"Bizi yetim bırakmayın"
Karadeniz Ereğli DTO Batı Karadeniz Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı İrfan Erdem ile sektörün geleceğini ve yapılması gerekenleri konuştuk.
Karadeniz’de çok sevilen ve sayılan biri olan İrfan Erdem, hayatını denizciliğin gelişmesine adamış bir isim. Eğitime büyük önem veren Erdem, bölgede gemi inşa sanayinin ve limanların gelişmesi için sürekli çalışmalar yapıyor. Yaşanan ekonomik krizden etkilenen gemi inşa sanayinin darboğazdan çıkması için uğraş veren ve bu konuda hükümete ve başbakana seslenen İrfan Erdem, “Bizi yetim bırakmayın” mesajı veriyor. Yatırımcılara da seslenen ve “İhtisasını yapmadığın, çıraklığını bilmediğin iş kolunu yapmayacaksın” diyen İrfan Erdem’le sektörün geleceğini ve yapılması gerekenleri konuştuk.
Sektör genelinde ve Karadeniz’de çok sevilen birisiniz. Denizcilik sektörüne nasıl girdiniz?
1948 doğumluyum. İlk ve orta tahsilimi Ereğli’de yaptıktan sonra Kabataş Lisesi’ne gittim. Askerden dönünce 1969’da sac ticaretine başladım. Aynı zamanda kamyon nakliyeciliği de yapıyordum ama bir süre sonra tamamen sac ticaretine döndüm. Perşembe pazarına her ay 2-3 bin ton mal götürüp satardım. Sonra 1972 yılında Almanya’ya gittim, orada Rum Bölgesi’nde çelik fabrikalarının yanında neler var diye inceledim. İlk gördüğüm boru fabrikaları oldu. Tabii tersaneler ve çimento fabrikaları da vardı, çünkü demir çeliğin atığı olan cüruflardan çimento yapılır. Dünyanın en kaliteli çimentosudur bu. Yurda dönünce ilk defa Ereğli’de boru fabrikası kurdum. Boru fabrikası kurduğumda Türkiye’de, Mannessmann, Borusan, Ümran Boru ve Yücel Boru olarak dört firma vardı sadece. 1973’ün sonlarında İş Bankası müdürü yakın bir dostum bana “İş bankası gemi kredisi veriyor, burada gemi yapar mısın?” dedi. Ben de “Yaparım” dedim. Böylece bin tonluk Burhan Erdem’i yaptık. O tarihte yaptığımız geminin zinciri ve çapası dahil her şeyi yurtdışındandı. Sonra üç bin tonluk Emine Erdem geldi. Kalkavanlara 12 tane gemi yaptım. Biz bu mesleğin sıkıntılarını ve hamallığını çektik. 42 yıl içinde hep mücadeleyle geçti tersanecilik. Bugün gemi sanayinin yüzde 75’ini yerli olarak üretebiliyoruz. Bu Türkiye’de 25-30 kişinin hamallığını yaptığı bir sektörün başarısıdır. Ülkeyi idare edenler o zamanlar otomobil, tekstil sektörlerine verdikleri teşviki gemi sanayine verselerdi, şimdi bu sektörde dünyada 5.- 6. değil ikinci olurduk. 2002 yılında da Deniz Ticaret Odası’nı Ereğli’de kurdum, Batı Karadeniz’in sekiz yıldır başkanlığını yapıyorum. Ayrıca eğitim derneklerinin başkanıyım, üniversitede ders veriyorum. Hala ikinci üniversitemin 3. sınıfında öğrenciyim.
Ekonomik krizden en çok etkilenen sektörlerden biri de gemi inşa sanayi oldu. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir?
Biz bu yolda çok çalıştık. Battık, çıktık, yorulduk, mücadele ettik, servetler kaybettik. Tekstile otomobile yapılan yatırım Türkiye’de gemi inşaat sanayine, vagon ve uçak sanayine yapılsaydı çağ atlardık. En önemli konulardan biri de ihtisas bankalarıdır. Denizcilik bankasını kapatmayacaklar. Ev kredisiyle gemi kredisi aynı bankadan verilir mi? İhtisaslaşmış bankalar yok edildi. Gemiyi bankaya anlatana kadar üç sene geçiyor. Türkiye’nin en büyük özel bankaları, denizciliğe hiç kredi vermiyor. Çünkü 0 risk istiyorlar. Yine de biz başardık. Ereğli’de bugün 10’a yakın tersane var, ama maalesef tersanelerde iş olmadığı için işçiler işten çıkarılıyorlar. Aslında bu hükümetin denizcilik sektörüne büyük katkıları var. Kimse bunu inkar edemez. ÖTV’siz yakıtı bu hükümet çıkardı, tersanelerin gelişmesi ve yer tahsislerinden tutun bugünkü faaliyetler için en büyük katkıları hep bu hükümet verdi. Yalnız krizde biraz bizi yetim bıraktı. Sayın Başbakan’dan rica ediyorum, bizim tersanelerimizi yetim bırakmasın.
Karadeniz Ereğli’de gemi inşa ne durumda?
Ereğli’de tersanelerdeki durum iyi değil. 7 bin 500 kişiye yakın insan işten çıkarıldı. Tersaneler atıl durumda. Ereğli’nin, Erdemir’in çeliğine ve tersanelere dayalı bir özel bir durumu var. Bölgemiz insanının yarısı tersanelerde, yarısı demir çelikte çalışıyor. Çelik sektöründeki geri duruş, tersanelerdeki sipariş iptalleri bizi özel bir konuma getirdi. Bizde tekstil yok, otomobil sanayi yok. Tersaneler kapandı, demir-çelik maaşları yüzde 35 düşürdü, sistem tıkandı. Biz bütün yumurtaları aynı sepete koymuşuz, o da bizim hatamız. Herhangi bir sipariş de yok. Biz hükümetimizden yenilenecek olan koster filomuz için ümitle bekliyoruz. Çok şey de istemiyoruz. Hükümet bize, “İşçileri çıkarmayın, sigortasını asgari ücretten ben vereyim” desin, yeter.
Peki, tersanelerin bu duruma gelmesinde sizce sorumlular kim?
Bugün tersanelerin bu duruma gelmesinin sebeplerinden biri tersane sahipleridir, ikincisi işçiler, üçüncüsü de hükümettir. Tersane sahipleri, her gün çıkıp, 2015’e kadar doluyuz dediler. Parayı koyacak yer bulamıyoruz gibi bir durum oluştu. Hızlı büyümenin neticesinde işçiler futbolcular gibi transfer oldular. Asgari ücretle çalışmaya razı olan işçi, 100- 200 lira farkla başka tersanelere geçti. Onlar da şimdi asgari ücretle iş arıyorlar. Üçüncüsü hükümet kanadı. Aslında haklılar. “Hani 2015’e kadar doluydunuz, parayı koyacak yer yoktu, size ne oldu?” diye sormazlar mı? Tabii hızlı büyümeyle birlikte herkes yatırım yaptı. Yalova tersaneleri açıldı, bir kısmı daha kaynak yapmadan kapattı. 4-5 yıl en çok para kazanılan sektör olarak baktılar bize. Türkiye’de herkes çok para kazanan sektörlere hemen yatırım yapmak istiyor. Olmaz, ihtisasını yapmadığın, çıraklığını bilmediğin iş kolunu yapmayacaksın. Ben Ereğli’de 200-300 Loyd sertifikalı kaynakçı yetiştirdim. Okullar yaptım, eğitimle beraber eğitimin içinde insan yetiştirerek bu sektörü büyüttük.
Sizce nasıl bir strateji izlenmeliydi?
Burada sorun şu. Önceden yolcu motoru ya da balıkçı teknesi yapanlar birden Loyd klaslı gemi yapmaya başladılar. Onları tebrik ederim, ama kurumlaşamadılar. Gemi mühendisi çalıştırmayan tersaneler vardı. Ne oldu bu hızlı büyüme. Siz kurumsallaşamazsanız o müessese büyümez. Mesela bazı tersaneler sadece römorkör, bazıları da sadece balıkçı tekneleri yapmalıydı. Bazıları tanker, kimileri 30- 40 bin tonluk gemiler yapmalıydı. Şimdi İstanbul’da tersaneler boşken Ereğli’ye gemi yaptırmaya kim gelir? Tersanecilik öyle çok kolay para kazanılan ve çabuk geri dönen bir yatırım değil ki çok uzun yıllar ister… Diğer taraftan ekonominin kurallarını koyabilirsiniz, ama ekonomiyi yönetemezsiniz. Koyduğunuz kurallara göre yönetememenizin sebebi de dünya ithalatı ve ihracatındaki genişlemeler ve daralmalardır. 2008’deki bu daralma sektörü bitirmiştir. Ne diyordu ekonomistler; 2015’e kadar bütün tersaneler dolu olacak. Iceberg buzun suyun altındaki kısmıdır. Kimse suyun altındaki kısmı görmedi. Sistem çöktü. Türkiye ve tersaneciler olarak biz de geç kaldık. Çin, Japonya ve Kore’nin aldığı tedbirleri alamadık. Bakanlıklar arası koordinasyon zayıflığı ve tersanecilerin dertlerini iyi anlatamamaları buna sebep oldu. Diğerleri reçeteyi yazdı, biz şimdi yazmaya çalışıyoruz. Buradaki en önemli kusurlardan biri de yetişmiş insan gücümüzün kaybolmasıdır. En iyi kaynakçılar, montajcılar meslek değiştirdiler. Şunu söylemeliyim: Türkiye’nin tek kurtuluşu siyasi istikrarın ekonomik istikrarla paralel yürümesidir. Şu anda bu istikrar vardır. Çünkü siyasi istikrarınız yoksa ekonomik istikrar olmaz.
Ereğli’de gemi inşaya yapılan yatırım ne kadar?
Hemen hemen 200 milyon dolar diyebilirim. Devlete teşekkür ederiz. Bilhassa Kemal Unakıtan’a teşekkür ederiz. Biz devletten toprak almadık. Denizi doldurarak yaptık bu tersaneleri. Bizim hükümete anlatamadığımız şu: Tersaneciler kazandıkları bütün paraları tersaneye tekrar yatırdılar. Mükemmel tesisler kurduk. Bir Hollandalıya ya da İngiliz’e, denizciliğin en büyüklerine buradan anahtar teslimi gemi, tanker, römorkör yapabiliyorsak biz evrimi tamamlamışız demektir. Bu nedenle Başbakanımızdan bizi yetim bırakmamasını istiyorum.
Son olarak dergimizle ilgili neler söylemek istersiniz?
Vira’yı şu bakımdan çok seviyorum: Siz konuları objektif ortaya koyuyorsunuz. Bu güzel, bu çirkin demiyor okuyana bırakıyorsunuz yargılamayı. Bir de denizcilikle ilgili bütün sektörleri dergide buluşturuyorsunuz. Sadece acaba reklamlar arka tarafta olsa konular bölünmese diye düşünüyorum. Baskı kalitesi de çok güzel. Bir de başka yerlere de göndermelisiniz derginizi, herkes okuyabilmeli. Dünyadaki en büyük günah bilgi saklamaktır.
Vira Dergisi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.