Avrupa’da Bir Türk Yelken Kulübü
Bazen hayat bize sürprizlerle gelir. Tıpkı bu yıl TİSE Yelken Kulübü tarafından Belçika’nın Antwerp Yelken Yarışı’na davet edilmem gibi…
İngilizce açılımı, Turkish International Sailing Europe olan TİSE, Brüksel’de yaşayan bir grup Türk tarafından 2013 yılında kurulmuş ve zaman geçtikçe yabancılar ile evli çiftlerin de bir araya gelmesiyle Avrupa ‘da yelken yapan üyelerden oluşan uluslararası bir kimlik kazanmış. Kulübün üyeleri arasında uluslararası şirketlerde çalışan Türkler kadar Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden denizciler de var. Kulübün temel amacı emniyeti elden bırakmadan, her seviyeden yelken sever ile keyifli seyirler yapmak ve meraklılarına yelken sporunu tanıtmak. Kulüp, yelken faaliyetlerinin çoğunu Kuzey Deniz’inde, Belçika ve Hollanda civarında, Zeeland de denilen gelgiti ve trafiği yüksek, derinliği oldukça düşük zor sularda yapıyor. Kulüp başkanı Serdar Bilgiç ‘in de dediği gibi bu sular, seyir günübirlik bile olsa epey bir ön hazırlık gerektiriyor. Haritada rota planı yapmak, gelgit ve akıntı hesapları gibi…
‘ Yollarınız nasıl kesişti? ’ derseniz, kulüp her yıl Ege kıyılarında, dokuz ya da on tekneyle bir flotilla seyri düzenliyor. Flotilla için teknelerin birlikte aynı rotayı yaptıkları toplu gezi seyri diyebilirim. Bu yaz kulübün Hisarönü Körfezi ağırlıklı bir etkinlikleri oldu. Bu flotilla seyri içerisinde yer alan teknelerden birisinde Taner ve Pelin Güngör çifti ile bir eğitim yaptık. Şimdiye kadar tecrübe ettiğim en keyifli eğitimlerdendi diyebilirim. Çünkü harika bir çiftle tanışma fırsatım oldu. Tabii ki anlaşılacağı üzere diğer TİSE üyeleriyle de… Kendi içerilerinde oldukça uyumlu, denizci bakış açısına sahip ve çok eğlenceli bir grup olduklarını söylemeliyim.
Antwerp Yelken Yarışı Heyecanı
Antwerp Yarışı’na gelince , bu yıl 31. ‘si düzenlenen yarış, 1988’den beri her yıl Ekim ayı ortasında gerçekleşiyor. Avrupa’nın üçüncü, dünyanın ise en büyük yirminci limanına sahip Antwerp liman kentini kuzey denizine, dolayısıyla da tüm dünyaya bağlayan Schelde Nehri’nde gerçekleşen yarışa oldukça yoğun gemi trafiğinden dolayı en fazla 225 tekne kabul ediliyor. Bu da bin civarı yelkencinin nehir boyunca yarışıp etkileyici bir kültür, mimari, moda ve gastronomi şehri olan Antwerp’e ulaşması demek. Şehrin görülmeye değer bir gemi müzesi de var. Belçika’nın kuzeyinde olup Hollanda’nın güneybatısına dahil olan Schelde Nehri ise bir çok kıvrımları ile beraber dünyanın en zor navigasyonlarından birisini gerektiren nehirlerden biri olarak kabul ediliyor. Yarış boyunca edindiğim, inanılmaz yoğunlukta gemi trafiğiyle birlikte tüm yarışın bütünüyle iyi bir navigasyon üzerine kurulduğu izlenimi bu fikri doğru kılıyor.
Yarışta, çoğunlukla BeIçika, Hollanda, Fransa ve Almanya ‘dan katılan ekipler RC, CR, Maxi ve Sports Boat sınıflarında yarışıyor. Maxi, IRC 1-2, CR 1-2 sınıfları Bresken’den start verip 43.5 millik, IRC 3, CR 3-4-5-6 ve sport boat sınıfları ise Terneuzen’den başlayıp daha kısa olan 34 millik rotayı tamamlıyor. Biz CR 3 grubunda yarıştık ve yarıştaki tek Türk ekibiydik.
Öte yandan, bu yılki hava şartları için gelmiş geçmiş en güneşli ve ılık havaydı deniyor. Yazdan kalma havadan da önemlisi 4 bofor şiddetindeki makul güneyli rüzgar ve yükselen su ile birlikte lehimize olan gelgit akıntısı sanırım benim ve tüm yelkencilerin şansıydı.
Belçika’da, kulüp üyelerinden Saniye Karaman tarafından dostça karşılanmam, müthiş enerjisiyle beni misafir eden Yeliz Hacıosmanoğlu ile tanışmamla devam etti. Onun o sevimli arabasıyla teknemizi Bruinisse’ den teslim almaya gittik. Ekip arkadaşlarımız Serdar Bilgiç, Ahmet Karaman, Çağlar Canbay ve Tuğçe Tagmat’ın da gelmesiyle ertesi gün için rota planımızı ve gelgit hesaplarımızı yaparak teknenin yarış öncesi Terneuzen’e transferini yaptık. Seyir en az yarış kadar keyifliydi. Gündoğumuyla marinadan ayrılmak, kanal havuzlarında farklı milletlerden yelkencilerle beklemek, üzerimizde açılan köprüleri izlemek, akıntılar ve müthiş gemi trafiği… Terneuzen’de son bulan seyrimizin ödülü ise unutulmaz akşam yemeği ve sohbetimiz oldu.
Yarışın kendisi ve görseli de oldukça keyifliydi. Nehir ve kanalları boyunca onlarca teknenin o trafiğe rağmen kılavuz tekneler gözetiminde güvenli seyri, her şeyin bizim için iyi gitmesi ve Antwerp’in o tarihi görüntüsü eşliğinde müthiş bir akıntı yardımıyla yelkenci deyişiyle ‘finish vermemiz’ yani yarışı bitirmemiz hatırlayacaklarım arasında. Bu arada yarışta kaçıncı olduk derseniz, sonuncu olmadık tabii ki… Tüm macera ise yarıştan sonraki gün tekneyi yerine geri götürmekle son buldu.
Sonuç olarak, Antwerp Yarışı bizim için oldukça güzel bir deneyimdi. TİSE’ye ve tüm üyelerine Türkiye’den sevgilerimi gönderirken, yakın zamanda kaybettikleri kurucu ağabeyleri Aydın Erol anısı ışığında daha nice keyifli seyirlere ve yarışlara imza atacaklarına inanıyorum.
Nice yarış ve seyirlere…