Araştırmacılık Hayatımın İlk Göz Ağrısı Midyenin, Anımsattıkları Ve Düşündürdükleri - Bölüm 4
Midye kültürü/yetiştiriciliği desteklenmelidir
Midye kültürünün balık kültüründe öngörülen alt yapı yatırımları açısından karşılaştırıldığında hem yatırım hem de insan kaynakları mukayesesi açısından ciddi boyutta farklılığı dikkati çeker. Bu da midye kültürüne yönelen yatırımcıya büyük avantaj sağlar. Olası bir midye yatırımını cazip kılan iki neden vardır. Bunların ilki doğal nedenler, ikincisi ise yatırım maliyeti ile ilgili nedenlerdir.
Ülkemiz itibariyle genel nedenlerin olumluluğuna şu şekilde açıklık getirmek olasıdır. Bunlar;
- Midyenin Karadeniz, Marmara Denizi ile boğazlarında yoğun, Ege Denizi’nin kuzey bölümündeki ortamda tali düzeyde bulunması.
- Üreme özelliğinin sürekliliği, ayrıca yaşam ortamında her zaman egemen tür olarak varlığını sürdürmesi.
- Denizel ortam planktonunda her zaman nicelik bakımından yoğun olarak varlığı ve bunun kültür midyeciliğini çok avantajlı konuma getirmesi.
- Doğal midye yataklarının 3-4 yılda bir dönüşümlü olarak işletilmesi halinde kaynak “korunarak sürdürülebilir” olmakta, bu da yatırımcıyı veya avcıyı devamlı midye üretimi yapabilme durumunda aktif kılmaktadır.
Midye kültürünü cazip kılan nedenler
Balık üretiminde var olan ve yatırım giderlerini yükselten hususlar midye yetiştiriciliği uygulamalarında devre dışı kalmakta ve bu da girişimciye büyük avantaj sağlamaktadır. Bu olumluluğu oluşturan nedenler şunlardır.
- Yavru balık elde etmek için kurulması zorunlu olan ve yatırımın esasını teşkil eden kuluçkahane /hatchery yapılanmasına gerek yoktur.
- İşletmede nitelikli insan gücünün sınırlı olması nedeniyle personel giderlerinde ciddi boyutta tasarruf olanağı vardır.
- Ürün elde edilmesi için özellikle işletme sermayesinin ana ağırlığını teşkil eden yem giderleri yoktur.
- Balık çiftliklerinde stresten kaynaklanan ölüm oranı diye bir kavram bu tür işletmelerde söz konusu değildir.
- Balık işletmelerinin en önemli unsurunu oluşturan anaç stok kavramı midye kültüründe geçerli değildir.
- Balık işletmelerindeki ilaç, kimyasal giderler, aşı vb. unsurların bu tür işletmelerde yeri yoktur.
- Yarı kapalı ve kapalı koylarda derinliğin yeterli olmadığı ortamlardaki balık çiftliklerinde yem ile dışkıdan kaynaklanan ve balıkların telef olmasına neden olan fitoplankton patlamasının midye çiftliklerinde olması söz konusu bile değildir.
- Midye çiftliklerinde sallarda bulunan sarkıtlar/halatlar aynı zamanda balık cezbedici (FAD) özellik gösterir.
- Enerji giderleri ise taban düzeyindedir.
Temel olarak midye kültürü alt yapı yatırımında iki unsur söz konusudur. Bunlar; midye kültürü söz konusu olduğunda benimsenen üretim modeli için denizel ortamda midye üretim sallarının ve sal ortamında midye kolektörleri ve midye torbalarının varlığı ile ilgili giderlerdir. Büyük ölçekli midye üretim tesisinde alt yapı yatırımının esasını midye ön işleme kalibrasyon ve havuz ünitesi (Şekil 37) ile midye işleme ve muhafaza tesisi oluşturur (Şekil 38).
Şekil 37. Midye ön işleme kalibrasyon ve havuz ünitesi (Bilecik, N. 1989)(9).
Şekil 38. Midye işleme ve muhafaza tesisi (Bilecik, N. 1989)(9).
Midye kültürünün ayrıcalıklı temel özelliği
Türkiye açısından midye kültürünü cazip kılan diğer nedenlere gelince, bunları satır başları ile şu şekilde sıralamak olasıdır.
- Doğal midye yataklarından avcılık yoluyla temin edilen ürün maliyetinin düşüklüğüne benzer şekilde kültür yoluyla midye hasadı maliyetinin düşük olması,
- Dış piyasa isteklerinin yüksekliği,
- İç ve dış piyasada özel “fonksiyonel gıdalar” kategorisinde olması,
- Turizm işletmelerinde, tatil köylerinde öncelikli olarak tüm Ege ve Akdeniz sahillerinde yüksek tüketim potansiyelinin varlığı,
- İyi bir pazarlama ağının gerçekleştirilmesi halinde, işletme kapasitesinin artırılabilmesinin kolay olması,
- Kar payının yüksek olmasıdır.
Midye kültüründe yatırımcının en önemli avantajı uygun yer seçimi yapılması koşuluyla proje ömrünün sonsuz oluşudur. Bunun temel nedenini şu şekilde açıklamak olasıdır. Yatırımın ana unsuru midyenin sürekli üretiminin sağlanabilmesidir. Midye ayrı eşeylidir. Midye 1 yaşında eşeysel olgunluğa erişir. Olgun bir dişi midye 5-12 milyon yumurta üretebilme özelliğindedir. Bazı büyük midyelerde bu oran 2 misline çıkabilir. Midyelerde olgun yumurta 60-70 mikron çapındadır(9). Karadeniz’de, Marmara Denizi ve boğazlarında midye yumurta ve larvaları her zaman yoğun olarak bulunur. Haliyle midye kültürü için avantajlı tablo maksimum düzeydedir.
Günümüz dünyasında denizel çevre sorunlarının midyelere yansıması
Günümüz dünyasında deniz trafiğinin yoğunlaşması, dünya nüfusunun 7,5 milyarı geçmesi, sanayi ve çevre kirliliğinin er geç denizlere yansıması tüm sucul canlıları olumsuz şekilde etkilemesinden haliyle midyeler de nasibini almaktadır. Bu nedenle midye üretilmesinin ve tüketilmesinin de kontrollü yapılması kaçınılmaz olmaktadır.
Midyeler, su içerisinde askı halinde bulunan mikro organizmaları gıda olarak alırlar. Mikroskopik algler, detritius ve bazı organik madde bakiyesi bunların gıdasını teşkil eder. Midyelerin beslenme kapasitesi oldukça fazladır. 170 C sıcaklığında ergin bir midye, 3 litre suda mevcut olan gıdayı 1 saat zarfında süzebilmektedir. Bunun anlamı günde 72 litre; 1 haftada 504 litre; 1 ayda 2.232 litre; 1 yılda 26.280 litre suyu süzebilmesi diğer bir ifade ile filtre edebilmesidir. Doğal midye yataklarındaki midyelerin 10 yıla kadar yaşayabildikleri ve bunu ortalama 6 yıl olarak öngördüğümüzde yetişkin bir midyenin ömrü boyunca 157.680 litre suyu süzebildiğini varsayabiliriz. Bunu sadece bir midye bankında mevcut milyonlarca midye üzerinden filtre edilen su miktarını rakamlara vurduğumuzda bunun ne kadar olumlu olduğu kendiliğinden ortaya çıkar. Haliyle midye bu özelliği ile hem kendisini beslemekte hem de çevresini temizlemiş olmaktadır.
İster normal doğal koşullara sahip bir ortamdan elde edilen ya da isterse kültür midyelerinin gıda olarak tüketiminde de dikkatli olunmalıdır. Olumsuz çevre koşullarının midyenin yaşam ortamına yansıması midye tüketimini de sakıncalı hale getirir. Çünkü midye suyu filtre ederken suyun bünyesinde mevcut ağır metalleri, bazı zehirli unsurları ve diğer olumsuz oluşumları bünyesinde biriktirmekte, haliyle de insan sağlığına zararlı bir gıda konumuna düşmektedir. Bu durum midye tüketiminin de insan sağlığı açısından ciddi kontrolünü gerekli kılmaktadır.
Çift kavkılı canlılardan kaynaklanan zehirlenmelerin küresel boyutta olması yüzlerce bilimcinin dikkatini çekmekte ve bununla ilgili yayınlar da bilim dünyasının yanı sıra kamuoyu ile de paylaşılmaktadır. Örneğin: Lauckner, G. (1983)(29); Bower, S. M. ve Figueras, A. I. (1989) (30); Sprague, V. ve ark. (1970) (31); Caceres-Martinez, J. – Vasquez-Yeomans R. (1990) (32); Rayyan, A. ve ark. (2004) (33); Figueras, A. J. (1991) (34); Sprague, V. (1970) (35); Sunila, I. ve ark. (2004) (36) ve diğerleri.
Midyelerden kaynaklanan zehirlenme olayının nedenine gelince; midyeler salt bitkisel planktonla beslenirler. Bu nedenle plankton tanımlamasının içeriğini açmakta yarar var.
Çok zayıf yüzme yeteneği olan, kendi gücü ile yer değiştiremeyen ve akıntılarla taşınan, tabanın üstünde su kolonunda yaşayan çok küçük (bitkisel ve hayvansal) organizmalara plankton denir. Bitkisel olanları fitoplankton, hayvansal olanları zooplankton ve çoğunluğu plankton olan balık yumurta ve larvalarına ihtiyoplankton denmektedir(37).
Konumuzun esasını teşkil eden bitkisel plankton ise; planktonun kendibeslek (ototrof) bitkisel kısmıdır. Su kolonunda askıda olup su hareketleriyle taşınırlar. Gözle görülemeyecek kadar küçüktürler fakat suda çok miktarda bulunmaları halinde, suya ve türe bağlı olarak yeşilimsi, sarı ya da esmere çalan renk verirler. Su kolonunun ışıklı tabakasında (öfotik kuşakta) fotosentez yoluyla enerji elde ederler ve yeni organik madde oluştururlar. Bu yönleriyle birincil üreticidirler. Üretimde karasal bitkilerde olduğu gibi nitrat, fosfat gibi makro besinler ile demir vb. gibi mikro besinleri kullanırlar. Önemli fitoplankton grupları diatomlar, dinoflagellatlar, kokolitler ve siyanobakterilerdir(37).
Bazı fitoplankton türlerinin (sıklıkla dinoflagellatlar) ürettiği maddelerin bir kısmı toksik (zehir, ağı) özelliklere sahiptir. Şayet midyeler toksik özelliğe sahip fitoplankton ile beslenme durumunda olmuşlarsa, bunu tüketen insanlar da değişik şiddette toksik etkilere maruz kalırlar.
Dünya denizlerinde 4000 denizel planktonik mikroalg türü kayıt edilmiş olup bunlardan 200 tür zararlı olarak tespit edilmiştir. Bunlar arasında özellikle dinoflagellatlar çoğunlukta olmak üzere yaklaşık 80 tür potansiyel olarak toksin üretme kapasitesine sahiptir(38-40).
İnsan aktiviteleri sonucunda denizlere ve nehir ağzı sistemlere azot ve fosfor girdisinde önemli artışların olması ötrifikasyonun oluşmasının ve zararlı fitoplanktonun da aşırı üremelerinin nedenini oluşturur. Bazı fitoplankton türlerinin aşırı çoğalması sonucu, hayvanların sinir sistemlerini etkiler, yüksek oranda suda çözünebilen toksik maddeler üretirler.
Midyede zehirlenme çeşitleri
Midye ve benzeri canlıların tüketiminde Avrupa Birliği ülkeleri (AB)’de son derece titiz davranmaktadır. Nedeni ise toksini bünyesinde taşıyan bu çift kavkılı deniz hayvanlarının tüketimi insanlarda ölümle sonuçlanabilen zehirlenmelere sebep olmasıdır(41, 42).
Zararlı alg üremelerinin bazılarında aşırı üreme gösteren mikroalg türüne bağlı olarak çeşitli zehirler sentezlenmektedir. Bu zehirler farklı özellikler sergilemelerine rağmen tümü sıcaklığa dayanıklı bileşikler olup pişirme sıcaklığında bozulmazlar(43).
Denizlerde zehirli mikroalg üremeleri. sırasında Amnesik kabuklu zehirlenmesi (ASP), Paralitik kabuklu zehirlenmesi (PSP), Nörotoksik kabuklu zehirlenmesi (NSP), Diaretik kabuklu zehirlenmesi (DSP), Azaspirasid kabuklu zehirlenmesi (AZP), Venerupin kabuklu zehirlenmesi (VSP) adları altında yer alan zehirler sentezlenmiştir
Amneziyak Kabuklu Zehiri (Amnesic Shellfish Poisoning) (ASP)’ye ilgi duyanlar Küçükgünay’ın 2000)(44) yayınına; Diaretik Kabuklu Zehiri (Diarrhetic Shellfish Poisoning) (DSP)’ye ilgi duyanlar Aune ve Yndstad, 1993)(45) ile Fujiki ve Suganuma, 1993)(46) yayınlarına; Nörotoksit Kabuklu Zehiri (Neurotoxic Shellfish Poisoning) (NSP)’ye ilgi duyanlar Küçükgünay, 2000)(44) ve Terzi, 2008)(47) yayınlarına; Paralitik Kabuklu Zehiri (Paralytic Shellfish Poisoning) (PSP)’ye ilgi duyanlar Demirel ve Çelik, 2013)(48) Oikawa ve ark. 2002)(49) ile Hallegraef’in, 1993)(50) çalışmalarına bakabilirler; Azaspirasit Kabuklu Zehirlenmesi (Azaspirasidin Shellfish Poisoning) (AZP) Aydın, H. ve Uzar, S. 2009(51); Venerupin Kabuklu Zehirlenmesi (Venerupis Shellfish Poisoning) (VSP) ile ilgili olarak Kevin, J. J., Ambrose, F., Mary, L., Hane, R, Tore, A., Peter, H., Steven, M., Wendy, H., Masayuki, S., Takeshi, Y. 2002(52)’ yayınlara baş vurabilirler.
Toksik algler üzerine ülkemizdeki araştırmalar
Ülkenizdeki genel duruma gelince; 2000’li yıllardan önce çift kavkılı türler üzerinde söz konusu toksinlerin üzerinde sınırlı sayıda çalışma bulunmaktadır. Yapılan bir çalışmada, 1995 ve 1996 yılları süresince Batı Karadeniz, İstanbul Boğazı girişi, Kuzey Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı girişi olmak üzere 4 bölgede doğal olarak yetişen çift kavkılılarda PSP ve DSP toksinlerinin varlığı araştırılmıştır (Eryiğit, 1998)(53). Çift kavkılıların bu toksinleri biriktirme (akümüle) etme eğilimlerine göre yapılan incelemelerde; DSP toksinlerinin en fazla % 54 oranında kara midyelerde, daha sonra % 14 oranında kum midyelerinde ve % 5 oranında da istiridyelerde bulundukları tespit edilmiştir. PSP toksinleri sadece % 9 oranında istiridyelerde tespit edilmiştir. Sonuçta, bu çalışma ile dünyanın birçok yerinde hem halk sağlığı ve hem de ekonomik açıdan oldukça büyük zararlara neden olan deniz toksinlerinden PSP ve DSP toksinlerinin, ülkemiz denizlerinde yetişen kabuklu su ürünlerinde de bölgelere göre değişmekle birlikte, hemen hemen bütün bir yıl boyunca değişik oranlarda bulunabileceği ortaya konulmuştur.
Denizlerimizin bazı bölgelerinin özelliğinden kaynaklanan ve midyeye yansıyan bu olumsuzluklar kişisel olarak beni tüketimi konusunda her zaman pimpirikli yapmıştır. Bu nedenle hep bildiğim ve çevre sorunlarının olmadığı ortamlardaki midyeleri öncelikli gıda olarak tercih etmişimdir. Burada değinmek istediğim husus midyenin elde edildiği yerin önemli olduğu ve kesin olarak çevre sorunlarının yansımadığı ortamlardan avlanması gerektiğidir.
Bu nedenle AB’nin kabul ettiği ölçütler çerçevesinde kabul gören midyelerin toplumumuzca tüketilmesi en sağlıklı uygulama olacaktır. Haliyle bunların elde edildikleri ortam önem kazanmaktadır(54).
Dikkati çeken yanlışlık
Basında yer alan bazı yanıltıcı, gerçek dışı haberlere ve bunun kaynağı olan gelişmelere şaşırmamak mümkün değil. Bir haberin manşeti ise şu şekilde(55). “Marmara Denizi’nde midye çiftliği tehlikesi”. Devamında ise şu alt başlık yer alıyor; “Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan Bandırma, Kapıdağ, Erdek, Gemlik gibi ilçelerde son yıllarda artan midye çiftlikleri yargıya taşınıyor”. Haberin detayında çevreciler üzerinden verilen bilgiler ise son derece gerçek dışı. Haber içerisinde “Marmara Denizi’ne kıyısı bulunan bölgelerde aşırı şekilde midye çiftliği kurma düşüncesi denizlerimizin ne kadar kirlendiğinin açık bir göstergesidir” cümlesi yer almaktadır.
Aslında bu reaksiyonu gösteren kişi ve kuruluşların kirlilik unsurunun denizlerimizde varlığının nedenini oluşturan deniz ticaretinin, sanayi kuruluşlarının, yerel yönetimlerin çağdışı uygulamalarını veya önlem yetersizliklerini dikkate almamaları kısır bir görüşün göstergesi olmaktadır. Devasa fotoğrafı görmezden gelerek ortamdaki tüm sucul canlılar gibi çevre kurbanı olmaya aday midyeye ve bunun üretim yeri olan midye çitliklerine yüklenmenin ve onu kirlilik kaynağı olarak göstermenin yanı sıra çiftliklerin kurulmamasına yönelik gelişmeleri yargıya taşıma konumları mantık açısından akıl tutulmasından başka bir şey olmadığı ve büyük bir yanlış olduğudur.
Devam edecek