Balıkçılar Yeni Av Sezonunu Değerlendirdi
Poyrazköy Su Ürünleri Kooperatifi’nde konuştuğumuz balıkçı reisleri balık sezonu ile ilgili öngörülerini anlattılar.
Üç kuşaktan beri balıkçılık yaptıklarını söyleyen Poyrazköy Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı ve İMEAK DTO Balıkçılık Faaliyetleri Komitesi Üyesi Davut Burhan Toker ve Kooperatif Başkan Yardımcısı Gürcan Bayrakdar’dan 1 Eylül’de başlayan balık sezonunu değerlendirmelerini, sorunları ve çözüm önerilerini anlatmalarını istedik.
“BALIĞI TUTAN BİZİZ, PARAYI KAZANAN ESNAF”
Davut Burhan Toker: Bizim başka geçim kaynağımız yok, çocukluktan beri de denizin içindeyiz. Üniversiteye giderken döndüm baba mescidine, balıkçılık yapıyorum. Türkiye’de balıkçılık sektörü büyük bir sektör. Karadeniz'de şu anda deniz sıcaklığı 30°C derece olduğu için balıklar kümeleşmiyor. Balık dağınık. Dolayısıyla bütün filo geldi Marmara'ya, Marmara'da büyük bir sorun var. Hamsi var aslında fakat insanlar karşılığını alamıyor. Neden alamıyor? 400 gram balık da, 18 kilo balık da eş değer. 400 gram balık ile 18 kilo hamsi aynı fiyata, 200 TL’ye satılıyor. Bir köpük kasada 18 kilo hamsi var. Biz balıkhaneye bu fiyattan veriyoruz, kabzımallar da alıyor.
Gürcan Bayraktar: Bugün tekne sahipleri olarak toplandık ve bir karar aldık (18 Eylül 2023 Pazartesi). Bu gece denize çıkmayacağız balıkçılar olarak. 22 Eylül 2023 Cuma gününe kadar da akşam saat 20:00 ile 06:00 arasında sadece denize çıkacağız. Piyasaya girecek balıklarda da 600 TL taban fiyat uygulaması yapılacak. 600 TL altında kalan balıklar ise piyasaya dağıtılmayarak fabrikalara gönderilecek. 22 Eylül 2023 Cuma günü saat 11:00’de de tekrar değerlendirme yapılmak üzere Gürpınar Su Ürünleri Hali’nde toplantı düzenlenecek.
Davut Burhan Toker: Masraflar o kadar ağır ki, mazot kırkı geçti. Bizim yıllık mazot sarfiyatımız 200-300 ton, yani bu 7-8 trilyona tekabül ediyor. Bu şartlarda ne kazanabilirsiniz ki? Eğer bir taban fiyatı konulursa, balıkçılar bunun karşılığını alır. Şu andaki durumda 18 kilo hamsi 200 TL, sadece bir köpük fiyatı 30 TL, bunun navlunu var, mazotu var. Şimdi çalışanlarımıza aylık veriyoruz, sigorta yapıyoruz. Hatta karada çalışanlarda bu yok, biz onlara kazançtan pay da veriyoruz. Sizler balığı pahalı yemekten şikayetçisiniz, kabzımal da sonuçta komisyonunu alıp esnafa satıyor… Sıralama şöyle, balıkçı, kabzımal, esnaf ve halk. Balık esnafa gittiğinde 1.600 TL oluyor fiyat. Esnaf alıyor bunu… Yani balığı tutan biziz, parayı kazanan esnaf.
Gürcan Bayraktar: Mecbur sonunda birleştik, ama ne kadar sürecek onu da bilmiyoruz. Kültür balıkçıları taban fiyat koyuyorlar mesela kabzımal da buna riayet ediyor. Biz de taban fiyat koymadığımız sürece zarar ediyoruz, hem de büyük zarar. Mesela lüfer ekim ayında Boğaz’da Sarıyer, Kireçburnu, Beykoz’da tutulur. İki sene önce çok lüfer avladık. Ama geçen sene yoktu. Geçen sene yazın buradan Karadeniz'e çok lüfer balığı gitti. Ufak balıkçılar tuttu, dalyan tuttu. Ama balık dönmedi. O balık Karadeniz'de…
Davut Burhan Toker: Şu anda Karadeniz’de anormal şekilde sıcak deniz suyu, su sıcaklığı 30 derece. Aslında şimdi 20 derecenin altında olması lazım ki, balıklar kümelensin. Palamut balığı bir sene çok olur geçen sene olduğu gibi. Ondan sonra 4-5 sene sonra tekrar aynı bollukta görülür. Bizler denizin profesörleriyiz. Biz göç balığına hitap ediyoruz. Yatak balığı değil, Norveç'teki gibi. Balık, haziran ayında çıkar, havyarını Karadeniz’e döker. Eğer mevsim şartları iyiyse, sıcaklık, soğuk, denize havyarı döker, turunu atar, ondan sonra boğaz, Çanakkale, Ege, Yunanistan, İtalyan ve Hırvatların kucağına düşer. Bu dönemde biz ne tutarsak, halkımıza ne yedirirsek, ekonomiye ne katkı yaparsak o kadardır lüfer balığı örneğinde olduğu gibi… Boğaz’da birçok yerde balık avlayamıyoruz, çünkü yasak. Boğazda yüzde 80’i yasak olan bir sahanın yüzde 20’si de zaten göç balığı. Kolay değil kısacası balıkçılık.
Su Ürünleri Fakültelerinden mezun olanların bakanlıklarda göreve atanmadan önce en az bir ay bizlerin yanında staj yapması lazım. Denizi, balıkçılığı direkt öğrenmeleri gerekiyor bizlerden. Sonrasında onların bir kısmı Ankara'ya gitseydi, onlardan bir kısmı müsteşar olsaydı, hatta bakan olsaydı o zaman bizim sorun anlatmamıza gerek kalmazdı. Sadece kitaptan öğrenilmiş, ayağını denize sokmamış insanların aldığı kararlar ve çıkardığı kanunlarla balıkçılık geriye gidiyor.
Gürcan Bayraktar: En büyük beklentimiz balıkçığın bir adı olması, sosyal haklarımızın olması. Bizler 78 tane iş koluna iş veriyoruz. O kadar büyük bir sektörüz. Aslında balık var, Karadeniz yem fabrikaları ile dolu. Denizde tutulan balık halka değil, yem fabrikalarına gidiyor. Bu bir sorun ve çok önemli bir sorun. Eskiden tutulan balıkların yüzde 100’ü halka giderdi. Son 10 senedir tutulan balığın yüzde 60’ı yem fabrikalarına gidiyor. Buna bir dur demek gerekiyor.
Davut Burhan Toker: Yıl sonunda sarı kanat başlar. Onları halk bol yer. İşte o balıkları da bu sefer restoranlar şoklamaya aldıkları için halka balık ucuz gitmiyor. Ben Poyrazköy'de Karadenizli bir Türk çocuğuyum. Hamsi balığı eskiden halkın balığıydı, fakirin yemeğiydi. Şimdi öyle değil. Devletin kontrol mekanizmasında demek ki sıkıntı var, yeterli denetim yok. Marmara'da nereden baksanız 150-200 tane tekne var. Bunların hepsi hamsi yakalıyor. Peki, bu balık halka nasıl gitmiyor? Pazarda, dükkanda 80 ila 100 TL şu anda. Bu nasıl oluyor, ben anlamıyorum. Hamsinin sandığı 600 TL olursa balıkçıyı kurtarır ama 200 TL bizi kurtarmıyor. Düzgün bir denetim mekanizması şart. Enflasyona göre taban fiyat koyacaksın, az balık tutacaksın. Piyasaya gidecek bu. Katliamı önleyeceksin. Denizde balık bitti diyorlar ya, ben buna inanmıyorum. Lakin Marmara Denizi’ne de, diğer denizlerimize de çok dikkat etmeliyiz. Denizde kirlilikten oksijen azalıyor, balığı yok eden en büyük etken doğru arıtılma yapılmaması, atıkların denize deşarj edilmesi. Balığı bitiren budur. Belediyeler arıtma tesislerine özen göstermeli, ama devlet de bunları sıkı denetlemeli.
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.