1. YAZARLAR

  2. Osman Öndeş

  3. Beş asır boyunca Osmanlı Askeri Denizciliğinin ana üssü olan Kasımpaşa Semti ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa “Kalyoncu Kışlası”
Osman Öndeş

Osman Öndeş

Gazeteci, Yazar
Yazarın Tüm Yazıları >

Beş asır boyunca Osmanlı Askeri Denizciliğinin ana üssü olan Kasımpaşa Semti ve Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa “Kalyoncu Kışlası”

A+A-

Yazan: Osman Öndeş (Araştırma Makalesi)

 

Kasımpaşa'daki Kalyoncu Kışlası da artık yok!

 

Makaleme; “Yazan” diye bir ifadenin yerine, akademisyenlerimizin  çok değerli arşiv çalışmalarının kaynak teşkil ettiği  bir araştırma makalesi demeliyim. Bu felakete giden günlerde yazılanlardan bazılarını özet olarak alıntıladım; 

Deniliyordu ki; “Kaptan-ı derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından, bahriye askeri yetiştirmek için yaptırılan Kasımpaşa’daki Kalyoncu Kışlası (Bahriye Kışlası), “Beyoğlu Hükümet Konağı” oluyor.

Kasımpaşa Semti asırlar boyunca Osmanlı askeri denizciliğinin her anlamda deniz üssü olmuş ve bu nedenledir ki mahallelerinde çoğunluk denizcilerin aileleri oturmuş, gemi onarımı ve inşaatına ait pek çok esnaf ve sanatkar Unkapanı Kalafatçılar semtinden başlayarak Hasköy’ün sonlarına kadar buralarda faaliyet göstermiştir.

Ben Kuzey Deniz Saha komutanlığı olduğu yılları yaşadım. Çok geniş bir bahçe ile çevrili idi. Bu bahçenin Haliç kıyısında olan kısmındaki küçük iskelede   komutanlara ait muş ve vasıta motorları bağlı olurdu. Bahçeye Kasımpaşa Vapur İskelesi tarafından girilirdi. Haliyle burada bir nöbetçi kulübesi vardı.

Divanhane’ye geniş  mermer üç basamakla girilirdi. Burası muazzam bir avluydu ve çatısı dörtlü cam kubbe halinde idi. Bu muazzam avluda hayli büyük bir  kadırga maketi senelerce sergilenmiştir.

 

 

Tersane Konferansı Divanhane’de yapıldı

 

23 Aralık 1876'dan 20 Ocak 1877'ye kadar olan günlerde Avusturya-Macaristan, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya ve Rusya elçilerinin katılımı ile Tersane Konferansı  Divanhane’de düzenlendi.

1875'te Hersek Ayaklanması ve Nisan 1876'da Nisan Ayaklanması başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak isteyen Büyük Güçler, Bosna'da ve çoğunluğu Bulgar nüfusa

sahip Osmanlı topraklarında siyasi bağımsızlıklar talep ediyorlardı. 

Büyük Güçlerin temsilcileri ile Divanhane’de  toplantı yapılmış ve tarihe “Tersane

Konferansı” olarak geçmiştir. Osmanlı İmparatorluğu önerilen talepleri reddettiğinden dolayı birkaç ay sonra Rus-Türk Harbi patlak vermiştir.
Bu toplantının yapıldığı mekan, asırlarca Kapudan-ı Derya – Bahiye Nazırı ve Kuzey Deniz Saha Komutanı  makamı olarak kullanılmıştır. Amiral Bülent Ulusu  ve sınıf arkadaşım Amiral Mustafa Turunçoğlu Kuzey Deniz Saha Komutanı olduğu yıllarda kendilerini birkaç kez  makamında ziyaret etmiştim.  Bana hatırlatıldığı üzere Tersane Konferansı’nın yapıldığı çok geniş yuvarlık masa ve koltuklar aynen muhafaza ediliyordu.

Bu salonun tavanı çepeçevre  renkli  süslemelerle bezenmişti ve özellikle köşelerde olmak üzere tavan Osmanlı devri  harp gemilerinin renkli yağlıboya tabloları ile bezeliydi.

Böylesine bir bina müze olarak korumaya alınmalı ve devletin tarihinde çok önemli yeri olan bir eser olarak yaşatılmalıdır.

 

Divanhane’nin karaya  bakan bahçe kısmının karşısında iki katlı taş bina vardı ki, esas kapısı yol tarafında idi. Bu binada Muhasebe ve Evrak memurları çalışırdı. Yolun karşısındaki kagir  taş bina Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Matbaası idi. Burada hurufat dizen ustaları hatırlarım. Hasköy tarafında hemen sağdan dik bir yokuş ile Kasımpaşa Deniz Hastanesi’ne ulaşılırdı.

 

Uzun yıllar Kasımpaşa Deniz Hastanesi olarak bilinen  bu bina, Kaptan-ı Derya Küçük Hüseyin Paşa zamanında Kaptanpaşa Konağı olarak inşa edilmiş, II.Mahmut zamanında burada ilk Bahriye Mektebi açılmış,Kırım Harbi yıllarında bina müttefiklere tahsis olunmuş ve nihayet Kasımpaşa Deniz Hastanesi olarak tadil edilmiştir. Bina her seferinde hangi amaçla kullanılacak ise o doğrultuda tadil edilmiş ve neticede ilk Kaptanpaşa Konağı’na ait pek çok özelliği kaybolmuştur. Zamanla yapılan tadilatlar neticesinde binanın orta  kısmından yükselen kule ve bina ilk şeklini kaybetmiştir. Ancak burası Kasımpaşa Semtine anlam ve özellik veren tarihi ve mimari eserlerden biri olmaktadır.

Kasımpaşa’daki Kalyoncu Kışlası da böyle derin anlam ve önleme sahip  tarih ve kültür mirası bir eser idi!

 

Divanhane bu semtin  en anlamlı bir binasıdır. Zira asırlar boyunca Kapudan-ı Derya ve Bahriye Nazırlarının karargahı olmuştur.

 

Prof. Dr. İlber Ortaylı “Büyük amiral” olarak tanımladığı Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın adı da eseriyle birlikte silinecek.” demişti.

Deniliyordu ki; “Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası” olarak da bilinen Kalyoncu Kışlası için yeni bir restorasyon ihalesi açıldı. İstanbul Valiliği Koordinasyon Başkanlığı tarafından açılan, “929 Ada 1 Parsel Beyoğlu Hükümet Konağı Binası Restorasyonu Tamamlama ve Çevre Duvarları Yapım İşi” ihalesi sonuçlandı. Söz konusu ihaleyi 55 milyon 949 bin 379 TL’ye Anke İnşaat ve Restorasyon San. Tic. Ltd. Şirketi aldı. Tek geçerli teklif sahibi Anke İnşaat firması ile yapılan sözleşmeye göre söz konusu inşaat işleri 13 Ağustos 2022 tarihine kadar tamamlanacak.

Daha önce yapılan restorasyon ihalelerinde, işin adı “Cezayirli Hasan Paşa Kışlası” olarak yer almasına karşın, son ihalede “Cezayirli Hasan Paşa Kışlası” adına yer verilmedi. Sadece “Beyoğlu Hükümet Konağı Binası Restorasyonu” denilen ihale konusu işin yapılacağı ada ve parselde, tarihi kışla binası bulunuyordu.

 

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç;  “Denizcilik Mirası Anıt Eser” başlığı ile yazdığı çalışmasında “Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası, modern dönem Osmanlı askeri mimarisinin öncü binalarından olması yanı sıra, İstanbul’un denizcilik mirasına ait nadide anıt eserlerden biridir. Türk bahriyesinin sembol isimlerinden Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından inşa edilen kışla, yalnızca askeri zaruretler nedeniyle değil, başkentte kalyoncu neferlerinden kaynaklanan asayiş sorunlarına çare olması amacıyla da yapılmıştı. 1782 yılında inşa edilen bina, zaman içinde Kalyoncular Kışlası, Kasımpaşa Kışla-i Hümayunu, Bahriye Kışlası, İstanbul Kışlası ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası adlarıyla anılmıştır.” diyordu.

 

Osmanlı Devleti’nde asırlarca askerî Türk denizciliğinin üssü olan Kasımpaşa; (Solda) Cezayirli Gazi Hasan Paşa Konağı- Kaptanpaşa konağı, (Ortada sahilde) Divanhane. (Sağda geride) Kalyoncu Kışlası ve (En sağda) Haliç Tersanesi.

 

Prof. Dr. İlber Ortaylı  bir yazısında şöyle diyordu; “İlginç bir hayatı ve icraatı olan bir tarihi portredir, bu büyük amiral ve askerin üzerinde düşünmek gerekir. Bu toplumun zaman zaman içine düştüğü karmaşaya rağmen, şartlara uyum sağlayan ve kendini yenileyen bir insan deposu olduğunu onun kadar gösteren büyük adamlar azdır.

‘Cezayirli’ lakabına bakarak Hasan Paşa’yı Cezayir’de yetişen Batı Anadolulu Türk uşaklarından biri olarak düşünmeyelim.

Kafkasyalıdır; muhtemelen sınır boyundaki müsademelerden birinden İranlılara esir düşmüş ve Tekirdağlı bir tüccar tarafından satın alınmıştı. Yetiştiği muhitte zekâsı ve atılganlığıyla kendini gösterdi. Yeniçeri Ocağı’na kaydoldu. 18’inci yüzyılda çokça tekrarlanan Rus ve Avusturya ittifakına karşı yapılan muharebelerde elden çıkan Belgrad kuşatması sırasında kendini ispatladı. Ardından eski efendisinin kızıyla evlendi. Bugün Kasımpaşa’daki mezarlıkta karısı, kayınpederi ve ikisinin ortasında temsili şahidesiyle (mezar taşıyla) paşa sayısız eserler kazandırmış bir devlet adamı olarak İstanbulluları selamlar.”

 

Türk denizciliğinin  Osmanlılar devriden buyana ayakta kalmış eserlerinden olan “Kalyoncu Kışlası” Batı dünyasında müze olarak korunurdu. Hangi ülkede ise o ülkenin bahriyesi sahip çıkardı. Türkiye’de bunlar olmadı; Kasımpaşa, Osmanlı Donanmasının deniz üssü idi. Cumhuriyetin ilk yıllarında Kasımpaşa semti, asker denizcilerin hatta evlerinin yoğunlaştığı bir bahriye semti idi. O nedenledir ki, Kaptan-ı Derya ve Bahriye Nazırlarının ve nihayet Cumhuriyet yıllarında da “Kuzey Deniz Saha Komutanlığı” olarak önemini korudu.

Karşısında yeralan binaların tamamı bahriyeye aitti. Bunların en önemlisi Kaptan-ı Derya Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın inşa ettirdiği “Kalyoncu Kışlası” idi.

Kalyoncu Kışlası tarihi değeri yanında bir devrin askerî mimari anlayışını da yaşatıyordu. Avlusunda bir de camisi vardı.

Kalyoncu Kışlası da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı envanterinden çıkartıldı. Milli Emlak’e devredildi. Bir süre Beyoğlu Kaymakamlığı  olması istendi.. Cami restore edilirken, Kalyoncu Kışlası yıkıldı ve yerlebir edildi. Böylece bir tarihi eser yok edildi.

Aslında Kasımpaşa giderek bir bahriye semti olmaktan çıkartıldı.

Kalanlar sadece  Kaptan Paşa Çeşmeleri’dir ki, bunları da söküp götürmeleri şaşırtıcı olamaz!

 

Yıl 1918- Tepebaşı Yokuşu’ndan Kasımpaşa’ya ve Haliç’e bakış; Solda Mesudiye, sağda Hamidiye kruvazörleri  ve Hamidiye’nin sancak bordasında Turgut Alp  Yüzer Maçunası görülmekte. Sahilde en sağda Divanhane, orta geride Kalyoncu Kışlası ve solda Kasımpaşa Haliç Tersanesi- Kaptan Paşa Konağı yeralmakta. Bütünüyle Osmanlı Devleti’nin asırlarca Deniz Üssü olmuş bir semt!

 

 

Yıl 2012

Kasımpaşa’da Osmanlı’nın İlk Modern Kışlası’nı yıkıldı!

“İstanbul Kasımpaşa’da bulunan ve Kalyoncular Kışlası ya da Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası olarak adlandırılan binaların sessizce yıkıldığı fark edildi!

İstanbul Valiliği tarafından cami ve kışla restorasyonunun birleştirilmesiyle işe başlayan Erbu İnşaat, 17 Temmuz 2012’de dilekçe ile Yıldız Teknik Üniversitesi’ne (YTÜ) başvurarak Cezayirli Gazi Hasanpaşa Kışlası’nın taşıyıcı sistemi hakkında detaylı rapor istemişti. YTÜ, kışlanın mevcut durumuyla can güvenliği performans düzeyini sağlayamadığı, Cumhuriyet döneminde betonarme olarak yeniden inşa edildiği için özgün olmadığı, 1966’da taşıyıcı sistemin betonarmeye çevrildiğini belirtmiş ve. YTÜ, raporunda, binaların yıkılarak özgün yapı malzemeleri ya da betonarme olarak yeniden inşa edilmesinin en doğru yol olacağını belirtirken, İstanbul 2 No’lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu da yıkıma izin vermişti. Toplam kapalı alanı 7 bin 200 metrekare olan kışla ve etrafındaki binalar tamamen yıkılırken, sadece restorasyonu süren cami ayakta kaldı. (Kaynak: Erman Ertuğrul Tarih: 23 Haziran 2012)

 

 

Tarihi kışla yıkılırken ve tamamıyla yıkılıp yok edildikten sonra.

 

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç’in

“Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası” konulu Tebliği

 “Uluslararası Osmanlı İstanbulu” sempozyumu bildirileri İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi Yayını olarak yayınlanmıştır. Bu seminer bildirileri İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından “Osmanlı İstanbul’u”  başlığıyla neşredilmiştir. Tebliğler internet ortamında pdf olarak okunabilmektedir. “Kalyoncu Kışlası” tebliğinin müellifi Prof.Dr. Ali fuat Örenç’tir.

Bu tebliğ muazzam bir akademik çalışmanın sonucu olarak  meydana getirilmiştir. Her cümlesi bir arşiv belgesine dayanır ki, Prof.Dr. Ali fuat Örenç’e  binlerce defa teşekkür edilmelidir.

Prof.Dr. Ali Fuat Örenç tebliğinde; “Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası’nın  modern dönem Osmanlı askeri mimarisinin öncü binalarından olması yanı sıra, İstanbul’un denizcilik mirasına ait nadide anıt eserlerden biri olduğunu” işaret etmekte ve şöyle demektedir; “Türk bahriyesinin simge isimlerinden Cezayirli Gazi Hasan Paşa tarafından inşa edilen kışla, yalnızca askeri zaruretler nedeniyle değil, başkentte kalyoncu neferlerinden kaynaklanan asayiş sorunlarına çare olması amacıyla da yapılmıştı.

1782 yılında inşa edilen bina, zaman içinde Kalyoncular Kışlası, Kasımpaşa Kışla-i Hümayunu, Bahriye Kışlası, İstanbul Kışlası ve Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası adlarıyla anılmıştır.

 

Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası

“Gazi Hasan Paşa’nın kendi bütçesinden kışla inşa etme yönündeki ısrarlı talepleri, siyasi mülahazalar nedeniyle geciktirilmiştir. Çeşme mağlubiyeti ardından Kaptanıderya olan Gazi Hasan Paşa ile dönemin etkili devlet adamlarından Sadrazam Halil Hamid Paşa arasındaki nüfuz mücadeleleri ve sonrasında sorun günden güne büyüyünce Sultan I. Abdülhamid (1774-1789)’in kışla yapımına dair fermanı çıktı ve inşaata başlandı.

Sultan, Kalyoncular Kışlağı’nın inşası için paşanın büyük masraflar yapacağını ifade ederek, binanın ahşap mı kâgir mi olacağı hususunun belirlenmesini istemişti.

Hasan Paşa, kışla arazisi olarak Haliç’te Tersane-i Âmire bölgesinde zahire ambarları yakınında yer alan İskele Meydanı’nı seçmiştir.

İnşaata başlamadan önce çevre semtlerden temin edilen molozlarla sahil doldurulmuş ve kışla denizden kazanılan bu alan üzerinde yapılmıştır.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde mevcut Gazi Hasan Paşa’nın muhtelif muamelatını ihtiva eden bir Muhasebe Defteri’ne göre kışlanın inşasına 16 Nisan 1782 tarihinde başlanmıştır. Binaya ait çeşme kitabesinden de anlaşıldığı üzere inşaat 1782 yılında tamamlanmıştır.

 

Kalyoncular Kışlası’nın bütün masrafları ile Cezayirli Gazi Hasan Paşa Vakfı’na bağlı olarak inşa edilen cami, mektep ve çeşmelerin giderleri paşanın şahsi bütçesinden karşılanmıştır.

“Kışla ve Müştemilatının Mimari Özellikleri Cezayirli Gazi Hasan Paşa hayratı Kasımpaşa Kışla-i Hümayunu, dikdörtgen plan şemasında ve üç katlı olarak inşa edilmiştir. Kışlanın her cephesi 84,30 metredir. Binanın her katındaki cephesinin iç avluya bakan yönleri, dört bir taraftan koridorlarla kuşatılmış, dış cephesi ise aynı şekilde dört bir tarafta sıralanan odalar ile 8 Kışla camine ait çeşme kitabesinde 1782 tarihi yer almaktadır:

 

Kışlanın 1948 yılına ait fotoğraflarında, cephelerde ampir üslubunda büyük kuş evlerinin bulunduğu ve pencerelerin taş söveli olduğu anlaşılmaktadır. Kırma çatı ile örtülü kışlanın tavan, taban, merdiven döşemeleri ahşap, kalanı kâgir olarak inşa edilmişti. Kışlanın üç katındaki toplam 160 odasının asker kapasitesi 1.800 idi. Ancak gerektiğinde 2.700 asker yerleşebilmekteydi. Kışlanın bu klasik oda sistemi 1883’teki bir tamiratta değişmiş, orta ve üst kattaki oda duvarları yıkılıp 100 kişilik büyük koğuşlar oluşturulmuştu.

 

Kışla avlusunu çeviren üç katlı koğuşlar dizisi, her katta yinelenen oldukça sade dikdörtgen pencereler ile aydınlatılmıştı. Kışlanın avluya bakan pencereleri, duvara yaslanan iki sütunla taşınan ve kat boyunca uzanan yuvarlak kemerler içine alınmıştı. İlk bina formatında kasrın iç avluya bakan pencerelerinden birinde bulunan kapıdan bir köprü ile kışla camii Hünkâr mahfiline geçiş yapılabiliyordu.

Kışlanın toplam dört giriş kapısı mevcuttu. Haliç’e bakan güney cephesi ile kuzey tarafına rastlayan cephede büyük cümle kapıları bulunuyordu. Simetrik tarzdaki bu giriş kapıları, oyma mermer çerçeveliydi. Kapıların ön kısmında ikisi serbest olmak üzere dört mermer sütuna oturan çıkıntı köşkler inşa edilmişti. Haliç’e bakan cephedeki Hünkar köşkü Kasr-ı Hümayun, diğer cephedeki ise Misafir köşkü adlarıyla anılmaktaydı. Her iki köşkün kubbeleri kurşun kaplıydı ve etrafları tara saçaklıydı. Üstünde altın yaldız âlemi bulunan Kasr-ı Hümayunun içi ve dışı elvan boya ve nakkaş ustalığıyla bezenmiş  işlemelerle tezyin edilmişti.

Kasr-ı Hümayun’a kışlanın içinden kâgir bir merdivenle çıkılmaktaydı. Altı, yedi merdiven sonra asıl büyük salonun kapısına ulaşılmaktaydı.

Cumhuriyet döneminde Alay Komutanı’nın çalışma odası haline getirilen büyük salonunun orijinalinde nakışlı ve oymalı kubbesi bulunuyordu. Bu kubbe, kışladaki tamiratlar esnasında yıkılmış, yerine düz bir tavan yapılmıştı.

Bu kasrın üç cepheye açılan dokuz penceresinin üstünde nakışlı ahşap yarım kepenkler bulunuyordu. Daha sade süslemelere sahip olan Misafir Köşkü, elvan boyalı ve altın yaldızlı nakışlarla tezyin edilmişti. Mermer işçiliği ile de dikkat çeken kışlanın deniz cephesindeki

duvarı üstünde mühendishane hocalarından Esseyyid Osman Efendi tarafından resmedilen bir de güneş saati bulunuyordu.”

 

Yavuz Sultan Selim semtinden karşıda  görülen Kasımpaşa; Divanhane ve Kalyoncu Kışlası. Yıl:1900 ve sonrası. Fotoğraf:Abdullah Fréres.

 

Prof.Dr. Ali Fuat Örenç’in belirttiği Kalyoncu Kışlası’na ait bazı temel eserler ne olmuştur veya nerededir?

Tebliğ bu sorulara da cevap vermektedir;

“Kışla kapısının alınlık kemeri İstanbul Deniz Müzesi’nde 3465 demirbaş numarası ile muhafaza edilmektedir.

“Kışlanın bu nadide güneş saati günümüzde İstanbul Deniz Müzesi’dedir.

“Kışlanın büyük mermer cümle kapısı ve 1966 restorasyonu sonrası kitabesi Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası’nın ortası avlulu dikdörtgen planlı bu klasik şeması ve mimari özellikleri, modern Osmanlı askeri yapılarının öncüsü kabul edilmektedir. Nitekim bu tarihten sonra özellikle Sultan III. Selim (1789-1808) dönemi kışla mimarisinde Kalyoncu Kışlası’nın mehaz kabul edildiği anlaşılmaktadır.”

 

Kışla camisi

Kaptanıderya Gazi Hasan Paşa, kışlanın orta avlusunda kendi vakfına bağlı olmak üzere bir cami yaptırmıştır. İki katlı caminin bitişiğinde küçük bir mektep, altında kalyoncuların başağası hücresi, çavuş koğuşları ile bir de hapishane inşa edilmişti. Sultan I. Abdülhamid’in emri ile yapılan ve caminin kuzey cephesinde yer alan minaresi tek şerefeliydi ve şerefeden yukarısı çini ile tezyin edilmişti.

Durum hemen Mimar ağaya intikal ettirilince, ağa yapının mimari detaylarını aktaran bir takrir kaleme almıştır. Ağa, Kasımpaşa’daki Kalyoncu Kışlası’nda olduğu gibi Hasköy’de yapılmakta olan Humbaracı ve Lağımcı kışlaları da yarı kâgir olarak inşa edileceğini ve Hasköy Kışlası tamamlandığı zaman, Kalyoncu Kışlası’ndan çok daha sağlam olacağını dile getirmiştir.

Caminin son cemaat mahalli, mermer sütunlar üzerinde yer almaktaydı. Ahşap son cemaat kısmının kuzey tarafının altında abdest alma mahalli ve musluklar bulunuyordu. Caminin iç tezyinatı üç cepheyi çepeçevre dolaşan ve oyma olarak yazılan Ömer Vasfi imzalı surelerle (Hicri 1203 tarihli), diğer cephesi ise Osman Hilmi Efendi imzasını taşıyan sureler ile (Hicri 1197 tarihli) süslenmişti.

Sultan I. Abdülhamid, caminin kubbe içi alt kenarına konulmak üzere Hattat Laz Ömer Vasfi Efendi’ye Allah, Peygamber, dört halife ile Hasan ve Hüseyin yazılı levhalar yaptırmıştı. Bu levhaların alt kısmı hizasında ve ana mekânın üç kenar çevresini kaplayacak biçimde üzerleri altın varaklı ve ahşap oyma tekniği ile yazılmış Cuma suresi mevcuttu.

Ayrıca minber üstündeki oymalar, Hünkâr Mahfili’nin altın yaldızlı kafesi ve süsleri 19. yüzyıl başlarına ait tezyinat örneklerini yansıtıyordu. Mahfilin eteğini çevreleyen ahşap oyma kesme kuşak yazısı da Osmanlı hat sanatının nadide örneklerinden biri olarak kabul edilmekteydi. Caminin doğu ve batı cephelerinden birer köprü ile kışlaya geçiş sağlanmıştı. Batıdaki köprüyü sadece Padişah ya da Kaptanı derya, doğudakini ise kalyoncular veya sonraları bahriye eratı kullanmaktaydı.

Bu köprülerin, 19. yüzyıl ortalarından itibaren yapılan tadilatlar esnasında kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Kalyoncu Kışlası camisinin zemin katı kısmında, doğu cephesinin orta yerindeki penceresinin iç tarafında bir sandukanın, yani caminin içinde bir yatırın mevcudiyeti literatüre yansımıştır.

 

 

Hasan Paşa, camiyi inşa ederken bu mezarı kaldırmamıştı. Sandukası taştan olan yatırın 1930 yılına kadar tırabzanları ile mum dikme yerleri mevcuttu. 1930’dan sonra bu mezar ile birlikte zemin katta yer alan dershane de bozulup depoya çevrilmiştir. Böylece caminin girişi de değişmiştir.

“Gazi Hasan Paşa, kışla cami ve çeşmeler için Taksim’den su temin etmiştir.

“Kışla içindeki caminin iki tarafında birer su kuyusu yapılmıştı. Bu kuyuların süslemeli tulumbaları bulunuyordu. Ayrıca 40 ton kapasiteli bir de sarnıç inşa edilmiş ve buralardan caminin dokuz abdest musluğuna muntazaman su verilmişti.

Hasan Paşa, caminin zemin katında muslukların olduğu kısımdaki kuzey duvarına barok tarzda mermer bir çeşme yaptırmıştır. Bu çeşmenin zank taşında )Ayna taşı) yer alan 1782 tarihli Arapça kitabe, paşanın çok sevdiği ve yanından ayırmadığı aslanını simgeleyen tarzda yazılmıştı.

 

“Kaptanıderya Gazi Hasan Paşa, kışla caminin bitişiğinde bir Sıbyan Mektebi inşa ettirmişti. Cami ile birlikte vakfından gelirler tahsis ettiği bu mektepte kalyoncu neferleri ile birlikte dışarıdan gelen öğrencilere de Kur’an-ı Kerim eğitimi veriliyordu. Bu küçük mektep, büyük Kasımpaşa yangınında harap olunca, 1906’da modern tarzda ve daha büyük olarak yeniden inşa edilmiş, vakfın Tevliyet Komisyonu tarafından muallim atamaları yapılmıştı.

 

“Hasan Paşa, kışla ile bütün müştemilatını sahibi olduğu vakfına kaydettirmiştir. Cezayirli Gazi Hasan Paşa Vakfiyesi ile zeyillerinde kışla, cami, mektep ve çeşmelere dair şartlar belirlenmiş, görevliler için gelirler tahsis edilmiştir.

“Gazi Hasan Paşa’nın 1790 yılında vefatı ardında kışla cami ve diğer hayratının masraflarının karşılanmasında zorlukların yaşandığı belgelere yansımıştır.

“Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemlerinde Kışlanın Kullanımı Tarihteki bu ilk bahriye kışlasının inşasıyla kalyonculuğun kurumsallaştığı ve yeni bir ocak/orta statüsüne yükseldiği anlaşılmaktadır. Fakat İstanbul’un asayişine dair beklentiler tam olarak gerçekleşmemiştir. Bunun sebebi kalyoncuların kışlada kalmak yerine eski adetlerini sürdürüp bekâr odalarını tercih etmeleriydi.

 

“Kalyoncu Kışlası’nın 1782’deki inşasından İkinci Meşrutiyetin ilanına kadar geçen sürede binanın farklı amaçlarla da kullanıldığı dikkati çekmektedir. Mesela yaşlı, iş göremez ve yaralı kalyoncu neferleri ile Loncabaşıların kışlada ikametlerine izin verildiği, tedavilerinin burada yapıldığı kayıtlara yansımıştır. Hatta bu emektar kalyonculardan varis bırakmaksızın vefat eden olursa beytülmalden terekelerine müdahale olunmaması ve bu meblağın vefat eden fakir kalyoncuların cenaze masraflarına sarf edilmesi uygun bulunmuştu. Yine 1789 yılında düşmanın elinden kurtarılıp İstanbul’a gönderilen esirlerin Kalyoncu Kışlasına yerleştirilmesi uygun bulunmuştu.Benzer bir durum 1853-56 Kırım Harbi süresince yaşanmıştır. Osmanlı’nın müttefiki İngiliz askerlerinden bir  kısmı kışlanın üst ve alt katlarına yerleştirilmişti. Orta katta Osmanlı bahriye askerleri kalıyordu. İngilizlerin mevcudu az olduğundan, boş odaları ot deposu haline getirmişlerdi. Yangın tehlikesi nedeniyle Bahriye Nezareti’nin müdahalesi sonucu bu otlar kışla dışına çıkarılmıştı. Savaşın ilerleyen döneminde cepheden İstanbul’a nakledilen Rus esirlerinin kışlaya yerleştirilmesine karar verilmişti. Bunun üzerine kışladaki Osmanlı bahriye silahendazlarının binadan ayrılmaları istenmiştir;

“1884 yılında kışlanın bir kısmı kurulan Bahriye İtfaiye Taburu’na tahsis edilmiştir.

 

“1884’ten 1908 yılına kadar kışla binasında silah altındaki bahriye neferleri yanı sıra Bahriye Sanayi Alayı, Kanun Dairesi ile Divanıharp Dairesi faaliyette bulunmuştu.

 

Kışlanın zemin katında Bahriye Silahendaz Taburu yerleşik iken üçüncü katı Bahriye Sanayi Alayları’na tahsis edilmişti. Bu dönemde kışla girişinde sağ kuledeki birinci oda Bahriye Nazırı’na mahsustu. Nazır kışlayı teftişe geldiğinde bu oda açılırdı. Buradaki ikinci bir odayı o tarihlerde Bahriye Silahendaz, İtfaiye Taburları ve Tersane-i Amire Muhafızlığı hizmetini yürüten Mehmet Paşa kullanıyordu.

Cumhuriyet döneminde Alay Komutanı’nın odası haline getirilen Hünkar Kasrı ise daima kapalı tutmaktaydı. 1913 yılında kışla Efrad-ı Cedide Mektebi haline gelince bu koğuş nizamiye haline getirilmiştir. Ancak askerin yer sorunu ve ortaya çıkan salgın hastalık tehdidi nedeniyle doktor raporuna istinaden nizamiye olan koğuşun boşaltılması istenmiştir.

 

“Kasımpaşa Kışlası’nın kullanımına dair önemli değişimlerden biri 1913 yılında yaşanmıştır. İkinci Meşrutiyet dönemi düzenlemeleri kapsamında kışla Bahriye Efrad-ı Cedide Mektebi haline getirilmişti.

“Kışla, Cumhuriyetin ilanından sonra 1925’te Bahriye Efrat Mektebi Müdürlüğü haline getirilmiştir. 1929’da Deniz Yeni Efrat Talim Taburu Kumandanlığı, 1933’de Deniz Yeni Efrat Depo Alay Kumandanlığı, ertesi yıl Deniz Yeni Efrat Talim Taburu Komutanlığı olarak hizmet vermeyi sürdürmüştür.

 

“Kasımpaşa Kışlası 1939’da Deniz Yeni Erat Talim Alayı Komutanlığı, 1946’da ise Deniz Yeni Er Eğitim Alay Komutanlığı olarak tahsis edilmiştir. 1950’de Deniz Eğitim Alay Komutanlığı olan bina, Aralık 1952’de Boğazlar ve Marmara Komutanlığı kurulup, 1953’de ise Deniz Eğitim Alayı’nın İskenderun’a taşınmasıyla, 1954’den itibaren Boğazlar ve Marmara Deniz Kolordu Karargah Komutanlığı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durum 1961’de değişmiş ve kışla Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binası haline getirilmiştir. Kışla, 1974 yılından itibaren Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Karargah Destek Kıtalar Komutanlığı olarak hizmet vermeye başlamıştır.

Askeri kayıtlarda Kasımpaşa Kışlası veya Bahri ye Kışlası olarak geçen bina, Deniz Er Eğitim Alayı’nın İskenderun’a taşınması ardından Deniz Kuvvetleri tarafından önce İstanbul Kışlası sonra Cezayirli Gazi Hasan Paşa Kışlası olarak adlandırılmıştır.

Bu arada inşasından itibaren çevre halkın Cuma namazı kılabildiği kışla camisinin görevlileri Cumhuriyetin ilanından sonra İstanbul Müftülüğü tarafından tayin edilmeye başlanmıştı. 1968 yılında disiplin ve asayiş kontrolü gerekçesi ile Kuzey Deniz Saha Komutanlığı tarafından caminin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na devredilmesi talep edilmiştir. Bu talep Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından onaylanmış ve caminin askeriyeye devri 24 Temmuz 1970 tarihi itibariyle gerçekleşmiştir.

 

Gazi Hasan Paşa Kışlası ve Müştemilatı’nın Onarımları ile Restorasyon Tartışmaları

Kışla, Haliç kıyısında deniz seviyesinden yeterince yüksek olmayan ve dolgu bir arazide inşa edildiği için sorunlu bir zemine ve dolgu zemini sahipti. Yarı ahşap tarzda inşa edilen kışlanın belli dönemlerde ciddi tamiratlar gerektirecek derecelerde tahribata uğradığı kayıtlara yansımıştır.

Kalyoncu Kışlası’nın inşasından yirmi yıl sonra çok kapsamlı bir tamirata ihtiyaç duyulduğu anlaşılmaktadır. Kışlanın inşasından sonra denize moloz dökümüne devam edilmiştir. Nitekim Kasımpaşa derelerindeki kum ve toprağı tarayarak Kalyoncu Kışlası önünden denize dökmek vazifesini yürüten safracılar  yerine aynı işin, Gazi Hasan Pasa Cami masraflarına senede 50 kuruş vermek şartıyla Kirkor’a tevcih edildiği kayıtlara yansımıştır, hem de Hasköy Kışlası’nın keşfi yapılmış ve inşaat maliyetleri belirlenmiştir. Kışlanın keşfi Sermimar-ı Hassa Elhac Ahmed Nurullah Ağa ile alanında uzman neccâr kalfaları tarafından yapılmıştı. Ahmed Nurullah imzasını taşıyan 10 Şubat 1802 tarihli keşif defterinde kışlanın baştan aşağı yenilenmesini gerektirecek nispette harap olduğu ve acilen tamir ve tecdid edilmesi gerektiği ifade edilmişti. Keşifte kışla binası, cami, her iki kasır ile bütün müştemilatın eksiklikleri tespit edilmiştir.

Kitabe günümüzde Deniz Müzesi envanterinde, 498 demirbaş numarasıyla yer almaktadır.

Ayrıca müzede, tavan süslemelerinden bir ayrıntı, askerin ayak yıkama teknesi ile mermer kapı girişine ait parçalar da bulunmaktadır.

 

“1802 tamiratından yaklaşık yirmi yıl sonra kışlanın tekrar hasarlı hale geldiği görülmektedir. Nitekim Sultan II. Mahmut’un emri üzerine Kaptanpaşa, kalyoncu nefer ve subaylarına mahsus kışlaya dair bir rapor hazırlamıştır. Ardından 1821 yılı başında Hassa Sermimarı Mehmet Rasim Ağa ile neccar kalfalarından Komyanoz (Komnenos)’a tamirat için keşif yaptırılmıştır.

“Bahriye askerlerinin kaldığı kışlanın duvarları 1851 yılında tehlike arz edecek derecede hasarlı hale gelmişti. Kaptanpaşa, ileride kapsamlı bir tamirat yapılmak şartıyla, kışlanın avlu tarafındaki odalarının hasarlı duvarlarının acilen tamiri için keşif yapılmasını talep etmiştir. Bu talep kabul edilmiş ve yaklaşık 46.000 kuruşa mal olacak inşaat giderinin Tersane hazinesinden karşılanması uygun bulunmuştur.

Kasımpaşa Kışlası’nın mimari yapısını değiştiren ciddi tamiratlardan biri Sultan II. Abdülhamit’in iradesi ile 1883’de yapılmıştır. Tamiratın gerekliliğine dair Bahriye Nezareti’nden Sadrazamlık makamına gelen yazıda, kışlanın iç ve dış kısımlarının çok harap halde olduğu, binanın artık asker istihdam edilemeyecek duruma geldiği, eğer tamirat yapılmazsa, ileride bir kazaya sebep olabileceği ve tamiratın maliyetinin de artacağı belirtilmişti. Bunun üzerine Vasilaki Efendi tarafından kışlanın keşfi yapılmıştır. Keşif sonucunda inşaat maliyetini düşürecek ve binanın yükünü hafifletecek bir tasarrufta bulunulması teklif edilmiştir. Buna göre binanın orta ve üst katındaki odaların tuğladan yapılmış olan duvarları yıkılacak ve bazı eşyaların da çıkarılmasıyla 100’er nefer kapasiteli büyük koğuşlar oluşturulacaktı. Bu değişime gerekçe olarak kışla temellerinin bu ağırlığa dayanamaması ve eski haliyle tamirat yapılsa bile binanın kısa zamanda yine harap olacağının anlaşılmasıydı. Tamiratına dair hususlar evrak Şura-yı Bahriye’de görüşülmüş ve kışlanın inşa tarihinden itibaren layıkıyla tamir edilemediği, bu nedenle harap olduğu belirtilerek, oda duvarlarının yıkılması ve binanın hafifletilmesi seçeneğinin uygun olacağı kabul edilmiştir.

Bu arada Sultan II. Abdülhamit’in emri ile bütün devlet binalarının aydınlatılmasında havagazı kullanımı kararı alınınca, 1886 yılında Tersane bölgesindeki binaların yanısıra kışlanın da gerekli görülen mahallerine direk dikilmesi ve fenerlerle aydınlatılması uygun bulunmuştur.

 

“Cumhuriyet döneminde kışla ve müştemilatı onarımı hususunda 1930, 1950 ve 1960’lı yıllarda tartışmalar yaşanmıştır. 1930 sonrasında kışla caminde önemli değişimler gerçekleşmişti. Binanın görünümü ve mimarisini değiştiren önemli tamiratlardan biri 1950’de olmuştur. Toplam 150 bin lira sarf edilen bu tamiratta kışla yenilenmişti. Bu tamiratta bina tamamen boyanmıştı. Ayrıca kışlanın dökme demir sokak kapısı da boyanmış ve mermer sütunları temizlenmişti.1950 tamiratında binanın kat yüksekliği ile bütün pencere ve kapı oranları değişmiş, bina dış duvarlarında yer alan görkemli kuş evleri kaldırılmış, ahşap döşemeler betonarme haline getirilmiş ve Hünkâr Kasrı’nda önemli değişiklikler yapılmıştı

Kışla tamiratına dair esas önemli tartışma 1960’dan sonra başlamıştır. Kışlanın 1961’de Kuzey Deniz Saha Komutanlığı binası haline gelmesi sonrasında tamiratı gündeme gelmişti. Bir süre kışlada görev yapmış olan deniz tarihçisi Halûk Şehsuvaroğlu, 4 Nisan 1961 tarihinde kaleme aldığı yazısında dönemin tamirat anlayışını ve tarihi mirasa yaklaşımını, günümüzde de geçerli olabilecek şu çarpıcı cümlelerle eleştirmiştir: “Kasımpaşa, beş yüz senelik denizciliğimizin bütün tarihini yaşatan bir semttir. Bu semtte müteaddit askerî tesisler yapılmış, Hasköy’e doğru maçunalar, tezgâhlar kurulmuş ve buralarda hâkimiyetini tesis eden yenilmez Türk donanmaları inşa edilmiştir. Fakat ne yazık ki, bilhassa son senelerde, tarihî binalarımız daima küçümsenmiş, onları yıkıp yerlerine çimentodan kübik binalar yapmak imar ve medeniyet sayılmıştır. Bu düşünce ile Kasımpaşa’da da bir kaç asırlık geçmişi olan binalarımız yıkılmış ve yerlerine yeni binalar kurulmuştur. Halbuki, bütün bu yıkılan binalar, Türk denizciliğinin geçmişini söylemekte ve muhtelif devirlerini göstermektedir. Kasım paşa, bu binalarla Kalyoncular Kışlasıyla ve eski bir Kaptanpaşa konağı olan hastanesiyle bir tarihti. Biz o tarihi kazma darbeleriyle yıkıp perişan ettik. Şimdi sıra Gazi Haşan Paşa’nın yaptırdığı Kalyoncular Kışlasına gelmiş gibi görünüyor. O da yıkılırsa, bir denizciler semti olan Kasımpaşa, artık bütün hüviyetini kaybetmiş olacaktır.

Bu kışlanın ölçütlerindeki âhengi, kapı üstlerindeki köşklerinin güzelliğini ve kendi devri içindeki mimarî değerini, mimarlarımız daha salâhiyetle belirtirler. Dünyanın hiç bir yerinde, bu güzellikte bir yapı, artık eskidi diye yıkılıp ortadan kaldırılmaz. Burada iki yüz senelik denizciliğimizin birçok hâtıraları yaşamaktadır. Bir zamanlar, içinde müşekkel kalyoncuların yaşadığı bu kışlada senelerce de Cumhuriyet devrinin denizcileri talim görmüş ve birçok deniz subayımızın bu binada isimleri ve hâtıraları kalmıştır.

İyi bir  onarımdan  sonra bu binanın Deniz Müzesi olarak kullanılması dahi düşünülebilir.

Kışla caminin tamiri, Tarih yadigârı eşyalar, silâhlar, bayraklar böyle tarihi yapılarda daha büyük bir anlam kazanır. Bir asırdır binlerce kahraman yetiştiren Harbiye Mektebini bir askerî müze yapmak dururken kazma ile yere seren zihniyete ne kadar şaştı isek, Kalyoncular Kışlasını yıkmak isteyen zihniyete de o kadar şaşarız. Artık mazimizi kazmalamaktan vazgeçsek çok iyi etmiş olacağız”.

“Nihayet Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından başlatılan kapsamlı tamirat ve yenileme 1966’da bitirilmiştir. Kalyoncu Kışlası’nda önemli değişime sebep olduğu anlaşılan bu 1966 onarımı, bina giriş kapısındaki yeni mermer kitabesine de kaydedilmişti.

Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası 1966 onarımı sonrası kışla binasının dış cephesi, cümle kapısı ve Hünkâr kasrı onarımı sonucunda müzeye kaldırılan bu parçaların neden tekrar yerine konulmadığına dair ne yazık ki kayıtlarda bilgi mevcut değildir.

Kışlada zaman içinde meydana gelen değişimlerin tespiti amacıyla 1987-1988 yıllarında bilimsel bir araştırma yapılmıştır. Bu kapsamda Yıldız (Teknik) Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu Müdürü ve Mimarlık Fakültesi Rölöve-Restorasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yüksek Mimar ve Arkeolog Lemi Ş. Merey ile beş kişilik bir ekip tarafından rapor hazırlanmıştır. Özellikle kışla caminin dünya da eşine rastlanmayan özelliklerinin vurgulandığı bu rapora göre geçen zaman zarfında yapılan müdahalelerle binanın üslubu değişmiş, kışla barok tarzdan ampir tarza dönüşmüştü.

Askeri amaçlı kullanılan kışla binasının tamir ve restorasyonundan ayrı olarak Gazi Hasan Paşa Vakfı’na bağlı cami ve mektebin müstakil tamiratları, mütevelli heyeti ile vakıflar idaresi marifetiyle gerçekleşiyordu.

“Kışla ve müştemilatının gerçekleşen tamirat veya onarımlarda ciddi değişimlere uğradığı görülmektedir. Aynı dönemlerde kışlanın etrafı ise İstanbul’da genel bir sorun haline gelen çarpık yapılaşmadan nasibini almıştır. Kışla çevresinde talimgâh olarak kullanılan ve bir kısmı yine zaman içinde denizin doldurulmasıyla oluşan alanlardaki özellikle salaş dükkânlar ve depolardan kaynaklı düzensiz yapılaşma meselesi çözülememiş, bu sorun Osmanlı’dan Cumhuriyete intikal etmiştir. Üstelik daha kışlanın inşası biter bitmez etraftaki iş yerlerinin gider suları sorunu ortaya çıkmıştır

 

Kışla civarı ile Tersane bölgesindeki çarpık yapıların denetim altına alınması ve bölgede halkın kullanacağı ayrı bir iskelenin inşası hususu 1873 ve 1880 yıllarında tekrar gündem gelmiştir. Kışla etrafındaki yapılaşma sorunu nedeniyle 1893 yılında ciddi bir ihtilaf ortaya çıkmıştır. Burada garip olan husus ise kışla arazisine müdahale eden ve kışla komutanlığı ile sorun yaşayan makamın Gazi Hasan Paşa Vakfı mütevellisi olan Bahriye Nazırı Hasan Hüsnü Paşa’nın olmasıydı.  Kışla talimhane alanına ait arazide vakıf adına inşaat başlanması üzerine Bahriye Silahendaz ve İtfaiye Kumandanı Mehmet Paşa durumu doğrudan Yıldız Sarayı’na iletmişti. Paşanın ayrıntılı şikayet yazısında; Kasımpaşa Kışlası’nda İtfaiye Taburu’nun teşkili sırasında tabur masraflarının karşılanması için binaya bitişik Çarşı Meydanı’nda dükkanlar yaptırılmasının düşünüldüğü, hatta planların çizildiği, fakat kışla talimhanesinin zaten yeterli olmayan alanının daha da küçülmemesi amacıyla inşaatın iptal edilip, Padişahın emri ile itfaiye masraflarının Belediye bütçesine aktarıldığı ifadelerine yer verilmişti. Mehmed Paşa, durum böyle iken aynı meydanda Gazi Hasan Paşa Vakfı Tevliyet Komisyonu (Vakıf mallarına bakma görevi) tarafından kışla camine mahsus vakıf arazi olduğu iddiasıyla ve vakfın gelirlerini artırmak maksadıyla boydan boya olmak üzere dükkân inşasına başlandığını bildirmekteydi.

 “Kışla çevresinin yapılaşması Cumhuriyet döneminde zaman zaman gündeme gelmiştir. Mesela II. Dünya Harbi esnasında deniz tarihçisi Abidin Daver’in kışla çevresi ve Gazi Hasan Paşa ile ilgili yazıları gündem oluşturmuştur. Abidin Daver, kendi kesesinden bir kışla yaptıran Gazi Hasan Paşa hâtırasına hürmeten kışla bahçesine bir heykelinin konulmasını istemişti. O dönemin Deniz Müsteşarı, bu yazı münasebetiyle Haluk Şehsuvaroğlu’ndan Millî Savunma Bakanlığı yapan General Ali Rıza Artunkal ’a izahat vermesini talep etmişti. Şehsuvaroğlu, kendisi ile görüşen Vekil Generalin bir müddet düşündüğünü ve “Sizin bir kışlanız varsa bizim Selimiye, Davutpaşa vesaire gibi birçok kışlamız vardır. Böyle bir yol açmayalım. Sonra, hepsi için lâzım gelir” dediğini aktarmaktadır.

 

 

Kasımpaşa Meydanı’ndaki Gazi Hasan Paşa anıtı.

Kaynak:Caner Cangül.

 

 

“İstanbul’da kurulu Abdülhak Hâmid Derneği, 1963 yılından itibaren Cezayirli Gazi Haşan Paşa’yı anma etkinlikleri düzenlemeye başlamıştı. Ardından 1968’de Türk Büyüklerini Anma, Türk Güzelliklerini Tanıtma Derneği kurulunca etkinlikler bu dernek tarafından yapılmıştı. Derneğin Kasımpaşa’da ele aldığı önemli bir konu kışla çevresinin düzenlenmesiydi. Dernek Başkanı Tahir Karauğuz, o tarihte Kuzey Deniz Saha Komutanı olan Celal Eyicoğlu ile yaptığı bir görüşmede Cezayirli Gazi Haşan Paşa Okulu ile kışla binası arasındaki küçük parka Kasımpaşa’yı ihya eden paşanın bir büstünün dikilmesini teklif etmişti. Bu teklif üzerine Amiral Eyiceoğlu dernek başkanına: “Oraya Atatürk’ün büstünü koyalım, Cumhuriyet meydanıdır, Kasımpaşa’da Atatürk’ün büstü yoktur. Asıl sen, şu Cezayirli Gazi Haşan Paşa kışlasının önünü Haliç’e kadar açtırıp oraları odun depolarından ve pislikten kurtar. Büst değil, heykellerle süsleyelim orayı” karşılığını vermişti. Bu teklif üzerine dernek başkanı hemen konuyu İstanbul Belediyesine iletmiştir. Derneğin talebi üzerine Belediye Meclisi’nde görüşülen çevre yollarına dair plan, mühendisler tarafından tekrar gözden geçirmiştir. Bu çalışma sonrası yapılan yeni beş yıllık plan lamaya göre Dolapdere’deki gecekondular uygun bir semte aktarılacak, bölgedeki tamirciler Levent’e taşınacak, yollar da buna göre düzenlenecekti. Yeni plan Belediye Meclisi ardından Bakanlıkça da onaylanmıştı. Dernek bu yeni planın uygulanması sonucu şu gelişmelerin yaşanmasını ummaktaydı: Cezayirli Gazi Haşan Paşa kışlası önünün denize kadar açılması; sahipli yerlerin kamulaştırılarak buranın turizm için yararlı bir park hâline getirilmesi; bu parka Fatih’in gemileri Haliç’e indirişini canlandıran büyük bir anıt ile ünlü Türk denizcilerinin heykellerinin konulması; kıyı yolunun kaldırılması ve kışla önünün yola katılması.

Türk Büyüklerini Anma Derneği, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı tarafından 1966’da yenilenen kışlanın, vakıf idaresi tarafından tamir edilen minaresi ödeneğine katkı yaptığı gibi, Cezayirli Gazi Haşan Paşa Mektebi Sokağı’nda bulunan büyük çeşmesinin halk bağışlarıyla onarılmasına da öncülük etmiştir.

Prof. Dr. Ali Fuat Örenç  tüm bu tarihi süreci “Sonuç başlığı altında şöyle değerlendirmiştir;

Kasımpaşa Kalyoncu Kışlası ile camii ve müştemilatı, Türk denizcilik tarihi mirasının günümüze intikal eden nadide eserlerindendir.

“İmparatorluk ve Cumhuriyet bakiyesi, asırlık bu değerli mirasın muhafazasına özen gösterilmesi bir deniz şehri olan İstanbul için önem taşımaktadır.

İnşasından itibaren kışlanın zemin sorunları nedeniyle yıprandığı, yapılan tamirat ve onarımlar sonucunda orijinal özelliklerini büyük oranda yitirdiği anlaşılmaktadır. Buna rağmen kışlanın 1782 yılı ana formatı günümüze kadar intikal edebilmişti. Bu anıt binanın onarımı  için İstanbul Valiliği tarafından 2012 yılında bir proje başlatılmıştır. Proje kapsamında kışlanın tamamen yıkılarak yeniden yapılması kararının alınması, tartışılmalara sebep olmuştur. Elbette binanın yıkım kararına dair ilgili kurullardan uzman görüşü ve gerekli izinler alınmıştır. Fakat  onarım tarihine bakıldığında karşılaşılması sürpriz olmayan bazı uygulamalar nedeniyle binanın aslına uygun yeniden inşa edilmeyeceği yönünde kuşkular dile getirilmektedir.

Hasan Paşa Kışlası Onarım ve Yenileme  Projesi için İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun 24.02.2016 tarihli onayı ile 18.03.2016 tarihli yıkım ruhsatının bulunduğu kayıtlıdır. Prof. Dr. Ali Fuat Örenç’in makalesinin  yazımının tamamlandığı Eylül 2017 tarihi itibariyle kışla binası, projeye uygun olarak tamamen yıkılmıştı.

 

 

 

Gemi inşa ve onarım tersaneleriyle, donanmasına ait harp gemileriyle, Kaptan Paşa Çeşmeleri ile, bahriyeli mezarlarıyla, Bahriye Mektebi ile, Deniz Hastanesi ile, Divanhane’si ile, Kalyoncu  Kışlası ve camisi ile beş asırlık maziye sahip Kasımpaşa semtinden geriye bu panoramik fotoğrafı kalmıştır.

 

Bu yazı toplam 419 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.