1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. Burada tekne mi yapılır?
Burada tekne mi yapılır?

Burada tekne mi yapılır?

Mengi Yay ortaklarından Hüseyin Mengi en büyük hedeflerinin “Burada tekne mi yapılır?” imajını silmek olduğunu belirtti.

A+A-

Türkiye’de yatçılık anlamında güzel işlerin yapıldığını fakat yer ve mekan hususlarında aynı durumun söz konusu olmadığını söyleyen Mengi Yay ortaklarından Hüseyin Mengi “Müşteri her ne kadar tekneyi güzel yapsanız da, atölye ve tesisi görmek istiyor. Tuzla’da bizim en büyük sorunumuz gemilerle çok yakın olmamız. Boyayı attığımız zaman gemilerin raspa tozu, krom boyaya bulaşıyor. Ne kadar da dikkat etsek o geminin raspa tozu, krom boyaya bulaştığı an, Avrupa karşısında bir sıfır yenik başlıyoruz işe” diyor. Bu bağlamda da en büyük hedeflerinin “Burada tekne mi yapılır?” imajını silmek olduğunu sözlerine ekleyen Mengi ile yatçılık sektörünü yakından ilgilendiren pek çok konuyu masaya yatırdık…

Dünden bugüne yatçılık sektörü nasıl bir değişim sergiledi?
Sektörümüz, 2001 ve 2008 yılları arasında Avrupa’da ve dünyada ciddi derecede adımlar attı; ilk dörde kadar geldi. Bu durum; Türkiye’deki yat yapan firmaların mühendislik anlamında iyi iş çıkarmaları, yurt dışındaki tasarımcılarla beraber çalışmaları ve fiyat avantajımız sayesinde artan taleplerle oldu. Dolayısıyla bizim daha iyi mega yatlar yapmamızı sağladı. 2008-2011 döneminde Avrupa’da olan ekonomik çöküşten ikinci el teknelerin çok olmasından dolayı sektör olarak biraz etkilendik. Bu da otomatikman fiyatlarımıza yansıdı. Avrupa’daki tekne Türkiye’dekiyle aynı fiyata düşünce, dünyada çok tekne olmaya başladı. Özellikle Yunanistan’da.

Ya rekabet…
Türkiye’nin iç piyasa rekabeti tabi ki etkilendi. En büyük yanlışımız; kendi yanımızda yetiştirdiğimiz elemanın, rakamları birden yüksek gelince hemen başka birini veya başka sektörde çalışan kişiyi bularak bir firma kurması. Yatçılık sektörü otelcilik veya inşaat sektörü gibi değil. Hakikaten bu işi sevmezseniz yapamazsınız. Yatı yapıp satmayla kalmıyor bu iş. Resmen o kişiyle bir aile oluyorsunuz. Tekne onda kaldığı sürece adeta beraber uyuyorsunuz. Bu arkadaşların yeterli bilgi birikiminin olmaması sebebiyle onlar bu işi sadece mesleği kârlı gördükleri için yapıyorlar. Ona yatırım yapan ortağı da, kısa sürede geri dönüş bekliyor. İnşaat yapsa daha çabuk dönecek. Dolayısıyla göremeyince yatırımdan vazgeçiyor. Sonuçta dünya kadar yarım kalan firma ve yarım kalan işler oluyor. Rekabet ortamında tecrübesizliğimiz hala var. 3 milyon Euro’ya biten bir tekne için söylüyorum, adam sadece mobilyasını, ahşabını, çeliğini herhangi bir kısmını yaptıysa, 300 bin Euro pay almışsa o işten, 3 milyon Euro’yu iyi teklif görüyor ve 2 milyon Euro teklif verebiliyor. Sonunda hüsran oluyor ama hala bunlar var.

Sektörün mevcut durumu yurt dışı piyasasına kıyasla nasıl?
Türkiye’nin durumunu Avrupa’ya göre kıyaslarsak, iyi derece fiyat avantajımız var. Avrupa’nın bizden şikâyetlerinin başında ise mühendisliğin iyi olmaması, firmaların garanti süresi zarfında çok ilgili olmaması geliyor. Bu konuda kendi konumum vasıtasıyla kooperatif yönetiminde olduğum için önümüzdeki hafta Yat Federasyonu’yla bir görüşme yapacağız. Bilmiyorum ne kadar başaracağız, ama bir takım öneriler sunacağız. Öneri sunacağımız nokta şu: Yurt dışında ve yurt içinde satılan teknelerin bir komisyon oluşturularak, gerek yat yapan firmaların kalan paralarını tahsil etme adına, gerekse de müşterinin zor duruma düştüğü anda o birime o firmayı şikayet ederek, iki ve üçüncü ihtarda çalışma ruhsatının, belki C Belgesi’nin, belki Üretim Kodu’nun iptal edilmesine kadar gitmesini sağlamaya çalışacağız. Neden bunu yapacağız? Çünkü brokerlarla görüştüğümüzde “Çok güzel tekneler yapıyorsunuz tabii ki fiyatı da uygun oluyor, ama müşteriye Türk teknesi dediğin an “Garantide bir sorun yaşar mıyım, acaba bir sorun olur mu? diye çelişki yaşıyor” diyorlar. Dolayısıyla eksi bir puanla başlıyoruz. Bunun dışında en son gittiğim fuarda, brokerlarla da görüşme fırsatım oldu. Kendileri Türkiye’nin çok iyi bir düş olduğunu, şu anda Avrupa’da ikinci el teknelerin de tükendiğini ve yeniden Türkiye pazarına yöneleceklerini; Türkiye’deki teknelerin satışıyla ilgilendiklerini söylediler. Ben ileriye dönük ilk beş sene içinde Türkiye’deki yatçılık sektörünün inanılmaz derecede patlama yapacağına inanıyorum.

İstihdam durumunuz nasıl?
Bizim kendi firmamızda personel çıkartmak gibi bir durum olmadı. Kazandığımızı çalışanlarla paylaştık. Hiçbir işçimizi çıkarmadık. Bizim kapasitemiz o gün 45’se bugün 49 olmuştur. Tam tersi artmıştır. Ama Avrupa’ya çalışan tekneler çok etkilendiler, hatta hiç tekne satamadılar. Bizim sektörde yetişen bir elemanın başka sektörde yer alması biraz zor; mobilya sektörüne geçebilir, bu işi yapabilir.

Son dönemde yeni marinalar kuruldu ve neredeyse hepsi tam kapasite dolu. Yerli üretici satamıyoruz diyor, alıcılar yurt dışına mı yöneldi?
Yurt dışında bir firmaya sipariş vermiş yabancı veya Türk, işi bozulunca kaporasını yaktı, gemilerde olduğu gibi. Bunu yapan tersaneler, yüzde 30’unu almışsa ödemenin, direkt olarak yüzde 30 ucuza satıyorlar. 5 milyon dolarlık tekne direkt 3,5 milyon dolara düştü. Ama Türkiye’de bir tekne zaten o fiyata yapılıyor. Tabi şu da var adamın teknesi marka tekne. Dolayısıyla tabii ki Türkiye’deki insanlar gidip onu aldılar. Türkiye’deki imalatçıların sıkıntısı buydu, buna biz de dâhiliz.

Hedefleriniz arasında neler yer alıyor?
Tuzla’da yaşadığımız büyük bir sorun var; biz bütün tersanelerin arasında boğulmuş bir yat kooperatifiyiz. Bunun içinde bizim kendi yerlerimiz var. Bizim en büyük sorunumuz gemilerle çok yakın olmamız. Boyayı attığımız zaman -çünkü tekne boyası ucuz değildir- gemilerin raspa tozu, krom boyaya bulaşıyor. Biz tekneyi denize bırakamıyoruz, direkt marinalara getiriyoruz. Ne kadar da dikkat etsek, o geminin raspa tozu, krom boyaya bulaştığı an, Avrupa karşısında bir sıfır yenik başlıyoruz işe. Ne kadar kaliteli yaparsanız yapın sıkıntı oluyor. Bunu aşmak için imalathanelerimizin daha düzgün olması, yatların denize sadece denemeler için gitmesi lazım. Kendi müşteri karşılama yerimiz olmalı. Her müşterinin kaptanına veya temsilcisine birer oda vermemiz gerektiğine inanıyorum, çünkü Avrupa’da böyle oluyor. Düzenlemeleri 2013’e kadar bitirmeyi hedefliyoruz. Tamam, biz güzel yat yapıyoruz, hizmeti de kısmen iyi veriyoruz. Ama müşteri ilişkilerinin daha iyi olması gerektiğine inanıyorum. Daha yakın olmalıyız, takip etmeliyiz. Diyelim ki biri teknesini aldı iki sene sonra sattı, ama o teknenin boyasını başkası yeniliyor. İşte orada bizim hatamız var. Çünkü biz sabit değil, hareketli bir araç yapıyoruz ve sıkıntıları nedir, eksisi nedir, teknolojisini değiştirmek lazım mı, makine büyütülmeli mi, ses desibeli nedir hep bunları takip etmemiz gerekli. Daha iyi takip, bizim önümüzdeki ilk üç sene içindeki hedefimiz.

Nuh Sanayi Sitesi Kooperatif başkanısınız, milyon dolarlık yatlar üreten bir sanayi sitesinden bahsediyoruz. Ne söylemek istersiniz?
Beş gönüllü arkadaşla beraber 2010 yılında göreve talip olduk ve göreve geldik. Bizim hedefimiz, Nuh Sanayi Sitesi’nin 1982-85 yılları arasında yapılan inşaatı değiştirmeyi planlıyoruz. Bugün bizim bir Proteksan, RMK gibi imkânlarımız yok. Bu birlik çerçevesinde üye arkadaşlarımızla göreve geleceğimiz gün bir slogan oluşturduk ve dedik ki biz bu sanayi sitesini değiştirmeliyiz. Herkes “Ekonomik olarak Avrupa’da kriz yaşanıyor, nasıl yapacağız bu işi?” diye sordu. Dedim ki “Önce yatçılık sektörüne yakışan çok güzel bir idari bina yapmamız lazım, bugün biz yönetimdeyiz yarın siz gelirsiniz problem değil. Sağ olsun tüm üyeler bize katıldılar. Bu konuda çalışmalarımızı yaptık, planlamalarımızı bitirdik, atölyelerimizin yüksekliklerini düzgün bir hale getirecek projelerimizi de hazırlattık. Şu anda proje belediyemizde; oradan geçer geçmez Müsteşarlıktan izin alarak inşaatımızı yapmaya başlayacağız. Önce sitenin girişine modern ve siteye yakışan beş katlı bir idari bina dikeceğiz. Bütün atölyelerimizin yüksekliğini aynı seviyeye getireceğiz, kapı modellerimizi değiştireceğiz. İskelelerimizi yaptık, daha da güzelleştireceğiz. Sonra da sanayi sitemizi Avrupa’daki fuarlarda tanıtmaya başlayacağız. Şu anda neden Avrupa’daki fuarlara girmiyoruz? Çünkü müşteri her ne kadar tekneyi güzel yapsanız da, atölye ve tesisi görmek istiyor. Teknesinin buradan çıktığına inanmayan müşteri var. Ama biz bunu daha düzgün hale getirirsek, Avrupalı ya da yerli müşterimize “Hah, burada bu iş olur imajını” yaratmış olacağız. Bu konuda bütün üyelerimiz bize destek verdiler, bu konuda teşekkür borçluyuz. Kısacası “Burada tekne mi yapılır?” imajını silmek en büyük hedefimiz.

Vira Dergisi

Bu haber toplam 1634 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.