapmış bir meslektaşımız bizi defalarca kara propagandayla sabote etmeye kalktı, son seferde ayağına dolaştı. Türkiye’nin zor döneminde yabancılara İstanbul’da yapılan konferans hakkında yalan yanlış bilgiler gönderdi. Kendisini bu kürsüden ifşa ettik. Mektubu basına düştü. Önce inkar etti sonra kabul etmek zorunda kaldı rezil oldu. Biz herşeye rağmen yüksek katılımlı çok başarılı bir Uluslararası Bunker Konferansı geçirdik.
Şimdi geçenlerde baktım bu arkadaş “Hepimizin Odası” hareketinden bizim sektörümüzü temsil etmek için adaylığa savunmuş, rakip olmuş. Şimdi son söyleyeceğimi ilk söyleyeyim, Allah hepinize böyle rakip versin. Yani sektörünü ve ülkesini sabote etmiş birini, sabote ettiği sektörü temsil etmesi için önerirseniz bu sektör bu hareketinizi hakaret kabul eder ve size der ki; adam bulamadınız mı? Önerdiğiniz şahsın aslında sizi temsil ettiğini hatırlatmak isterim. Şimdi Recep Bey ile Salih Beyi anladım da, Şadan Kaptanoğlu ve Tamer Kıran bunu nasıl kabullendi ben şaşırdım doğrusu. Neyse geçmiş olsun seçimlerde sektör gereken cevabı verecektir.
FETÖ’CÜ PLATFORM ÜZERİNDEN MECLİSE GİREN ÜYELERİN BİR KISMI YURTDIŞINA KAÇMADI MI?
Şimdi biz sektörümüzü ve ülkemizi tehdit eden asıl çarpıklığa gelelim. 2013 seçimleri sonrası KOSDER kuruldu. Başkanlarımızda burada. Ben şahsen iyi çalışmaların yapıldığı faydalı bir platform olduğunu düşünüyorum. Ben de üyesiyim. Çalışmaları yakından takip ediyorum. Salih Zeki Çakır bey de yakın zamana kadar yönetim kurulu başkanlığını yaptı. Metin Kalkavan başkanımızın DTO başkanlığı için adaylığını ilan ettiği gün hatırlarsanız meclis başkanımız Cengiz Kaptanoğlu KOSDER’de potansiyel gördüğünden sebep olabilir Salih beyi de öne çıkartarak KOSDER’e iftara gitti. Orada bizlere tebessüm ettiren kendini özgü tarzıyla samimi bir üyelik girişiminde bulundu. Bir nevi seçim maratonuna KOSDER’den başlandı. Bir ay sonra Cengiz beyin ortak akıl çağrısına olumlu yanıt veren Salih bey 13 Temmuz’da kalktı KOSDER yönetim kurulu başkanlığından istifa etti buraya kadar herşey normal bence. Yani öyle görmüşüz. Ama Salih bey KOSDER gömleğini çıkarttı, değişim gurubu gömleğini giydi. Şimdi değişim gurubu lideri olarak DTO seçim maratonuna katılacaklarını ilan etti. Şimdi Cengiz beyden tepki bekledim gelmedi. Salih beyden düzeltme bekledim gelmedi. Tamer bey, Salih beyle beraberliğini duyurduktan sonra da açıklama bekledim gelmedi. 60 gün ses çıkmaması da bana normal gelmedi. Ben de konuşmaya geldim. Bu değişim gurubu Mayıs 2013 seçimlerinde mevcut yönetime rakip olan değişim gurubu değil mi? FETÖ’nün DTO’yu ele geçirmek üzere kullandığı platform değil mi? Bu platform üzerinden meclise giren üyelerin bir kısmı yurtdışına kaçmadı mı? Bakın altını çizerek söylüyorum bu benim şahsi fikrim”.
Bu noktada Cengiz Kaptanoğlu araya girerek bu şekilde konuşulacaksa devam etmemesini söyledi. Kaptanoğlu şunları söyledi: Bana lütfen müdahale etmeyin ya bak ben çok sakinim çok rahatım. Ama Metin beyin bize burada bunların hepsi cevabını alır. Ben biliyorum mesele yok. Metin kardeşim, bey dedim özür dilerim. Metin kardeşim benim Metin’imin burada yaptığı bize okuttuğu şeyden sonra biz birlik beraberlik çağrısı yaptık ben yaptım bunu. Sen bunları derken o Metin’imin dediklerini bozarsan cevabını da alırsın. Onun için de diyorum ki daha tazesin. Onun için bu cemiyet işi bambaşkadır. FETÖ dediğin işte ben söyleyeyim ben ağabeyiyim. Metin kardeşim Metin’im geldi burada arkadaşlarımıza kefil oldu. Biz burada FETÖ hareketi olmaz burada hiçbir şey olmaz. Eğer muhafazakarlık senin için günahsa onu ben bilmiyorum.
Deniz Eraydın: Ben konuşmamı tamamlayabilir miyim başkanım? Ben konuşabilir miyim başkanım? Ben bunun çok önemli olduğunu düşünmüyorum başkanım.
Cengiz Kaptanoğlu ise şunları söyledi: “Bir adamın önünde konuşmadan arkasından konuşmaya ne denir onu sen benden iyi bilirsin. Hiçbir kimsenin de aday olduğu öyle bir suçlamam. Ama senin anlaşamadığın adamın oy hakkı yok mu? Yani bugün hapishaneden çıkan adam şudur oy hakkı yokmu? Oy veremez mi? Böyle bir şey yok. Bak ben sakinim hiç. O zaman bu iş uzar. Biz birlik içinde beraberlik içinde şuradaki yayını şurası seyir ediyor, o seyrediyor. Yani bunları dönüp buralara bulaştırma yok. Biz kardeşçe yapacaksak kardeşçe yapacağız. Yok böyle yapacaksak öyle yapacağız.”
Bu sırada Meclis Başkanvekili Faruk Ürkmez söz alarak kısa bir konuşma yaptı: “Bu kürsüde oturduğunuz sürece şu kürsüye gelenlere burada konuşun kapı arkasında konuşmayın diyen bizler değil miyiz? Onun için bırakalım konuşsun. Verilecek cevap varsa da cevabını da verelim. Esasında biz meclis çatısı altında her konuyu dinlemek durumundayız”.
Bunun üzerine konuşmasına devam eden Deniz Eraydın şunları söyledi: “Teşekkür ediyorum. Sayın başkan ben kimsenin arkasından konuşmuyorum. Ben kürsüden konuşuyorum sektörün yüzüne karşı konuşuyorum burada. Bakın altını çizerek söylüyorum bu benim şahsi fikrim. Her değişim gurubu üyesi FETÖ’cüdür diye bir şey söylemedim. Bu çok sakattır. Böyle bir şey de kabul etmem. Her yurtdışına kaçan değişim gurubu üyesi de bunlardandır demek yanlış olur. Bu da sakat bir düşüncedir. Peki, siz hiçbir değişim gurubu üyesi FETÖ’cü değildir diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. ‘Yurtdışına kaçmayan herkes her değişim gurubu üyesi bunlardan değildir’ diyebilir misiniz? Diyemezsiniz. Neden, çünkü soruşturmalar tamamlanmadı. Çünkü içerdekilerin dış bağlantıları hala açıklığa kavuşmadı. Çünkü her gün yeni bağlantılar tespit ediliyor. Ve yapılan tespitlere göre dışarıdakilerin sayısının içeridekilerden fazla olduğu gözüküyor. Bu adamların yaptığı en iyi şey kendilerini sinsice gizlemek, kritik pozisyonlara sızmak, kamufle olmak ve talimat beklemek. Rus büyükelçi suikasti de bunun en iyi örneğidir diye düşünüyorum. Efenim siz ülkemizin tuzak kumpas ve saldırılarla mücadele ettiği bölücülerin tam tespit edilemediği böyle bir ortamda Mayıs 2013’de FETÖ’cülerin DTO’yu ele geçirmek için kullandığı değişim platformunu aktif hale getiriyorsunuz. Lideri olarak Kasım 2017’nin seçimlerine sokuyorsunuz. Hadi böyle bir gaflette bulunuldu. En azından kalkıp değişim gurubunun nasıl bir değişim geçirerek böyle bir olaya cüret ettiğinizi anlatmanız gerekirdi. Biz şunlarla böyle bir platformu kurduk, bunlar bunlar FETÖ şüphelisi çıktı, şunlar şunlar yurtdışına gitti. ODEK BADER kapandı. O şöyle oldu o böyle oldu. Biz bunların asıl amacını göremedik. Yeni düzenimiz şöyle, aldığımız tedbirler bunlar falan filan. Bunların hiçbiri söylenmedi. Bu saatten sonra söylenmesinin hiçbir faydası yok. Bakın, cumhurbaşkanımız çıktı, ben bunları bu ülkenin DNA’larından temizleyeceğim diyerek ortaya bir irade koydu. Ve devletimiz canla başla bu temizlikle uğraşıyor. Siz böyle bir ortamda kalktınız 5 yıl önce içinde gizli unsurlar barınarak kurulmuş bir platformu aktive ederek bu kürsüden dediniz ki: Duruşumuzu bozmadan 5 yıl sonra aynı şeyleri söylüyoruz. Değişim gurubu kendisini değiştirmeden, DTO yönetimini değiştirmeye cüret etmiştir. Kimlere mesaj verilmektedir? Bu bir gaflettir. Siz 15 Temmuz’u tam olarak anlayamamışsınız. 15 Temmuz değişim gurubunu FETÖ’cülerle beraber kurulduğunu ve bunları barındırdığını ortaya çıkarttı. Mayıs 2013 seçimlerini kazanan mevcut yönetim 15 Temmuz sınavını geçti takdir aldı. Siz sınıfta kaldınız. Şimdi hiç çalışmadan torpille sınıf atlamaya, diploma almaya çalışıyorsunuz. Hala anlaşılmadı herhalde? Değişmesi gereken DTO yönetimi değil, değişim gurubunun bizzat kendisidir. Bu konuda da DTO yönetiminden ders alınması gerekmektedir. Hala anlaşılmadıysa bir soruyla olayı net izah etmeye çalışayım. 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı DTO’nun başkanı kim olurdu? Bu çok kolay oldu, başka soru sorayım. 15 Temmuz hain darbe girişimi başarılı olsaydı başkanınız Metin Kalkavan nerede olurdu? Burada oturabilir miydi? Bu da kolay oldu. Peki, son soruyu soracağım. 9 Mayıs 2013 seçimlerini değişim gurubu kazanmış olsaydı ne olurdu? Herhalde 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra meclis üyelerinin bir kısmı hapiste, bir kısmı da yurtdışında olurdu. Adımız FETÖ’cü sektöre çıkardı. Yeniden seçim yapılırdı. Bizler bırakın sektörel faaliyet yapmayı şu sıralar hala odanın personel altyapısını toparlamaya çalışıyor olurduk. Bu bağlamda mevcut yönetimin Türk denizcilik sektörüne ve ülkemize yaptığı ilk ve en önemli hizmet Mayıs 2013 seçimlerini kazanmaktır diyebiliriz. Değişmemekte ısrar eden değişim gurubu ve oy için bunlarla işbirliğine tenezzül eden paydaşları da Kasım 2017 seçimlerini şimdiden kaybetmiştir bence. 15 Temmuz’dan sonra mevcut yönetim sayesinde DTO faaliyetlerini normal şekilde seyrinde devam edebildi. Şimdi tarihçilerin meşhur bir lafı vardır: “Herşeye rağmen Roma’da işler yolunda.” Derler. Roma’da işler yolunda olunca Brütüsler çok olur. Ama kimse bilmez ki işlerini yoluna koyan, Sezar’ın kurduğu hassas dengeler ve akılcı ilişkilerdir. Ama Brütüsler amacına ulaşınca yeni Sezar bulmak çok zor olur. Bu sefer bu olmayacak, biz buna müsaade etmeyeceğiz. Efenim hepimizin odası hareketi değişim gurubuyla yaptığı işbirliğinin kimlere umut olduğunu çok iyi değerlendirmelidir. Hepimizin odası söylemi kulağa hoş gelebilir, ama bu oda herkesin olmamalıdır. Bu oda değerini bilenlerin ve değerini arttıranların olmalıdır.
Makam fırsatçıların olmamalıdır. İsmi yüzünden sırasının geldiğini düşünenlerin değil, ismine layık çalışmalar yapıp denizcilik sektörümüze ve ülkemize değer katanların olmalıdır. Sektörümüzü ve ülkemizi uluslararası arenada başarıyla temsil edenlere tuzak kurup sabote edenlerin değil onu o aktiviteleri yapanların olmalıdır. FETÖ şüphelilerine umut olmuş cüretkârlarla poz verenlerin hiç olmamalıdır. Bütün bunlara rağmen kendisini bu odanın ve ülkenin sahibi olduğunu sananlar bilmelidir ki bu odanın bizim gibi Atatürkçü, Cumhurbaşkanı’nın iradesini benimsemiş devletine yakın ve saygılı sektörü için çalışan zamanını vakfetmiş üyeleri vardır.
Biz bu odanın sahibi değiliz ama bu oda bize sahiptir. Bizim yerimizde rengimizde şeklimizde bellidir. Sayın meclis yarın dünden büyüktür. Bugün yanlış işler yaparsak yarın kayıplarımızda büyük olur. Dünün yanlışlarıyla geleceğimizi kuramayız. Değişim gurubu ve paydaşları dünün yanlışıdır. Bugün doğru şeyler yaparsak yarın kazanımlarımızda büyük olur. Metin Kalkavan dünün doğrusu ve sektörümüzün kazanımıdır. Bugün bu vizyona deneyime ve değere sahip çıkarsak gelecekte kazanımlarımızda defalarca katlanır. Meclisi saygıyla selamlıyorum”.
İFTİRALARLA DOLU BİR KONUŞMAYA ŞAHİT OLDUNUZ
Deniz Eraydın’dan sonra yanıt vermek üzere söz alan Salih Zeki Çakır şunları söyledi:
Bugün burada maalesef Türk denizcilik tarihi için deniz ticaret anlayışı için mesleğimiz için denizciliğimizin geleceği için çok talihsiz çirkin, iftiralarla dolu bir konuşmaya şahit oldunuz. Neden yapıldığını takdir edersiniz. Bir seçim sürecinin olumsuz yönde etkileme kendi lehlerine değiştirme.
Ben Salih Zeki Çakır. Of’luyum.1975 yılında Yüksek Denizcilik Okulu’na girdim. O günden bugüne beni yakinen öğrencilik yıllarımdan bugüne tanıyan arkadaşımız var. O günden bugüne benim bırakın FETÖ terör örgütünü, lanet iblis teşkilatı ,herhangi bir cemaat lehine ne sözüm ne bir edebim olmuştur. Eğer bu mana da elinde bir delil bir belge olup da bunu hukuka adalete vermeyen şerefsizdir, namussuzdur.
2013 seçimlerini bir FETÖ organizasyonu olarak göstermek hainliktir, iftiradır. Sektöre yakışmaz. Beni bu denizcilik sektöründe bilen bilir. Yıllardır öğrencilik yıllarımdan beri adeta bir sivil Deniz Ticaret Odası gibi çalıştım. Ben reklamımı yapmayı seven ve beceren de birisi değilim. Belki bu anlamda Metin Başkanla da bir örtüşümüz var. O da benim gibi yaptıklarını çok anlatamamaktan şikayetçidir. Ben yaptığım işi Allah rızası için yaparım. 2013 de destan gibi bir çalışma yaptık. Genel bir katılım vardı. %7-8 katılımlarla yapılan bir seçimi biz %38-40’lara taşıdık. Bu böyle bir iftirayla sulandırılacak bir çalışma değildi. Türkiye’nin genel ortalamasında her konumda, her mevkide maalesef tanımlayamadığımız, tanıyamayacağımız, ne olduğunu anlayamadığımız, bu herkes için geçerli, insanlar oldu, olabilir. Bununla başkalarını karartmak, başkaları üzerinde çamur atmak ben bu arkadaşımıza yakıştıramadım. Çünkü biz de onun yaptığı çalışmaları takdirle izliyoruz. Fırsatımız zamanımız olduğunca da katılıp katkı vermeye çalışıyoruz.
BÖYLE BİR KONUŞMAYA GEREK VAR MIYDI?
Soruyorum sizlere. Böyle bir konuşmaya gerek var mıydı? Bu dönemde yapılan çalışmaya hepiniz aktif olarak içerisindesiniz. Hangi söylem neticede insanlar yargılanması söylemleriyle eylemleriyle olur. Çıkarsınlar kayıtları, bütün bu oda kayıtları burada. Yaptığım konuşmalar, sektörel çalışmalarda yaptığım konuşmalar, benim ve arkadaşlarımın yaptığı konuşmalar. Allah’a şükür, teknoloji var. En eskiye kadar gidilir, her şey ortaya çıkar. Bir tane virgülü, noktası örnek teşkil eden bir şey varsa ben bu bütün sorumluluklarımdan istifa edip köşeme çekilmeye razıyım. Yakışmıyor arkadaşlar. Bu süreci sulandırmayalım. Söylemleriniz olsun. Nitelikli fikirleriniz ve projeleriniz olsun. Biz öyle yapıyoruz. Bizi tanıyanlar bilir. Ben kesinlikle hiçbir yaptığım şu süreçte çalışmaları geçmiş çalışmalarda sektörel denizciliğimizin menfaatine, iyiliğine olmayacak hiçbir aykırı söylemim olmadı. Bundan sonraki süreci de böyle götüreceğimizi, Metin Başkanın bana destek olması açısından söylüyorum, şahsen bunu böyle taşımaya gayret edeceğim. Bunu sulandırmaya çalışanların kendi sorunu. Ama şunu vurgulamakta fayda görüyorum. Bana yapılan çok büyük bir iftiradır. FETÖ bir terör örgütüdür. Terör örgütüne destek vermek suçtur. Bu anlamda böyle bir suçlamayla karşılaşıyorsam bununla ilgili elinde Deniz Eraydın’ın bilgisi belgesi varsa bunu yargıya ulaştırmıyorsa kendisi de suç işlemektedir. Ve yüreği yetiyorsa da yargıya versin.”
ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEM DE DENİZ TİCARET ODASI’NIN KOMİTE YAPISINDA BUGÜNE KADAR ETTİĞİMİZ ŞİKAYETLER DEĞİŞMEYECEK
Daha sonra söz alan Recep Düzgit ise şunları söyledi:
BURALAR İŞ ÇIKARMA YERİ
Sonra unutabilirim Sayın Erol Yücel Beyin az önce burada bir önerisi oldu. 1 Temmuz Kabotaj Bayramı Deniz Ticaret Odası etkinliğiyle Altın Çıpa’nın birleştirilmesi. Odaların görev ve faaliyetleri mevzuatı incelendiğinde odaların Türkiye’de yüksek derecede vergi ödeyen, yüksek derecede döviz kazancı sağlayan firmalarına, üyelerine ödül törenleri ve bunları yayınlaması, bunların istatistiklerini tutması ve bunu da bir çok oda yapar. Daha eski zamanlarda bizim odamız da yapıyordu. Aslında olması gereken Altın Çıpa kendi başına bir başarıdır. Onu şahsım olarak birinci törenden itibaren desteklemişimdir. Başarılı olduktan sonra değil. Dolayısıyla bu sene de zirve yapmıştır. İnşallah ileride başarılarını daha da artırarak sürdürür. Bu seneki konseptindeki değişikliği de beğendim. Güzel oldu. Fakat Deniz Ticaret Odası’nın yapması gereken 1 Temmuz’da mutlaka, en son Çanakkale Odası’nda da ödül aldık, yüksek derecede döviz kazancı sağlayanlar ve kurumlar vergisi sıralamasını girenler ödül almalıdır. 1 Temmuz gecelerinde Deniz Ticaret Odası bunu yapmalıdır. Bunu zaten yapıyordu. Nedense uzun yıllardır yapamıyoruz. İnşallah yeni dönemlerde bu olur.
Bende maddeler biraz karışık, kusura bakmayın. Öncelikle yine bir seçim dönemi. Tarihi de belli oldu, 2 ay sonra. Çok üzülerek söylüyorum ki önümüzdeki dönemde Deniz Ticaret Odası meclis yapısı, komite yapısında bugüne kadar ettiğimiz şikayetler değişmeyecek. Seçimi kim alırsa alsın. Hiçbir şey değişmeyecek. Bakın şu anda yaz dönemi bitti. Ağustos bitti. Eylül ayındayız. Bir de üstüne üstlük seçim var. Bizim toplum sever böyle haber almayı. Mecliste demin çoğunluğu sağlanamadığında gittim içeride sayıyı öğrendim: 44’tü. Çoğunluk oluştu dediler, demek ki 55-56 oldu ki çoğunluk oldu. Yarısı yok. Fakat bugünlerde herkes arıyor beni. İşte beni yaz. Meclis üyesi olmazsa hayatta olmam falan. Dolayısıyla laf çok. Mühim olan kim iş yapıyor. İş yapma yeri buralar. O yüzden söyledim. Burası Deniz Ticaret Odası… Bu arkadaşlıklarla ilgili konuya da geleceğim ama burası iş çıkarma yeri. Adı üstünde, sevsek de sevmesek de “ticaret odası”… Ticaret üzerine konuşulduğu, işlerin geliştirildiği yer. Başka şeyleri seversiniz, o derneğe üye olursunuz. Başka kulüpler var. O tip yerler olabilir. Buralara bir de seçilerek gelindiği için hakkını vermek lazım. Hakkını vermeyecek kişilerden buralar oluşmamalı. Bile bile aynı yanlışlar yapılmamalı. Fakat bugün bu mümkün değil. Çünkü zaten zorlamalarla oluşturulmuş komiteler var. NACE kodlarına rağmen hala düzeltilmemiş içleri var. Çok net size söyleyeyim. Ben özeleştiri yapmayı da çok iyi bilen biriyim. 4 tane gemi acenteliği komitesi var. Öyle bir komitenin adı gemi acenteliği komitesi, içinde gemi acenteliği yetki belgesi olan bir ya da iki üye var. Acente olabilirsin. Gemi acenteliği adı nereden çıktı. Adam bir tane tekne almış. Teknesi için firma kurmuş. Tekne acenteliğinde üye. Bunun gibi çok yanlış var. Burada hepimize sorumluluk düşüyor. Bunu da kimseyi suçlamak için söylemiyorum. Bu odada, biz bunu konuşuyoruz. Fark ediyoruz aslında, seçim dönemi… Ama sonra seçim geçiyor, unutuluyor. Ta ki bir sonraki seçime kadar bu konular kalıyor. Bu seferde bununla ilgili meslek komiteleri çalışmaz oluyor. Niye çalışmıyor diyoruz. Çalışmaz, adamın o konuyla ilgisi yok. Zaten o konuyla ilgisi olup da gelmeyen de var. Fakat biz bugün yine bu ortamda da 4 meslek komitemizi topladık. Toplantımızı yaptık. Sağ olsun Metin Başkanım, telefonla bile konuşmadık. Murat Beyle çözdük. Biliyorum zaten tarzını. Bir önceki toplantımızda Ulaştırma Bakanlığımıza gidecek bir yazı kararı almıştık. Hem armatörleri hem acenteleri olumsuz etkileyen… Oda sekretaryasının şahsı değil ama Odanın idari kadrosuna kalsa yazı bugünü bekliyordu. Yönetime sunulacaktı. Başkan yazıyı gördü, imzaladı. Yazı 28 Ağustos’tan beri Ankara’da. İnşallah olumlu yanıtını alır. Yani odanın çalışmasıdır esas olan. Onların gerisi lafı güzaf. Burayı kim çalıştıracak, kim nasıl yapacak. Kişilerin şirketleri arasında ticari sorunlar olabilir. Onları buralara getirmeyin beyler. Sizin ticari rakibinizle olan dertleriniz, aranızdaki komplekslerin yeri buralar değil. Bahsettiğiniz kişi bizim bir önceki meclis üyemiz. Diğer tarafa aday olmasaydı bizim yine meclis üyemiz olacaktı. Siz bugün burada oturuyorsanız, sizin adınızı Metin Beyin yaptığı ankete, ben ve benim hatırladığım Koray Bey yazdığı için buradasınız. Ve biz sizi tanıdığımız için yazmadık. Gemi Yakıt Akaryakıtçıları Derneği Başkanı olduğunuz için, burada olmanız yakışık alır olduğu için düşündük. Eğer bu tip odaları oluştururken, bunu herkes yaptı, o yüzden biz 99’da yola çıktık. Eşimiz, dostumuz, benim akrabam benim iş yaptırdığım kişilere göre yaparsanız olmuyor. Pozitif ilerleme de sağlayamıyoruz. Ondan sonra da işte Ankara en çok bunu eleştiriyor. Yahu siz birlik beraberlik diyorsunuz, 7 kişi bir araya geliyorsunuz, kapıdan çıkarken bile biri kafasını kapıdan içeri sokuyor, bir öncekilerden birini eleştiriyor. Bundan inşallah kurtuluruz. O yüzden Metin Başkan çok güzel bir sunumla başladı. Ben o sunumu daha önce izlemiştim. Çok arkadaşıma da tavsiye ettim. Belki kaçırdınız. Bu dünya tarihindeki gelmiş geçmiş en uzun süreli bir inceleme. 75 yıl. Daha başka yapılmamış. Dolayısıyla sonuçları da çok önemli. Zaten belli bir yaşa gelenler insanlar bu yaşadıklarını anlıyorlar. Ne mutlu ediyor, ne mutsuz ediyor… Dolayısıyla katılmamak zaten elimizde değil.
40 yaşında şunu öğrendim. Daha önce de öğrenememiştim. Kişilerin ne dediğinin çok önemli yok. Acaba o dediğini yapıyor mu, o önemli. Eğer yaptığı ile dediği arasında bir uyum varsa, o güzel. Yoksa dediklerimiz lafta kalıyorsa o zaman orada bir sıkıntı var.
Dolayısıyla ben şimdi şunu bilmek istiyorum. Az önceki konuşmanın yapılmasından, siz içeriğini mot a mot bilmiyor olabilirsiniz Başkanım, sizin haberiniz var mıydı? Deniz Beyin konuşmasından, böyle bir konuşma yapacağından haberiniz var mıydı? Çünkü yalan söylemediğinizi biz biliyoruz. Defalarca kez söylediniz. Ama ben siz cevap vermeden de bir şey söyleyeyim. Ben bu sorunun cevabını biliyorum. (Metin Kalkavan başıyla onayladı) Tamam.
Dünyada eğer bu oda seçimleriyle ilgili geçen meclis toplantımda da söylemiştim, bir şeyi karıştırıyoruz. Yahu Deniz Ticaret Odası kimsenin şirketi değil. Biz burada ne Düzgit’e, ne Ürkmez Denizcilik’e, ne Mete Kardeşler’e, ne Martı’ya karşı kimse bir harekette değil. Herkesin kendi şirketi var, ticari faaliyeti var. Aile düzeni var. Burası kanunla kurulmuş bir yer. İşte seçimi var. Seçim olmasaydı, olmazdı. Yani konulmuş, olacak. Yani bunun bu şekilde algılatılması da yanlış. Çünkü acemi insanlar da var. Bilmiyorlar. Vay öbür taraf, düşman…. Yok böyle bir şey. Biz 99’da Erkan Abi beraber değil miydik? Koray arkadaşım beraber değil miydik? Alev Kaptan burada yok. Biz öyle Allah rahmet eylesin, zaten 99’da yoktu, belki de yapamazdık zaten, 99’da biz müsaade de almadan çıktık yola. Demin Levent Karaçelik Bey söyledi. Ama Ziya Amca da ayrı bir gerçek. O zaman alırdık da zaten. Almadan yola çıktık ama seçimden bir ay sonra, özellikle şahsımla ilgili söyleyeyim, bir ay sonra meclise önerge vermişim. Şu konularda şunu yapalım, bunu yapalım. Çünkü benim derdim odada bilmem ne koltuğuna oturmak falan değildi. Eğer böyle bir derdi olan biri olsam Deniz Ticaret Odası hayatında bilmiyorum başkanlık divanı üyeliği pozisyonundayken daha birinci yılında istifa eden başka biri var mı? İstifa ettim de ne yaptım? Hiçbir şey yapmadım. Yine odamda çalışmalarıma devam ettim. Komitemde çalışmalara devam ettim. Ankara’ya gün geldi beraber gittik, beraber çalıştık. Dolayısıyla ben bunun bozulmaması için, yani bu hiç olsun istemiyorum, olmasın ama sebep verecek ilişkileri, özellikle bu işin yöneticisi pozisyonundaki kişiler tutmalı, engellemeli.
Piri Reis ile ilgili bir şeyler konuşuluyor. Net bir bilgi vereyim ben size. Yüzde 1-2 yanılmalar olabilir. Deniz Ticaret Odası’nın bu seneki bütçesi 85 milyon TL. Bu paranın yaklaşık yüzde 78-80’i Türk limanlarına gelen yabancı bayraklı gemilerden alınan oda aidat payıdır. İki türevi vardır. İkisi de neticede aynı. Başka hiçbir odada böyle bir kalem yok. Diğer odalar, gelir vergisinden bir kalem alır, munzam aidat alır. Sadece bizim odamızdadır. Yüzde 85’in yüzde 80’i diyelim kabaca. Bu oran binde 4’tü. Bunun binde 5’e çıkartılması tabi meclis onayıyla oldu ama meclis onaylarımız biraz hızlı oluyor biliyorsunuz, hem de Acenteler Derneği Başkanı iken odanın başkanı olduğum için, Piri Reis’e kaynak aktarımı çok daha fazla olması gerektiğine inandığım için hazırlamış, yönetim kurulunun desteğini de almış, meclisten de çıkarmış kişilerin içindeyim. Dolayısıyla destek lafla konuşmayla değil, icraatla olur. Dolayısıyla o günden sonra odanın bütçesi 35 milyon TL’den 85’e çok kısa sürede, dövizin artmasının bize desteğiyle, olmuştur. Beşten altıya çıkaramadık çünkü beş tavan. Tabii ki üniversite buranın gurur projesidir. Sonuna kadar her ortamda desteklenecektir. O yüzden de üniversiteyi daha sık görmeliyiz. Çünkü ben orayı çok gören biri değilim. Gittikçe daha farklı duygular içine giriyorum. Ama kendimize düşen ne destek varsa her zaman yaptık.
Kendim dahil, biz sektörün bir kısmına dokunabiliyoruz. Denizcilik sektörünün. Ki bizim daha çok dokunma imkanımız var. Hem gemi acentesiyiz, boğazlardan geçen firmaları tanıyoruz. Hem eskiyiz. Doğduğum tarihte bile gemilerle, acentelerle iş yapıyorduk. Yine onlara ikmal yapan işin içindeyiz. Fakat çok net bir bilgi size söyleyeyim. Burası sektörün büyük bir kısmından kopmuş. Tanınmıyor. Ben hiçbir zaman KOSDER’in bir üyesi olmadım. ODEK’in de olmadım. BADER’in de olmadım. Davet de almadım ayrıca. Herhalde aykırı olarak biliniyoruz.
ÇOK AĞIR SUÇLAMA YAPILDI
Mesela demin bahsedildi. Çok ağır suçlama yapıldı. Bence savcılığa gidilse suç içerecek düzeyde. Fakat kendisi KOSDER üyesi olduğunu söylüyor. Sen o zaman bildiğin yere niye üye oluyorsun kardeşim. Böyle bir şeyler yok. Eğer seçim propagandalara bunlara dayandırılıyorsa o zaman ben de şahsınıza söylüyorum, siz de zaten kaybetmişsiniz baştan. Sizin seçim propagandanız bunlara dayanıyorsa, itiraflara… Rıdvan Beye dön dedim ama dönmedi. Rıdvan Bey de aslında suçlanıyor. Ama nedense isim ayrılığı var. Şimdi bu arkadaş az önce burada konuştu ya. Konuştuklarının hafifliğini ve düzeyini ölçmeniz için size bir şey söyleyeceğim. Sizle kesti, fakat çok net bildiğim 5 firma var. Bunlara, efendim Recep Bey de öyle demiş, ama Rıdvan Bey dememiş. Niye biliyor musunuz? 15 Temmuz gecesi, bize de bunu belediye başkanı söyledi, Zeyport Limanı’na bir sahil güvenlik botu yanaşıyor. Biz bunu toplam tarihi, herhalde iki üç ay sonra öğrendik. Zeytinburnu Belediye Başkanı geldi toplantımıza, yönetim kurulu üyemiz. Dedi ki 15 Temmuz gecesi buraya bir tekne yanaşmış haberiniz var mı? Liman müdürü haberim yok dedi. Onu dışarı davet etti. Dedi ki ben biliyorum yanaşmış. Sonra tekrar çağırdık arkadaşı. O arada öğrendik ki zaten kapıdan da bir araç girmiş, sahil güvenlik botu bizden yakıt da almış, limanın iskelesinden. O botun da o gece, o gün söylendiği kadarıyla İzmit’te galiba birkaç generalin, amiralin sağa sola kaçırılmasında kullanılmış. Şimdi efendim, ben icra kurulu başkanı olduğum için Yunanistan’ın Lipsa adasından o botu limana yanaştırıp yakıtını organize eden kişiymişim. Bu arkadaş bunu söyleyebilecek kadar, söylediği kişilerin adlarını da biliyorum, ben herşeyi de buradan konuşurum. Kardeşim senin bunlara ihtiyacın varsa, sen git başka yere. Deniz Ticaret Odası camiasında yapılacak işler değil bunlar. Tamam mı? Yazıklar olsun! Şerefsizsin sen! Şerefsiz! Tamam mı? Ve ben seni Sayın Erol Yücel’e, birkaç tane daha kişiye, Rıdvan Kartal’a, önceden de uyardım. Yapma, boş boş konuşma. Zeyport Limanı’nın kurulduğu günden beri muhasebesi, idari işlerindeki kişi Rıdvan Beyin eski elemanıdır: Ender Kurtoğlu. Rıdvan Beye sormadan tuvalete gitmez. İkinci kişi Osman Kıtay’dır, o da Rıdvan Kartal’ın muhasebe müdürü. İkisi de sırayla. Tamam mı? Yazıklar olsun yahu. Biz bunlar için mi girdik bu işlere. Buraya üretime geldik. O laf attığın adam da bu camianın bir önceki meclis üyesi. Sen şimdi diyorsun ki ona kaldıysanız size yazıklar olsun. Kardeşim biz, 18 Kasım mı seçimin tarihi, 19 Kasım’da da oda için çalışacağız, 20 Kasım’da da oda için çalışacağız. Seçimin sonucu ne olursa olsun yine oda için çalışacağız. Camia için çalışacağız. Senin bugün barçların, Kumkapı barınağının arkasındaki demir yerinde duruyorsa tüzüğe aykırı bir şekilde onun da yazısını bakanlığa yazan kişiyim ben. Yoksa sen her seferde Beylikdüzü’ne gidiyordun. Tamam mı? Beylikdüzüne gidiyordun. İmzasını atan da Sayın Metin Kalkavan’dır. Sen bana kendi konunun dışında bu odada ne yaptın bana onu söyle. İcraatlarını anlat. Hikaye anlatma. Bu saatten sonra bu kürsüde yalan konuşanı, konuştuğuna pişman ederim. Gerçeklerle ederim, başka bir şeyle değil.
ASLA BİR APTALLA TARTIŞMAYIN
Recep Düzgit’in konuşmasının ardından Deniz Eraydın cevap hakkı doğduğunu ifade ederek ikinci kez kürsüye geldi ve şunları söyledi:
“Sayın Başkan cevap hakkı doğduğu için geldim. Recep Beyin benim ismimin geçtiği ve Zeyport’un isminin geçtiği her şeyle ilgili söyledikleri gerçek dışıdır. O bir hikaye çizdi burada, onu kabul etmiyorum. Kötü söz de sahibine aittir. Burada bir film izledik. Orada Mark Twain’in ismi geçti. Onun güzel lafı var. Onunla karşılık vermek isterim. Asla bir aptalla tartışmayın. Sizi kendi seviyesine çeker ve sonra tecrübesiyle sizi yener. Dışardan bakıldığında hanginizin cahil olduğunu anlamayabilirler. Ben sizin tecrübenize saygı duyuyorum ve cevap vermiyorum”
METİN KALKAVAN’IN KONUŞMASI SALONDAN BÜYÜK ALKIŞ ALDI
Metin Kalkavan bütün konuşmaların ardından kürsüye geldi ve şöyle bir konuşma yaptı:
“Ben hiçbir şey yapamadıysam bu odaya demokrasi getirdiğimi düşünüyordum. Herkesin konuşma hakkı. Fikir beyan etme… Anayasal hakkı... Belli şeylere aykırı olmadıktan sonra… Ama kızmadan, bağırmadan, çağırmadan, sesini yükseltmeden bu toplum konuşmayı öğrenmek zorunda. Katılırsın katılmazsın. Reddedersin reddetmezsin. Ama gelişmiş eğitimli insanlar olarak bunu başaramıyorsak nasıl modern toplum olacağız. İnsana mı hiç mi savunma hakkı vermeyeceğiz. Evet seçim yarışında çeşitli stratejiler yapılır. Bu zekadır. Başkanım ben şimdiden söyleyeyim, ama bir ay içinde ama iki ay içinde mutlaka seçimden önce yeni bir değişiklik yapalım. Dördünü birden düelloya davet ediyorum. Tek başıma. İstediklerini sorsunlar. Yapamadıklarımız, yaptıklarımız projelerimiz anlatsınlar. Bilgi, beceri ve zekada yarışalım. Dördüne karşı, ama bir ay sonraki mecliste ama iki ay sonraki mecliste. Bu bir yeniliktir. Biz en iyiyi seçmek zorundayız. Ben geçmiş 15 yıl için seçilmiyorum. Gelecek dört yıl için adayım. Hiç biriniz tanımıyorsunuz. Beni en iyi tanıyanlardan bir tanesi belki de Yeşim Hanım. Ama toplum sizi tanımıyor diyor. Evet tanımıyor. Ben sonunda kendi ekibime şunu söylüyorum. En sonunda Cengiz Beye teşekkür edeceğim bu fırsatı bize yaşattığı için ve verdiği için. Anlatma fırsatı, oynama fırsatı.
Tamer çok güzel söylüyor. Yapılan, resmi kurumlarla hiç alakası yok. Demek anlatamamışız. Burada haldır haldır çalışan bir makine var. Haldır haldır sorunların gelip devlete iletilen bir mekanizma var. Vee ben bununla da gurur duyuyorum. Muhteşem bir ekip yarattık. Muhteşem bir ekibimiz var. Genel sekreter ve aşağısı dahil. Ama en zor insanlar nedir biliyor musunuz? Onlara yapacak bir şey yok. Hayatta ne istediğini bilemeyen insanlarla işiniz çok zor. Çok emek verdim. Kurtarayım diye ama pes ettim. Bunların başında Recep bey gelir. Neden mi? Belgeli… Ben daha iyi olduğunu düşünüyordum ama bugün de yanılttı beni. Strateji kurar ama çoğu stratejisini yanlış kurar. Okumuş bakmış görevlerimize. Odaların yönetim kurullarının görevleri vardır. Ama birinci cümlesi yanlıştı. İkincide kısmen düzeltti. Odaların döviz kazandırıcı faaliyetlerde ödül verir. Diğer bir ödül töreni düzenlemek gibi bir görevi yoktur. Bunu da niye kaldırdık? Kendisinin o cevabı vermesi lazımdı? Yeri geldi heyecanlı bir sürü şey yapıyoruz. Soruyoruz. Ödül alacağız diye beyan esas. Daha öne geçmek için 10 kazanan 20 dedi, 20 kazanan 50 dedi, 50 kazanan 100 dedi. Yuh dedik bu kadarı da olmaz. Maalesef bizim odamız o gün döviz kazandırıcı faaliyetleri ödüllendirmeyi sonlandırdı. Çünkü biz o zaman devlete, merkez bankasına sor. Öyle bir şey yok. Merkez bankası bile tutmuyor kayıtları. Tek tek bankalardan… Biz firmaların bilançolarının belli kısmını alabiliriz. Ama beyan ediyor. Ben 102 milyon dolar getirdim. Bir baktık sıralama değişti. Dedik ki bu gerçekçi olmuyor. Salih Kaptanın onlarca dile getirdiği envanter, envanter diye yaptık. Envanter diye muhteşem bir sistem yaptık. İçeriye bilgi yüzde 5 geliyor. Yüzde 10 girmiyor. Ya iki tane adamına söyleyeceksin bilgi koyacaksın. Başka bir şey istemiyoruz ki. Ya şu bilgiyi koyun da devlete doğru bilgi verelim. Napayım şimdi? Dünyanın emeğini verdik.
BUGÜNKÜ KONUM RECEP!
Recep, demin söyledim, bugünkü konum Recep. Madem öyle dikkat edin. Şimdi zekalar çarpışıyor. Evet çok güzel bir şey söyledi. Öleceğimi bilsem, bu ülkede bir numaraya yalan söylemeyen ve fırça yiyen tek kişi benim. Evet okudular bana, birkaç yerinin düzeltilmesi gerektiğini söyledim. Bu beyefendiye hiç kimsenin vicdani olarak yapamayacağı şeyi bu kürsüden kim söyledi? Aşağıda fırça yediğimi biliyor musunuz o gün? Niye söyledin diye. Kefil sen nasıl olursun diye… dedim bu insan evladı, benim dostum. Rakibim olabilir. İyi ki çıktı ki rekabet yaptık. Ben rakiplerimi severim. Ama ben onun bir terörist olduğuna inanmıyorum. Söylediğim bu. Sempatizan olabilir. (Salih Zeki Çakır araya giriyor. Sempatizan da değilim) Olabilir. Ama buradaki hadise başka. Buradaki hadise biz 2013 seçimlerinde, bugün de onu söylüyoruz, en blok olarak oylar o tarafa, Salih Kaptan vasıtasıyla odanın ele geçirilmesi karşısında mücadele ettik. Nokta… Salih Kaptan demedik ki, Ahmet Mehmet demedik ki. Yusuf demedik ki. Ama arkada ciddi bir grup vardı. Bakın arkada olan grubu göreceksiniz.
O gün Tamer bana gelip “Ağabey ben aday olacağım” dediğinde yolun açık olsun dedim. Benim grubum içindeki arkadaşlar, zannettik ki oyunu da Tamere vereceksin, dediler. Ama onun sebebi bana tek başına çıktığını söyledi. Pandora’nın kutusu açıldı. Bu sektör belgeli herşeyi bilmek zorunda. Söz verdim, yalan söylemeyeceğim. İstediğinizi sorabilirsiniz. Söylemedim de söylemeyeceğim de. O düelloda sizler de soru sorabilirsiniz.
Sonraki videoyu izliyorum. Salih Kaptan diyor ki bunu ben organize ettim diyor. Recep Bey iki üç aydır çalışıyoruz diyor. Ama meclis başkanı bu bizim adayımızdır diyor. Bir tanem! Sana bir ağabey tavsiyesi. Bir daha bu hatayı yapma lütfen. Sana bir ağabey tavsiyesi. Sen çıktığında meclis başkanım bu benim adayımdır diyorsa bu hatayı yapma. Bu, bir liderin yapacağı bir hata değil. Bu hatayı yapma. Sekizli de, evet kurmay heyette Sina bey de var. Sina Bey benim onunla yaptığım telefon konuşmasını söylesin. Sina biliyorum sen karşı taraftasın ama gene de böyle böyle diye. Başkanım sen çok güzel şeyler söyledin. İnanılmaz geri dönüşler alıyoruz. Şimdi böyle güzel güzel oynamak varken. Geldik Recep beye. Daha 8 Eylül’de bana bu işi kaşırsanız, FETÖ olayını ki FETÖ olayında bütün hepimiz mücadele ediyoruz yahu. Siz de çıkın, bak ne güzel, ben Fetöcü değilim, iblisin karşısındayım. Bitti. Sempatizan da değilim. Bizim için beyan önemli. İyi de sizin vasıtanızla kayığa binenler. Bana bir tanesi oy vermedi. En blok olarak oylar oraya gitti. Ben hayatımda bir kere ODEK’egitim, bir kere BADER’e gittim. O da seçim dolayısıyla nezaket ziyaretidir. Hiçbir etkinliklerine de katılmadım. Ha Şadan Hanım Vedat Bey sayesinde biraz oy almaya çalıştı. Onda da başarılı olamadık. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Bu tehlike o gün çok büyüktü. Bugün minimale inmiştir veya çok büyüktür. Onu da bilemeyiz. Bunların kim olduğunu bilmiyoruz. Ben burada FETÖ’cü olup olmadığından emin değilim. Her yerde olabilirler. Siz değilseniz, eminseniz ben değilim dersiniz. Bakın, bana geldiğinde, ne söylerseniz söylerseniz, Deniz Beyin söylediği de kendi sözleridir. Ama ben beyefendiyi zaten kementle kurtarmış vaziyetteyim, ben kefilim dedim bitti. O sorgulanmaz. Ama şimdi gelelim Recep Bey. Evet ya göründüğün gibi ol, ya olduğun gibi görün. İyi de be birader, sen 8 Eylül akşamı benim yönetim kurulu üyeme siz bunu kaşırsanız ben de Metin Beyin akrabası İhsan Beyi kaşırım, ipliğini pazara çıkarırım, lime lime ederim dediniz mi demediniz mi? (Recep Düzgit: Kürsüye çıkınca cevaplayacağım hepsini fazlasıyla) Teşekkür ederim.
Bel altından vurmak, yanlış strateji kurmak. O Roosevelt’i de iade edeyim bu arada. Ama Allah’ın takdiri ilahisi. Ayağa böyle dolanıyor. Biliyorsunuz meşhur haziran konuşması var Recep beyin. Roosevelt örneği… Roosevelt söz verdiği için Amerikan başkanlığına aday olmamış. Ben de sordum. Bana mı söylüyorsun. İlk defa recep beyin cevap vermediği bir durumdu. İki kere sordum. Tabii sükut ikrardan geliyor, evet sana söylüyorum, dedi. Fakat Allah’ın sopası yok tabii. Bu beyefendiye mart sonu gibi telefon açtım. Recep bey ben yönetim kurulu başkanlığına adayım. Bir soru soracağım, hemen cevap istiyorum. Evet veya hayır. Yorum da istemiyorum. Cevabını bekliyorum. Başkanım ben sana karşı olmam, çalışmam, ama yanında olmak için seninle konuşmam lazım. Teşekkür ettim kapattım. Bugün o konuşmasının tersini yapan kim. Ha diyeceksiniz ki bu doğru mu? Doğru söylüyor musunuz? Bir şahidim var. Çok önemli bir şahidim var. Çünkü bana soruyu getiren, başkanım başkan adayı mısın, seninle konuşmaya geldim diyen Tamer beydi. Recep de seninle beraber değil diyen yine Tamer Beydi. O bir şok, kısa bir şoktan sonra, yok canım olmaz böyle bir şey, bir sorayım dedim. Ama telefonu speaker’dan dinleyen de Tamer Beydi. Şimdi Roosevelt kimin olup olmadığına siz karar vereceksiniz. Kimin sözünü tutup tutmadığına… Ha gelelim beni sözümü tutup tutmadığıma. Ama onda da çok şey var. Öyle bir şey ki Allah sevdiği kullarının yanındadır. Geçen gün bir dostumuz havaalanında Halim Beyle karşılaşıyor. Halim Bey diyor ki vaktim vardı, denizcilik camiasının bilinen bir siması, röportajı okudum. Herşey iyi güzel de Metin Bey söz vermişti, niye bu dönem aday. Allah Allah nereden çıktı, ben öyle bir şey bilmiyorum, diyor. Olur mu yahu diyor. 2013 seçimlerinde bana Şadan Hanım geldi. Şadan Hanım benden oy istedi. Ben de dedim ki ben Metin Beye oy vermem. Hayır ben kendime istiyorum dedi. Anlamadım dedim. Metin Bey şimdi onun yanından geliyorum, bana söz verdi, Metin Bey çok kısa bir zaman sonra ayrılacak, yerine ben başkan olacağım. Allah Allah., Halim Bey de dedi ki ben böyle bir şey bilmiyorum. Ben Metin Beye sorarım, dedi. Kişi adını vereceğim birazdan, Şadan Hanım sorsun o kişiye. Halim Bey geldi bayramda dedi ki, böyle böyle. Havaalanında karşılaştık. Evet böyle böyle oldu. Bana oy vermemekte haklı olan bir insan. Açtım, merhaba, hoş beş, dedim bir yanlışı düzelteyim dedim. Ben hiçbir zaman öyle bir söz vermedim bir, iki ben üçünü beraber yetiştirdim, yarışlarına da katılmadım, teknik olarak yapmam mümkün değildi iki… Ama dedim, bak sen buna inanmazsan bir başka savla bunu kuvvetlendireyim. 2013 seçimlerinde Tamer Bey bize uzak. Seçimde yarışıyoruz, çalışıyoruz, Tamer Bey uzak duruyor. Bir gün ne oldu oğlum dedim niye böylesin. Ya abi dedi, Şadan geldi bana dedi ki Metin Ağabey beni destekliyor. Allah Allah dedim. Ben öyle bir şey yapmam ki dedim. Ama o öyle söyledi bana dedi. Şimdi baktığınızda ismini vereceğim beyefendi, yalan söylemez, Nejat Aksoy beyefendidir. Şadan Hanım check edebilir.
Bakın şimdi burada baktığımızda, Odanın nasıl çalıştığını, ne yaptığını herkesin iyi anlaması lazım. Aday olanların da ne yapmaya çalıştığını iyi anlatmaları lazım. Onun için o düelloya bekliyorum. Kaçmak yok. O düelloya çıkacaksınız. Yoksa biz yakın olacağız, yoksa biz şöyle yapacağız.
‘Biz hepimizin odasıyız’ Tabii söyleyeyim. Yahu bu oda, sizi BIMCO Başkanı yapan oda. İsterseniz onu da anlatayım. Belli dönemlerde BIMCO’da görev yaparsınız. 4 sene 8 sene ondan sonra süreniz biter. Kimin orada çalışıp çalışmayacağını da Oda bildirir. Sonuçta ben, görevim bitmişti, Şadan Hanım benim yedeğimdi. Şadan Hanım görevini yaptı ve Şadan Hanımın görevi bitti belli dönem sonra. Ve ondan sonra da Şadan Hanımın herhangi bir görev alma durumu yokken benim yedeğim Tamer Beydi. Benim görev sürem bitecekti. Ve normalde Tamer Beyin hakkıydı oraya benim yerime yönetim kuruluna atanması. Bir gün onun detayını anlatmayacağım, BIMCO’dan bir rica yazısı geldi. Biliyoruz burada görev yaptı ama bize Şadan Hanımı gönderebilir misiniz diye. Tamer Bey şu bu, ama Şadan Hanımı gönderebilir misiniz diye. Ben de Tamer Beyi çağırdım. Tamer bu senin hakkın ama bir BIMCO Başkanı çıkarma şansımız var, gel bunu senin yerine Şadanı bildirelim. Müsaade eder misin? BIMCO Başkanı olması bir numarada Tamer Bey ve benim eserimdir. Çünkü Tamer bana hayır deseydi Şadan’ın oraya gitme şansı sıfırdı. O atamayı ben yapıyordum. Dolayısıyla önünü Tamer açmıştır ama benim isteğimle ricamla, sonra da kendi becerisiyle sevilmiştir, yükselmiştir.
Şimdi piyasada bir sürü şey dolaşıyor. En üzücüsü ne biliyor musunuz? Ya bu ne biçim dostluk. Ben o filmi gösterdim, bu gelecek fırtınayı bekliyordum. Ama bunu bu kadarla atlatmak için. Daha kötüsü olmasın diye. Israrla uyarıyorum. Yahu bu ne biçim dostluk. Madem bizden, yönetimden şikayetçiydiniz niye bu kadar zaman yönetimdesiniz. İkincisi, algı yönetimi yapmaktan niye vazgeçmiyorsunuz. Yazık günah. Israrla söylüyoruz, bak böyle böyle yarışalım diye. Bugün konu Deniz. Deniz Bey ben öyle bir şey söylemedim diyor. Dün de konusu tartışılınca ben öyle bir şey söylemedim dedi. İnanırsınız inanmazsınız kişiler öyle söyler, böyle söyler. Bu konunun bir parçası Zeyport bağlamında konuşuldu, tartışıldı. Peki de, yahu bu ne biçim dostluk. Hani pusu oradan geliyor. Başkan hata yaptığında sevineceksin. Başkan Rizespor başkanlığından alındığında sevineceksin. Gece 12’de yayın yapacaksın. Başkan 8 şubatta azarlandı diye sevineceksin. Daha kötüsü, başkanın üstü çizilmiş diye propaganda yapacaksın. Bu ne biçim dostluk yahu. Böyle şey olur mu? Velev ki çizilse üzülmeniz gereken dost olarak bir yerde, seviniyorsunuz yahu. Böyle bir şey olur mu?
Bu doğru da değil. Son iki ayda altı kere görüştüm, ikisi başbaşa. İsterseniz satır aralarını da anlatayım size, ne konuştuğumu anlatayım. Dün iki dostum, ağabey diyor Ankara ile aranız nasıl. Sana da mı anlattılar dedim. O kadar notum var ki, tabandan o kadar şeyler geliyor ki. O kadar anlatacak şey var ki. Recep Beyin en büyük özelliği, Koray Beyin tanımlamasıdır, bu piyasada bir şey duymak isterseniz, ona soracaksınız, bir şey yaymak isterseniz önce ona söyleyeceksiniz. Ama daha kötü bir özelliği var: Hayatta hiç kimseye güvenmez. Bu çok kötü bir şey. Baktığınızda benim için çok konuştuğunu biliyorum. Bir sürü sıfat yakıştırdığını biliyorum. Ama geleceksin o düelloda yüzüme karşı söyleyeceksin. Sen benim sevgimi hak etmiyorsun. Bundan sonra da Recep Beysin.
Adam gibi yarışın diyoruz. Ben Tameri niye alkışladım. Niye destekledim? O benim bir parçamdı, bizim parçamızdı. Öyle büyük bir tuzağa düşürüldü ki farkında değil. Kendi başına, aradan başkan olsa bizim. Ama şimdi artık bizim değil. Böyle baktığımızda daha çok konuşacağız. Anlatacak o kadar çok şey var ki. Gerçekten büyük bir fırsat yarattı Cengiz Bey. Sağ olsun. Konuşun diyoruz. Konuşun. Tartışın, anlatın. Ben size burada 15 dakikalık sunumda aşağıda neler olduğunu nasıl anlatayım. Hiçbir tanesi çıkıp da şu toplantıda ne yaptınız diye sormuyorsunuz, niye anlatayım. Ekonomi Bakanlığı’nın toplantısını Recep Bey de oradaydı, müthiş bir toplantıydı. İçeriği dolu bir toplantıydı. Anlatırım yarım saat. Navlunda şunu yaptı, gemi inşada bunu yaptı, ihracatta bunu yaptı diye. Keşke? Çıta o kadar yukarıda ki. Ama yetişmeniz için kırk fırın ekmek yemeniz lazım. Geleceksiniz benimle bilgi, beceri, zeka anlamında yarışacaksınız. Ben yetiştirdim sizi. Geleceksiniz burada yarışacaksınız.
İçinizde en istikrarlı Salih Kaptan. Çünkü o rakipti, hala rakip. Pozisyonunu değiştirmedi. Böyle baktığımızda evet ne uğruna bir başkan itibarsızlaştırılmaya çalışılıyor. Sektörünün başkanı ve diğerleri gülüyor zaten. Gittiğimizde konuştuğumuzda ne oluyor diyorlar. Kaybetsin de ne olursa olsun. Bakın bizim kendi grubumuzda konuştuğumuz bir şey var. Yaptığımız toplantıda tabandan öyle şeyler geldi ki dedik ki biz de kuralına göre oynayalım. Hayır dedim bir saatimi aldı. Kuralları değiştirip bel altı vurmamak kaydıyla. Burada bir tek konu, Deniz Beyin yaptığı konuşmada verirsiniz cevabını kesilir gider. Ama ben size bizim hakkımızda söylenenleri herhalde kitap yaparım. Kim söylüyor? İsterseniz isim isimde veririz. Ama yapmayın diyoruz. Ve grup muhteşem bir disiplinle devam ediyor. Saldırmadan, vurmadan, etmeden, kötü konuşmadan ve gurur duyuyoruz. İsterseniz soru olarak sorarsınız niye tuzak dediniz diye. Soracaksınız anlatacağız, hikayemiz var. Bu sektör kendini yönetecek kişileri tanımak zorunda, bilmek zorunda. Kapasitelerini bilmek zorunda. Ne yaptığını, ne yaptığını bilmek zorunda. Biz Piri Reis’te yaptıklarımızı…. İnsaf yahu. Bak burada aslanımız var, kahramanımız var, nerede Mehmet Bekaroğlu? Burada. Aslan işte. Onunla konuşurken Piri Reis’e aktarılan paraların fazlalığı konuşulur mu?
Gelelim Recep Beyin söylediği ama yapmadığı şeylere… Veya tersini yaptı. Söylediğiniz gibi yapacaksınız. Yaptığınızı da söyleyeceksiniz. Getirin projelerinizi. Ben size şövalye ruhumla diyorum ki iyi ki hak sizin. Yoksa yazsam çıkarım. Size bir alan veriyorum. Oyun oynayın yahu, oyun kurun. Üç aydır kurun oyunu, söyleyin ne yapacağınızı. Söyleyin. Biz de size söyleyelim. İktidar biziz. Madem iktidara talipsiniz gelin söyleyin. Bakalım ne yapacaksınız marifetleriniz ne? Şapkadan tavşan mı çıkaracaksınız, ne yapacaksınız? Hadi gelin söyleyin. Yok. Metin Bey 15 senedir orada, inmesi lazım. İyi de siz kaç senedir benimle berabersiniz? On üçüncü sene. Cengiz Bey kaç senedir odada? 31 sene… Bakın, ne yapacağız? Muhteşem bir seçim kampanyası yürütüyoruz. Ben hayatımda hiç bu kadar çalışmamıştım. Zaten geçen seçimi de Cengiz Bey almıştı. Kendisi öyle söylüyor. 2000 tane Cengiz Bey aldı, 1600 tane de Salih Bey aldı. 3600. Bu seçimlerde de 4000 oy kullanılır. Zaten 3600 almışlar. Biz zaten boşuna çalışıyoruz. Ama 2+2, 52 olmuyor. Keşke Tamer tek başına çıksaydı. Çok daha fazla oy alacaktı. Kızmaca darılmaca yok. Benim için söylenenlere ben Recep üslubuyla cevap vermeye kalksam ohoooo… Neler söylemem lazım burada? Benim gibi tapesi olan bir adama, akrabasına FETÖ ilişkisi kurup da vurmaya çalışmak… Sağ olsun Recep’in ortaya çıkardığı operasyondan bir cenaze vasıtasıyla kurtulmuş bir insanım. Ve en fazla da FETÖ’ye karşı konuşan bir insanım.
Söylenecek o kadar çok şey var ki. Ben bir kere başta Abbas Beye teşekkür ediyorum. Şimdi önce benim küskünlerime gittiler. Metin Bey size hakaret etti, aşağıladı. Sizden de özür dilerim. Öyle bir algılama yarattıysam. Ama amacım o değildir. Oy vermesin, oyunu da istemiyorum. Aynısını Beyefendi söylemiştir. Ben kızarım ama bunun üzerini çizmekle alakası yoktur. Seçimle de bunun alakası yok. Kızgın olabilir, kalbini kırmış olabilirim. Özür dilerim. Affet. Ama düşünce, liyakat, beceri… bakıyorsun, kararını veriyorsun. Ama konuşmanın diğer sayfası var. Bakın bu seçimde ne yapıyoruz biliyor musunuz? 1 diyoruz hedef seçim kazanmak. 2 esas amacımız aradaki dostlarımızı korumak. Öyle bir taciz, tehdit, sıkıştırma altındalar ki. Çok üzülüyoruz. Bunlar esnaf. Ticaret yapan. Ben söz veriyorum. Hiç yapmadım. Cengiz Beyin tavsiyesidir uygulamadım 1999 seçimlerinde ambargo. Recep beye. Uygulamadım. Yine de uygulamıyorum. Ama biraz daha konuşursan bu kadarına da artık benim ailem müsaade etmeyecek. Hani Karadenizliyiz de bu kadar da aptal değiliz.
Baktığımda, Recep Beyin güzel bir şeyi var. Bizim literatürümüzde çok kullandığı… Genelde yorum yapmaz, tespit yapar. Efendim benim bir tespitim var der. Öyle bende ne tespitler var. Sırası geldiğinde konuşacağız. Ama şu yanılgıya düşmeyin. Çok net olarak dinlediğim için iki kere dinlediğim için, Deniz Beyin konuşmasının altı çok nettir. Her değişim grubu elemanı fetöcü değildir. Sakın bu algıyı değiştirip de bize böyle dedi diye gürültü çıkarmayın. Patırtı çıkarmayın. Siz değilseniz sorun yok zaten. Cevabını verirsiniz. Biz de beyana bakarız. Bizim için beyan esastır. Ama gerçekte bakın, ben birkaç neslin türeviyim. Ben Ziya Amcamın devamıyım. Şadan Abimin. Buraya, denizcilik sektörüne çok emekleri vardır. Ama ortak özellikleri kocaman yürekleri ve yalan söylememeleriydi. Ben onların modern versiyonu olarak devam ediyorum. Bu oda, hiç kimsenin odası değil. Bu oda, hepimizin de değil. Bu oda, geleceklerin de, Türkiye’nin de odası, doğacakların da odası. Piri Reis’te okuyacak doğmamış çocukların da odası. Valla o kadar para verdiyseniz yazık günah yani. BIMCO Başkanı yapan bu oda, ICS Yönetim Kurulu üyeliğine gönderen bu oda, vapur donatanlarında başkan olmasında yardımcı olan bu oda… Vapur donatanları binasını hediye eden bu oda. Ama başka bir slogan daha iyi uyardı. Boşuna para vermişsiniz. Çünkü bu oda hepimizin odasından daha büyük. Geleceğimiz… söyledim: Hayatta ne istediklerini bilmeyen, her şeyden şikayet eden insanlar vardır. Ne yapsanız yaranamazsınız. Çalışırken yorar sizi, ama filmde gördünüz. İki şeye bakıyoruz. Bundan sonra da tavsiye ediyorum. Harcadığınız zamana artık dur deyin, uyanın. Bir görevimiz de bu. İyi ilişkiler ama altında samimiyet var. Dost meclislerinde konuşulanların malzeme yapılması… Hele bir dostumla oldu. Dostuma söylediğimi söyleyeyim. İnşallah Recep Bey haklıdır da ben ona öyle bir şey söylemişimdir. Hatırlamıyorum. Hakkını helal et, özür dilerim. Ama ben söylememişsem de Recep Bey farklı bir senaryo yazıyorsa çok daha büyük işimiz var. Ama dilerim ki Recep Bey haklı olsun. Hatırlamıyorum. Sevgi öyle bir şey ki Allah herkese nasip etmiyor. Vermeyi de sevmeyi de. Ben onu öyle sevmiştim. Bana dostlarım dedi ki sen ona güvenme. Kendi menfaatine çalışır. Şöyle yapar, böyle yapar. Çok emek verdim kurtarmak için. Ama hayatı zor geçecek”.
2013-2017 DÖNEMİ DURAKLAMA DÖNEMİDİR
DTO Yönetim Kurulu Başkan adaylığını açıklayan Tamer Kıran konuşmasına “Ne konuşalım Sayın Başkan” diyerek başladı. İnsan çok üzülüyor diye devam eden Tamer Kıran şunları söyledi: “Recep her şeyimiz. Halim Ağabey büyüğümüz. Buraya getirmemek lazım Sayın Başkanım (Cengiz Kaptanoğlu’na bakarak). Değerli arkadaşlar, Sayın Metin Başkanım bel altı vurmayacağız dedik ama buraya gelmemesi lazım. Biz 15 gündür çalışıyoruz. Bırakın çalışalım. Sizde çalışıyorsunuz harıl harıl. 18 Kasım’da da alalım neticeyi, saygı duyalım, anlattıklarımız kabul gördü diyelim sevinelim veya anlattıklarımız kabul görmedi diyelim üzülelim ama küsmeyelim. Buraya hizmet etmeye devam edelim. Böyle olması lazım. Bunu yapmak için biz ortaya çıktık. Öncelikle vefatlarla ilgili söylemek istiyorum, çok üzgünüm. Hem sevgili Ertan kardeşimizin oğlu hem de yakın dostumuz Serdar’ı kaybetmenin derin üzüntüsü içindeyiz. Serdar’ı vefatından çok kısa süre önce görmüş, uzun uzun da sohbet etmiş olduğum için insan daha farklı hissediyor, daha kötü hissediyor. Ölümünden kısa süre önce gördüm, hatta seçimlerle ilgili de uzun uzun sohbet etmiştik. Dolayısıyla hakikaten çok çok üzüldüm. Altın Çıpa bence çok başarılı evet, desteklenmeli evet, ama ben yurtdışından gelen katılımcı profilinde bir düşüş olduğunu düşünüyorum. İnşallah bu sayıyı daha da arttırırız. TÜDEV… TÜDEV’in kuruluşunda, mütevelli heyetinde olan bir aileyiz. Ardından ben 2004 yılıydı yanlış hatırlamıyorsam yönetim kurulunda görev aldım. Bütün o süreçleri yaşadım. Sualp (Ürkmez) beraberdik. Alp Özalp ile beraber çok sıkıntılı günler geçirdik hele o okulun kapanma tebligatının geldiği toplantı tam bir matem evi gibiydi. O günlerden bugünlere geldi. Bizim TÜDEV’i çünkü bununla beraber piyasada ciddi bir dezenformasyon var. Bizim TÜDEV ile ilgili olumsuz düşüncelerimiz olduğuna dair yorumlar yapılıyor. Bunun mümkünatı yoktur. TÜDEV’i daha ayakları yere basan, kendi imkanları üzerinde duran ve DTO’ya daha az yük olan bir hale getirmek için tabii ki bir şeyler üretmemiz lazım. Zaten onun için aday oluyoruz. Ama onun haricinde TÜDEV’e başka bir gözle bakmak mümkün değil. Bununla birlikte TÜDEV’e bu bakışı yaparken ülkemizde mevcut diğer okullara da biraz daha DTO olarak yakınlaşmamız gerektiğini söylüyoruz, evet. Şu an biraz uzağız, bunu daha yakınlaştıracağız diyoruz. Neden aday oldum? Adaylık sürecimi kısaca anlatayım. Ben 18 senedir yedek ya da asil yönetim kurulu üyeliği yapıyorum. 3 tam dönemim var. 2005-2009-2013/2017… Bu 3 dönemi ben 3 şekilde yorumluyorum. 2005-2009 dönemi ki öncesinde de yedek üye olarak görev almıştım. Çok ciddi ilerlemenin sağlandığı, çok önemli düzenlemelerin yapıldığı, DTO’nun ticari düşünce ve faaliyetlerinin daha fazla takip edildiği bir dönemdi. Ben çok başarılı bir dönem olduğunu düşünüyorum. Ondan dolayı da zaten 2009 da tahmin ediyorum hiçbir aday ya da rakip yoktu. Seçime adam taşımaya çalışıyorduk ki biraz oy sayısı artsın da daha fazla temsiliyet sağlansın diye. 2009-2013 dönemini dünyanın gördüğü en ağır kriz dönemi olarak hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla bu dönemde DTO ve yönetim kurulunun da bununla doğru orantılı olarak aksadığını söyleyebiliriz. Benim görüşüm bu yönde. Yapılmaya çalışılan şeyler oldu. Eskiye dönüp bakıyorum bütün notlarıma… Faaliyetler var, yapılmaya çalışılan bir şeyler var ama çok başarılı olundu mu? Hayır. Ama zaten kriz ortamı, herkesin derdi başından aşmış, ciddi bir sıkıntı var. Gelelim 2013-2017’ye benim de içinde olduğum dönem. Bu arada şunu her zaman söylüyorum. Bu 15 yılda iyi yapılan her şeyde benim de imzam vardır. Kötü olan her şey de maalesef benim de katkım vardır. Bunu lütfen böyle alın Başka şekilde yorumlanmasına müsaade etmeyin. Haa yönetim içinde tabii ki çalışmış, uğraşmışımdır onu önlemek için kendi kafama göre ama başarılı olduklarım vardır, başarılı olamadıklarım vardır. Ama 2013-2017 dönemi tam anlamıyla bir duraklama dönemidir. Bakın biraz önce aylık faaliyetler yayınlandı. 13 faaliyet var, 7-8 tanesi resmi ziyaret. Bu 1 senedir de böyle. En az 2-3 yıldır ayda bir yaptığımız yönetim kurulu toplantısı ile idare ediyoruz.
ORTAMIN BÖYLE OLMASINI İSTEMİYORUZ
Türk denizciliği ayda bir 3-4 saat ya da 5 saat toplantı yapılarak yönetilmemelidir. Bunlara itiraz ettiğim için aday oldum. Bunları değiştirmemiz gerektiği için aday oldum. Bunu başka yere çekmenin, bir takım yakıştırmalar yapmanın en hafif tabiri ile ayıptır. Bunu yapmayın, yaptırmayın. Adaylık sürecime gelince, ben burada adaylığımı açıkladım. O gün samimiyetimle söylüyorum başka hiçbir bağlantım yoktu. DTO’da bir kan değişikliği olması zaten çok uzun zamandır herkesin dilinde olan bir konudur. Bu süreçte yaşadıklarımı ben bir anlatabilsem… Yaşadığım iki yüzlülükleri, kandırmacaları bir anlatabilsem. Tabii anlatamıyoruz onlar bize kalacak. Adaylığımı açıkladıktan sonra böyle bir teveccüh geldi. Oturduk, konuştuk bir 10 gün kadar. 10 günün sonunda ‘Neden olmasın’ dedik ve çıktık yola. Bir şeylerin gelebileceğini düşünüyordum ama bu kadar yanlış ve ağır olacağını düşünmüyordum. Dolayısıyla bununla ilgili serzenişimi tekrar dile getirmek istedim. Bizim çıkış amacımız ile ilgili çalışmalarımızı 15 gündür yürütüyoruz.
HERKESE ELİMİZİ UZATMAYA, HERKESE YETİŞMEYE ÇALIŞACAĞIZ
Bu süreçte mümkün olduğu ve yapabildiğimiz kadar ziyaret yapıyoruz. Buna bundan sonra da önümüzdeki 2 ayda devam edeceğiz. Komiteleri teslim etmeyi düşündüğümüz meclis üyelerimize ‘Kardeşim getirin, ne istiyorsunuz, projeniz nedir, ne yapmak istiyorsunuz, neyi anlatmamızı istiyorsunuz?’ diye görev verdik. Bunları anlatacağız tabii… Ortamın böyle olmasını istemiyoruz. Bu şekilde olursa ne heves kalıyor, ne keyif kalıyor. Bunu bu şekilde yapmamalıyız. ‘Hepimizin Odası Hareketi’ tüm Türkiye’yi kapsadığı anlamında söylenmiştir. Burası hepimizin odası, bunun içinde başka bir art niyet, başka bir şey aranmamalıdır. Yani Antalya’daki dalgıcın da Odası, Rize’deki acentenin de Odası, Üsküdar’daki armatörün de Odası, Karaköy’deki acentenin de Odası, Bodrum, Fethiye’deki günlük teknecinin de Odası. Bir şeyi taahhüt edebilirim bu anlamda biz mevcut yönetimden çok farklı olacağız. Herkese elimizi uzatmaya, herkese yetişmeye çalışacağız. Yetişebileceğimizi düşünüyoruz, bununla ilgili hazırlıklarımızı yaptık. Özel işlerimizi organize ediyoruz. Kendimizi tamamen Deniz Ticaret Odası’na adayacağız. Neticede bu 4 yıllık bir süre. 4 yılın sonunda yeniden seçim olacak o zaman yine bakacağız. Evet, notlarım var ama burada kesiyorum başkanım, çünkü daha fazla şeye girmeye gerek yok, saatte ilerledi. Bu süreçte basın mensubu arkadaşlarımıza söylüyorum çok teşekkür ederim çok ilgilisiniz. Sürekli röportaj talepleri geliyor ama biz buna kimseye bir ayrıcalık tanımadan herkese eşit mesafede davranarak bir şekilde çözmeye çalışıyoruz. Bununla ilgili çalışmalarımız sürüyor. Gezilerimiz ziyaretlerimiz sürüyor. Sözlerimi niyeti halisane olanın sonu selamettir diye bir özdeyişle bitiriyorum. Bizim niyetimiz çok halisane, Allah’ın izniyle sonumuz selamet olacaktır. Saygılar sunuyorum.”
BİR BAŞKANIN DEVRİLMESİ SÖYLEMİ DTO TARİHİNDE İLKTİR
Metin Kalkavan bütün konuşmaların ardından kürsüye gelerek son bir konuşma yaptı. Metin Kalkavan şunları söyledi: “Tavsiye niyetinde bir konuşma yapacağım benim beyanlarıma güveneceksiniz. Bu bir tarzdır, üsluptur, genel bir temayüldür. İlk defa DTO da içeriden bir başkan devrilmeye çalışılıyor. Bodrum’da sokakta yürürken çok sevdiğim bir kardeşime Metin Başkanı devireceğiz diyen zatıaliniz (Recep Düzgit’e hitaben). Bir başkan tabii seçimde kaybedebilir ama devrilmesi gerçekten bu odanın teamüllerine aykırı. Bir başka tanımlamam daha var. Sakın sayın başkanım alınmasın kızmaca darılmaca yok. Birbirimize bu üslupta bu tonda hitap ettiğimiz sürece sorun yok. Benim Cengiz Beyin birlik beraberlikten anladığım tanımlama Kaptanoğlu ailesi sürücü koltuğunda ise birlik beraberlik var, yoksa birlik beraberlik yok, her şey toz duman. Bu benim şahsi fikrimdir. Cengiz Bey cevap verebilir. Recep Bey’e düello davetimi de kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Bunları keşke düelloda konuşsak. Yönetim kurullarının asil görevlerinin ne olduğunu biliyor musunuz? Açıp okumuş olmanız lazım. Normal yönetim kurullarının asil görevleri ne? Bizim Odanın yönetim kurulunun asli görevi ne? Bizim görevlerimiz içinde olup da tek yapmadığımız döviz ihracı törenidir. Tek tek okuruz, 14-15 tane görevimiz var. Evet dediği doğru ilk geldiğimizde her hafta toplantı yapıyorduk. Sonra 15 günde bir, sonra 3 haftada bir sonra da ortalama ayda bir buçuk toplantı yapmaya başladık. Şunu sorması lazım bana. Konuşmadığımız geri kalan gündem maddesi var mı? Sizin yönetim yapmadığınızdan dolayı bekleyen iş var mı? Ne kadar hazin ki ne kadar farklı bakıyoruz. İyi eğitim almış bir arkadaşımız, ben de fena değilim. Ama yönetim kurulları bir genel müdürlük değildir, müdürlük ya da daire başkanlığı değildir. Yönetim kurulu önüne gelen gündeme bakar, görür onaylar, bütçeyi, stratejiyi onaylar veya belirler ve denetler. Başka asli görevi yoktur. Siz burada her işe karışmaya kalkarsanız, burada gelip sabahtan akşama kadar başkan otursun o zaman genel sekreterlik yapmanız lazım. İK Müdürlüğü, muhasebe müdürlüğü yapmanız lazım. Siz önce bu toplantı şeklinden dolayı ki bu bir tarzdır. Siz gelirsiniz haftada bir toplanırsınız. Ama siz soracaksınız, aksayan bir şey var mı? Bu arada Recep Bey bizim yönetimden ayrılmıştır ama ben onu 12. Yönetim kurulu üyesi olarak hep görmüşümdür. Bir tek istisnadır. Kendisinden gelen hiçbir yazı katılmasam bile fikre, geri çevrilmeyip imzalanıp devlete gitmiştir”.
VESAYET DÖNEMİNİ BİTİRMELİYİZ
Metin Kalkavan bu noktada “Doğru mu?” diye Recep Düzgit’e sorar. Recep Düzgit “Doğru efendim” diye cevap verir. Metin Kalkavan Recep Düzgit’e hitaben şöyle devam etti: “Sevgim söz konusu değildir, seçimle de alakalı değildir. Ama benim için sahada söylediklerini yapmayacaktı. Benim gibi adam için konuşulmaz. Gel yüzüme konuş. Üslubum ters gelmiştir, kabul ederim. Telefonda neden sert sordun? Olabilir. Bilmiyorum, Tamer Bey şahidimdir. Sert mi, yumuşak mı sordum? Bilmiyorum. Recep Bey’den gelen her şeyi yüzde yüz desteklemişimdir. Ben o zaman Tamer Bey söyleyince şaka yapıyor dalga geçiyor zannettiğim için açtığım bir telefon. O kadar eminim ki karşıdan, ‘Ne demek başkanım senleyiz’ diyeceğinden. Meğerse evveli varmış onu bilemem. Daha önce toplanmışlar başkanı nasıl deviririz diye konuşmuşlar. Onu da bilemem. Yemek yemişler, bunlar da benim yönetim kurulu üyelerim. Bu da bir enteresan durum... Bunlar Cengiz Bey’in başkanlığında olsa var ya, Aman Allahım, Aman Allahım, Aman Allahım… ‘Ne! benim arkamdan toplandınız, vay anasını ha, Siz beni mi konuştunuz?…’ Kıyamet kopmuştu. Ben Cengiz Beyle alakalı bugün çok bir şey söylemedim… Ben Deniz Bey’in (Deniz Eraydın) konuşmasına düzeltme yapmadım. Sadece birkaç noktanın bana göre ağır olduğunu söyledim. Ben ona ‘konuşma yap’ da demedim. ‘Ben konuşma yapacağım’ dedi. Bana göre birkaç noktası ağır olmuş dedim. Beni tanıyan bilir, kimsenin ne kalemine karışırım, ne de Erol Yücel de bilir, ben konuşacağım der, e konuş derim. Herkes kendi yazdığı ve söylediğinden sorumludur. Cevabını alırsın, hata yaparsan cevabını alırsın. Ama bunu burada konuşamayacaksak o zaman dostluk nerede. Esas baktığım niyettir. Niyetin ne? Niyetinde iyilik olan Cumhurbaşkanı altını çizmiş, üstünü çizmiş diye konuşur mu? Böyle bir şey var mı? Bizim akrabalığımız ayrı, dostluğumuz ayrı. Oda nasıl kuruldu. Odada herkes bir göreve gelir, zamanı gelince görevini yapar. Bir sonraki konumuz şu. Kırmaya, yok etmeye çalıştığınız ben Cengiz Beye de çok yardım etmeye çalıştım, ama maalesef... Vesayet dediğimiz şey bazen bilmeden ‘Ben dedim in oradan aşağı’ Teşekkür ederim. ‘Ben dedim sen de şuraya geç’ Tamam o da olsun. ‘Sen de şöyle otur’. İyi o da olsun. ‘E şuraya git, ama giderken bana da sor’ Tamam. Ya bunlar gerçekten güzel şeyler değil. Ya güvenirsin verirsin yetkiyi, denetlersin. Modern sistem ve kurumsallık budur. Ya da güvenmezsin arkada ipleri çekersin. Sağa git, sola git… Bu devir bitsin. Bizim insanlar neyi beceremiyor biliyor musunuz? Ağız tadıyla bir jübile yapmayı beceremiyor. Verdiğin emeklere teşekkür ederiz ama bir jübile yapalım, onore edelim, yok. Recep Beyin söylediği, DTO’yu karpuz gibi ikiye böldü… Biz miyiz iktidarı bölen. Biz neredeysek hala oradayız. Biz iktidarız ve biz buradayız. Kimin söylediğini de söylerim, senin de yakın arkadaşın”.
Burada Meclis Başkanı Cengiz Kaptanoğlu araya girerek böyle isimler vermeyelim dedi ve Metin Kalkavan’ın hayalden konuştuğunu söyledi. Bu eski günleri bilen arkadaşlarla benim iyiliğim ile ilgili anket yapalım diyen Cengiz Kaptanoğlu; “bir tarafa yazalım, ne kadar benden şikayetçi varsa karşısına yazalım”. “Bu arada siz de buyurun düelloya” diyen Metin Kalkavan’a Cengiz Kaptanoğlu iş bana döndü diyerek şunları söyledi: “Böyle konuşmalarından sonra ben işe de gireceğim. Ben işe girdiğim zaman da kazanacağız. Bu kaybetmenin söylemleri. Böyle bir şey yapmadık. Biz Metinimize sahip çıktık. Allah var yukarıda. O da ben de 5 vakit namaz kılıyoruz. Yok böyle bir şey. Erol Yücel senin bile ne şikayetlerin var, çıkın söyleyin”. Burada Erol Yücel ben hepsini Metin Kalkavan’a söylüyorum dedi. Kaptanoğlu sözlerini şöyle bitirdi: “Onun için bırakın Başkanım seni çok seviyorum. Sen de beni sev. Biz bu toplantıyı bitirelim. Metin benim orkide çiçeğimdir.”
Metin Kalkavan ise sözlerini şöyle noktaladı: “Biz size stres testi uyguluyoruz. Bak sen orada rahat dur. Gözünü seveyim, ben bugün sana bir şey söylemeyeceğim. Bugün rahat dur lütfen. Sen geçen seferki meclis tarihine imza attın. Bugün de imza attın. Ama geçen sefer adaylığın açıklandığı zorluk derecesi çok yüksek olan bir meclis müthiş yönetildi. Herhalde meclis üyelerimiz ve misafirlerimiz takdirle karşılamışlardır. Burada benim söylemiş olduğum atama konusu şudur; bu sene Şadan Hanım bana sordu. Ağabey benden sonraki yedeğe kimi koyalım. Şunu koyalım mı dedi, ben de koyalım dedim. Ha uygulama sizin dediğiniz gibi oluyor ama o formalite. Normalde formalite yapıyorsunuz ama Oda başkanları bunu anlatıyor. Dedim ki bize bir rica gelince ben Tamer Kıran’a sordum, Tamer de o gün tamam Ağabey dedi. Bu yüzden 6 ay sonra Tamer Kıran’ı ICS yönetim kuruluna gönderdik Oda adına. Yeterli malzeme verdik. Dostuz, 18 Kasım’ı unutmayın. Bütün şubelerden muhalefeti iktidarı fark etmiyor, bütün lojistik DTO tarafından karşılanacak. Herkese hayırlı günler dilerim”.
CENGİZ KAPTANOĞLU: "BEN BU SÖZLERDEN ALINDIM."
Metin Kalkavan’ın konuşmasının ardından Cengiz Kaptanoğlu da meclise yönelik olarak şu konuşmayı yaptı:
“Bir şey söyleyeyim. Bu sözlerden ben de alındım. Hiç kimse kimseden uyduraraktan söylememiştir. Metin kardeşim demek ki o günkü çığırtmayı o başlattı. Şimdi BIMCO’dan kimseyi Oda başkan yaptırmadı. Metin kardeşim atadım, dedi. Beyler burada BIMCO’ya yönelik gelir, demokratik seçimini yapar, BIMCO üyelerini atar, odalar birliğine bir tek bildirmek kalırdı. Ve Metin Bey gelmiş, krallık devri başlamış, bu kalkmış. Bu bana dokundu. Bu işin başlangıcında da, aile mevhumu, üzülerek söylüyorum, bu kardeşlerimde yokmuş. İki, ben çok mutluyum, neden, sizin hiçbiriniz Deniz Ticaret Odası’nın kuruluşunu bilmez, Ziya Amca’yı da bilmez. Ziya Amca ile yaşamış, onbaşılık yapmış adamlarız biz. Biz sabah namazları kalkıp bugünkü Türk denizciliğinin nasıl olacağını, kimlerle ne görüşmelerin yapılacağını günleri gördük. Af edersiniz Metin kardeşimin söyledikleri, bugün benim ailem, onun ailesi de bildikleridir. Şimdi ben ayrıca şunu söylemek istiyorum, Metin kardeşim bana 2012’de şöyle söyledi: Biz bir şey konuşmuyoruz idare edelim diye ama seçim komitesi beni başkanı yaptığında itiraz etmediğim zaman ben ona ağabey ben onu gönülden karşıladım. Ben ömrümde yalan söylemedim. Bir tane sırrım yoktur. Benim yazıhanemde olan işleri herkes bilir. Kredileri bilir. O yüzden alnım aktır. Benim ailem de böyledir, hep verici olmuşuzdur. Benim babacığımdan beri böyledir. Bu işlerin buraya gelmesini istemezdim. Geldiyse bundan böyle doğruları konuşacağız. Her arkadaşım konuşacak. Bu nasıl bir dedikodudur ki, olmayan şeyleri söylemişler. Vekilime yakışır mı?
BU ODA ÖYLE KOLAY KURULMADI
Sen o gün Deniz Eraydın kardeşimin konuşmasına müsaade ediyorsun, o şeyi (TEDX sunumunu) seyrettiriyor sonra böyle konuşuyorsun. Bu işler öyle kolay kazanılmadı. Bu Oda hapishanede kuruldu. Bu Oda öyle kolay kurulmadı. Bu odanın sayesinde Türk denizcilik sektörü ilk kez ciddi bir şekilde teşkilatlandı ve Ankara’dan takdir gördü. Bütün meselelerimizi aslanlar gibi birlik ve beraberlik içinde herkese anlatarak, herkese kapımızı açarak, herkesle tokalaşarak, herkesin hatırını sorarak, herkesin ayağına giderek çözdük. Fahrettin Kurt, Anavatan Partisi Bakanı, “Ya Cengiz Bey, Ankara’da hiç sesiniz yok, neredesiniz?” diyor. Seçim kazanmak konusunda hiçbir şey demedim ki ben iddialı bir adamım. Herkese de sevgi sunmuşumdur. Ben aranan, sorulan, işine koşan adamım.
Allah razı olsun Yılmaz Bostan’ın kardeşi var Yavuz Bostan “Övün” dedi, “Bundan sonra övüneceğiz.” Metin kardeşim “Ağabey, bu dört kişi anlaşamıyor” dedi. Sualp de bu işim içinde. Rıdvan Kartal da biliyor. Mütevelli Heyeti toplantısındaydı. Hayır, ne dedik biz, bu ihtirastır, bu şevktir, bu hırstır, 15 sene… Biz Metin kardeşim ayrılsın demedik ki. Burada Metin’in zor dediği, bu üç kardeşimizin dile getiremediği ve Sualp’in de zannediyorum, aldığım duyumlarıma göre, benimle konuşmadı, o düşünce de olduğu, Metin kardeşim bu gençlerimize ağabeylik yapsın, 15 sene beraberdi. Sıra bana ne zaman gelecek? Madem Tamer kardeşim var. Ben zoru başardım. Salih Zeki Çakır Bey’le hiç konuşma yapmadım. İnandım ki, bu Oda birlik ve beraberlik içinde ancak bir güç olabilir. Ziya Amca böyle yaptı. Vesayet bu odada yoktu. Ben 70 yaşına bastım. Ağabeyimin önünde ayak ayaküstüne atmam. Bunu niçin söylüyorum. Çünkü biz bu zamanın çocukları değiliz. Ama o kültürümüzü, adetimizi öyle öğrendik. Kaptanoğlu olmadan bu iş olmazdı. Ziya Amca’nın onbaşısı ben, çavuşu Gündüz Ağabeyimdi. Sabah namazları burada verilecek karardan sonra başka işler için biz çağrılırdık. Ben kooperatifte müdürlük yaptığım zaman Kaşif Amca’m benim odamda otururdu. Benim şu an iki tane yavrum burada, iki kardeşim, damadım orada. Ben Ramazan diye size derdimi anlatamadım. Bu üç kardeşimizi, ben onlara şakadan çift lisanlı derim, yan yana getirdiğimizde Metin kardeşimize dedik ki bu çok çirkin oldu. Ben Metin kardeşime bunu hiç yakıştıramadım. Bunu söylemek zorundayım.
KÜRSÜYE ÇOK ALIŞTIN
Kürsüyü boş bulunca… Tabii kültürlüsün, 15 senedir de kürsüye çok alıştın. Kürsüye alışmak da o kadar kolay değildir, adamı yutar. Bu üç kardeşimi bir araya getirdim, orada da Faruk Uslu duruyor. O zaman o dörtlü yoktu. O dört kardeşimden Sualp’in ayrı durduğunu duyunca o üç kardeşimizi bir araya getirdim. O üç kardeş Metin’imle bir araya gelecekti ve o çift lisanlı dediğim üç kardeş Metin’le çok iyi anlaşırdı. Dolayısıyla vesayet değil birlik beraber içinde olurdu. Çünkü iki elin sesi çıkıyor, tek elin sesi çıkmıyor. Metin gene okuluyla onunla bununla devam ederdi. Odanın bölünmesinden gene rahatsızım ama burada görev yaptığım için de mutluyum. Şimdi burada isimleri açıklamak benim hayatımda o kadar zor ki, çünkü hanımımla bile mesele varsa konuşurum, dedikodu bilmem, kültürüm de o kadardır. Şimdi o isimler verildi. Peki şimdi biz nasıl birbirimizin nasıl yüzüne bakacağız? Bu kadar itiraz olmaz. Eğer burası bizim hepimizin Deniz Ticaret Odası ise burada vesayet yoktur, sevgi, saygı vardır. Ben buraya 1989’da başkan oldum. Fuat ağabeyim başkan olacağım deseydi, sıra var bizde, o olurdu. Bizim kültürümüz onu kaldırıyor. Ne zaman olmayacağız dedi, gittik Eşref Bey’e. Biz genciz, 41 yaşında, bize çocuk gözüyle bakıyorlar. Dedik ki, müsaade edin, Gündüz Ağabeye, Şadan Ağabey2e, biz bu işi başarırız dedik. Hiçbir şeyi gizleyemem ömrümde. Ben övülmek istiyorum, kendimi övüyorum ama övülmek de istiyorum. Her başarılı insana gülmüşümdür.
KAYNAK : VİRAHABER
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.