Berk Grup’un yeni misyonu sosyal sorumluluk projeleri
Berk Grup, 20 senedir sürdürdüğü istikrarlı büyümesini sosyal sorumluluk projeleriyle taçlandırmayı hedefliyor.
Berk Grup, Berk Gümrük Müşavirliği ve Berk Lojistik olarak 20 senedir denizcilik sektörüne hizmet veriyor. Uzun süredir bir arada bulunan bir uzman bir ekibin avantajıyla her sene kendini geliştiren grup, 2018 yılından itibaren sosyal sorumluluk projelerinde de yer alarak misyonunu daha da yukarıya taşımanın hesaplarını yapıyor.
Berk Grup Genel Müdürü Orhan Muşul, “Berk’in sosyal projelerde de aktif olması beni mutlu edecek. Çünkü fani bir dünyada yaşıyoruz. Arkamızda kalıcı eserler bırakmak üzere de bir şeyler yapmamız gerekiyor” diyor.
2017 yılı denizcilik sektörü için toparlanmanın ışıklarının görüldüğü bir yıldı. Berk Grup açısından 2017 yılı nasıl geçti? Hangi gelişmeleri yaşadınız?
Bildiğiniz üzere, Berk Lojistik ve Berk Gümrük Müşavirliği olarak iki firmadan oluşuyoruz. Firmalarımız yüzde 95 oranında denizcilik sektörüne hizmet veriyor. Bu yüzden denizcilik sektöründeki ivme otomatik olarak bizi de tetikliyor. Berk Gümrük Müşavirliği olarak 20 yıldır tersanelerin içerisindeyiz. Sektördeki birçok büyüğümüzle ve dostumuzla birlikte çalışıyoruz. Tersanelerde biraz daha fazla iş olması, yan sanayi ve tedarikçi kısmını da hareketlendiriyor. Biz onlara da hizmet veriyoruz. Ben 2017 yılının Berk için iyi geçtiğini düşünüyorum. Berk’te zaten her sene bir büyüme olur. Ama bu seneki büyümemizin önceki senelere göre yüzde 20 daha fazla olduğunu tespit ettik. Bu anlamda 2017 yılından memnun ayrılacağız gibi görünüyor.
Bu ivmeyle birlikte 2018 yılında hangi çalışmaları planlıyorsunuz? Berk’in geleceği önümüzdeki sene nasıl şekillenecek?
Bir firmanın yüzde 95’i sürekli olarak tek bir sektörle hemhal olursa, işini iyi yaptığı sürece otomatikman ilerler. Denizcilik sektörü her ne kadar çok büyükmüş gibi görünse de aslında kendi içinde ufak bir camia. Olumlu ya da olumsuz haberler anında yayılıyor.
Bildiğiniz üzere ben tersane altyapısından gelen bir insanım. 1998 yılında rahmetli Musa Gündoğdu’nun Gemyat tersanesinde başladım. 2000’li yılların başında da kendi şirketimi kurdum. Bu manada sektördeki birçok insanı eskiden beri tanıyorum. Halen de bu insanlara hizmet veriyoruz. Aramızda sadece işveren ve işi yapan firma ilişkisi yok; bu sürenin ve iyi ilişkilerin getirmiş olduğu bir dostluk ve güven de var. Bu güven ve dostluk zaten Berk’i otomatikman ileriye taşıyor.
Biz 2018 yılı itibariyle daha agresif bir politika sergilemeyi düşünüyoruz. Zaten oturmuş bir kadromuz var. Şirketimizde birlikte çalıştığımız operasyon kısmında bulunanlar arkadaşlarımızla 10-12 senedir birlikte çalışıyoruz. Dış sahadaki personelimizde bile 12 senedir bizimle birlikte olanlar var. Takdir edersiniz ki bir tersane bir gemiye başladığında ne getiriyorsa diğer bir tersane de aynı malzemeleri getiriyor. Bu insanlar da sürekli aynı malzemelere, aynı ekipmanlara muhatap oldukları için kendi işinde uzman hale geldiler. Bunun üzerine çatıdaki bilgi ve birikim de eklenince zaten Berk’te ister istemez bir ivmelenme gerçekleşiyor.
Bu ivmelenmeyi sadece ticari kar olarak düşünmemek lazım. Bizler yaptığımız işten zevk alan insanlarız. Çünkü bir ürünün gözünüzün önünde, sizin de vermiş olduğunuz emekle birleşip devasa bir nesneye dönüşmesi, Türkiye Cumhuriyeti’ne katma değer kazandırması ve dünya denizlerinde yer alması çok keyifli bir şey.
Bu agresif yapılanmadan kastınız nedir?
Berk’in her seneki istikrarlı gelişmesine ek olarak artık toplumsal projelerde de daha öne çıkması gerekiyor. Yani iş sadece işi yapmak, parayı kazanmak, bu kadar insan çalıştırmak, uzman bir ekip barındırmak değil. Berk’in artık başka mecralarda da ortaya çıkması gerekiyor. Bir kişi fazla istihdam etmek çok güzel ama Berk’in sosyal projelerde de aktif olması beni mutlu edecek. Çünkü fani bir dünyada yaşıyoruz. Arkamızda kalıcı eserler bırakmak üzere de bir şeyler yapmamız gerekiyor.
Bu anlamda somut hale gelen projeleriniz var mı?
Var ama henüz tam olarak netleştirmedik. Ya mevcut olan bir sisteme entegrasyon sağlayacağız ya da Berk olarak yeni bir şey yapacağız. Ama bu manada özellikle LÖSEV’i önemsediğimi belirtmek isterim. LÖSEV ya da Kızılay gibi kurumlar, kişilerin tekelinde olmayan organizasyonlar. Birçok evladımız talihsiz bir şekilde dünyaya rahatsızlıklarla gelebiliyor. Ben de bir babayım. Ben de geçmişte bazı sıkıntılar yaşadım. Şeyh Edebali, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demiş. Bu manada biz de görev alacağız. Mutlaka kendi kazanımlarımızı oralarda değerlendireceğiz. Belki bir cana dokunuruz, belki bir faydamız olur niyetiyle Berk önümüzdeki yıllarda çok daha farklı misyonlar üstlenecek.
Sektörde 20 senelik bir geçmişiniz olduğundan bahsettiniz. Denizcilikte 20 yılda neler gelişti? Berk’in gelişimi var, denizcilikte bu gelişim sizce nasıl oldu?
1998 yılında Gemyat tersanesinde 3 bin dwt kapasiteli iki tane kimyasal tankerin inşa projesinde yer aldım. Daha sonra Türkiye’de çeşitli tersanelerle başlayan bu gayret ve ivmelenme, başarılı bir serüvenin ardından oldukça ileri bir seviyeye geldi. Ben o manada bu işin uzmanı değilim. Ancak büyüklerimizden duyduğumuz üzere, biz özellikle işçilik konusunda çok iyiyiz. 2008 yılında yaşanan krize kadar da hep beraber bunun semerelerini gördük.
Türkiye Cumhuriyeti zaten üç tarafı denizlerle çevrili bir ülke. Ecdadımıza da baktığımızda biz denizciliği iyi bilen bir milletiz. Sektördeki kıymetli büyüklerimizin de bu manada ne kadar gayret gösterdiğini, nasıl uğraştıklarını kendileriyle sürekli hasbihal halinde olduğum için görüyorum ve biliyorum. Ümit ediyorum ki onların bu gayretleri ve devletimizin teşvikleriyle sektör inşallah daha iyi bir konuma gelecektir.
Son yıllarda devlet destekleri ve teşviklerinde de bir artış gözleniyor. Bunun etkilerini nasıl görüyorsunuz?
Önemli destekler veriliyor. Tersanelere kiralama desteği var, yatırım teşvikleri var. Ben büyüklerimin bir kardeşi olarak söylüyorum. Daha iyilerinin olması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti mali açıdan oldukça kuvvetli. Bir ülkenin parasının reel sektörde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu manada devletimizin önümüzdeki zamanlarda rahatlatıcı unsurların yanı sıra finansal anlamda da kaynaklar sunmasını ümit ediyorum. 3 milyar dolara köprü yapıyoruz. Bunlar bir şekilde sübvanse ediliyor. Denizcilik sektöründe belki üç milyar dolara gerek bile yok. Bir katılım bankası mantığıyla, bir finanslama mantığıyla tersaneler projeyle doldurulabilir diye düşünüyorum.
Genel anlamda baktığımızda lojistik köyler, gündemdeki yeni gümrük kanunu gibi gelişmelerin ışığında lojistikte Türkiye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Türkiye Cumhuriyeti dünyanın merkezi. Enerji alsanız buradan geçer. Ulaşım ağı kursanız buradan geçer. Üç tarafı denizlerle çevrili yani hava, kara ve deniz trafiğine son derece müsait bir coğrafya. Dünyanın en büyük havalimanı yapılıyor. Hangi sektör olursa olsun mutlaka Türkiye’den geçmek zorunda. Bu manada lojistik sektörüne yapılacak olan her türlü yatırım ülkeye katma değer olarak geri dönecektir. Bireysel teşebbüsle ya da devlet destekli olabilir ama mutlak suretle Türkiye dünyada lojistiğin merkezi olmak durumunda. Tarihe de baktığımızda genelde ticaretin hangi bölgeden hangi bölgeye doğru aktığı zaten belli. Alış ve satış yönü belli. Türkiye’nin dünyadaki yeri de belli.Türkiye’nin dünya coğrafi yapısı üzerinde bulunduğu yere baktığımızda nasıl değerli bir yer olduğunu çok net olarak görüyoruz. Lojistik sektörü bu avantajdan yararlanabilecek alanlardan bir tanesi. Bu manada yapılacak olan her yatırım, atılacak olan her adım mutlak suretle devletimize çok hızlı bir şekilde dönecektir.
Burada mevzuat ve uygulama anlamında uluslararası engeller görüyor musunuz?
Avrupa Birliği ile yoğun çalışan bir ülkeyiz. Zaten yapılmış olan bir AB Gümrük Birliği anlaşması var. Sonradan revizeler de oldu. Genel olarak bakıldığında uyumlu çalışılıyor. Herhangi bir sıkıntı yok.
Uluslararası rekabette daha çok yer almamız gerekiyor. Karşımızda DHL, UPS, Fedex gibi büyük markalar var. Bunlar bir şekilde dünyaya mal olmuş lojistik firmaları. Bizim de Türkiye’de çok kıymetli firmalarımız var. Ama artık iki tık öteye gitme zamanı geldi.
Berk olarak farkınız nerede? Berk’i Berk yapan öğeler neler?
Berk kapalı devre çalışan bir firma. Bunun sebebi de şu: Ben yıllardır gümrük müşavirliği işi ile uğraşıyorum. Denizcilik sektörü kendi içinde çok özel imtiyazlara, çok özel kanunlara ve maddelere sahip. Malzemeyi tanımak çok önemli. Biz Berk Gümrük Müşavirliği’ne veya Berk Lojistik’e işinde çok iyi olan birini alsak bile en az üç ay staj veriyoruz. Çünkü denizcilik başka bir şey. Anlayışı farklı, nüansı farklı, nefesi farklı, atmosferi farklı.
Bugün bir sehpayı alıp yurtdışına göndermekle bir geminin, bir yatın, bir römorkörün yani denizde seyrüsefer halinde olacak olan bir ürünün üretilmesi aynı şey değil. Bunlar birçok farklı malzemeden bir araya geliyor. Yeri geliyor çatal bıçağını bile yurtdışından getiriyorsunuz. Bunun mobilyası ayrı, makinesi ayrı, şaftı ayrı, pervanesi ayrı. Dolayısıyla hangi personeli alırsak alalım en az üç ay bizde staj görüyor. Ben biliyorum diye geliyor, biz de onu biliyor diye alıyoruz fakat biz konuya hakim olduğumuz için içeride onun ne tür zorluklar yaşayacağını çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla onu üç ay içeride bir arkadaşımızın yanına entegre edip denizcilik sektörünü tanımasına gayret ediyoruz. Her ne kadar gayret etsek de sektörün içerisinde o kadar farklı enstrümanlar ve çalışmalar var ki nihai noktada bazen bir işi ekibimle beraber bir saat yorumladığım oluyor. Eğer ben geçmişte bu işi elli kere yapmış biri olarak ekibimi toplayıp bir saat brifing vermek durumunda kalıyorsam bu denizcilik sektörünün o kadar da basit olmadığını, ithalat ihracat işlemlerinin, çeşitli rejimlerinin çalıştırılmasının çok basit olmadığını, çok titiz olmak gerektiğini gösteriyor.
Bu manada Berk çalıştığı firmalarla uzun soluklu hareket etmiştir. Yani Berk ile yola çıkan bir firma kolay kolay başka bir şekilde hareket etmez. Çünkü en ufak bir hata, ya süreç olarak ya da maddi olarak firmaya geri döner. Sonuçta zarar olarak ortaya çıkar. Denizcilik sektöründe sadece para değil, zaman da çok önemlidir. Bazı firmalarımızdan bunu çok iyi biliyoruz. İstihkak yoluyla işlem yapan firmalarımız var. Sacı geldiğinde bir ödeme alırlar, omurga konulduğunda bir ödeme alırlar, geminin kabuğu tamamlandığında bir ödeme alırlar, boruları geldiğinde bir ödeme alırlar, teslim aşamasına geldiğinde bir ödeme alırlar, ihracat aşamasında geldiğinde bir ödeme alırlar. Dolayısıyla Berk’in çok dikkatli hareket etmesi gerekiyor.
Hizmet ettiğiniz firmaları seçerken kriterleriniz nelerdir?
Dönem dönem bize firmalar başvurur, biz firmayı almayız. Referansını sorarız. Yaptığınız iş ne? Firma kaç senelik? Bugüne kadar ki gerçekleştirdiğiniz kapasite nedir? Hangi gümrüklerle çalışıyorsunuz? Daha evvel hangi gümrük müşavirliği ile çalıştınız? Toplam hacminiz nedir? Kaç kişi çalıştırıyorsunuz? Karşı firma “Ben size işimi vermeye geldim ama siz beni sorguluyorsunuz” diyor. Sebebi şu: Üretimde bulunan firmaların tamamı KDV muafiyetiyle çalışır. KDV muafiyetiyle çalışan firmalar da daima inceleme altındadır. Çünkü bunlar iade alırlar. Bir projeye başladığında, projenin başından sonuna kadar bir tersaneye 100 tane fatura gidiyorsa bunun 15’i Berk’e aittir. Çünkü her malzeme geldiğinde bir ithalat yapıyoruz ve bu yapılan her iş kendi beyanını kapsadığı için ona da bir fatura kesiyoruz. Bizim kesmiş olduğumuz fatura da otomatik olarak tersaneye gidiyor. Tersane iade için başvurduğunda bizim evraklarımız da içinde oluyor. Dışarıdan bir firma yüzünden, x bir firmanın işini yapmak yüzünden olası bir sıkıntı bana yansıdığı an otomatik olarak tersaneye yansır.
Bunun bir de gümrük tarafı var. Kendi ispat etmekte yeterli olamamış, hacim olarak bakıldığında çeşitli dalgalanmalar yaşayan firmalara gümrük de kendi sistemi içerisinde bir uyarı veriyor. Bu uyarı verildiğinde beyanını veren firma da mesuldür. Kısacası Berk isminin trafikte kırmızı ışıkta geçti diye dahi yer almaması gerekir. Bunun ötesi yoktur. Dolayısıyla biz çalıştığımız firmayı seçeriz. Firma ne kadar kuvvetli olursa olsun biz yönlendiririz. Ama hizmet konusunda da kendimizi teminat olarak veririz. Bizim referanslarımız bu manada zaten ziyadesiyle yeter. “Gönder, işini yapıyorum” mantığı Berk’te yoktur.
Eğer bir firma bir üretimde bulunacaksa, bunun öncesinde mutlaka toplanırız. Firmaya şunu söyleriz: Satın alındıktan sonra nihai noktada işi bitirmeden evvel bize faturanın bir proformasını gönderin, bunun mevzuatını bir inceleyelim. Faturada bir eksik varsa, teşvik belgesiyle uyumlu değilse, KDV muafiyetimizle uyumlu değilse biz buna müdahale edelim. Sorun mutlaka olur. Berk’in görevi oluşabilecek bir sorunu buraya geldiğinde çözmek değil, gelmeden çözmek ve bertaraf etmektir. Berk’in asli misyonu budur. Bunu yaptığımız zaman ihracat ya da ithalat aşamasında gümrüklere geldiğinizde sorun yaşamazsınız. Bunu ne kadar asgariye indirirsek Berk o kadar fazla müşteriyi memnun etmiş olur ve biz de onlarla birlikte mutlu oluruz.
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.