“Deniz Salyası Arttı Çünkü Atık Su Yönetimi Yetersiz ve İklim Krizi Dikkate Alınmıyor”
Çevre Mühendisleri Odasından Sedat Durel, deniz salyası (müsilaj) ile ilgili merak edilenleri Evrensel gazetesine yanıtladı.
Marmara Denizi’nde aylardır görülen deniz salyası (müsilaj) merakı sürüyor.
Beyaz bir tabaka halinde denizin üstünü kaplayan balıkçıların “salya” olarak isimlendirdikleri “müsilaj”, İstanbul, Yalova, İzmit Körfezi, Çanakkale, Balıkesir, Mudanya kıyılarından sonra Karadeniz’de de görüldü. Görüntü ve koku kirliliğinin yanı sıra denizdeki canlı yaşamını da tehdit eden müsilaj ile ilgili sorularımızı Çevre Mühendisleri Odasından Sedat Durel yanıtladı.
Durel, müsilajı ve görülme nedenlerini şöyle açıkladı: “Deniz salyası olarak anılan müsilaj, barajlarda, göllerde ve denizlerde görülür. Belli mevsimlerde denizin içindeki organik yükün yani kirliliğin artması ve sıcaklığın optimum değere ulaşması sonucu oluşur. Marmara çok hassas bir dengeye sahip. Bu yüzden belli mevsimlerde nisanın son haftasıyla mayısın ilk haftası organik artış söz konusu olur. Deniz sıcaklığı da yükselmeye başladığı için bu dönemde bu canlılarda patlama olur. Akıntıyla rüzgarla sürüklenirler. Böyle bakınca evet Marmara’nın doğal döngüsü ve daha önce gözlemlenen bir durum.”
“BU SENE ARTMIŞ OLMASI HATADAN KAYNAKLANIYOR”
Ancak bu sene daha fazla artmış olmasına ve görülme süresinin uzunluğuna dikkat çeken Durel, “Ama bu kez bu süreç çok daha uzun sürdü, daha yoğun oldu ve daha geniş bir alanı kapladı. Bu durumda bu, sürecin doğal olmadığını ve bir hatadan kaynaklandığını gösterdi. Bu hatalar ise atık su yönetiminin yetersizliği ve iklim krizini dikkate almamak” dedi.
Marmara Denizi’ndeki yoğun salya bugün Karadeniz’de de görüntülendi. Samsun Limanı’nda ortaya çıkan tabaka endişeye neden oldu.
Sedat Durel, “Karadeniz’de kirliliğin ciddi şekilde arttığını biliyoruz. Karadeniz’e Tuna’dan bütün Avrupa’nın kiri akıyor. Marmara’nın etrafındaki illerden atık suları da Marmara denizine deşarj ediliyor. Bu Marmara için 30 milyon nüfus eş değerin atık suyu demek oluyor. Marmara’da bu atık sular sadece ön arıtmadan geçirilerek derin deniz deşarjıyla Marmara’ya gönderiliyor” dedi.
Bu planının nedenini ise şöyle yorumladı: “Marmara’da iki yönlü akıntı vardır. Biri dipten Karadeniz’e doğru olur. Diğeri yüzeyden Ege Denizi’ne doğru olur. Derin deniz deşarjının mantığı da Marmara’daki bu atık suların Karadeniz’e gitmesini sağlamaktır. Bu da Marmara’daki kirliliği çok uzun süredir Karadeniz’e yönlendiriyoruz demek oluyor.”
“KARADENİZ, MARMARA… PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA GİBİ DURUYOR”
Salyaların Marmara’da ve Karadeniz’de yoğun görülmesine ilişkin Durel, “Tüm sebeplerden ötürü Karadeniz kirlilik basıncı yüksek bir deniz. Marmara da hassas bir deniz. İkisi pimi çekilmiş bomba gibi karşımızda duruyor” ifadelerini kullandı.
Kirliliğin yıllardır bir sorun olduğunu hatırlatan Durel, bugünün farklılığına ilişkin şunları söyledi: “Deniz sıcaklıklarında ciddi artış oldu. Küresel iklim kriziyle de ilgili bir şey bu. Marmara Denizi’nde 1970-79’daki ortalama deniz suyu sıcaklığı 15.1 derece iken 2010-20 arasında 16.8 dereceye çıkmış. 1970-2020 arasında mayıs ayının ortalama sıcaklığı 15.3 derece iken bugün 20 derece ve biraz üstünde görünüyor. Küresel iklim krizinin etkisiyle denizlerde atık yükü artıyor. Bir yandan da sıcaklık artıyor bu durumda tek hücreli canlıların olağan dışı üremesiyle karşı karşıya kalıyoruz.”
Deniz salyalarının yoğun görüldüğü alanlarda balıkların kaçmaya başladığını söyleyen Durel, “Çünkü bu yapıların çözülmüş oksijeni azaltan bir etkisi var. Diğer canlılar bunun olduğu alanlardan uzaklaşmaya başlıyor. Dolayısıyla salyanın birinci dereceden etkisi hakim olduğu yerdeki ekolojik dengeyi göç yoluyla ya da zamanla yavaş yavaş azaltması” dedi.
“KİRLİLİK YÜKÜNÜN AZALTILMASI GEREKİYOR”
Çevre Mühendisleri Odası olarak yetkilileri yıllardır Marmara Denizi’ndeki kirlilikle ilgili uyardıklarına dikkat çeken Durel, “Kirlilik yükünün azaltılması gerekiyor. Örneğin İstanbul dışı atık suların yüzde 60’ında sadece ön arıtma yapılıyor. Marmara Denizi’nin etrafındaki bütün belediyeler atık suları buraya veriyor” bilgisini paylaştı.
Birinci sorumluluğun merkezi yönetimde olduğunu belirten Durel, Marmara Denizi’ni koruma planlaması yapılması gerektiğini ifade etti.
İkinci sorumluluğun da yerel yönetimlerde olduğunu söyleyen Durel, “Bütün atık su arıtma tesislerinin ileri biyolojik arıtma su tesisleri haline getirilmesi lazım ki Marmara Denizi’nin kirliliğini beslemesinler. Ergene gibi havzalardan da kirlilik geliyor Marmara’ya. Bunların da katı bir biçimde denetlenmesi gerekiyor. En uygun artıma yöntemlerinin uygulanması, şeffaf bir şekilde takip ve katı bir disiplin gerekli. Küresel iklim krizi de kader değil. Buna karşı da eylem planı oluşturup uymak gerekiyor” dedi.
İBB, MUDANYA BELEDİYESİNE DENİZ YÜZEYİ TEMİZLEME TEKNESİ GÖNDERDİ
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) de bugün yaptığı açıklamada, Mudanya Belediyesinin talebi üzerine bir deniz yüzeyi temizleme teknesini Mudanya’ya gönderdiğini açıkladı.
İBB, son 3 aydır deniz salyası ile mücadele ettiğini belirtti. Beyaz, açık kahverengi ve köpük gibi görülen deniz salyalarına karşı İSTAÇ AŞ’nin deniz yüzeyi temizleme tekneleri (DYTT) ile çalışmalarını sürdürdüğünü belirten İBB, DYTT’lerin pervaneleriyle deniz salyası öbeklerini parçalayıp dibe indirmeyi ve toplamayı amaçladığını açıkladı.
Detaylı bilgi almak için aradığımız İBB Basın Danışmanlığı, bu işin asıl sorumluluğunun Çevre ve Şehircilik Bakanlığında olduğuna dikkat çekti.
Bilgi almak için aradığımız Çevre ve Şehircilik Bakanlığına ise ulaşamadık.
Çevre Mühendisleri Odası İstabul Şubesinin hazırladığı 'Marmara Denizi Müsilaj Sorununun Sebepleri, Değerlendirmesi ve Çözüm Önerileri' raporu da yayımlandı.
Kaynak: Zeliş Irmak - Evrensel
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.