1. HABERLER

  2. ÇEVRE

  3. Antarktika'dan getirilen balık örneklerine bilimsel inceleme
Antarktika'dan getirilen balık örneklerine bilimsel inceleme

Antarktika'dan getirilen balık örneklerine bilimsel inceleme

İlk Türk Antarktika Araştırma Seferi'ne katılan Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Öğretim Görevlisi Melike İdil Öz, buradan temin ettiği örneklerin laboratuvar analizlerine başladı.

A+A-

İlk Türk Antarktika Araştırma Seferi'ne katılan ÇOMÜ Gökçeada Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Balıkçılık Teknolojisi Bölümünde görev yapan Melike İdil Öz,buradan temin ettiği örneklerin laboratuvar analizlerine başladı. Öz,  Antarktika'nın, zor şartlara uyum sağlamış sıra dışı canlılarıyla ve okyanus-iklim dengesindeki önemli rolüyle dünya sisteminin kilit bölgelerinden olduğunu anlattı.

Antarktika'da bilimsel araştırma üssü kuran 12 ülke tarafından 1961'de imzalanan Antarktika Antlaşması'na 2016 yılı itibarıyla 53 ülkenin taraf olduğunu belirten Öz, bilimsel istasyon kurulması ya da bilimsel sefer düzenlenmesi gibi kapsamlı araştırma çalışmalarıyla ilgilerini kanıtlayarak, "danışman ülke" statüsüne erişen ve kıtayla ilgili alınan kararlarda oy hakkı bulunan ülke sayısının 29'a ulaştığını belirtti. Öz,  Türkiye'nin ise henüz bu konumda olmadığını aktardı.

Öz, bu nedenle Antarktika üzerine çalışma yapan Türk bilim insanlarının araştırmalarını daha çok bireysel girişimleriyle,  Almanya,  Japonya, ABD ve  İngiltere gibi ülkelerin üslerinde gerçekleştirebildiğini ifade etti.

Denizel ve karasal türler, yabancı canlı türleri, deniz buzulları, kirleticiler, iklim değişikliği, jeoloji ile sağlık konularında çalışan ekip üyelerinin, seyir sırasında ve Antarktika'da, karada ve denizde örneklemelerini başarıyla gerçekleştirdiğini anlatan Öz, "Örneklerin bilgiye dönüştürülmesi ve bilim dünyasına sunulması gerekliliğinin bilinciyle, yurda döner dönmez laboratuvar çalışmalarına başlandı." dedi.

"Analizlere başladım"

Öz, Antarktika'yı çevreleyen Güney Okyanusu'nda deniz suyu sıcaklıklarının 0 ile sıfırın altında 2 derece arasında değiştiğini, deniz buzunun sıfırın altında 1,8 derecede oluştuğunu söyledi. Bu değerlerin birçok balığın donma derecesinden daha düşük olduğunu aktaran Öz, donmanın, canlı dokularda buz kristallerinin oluşması, bunların sivri uçlarının hücreleri patlatması sonucu geri dönüşü olmayan doku kayıplarının meydana gelmesi ve ilerleyen aşamada ölüme götürmesiyle sonuçlanan durum olduğunu belirtti.

Aşırı şartlara uyuma en ilginç örneğin, kutuplarda yaşayan balık, böcek, mantar ve bakterilerin donmamak için sentezledikleri "glikoproteinler" olduğunu anlatan Öz, şu bilgileri verdi:  "Bu proteinler, donmuş gıda sektöründe ve tıpta kriyoprezervasyonda (dokuların veya hücrelerin sıfır derecenin altında uzun süreli muhafazası) bir çeşit katkı maddesi olarak kullanılmaktadır. Ayrıca dondurularak yapılan cerrahi operasyonların kolaylaştırılmasında, daha soğuk denizlerde çiftlik balığı yetiştirilmesinde, bitkilerin hasat mevsiminin daha soğuk aylara kaydırılmasında ve vişneli, limonlu gibi dondurmaların ve yoğurdun kristalize olmadan krema kıvamında kalmasını sağlamada kullanıldığı bilinmektedir."

Öz, doğadaki birçok canlının, özellikle de aşırı şartlara uyum sağlayanların insanoğluna ilham kaynağı olmaya devam ettiğine işaret ederek, "Uzmanlık alanım olan derin deniz balıklarıyla bazı özellikleri benzerlik gösteren, buz balıklarından aldığım örneklerin, biyo-ekolojik özelliklerinin tespitinin yanı sıra yağ asitleri, protein ve genetik incelemelerini yapmak üzere laboratuvar analizlerine başladım." diye konuştu.

Seferden izlenimler

Öz, seferin pek çok zorluklara rağmen başarıyla tamamlandığını söyledi. Özel kıyafetleri sayesinde soğuktan çok etkilenmediklerini dile getiren Öz, "Ya da çalışmalarımızı tamamlama azmi ve heyecanıyla soğuğu hissetmemiş de olabiliriz. Soğuktan ziyade, şiddetli rüzgara maruz kalmak çok zorlayıcıydı. Rüzgarın hızı zaman zaman 130 kilometreye ulaştı. Dışarıda ve korunmasız isek, soğuk ciğerlerimize işliyor ve nefesimiz tıkanıyordu." dedi.

Kullandıkları geminin 85 metre boyunda, "buz sınıfı" denilen kutuplar için güçlendirilmiş bir gemi olduğuna işaret eden Öz, şu bilgileri paylaştı: 

"2 Nisan akşamı  Arjantin'in en güneyindeki liman kenti Ushuaia'dan demir alıp, Antarktika'ya doğru seyre geçtik.  Güney Amerika Kıtası ve Antarktika Yarımadası arasındaki Drake Boğazı, yaklaşık 1200 kilometre uzunluğunda zorlu bir geçit.  Pasifik Okyanusu ile  Atlantik Okyanusu'nun sularının birleştiği yer olan geçitte debi, Amazon Nehri'nin debisinin 600 katından fazla, ortalama dalga yüksekliği ise 12 metre. Boğazdaki 3 günlük seyrimiz sırasında, dalga yüksekliği 6-7 metre kadardı."

Seferin, dünyanın geleceği için önemli bir yere sahip Antarktika'da,  Türkiye'nin de söz sahibi olmasını sağlamak adına atılan önemli bir adım niteliği taşıdığını dile getiren Öz, "Sefer, Türk bilim insanlarının Antarktika'da bilimsel çalışma yapma konusundaki niyet ve gayretini  Türkiye'ye ve dünyaya gösterdiği önemli bir girişimdir." sözlerine yer verdi.

ViraHaber.com

Bu haber toplam 3503 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.