Anlama Özürlü Olmaktan Arınmak
Geçtiğimiz hafta “Balık Haber” önemli bir aktiviteyi okurlarına şu şekilde yansıtıyordu. “10. Su Ürünleri Yetiştiriciliği Çalıştayı 12-15 Şubat 2025 tarihlerinde Antalya Titanic Mardan Palace Otel'de gerçekleşecek”(1).
Bu haberi okuyunca temcit pilavı gibi “su ürünleri” ve “su ürünleri yetiştiriciliği” tanımlamasını yeniden işlemek farz oldu. Bu tanımlamayı kullanan kuruluşlara ve bireylerine vurgulanması gereken onca hususun bir yararı olur mu? Bilinmez ki!
Toplumsal olarak okuma özürlüsü olmak bir yana anlama özürlüsü olmak kadar vahim bir durum olmasa gerek. Bunun en somut örneklerini ne yazık ki yarım yüzyıldır resmi ve akademik ortamda ısrarla yaşayagelmekteyiz. Ayrıca konu ilgilisi bilim dalına ve bununla ilgili küresel terminolojiye ters düşmek de işin cabası olmakta.
Bir ayrık otu gibi toplumun belleğinde yer ettirilmeye çalışılan “su ürünleri” ve “su ürünleri yetiştiriciliği” tanımlamasının vebali kime ait ola ki! Aslında vebal sözcüğünü bir kenara bırakıp ülkenin tüm kurumlarına ve topluma işin doğrusunu yansıtmak gerekmekte. Bazı insanlar, bazı yöneticiler ve bazı akademisyenler kendilerine yansıtılan ve küresel terminolojiye ters düşen şeyleri neden anlamaz ya da anlamak istemezler. Halk arasında söylenen “Size söyleye söyleye dilimde tüy bitti” darbımeseli tanımlamasına ne zaman nokta konulacak!
Konuyu açalım
1971 yılında Su Ürünleri Kanunu kabul edildi ve arkasından Tarım Bakanlığı bünyesinde Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kuruldu. Su ürünlerinden kastedilen ise balıkçılık ve onun ana etmeni olan balık ile suda yaşayan diğer omurgalı ve omurgasız hayvanlara verilen tanımlama olarak yıllar yılı topluma Devlet Planlama Teşkilatının Beş Yıllık Kalkınma Planlarında bol bol yansıtıldı. “Balıkçılık Sektörü” tanımlaması “Su Ürünleri Sektörü”, “Balıkçılık kooperatifi” de “Su Ürünleri Kooperatifi” tanımlamaları ağırlıklı olarak yaygınlaştırıldı. 1981 yılında bir metazori ile ülkemizde mantar biter gibi 6 adet balıkçılık isimlendirmesine inat Su Ürünleri Yüksek Okulu kuruldu. Daha sonra bu yüksek okullar 1992 yılında fakülteye dönüştürüldü. Ne var ki bu fakülteler uluslararası isimlendirmede ve ilişkilerde “su ürünleri” yani İngilizcesi olan “water pruduct” sözcüklerini kullanamadılar. İşin doğrusunu İngilizceye çevirme sürecinde küresel terminolojiye uyum sağlamak açısından isimlendirmenin doğru olanını yani “balıkçılık” karşılığını “fisheries” olarak yazmak durumunda kaldılar. Böylelikle balıkçılık tanımlamasının Türkçede yanlış fakat İngilizcede doğrusunun belirtildiği sürece geçiş yapıldı. Aslında bu gelişme konu ilgilisi akademisyenlerin uluslararası ortamlara uyum sağlamalarına karşın ulusal ortamda ise tam tersine bilimsel etiğe uyum sağlayamadıklarının da bir göstergesi oldu. Dış dünyaya farklı ulusal ortama farklı tutum kendimize has olumsuz bir örnek olsa gerektir.
Balıkçılıktan sorumlu merkezi otorite olan Tarım Bakanlığı bünyesinde geçmişte yaşanan bazı gelişmeler sonucu Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ilkin Daire Başkanlığı düzeyine daha sonra da 1984 yılında gerçekleştirilen köklü bir reorganizasyon sonucu lağvedildi. Oluşturulan yeni yapılanma içerisinde balıkçılığa bağımsız bir kuruluş olarak yer verilmedi ve balıkçılık konusu değişik genel müdürlüklerin bünyesine bölük pörsük dağıtıldı. Bu süreç 2011 yılının mayıs ayının sonuna kadar sürdürüldü. Derken Avrupa Birliğinin dayatması sonucunda 08.06.2011 tarihli ve 27958 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü kuruldu. Genel Müdürlük ilkin 1971 yılında kurulduğunda içerik anlamına balıkçılık teriminin anlamını yaftalamıştı. Bu kere 2011 yılındaki isimlendirmede ise balıkçılık sözcüğünün yanına zorlama ve hangi akla hizmet ise yine su ürünleri sözcükleri monte edildi. Bu tanımlamayı hayata geçirmenin açıklamasını “anlamazdan gelmek” tanımlaması ile izah edilebileceğidir. Konu ehil ve liyakatli beyin sahiplerinin yetkisinde olmayınca küresel açıdan analiz yapıldığında ortaya ister istemez komedi türünden bir tablonun ortaya çıkması da kaçınılmaz oluyor.
Komediye bakar mısınız?
Uluslararası ilişkilerde söz konusu teşkilat İngilizce olarak nasıl yazılacaktır. Balıkçılık karşılığı olarak “fisheries” yazılmakta, yapay olarak üretilen “su ürünleri” sözcükleri için “water products” sözcüklerini uluslararası terminolojide yeri olmadığı için kullanılamamakta ve ona da anlam verilemeyeceğinden zorunlu olarak asli sözcük olan “fisheries” yazılmakta. Çoğu kişi Türkçe yazılmış haliyle “Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü” tanımlamasındaki komediyi gözlemleyememekte. Bunu İngilizce olarak yazdığımızda “Fisheries and Fisheries General Directorate” yani tercüme edilmiş haliyle “Balıkçılık ve Balıkçılık Genel Müdürlüğü” yazıldığında konunun gülünç yanı görülebilmektedir(2).
Merkezi otorite bünyesinde 2011 yılında mantık dışı olarak gerçekleştirilen “Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü” tanımlaması aynı zamanda ülkede mevcut tüm su ürünleri fakültelerinin balıkçılık fakültesi olarak isimlendirilmelerinin de önüne geçmiş oluyordu. Benzer şekilde ilgili kanun, yönetmelik, tebliğ, kooperatif ve sektörün de bu yeni isimlendirme ile uydurulan ilk “su ürünleri” tanımlaması ile devamına olanak sağlamış oluyordu. Şayet Genel Müdürlüğün adı AB ülkelerinde olduğu gibi balıkçılık sözcüğünün kullanıldığı “Balıkçılık Genel Müdürlüğü” isimlendirilmesi olsaydı. Bunu zorunlu olarak kanun, yönetmelik, fakülte ve sektör isimlendirmelerinin de bu sözcüğe eşdeğer hale getirilmeleri kendiliğinden oluşacaktı. Bu nedenle genel müdürlüğün normal olmayan bu yeni isimlendirilme şeklinin bilinçli olarak gerçekleştirildiğini ifade etmek müneccimlik olmasa gerektir.
Minyatür düzeyde açıklığa kavuşturma
Konunun salt sözcük anlamı açısından konuyu irdelemek işin doğrusunu anlamayı hiç şüphesiz ki kolaylaştıracaktır. Bu nedenle “su ürünleri” tanımlamasında esas olan husus ürün sözcüğüne açıklık getirmektir. Peki ürün nedir?
Türk Dil Kurumu tarafından ürün “Doğadan elde edilen, üretilen yararlı şey, emtia, mahsul” olarak tanımlanır. Genel şekliyle ürün, ekonomide belirli bir malzeme ve insan hizmeti vererek meydana getirilen kullanılabilir yarı işlenmiş veya tamamlanmış maddedir. Ürün, yetiştirilen, yapılan ve bir yerden diğer bir yere taşınan şekillendirilmiş ticari eşyadır.
Kısaca ürün 2 yöntemle elde edilir. Birincisi; doğada var olan gerek bitkisel ve gerekçe hayvansal kökenli canlıların, canlılık unsurlarının giderilmesinden sonraki aşamada bunların işlenerek insanların yararına sunulması; ikincisi ise doğada mevcut cansız unsurların bilgi ve teknolojiyle işlenerek, insanların istifadesine sunulmuş halidir. En belirgin örnek olarak petrolden türetilen ürünleri sayabiliriz. Plastik, asfalt, katran, parafin, mazot, benzin, gazyağı gibi. Benzer şekilde bir otomobil üründür. Onu meydana getiren her bir parçada da ayrı birer üründür(3).
Konuya hayvansal ürün açısından açıklık getirelim. Hayvansal ürün, bir hayvanın vücudundan elde edilen herhangi bir malzemedir. Örneğin; Yağ, et, kan, süt, yumurta ve bunların yanında kurutulmuş balık, balık filetosu, balık tuzlaması, balık havyarı hayvansal ürünlerdir.
Mandıra ürünü veya süt ürünü ise sütten elde edilen yiyecek veya içecek olarak tanımlanır. Örneğin; Tereyağı, peynir, çökelek, kefir vb. Sonuçta ürünün elde edilişi elle veya teknik aletlerle olur(4). Diğer taraftan bitkilerden elde edilen yakacak, kâğıt, kereste, zamk, boya, ilaç, reçine, kauçuk, bitkisel yağlar ve dokumacılığın ham maddesi bitkisel liflerin her biri ürün olarak tanımlanır. Benzer şekilde bir asmanın üzümü ve üzümden elde edilen sirke, şıra, rakı ve şarap birer üründür(3).
Toparlayalım
Özetle toparlamak gerekirse doğadaki gerek karasal ortamda ve gerekse sucul ortamda yaşayan hiçbir bitki ve hiçbir hayvan ürün değildir. Onlar doğada var olan canlılardır. Konuyu örneklerle somutlaştırmak işin daha anlaşılır kılmasını sağlayacaktır. Buna göre manda boynuzlugiller familyasının sığırlar alt familyasına ait bir türü müdür, yoksa bir ürün müdür? Tavuk sülüngiller familyasından evcilleştirilmiş bir kuş alt türü müdür, yoksa bir ürün müdür? Uskumru kemikli balıkların uskumrugiller familyasına ait bir balık türü müdür, yoksa bir ürün müdür? Çam ağacı, çamgiller familyasından iğne yapraklıların bir türü müdür, yoksa bir ürün müdür?
En sade şekliyle hamsi, midye, kalamar, balina, köpek balığı, sudak, sazan bir su ürünü müdür, diğer bir ifade ile suyun ürünü müdür? Yoksa sucul ortamda yani denizlerde ve iç-sularda genel tanımlama ile sucul ortamda yaşamını sürdüren canlılar mıdır? Sonuç olarak; canlının bizzat kendisine ürün olarak bakılamayacağıdır. Ürün herhangi bir canlının, canlılık unsurunun ortadan kalkmasıyla onun işlenerek insan veya diğer canlıların yararına kullanılabilecek hale getirilmesidir. Konu bu kadar sade ve anlaşılırdır(4).
Çalıştayı doğru tanımlamak
12-15 Şubat 2025 tarihinde yapılacak Su Ürünleri Yetiştiriciliği Çalıştayını organize eden yetkililerine/sorumlularına/paydaşlarına şunu sormak gerekmez mi? Yapılan çalıştay küresel ölçekteki tanımlamasıyla bir akvakültür (aquaculture) çalıştayıdır. Bunun güzel Türkçemizde gerçek ve bilimsel karşılığı “Balık Yetiştiriciliği Çalıştayı”, daha genişletilmiş haliyle “Kontrollü Balık Yetiştiriciliği Çalıştayı” olduğudur. Akvakültür; Sucul canlıların sınırlı alanlarda (havuz, ağ kafes vb.) besiye alınması ile döllenme dahil yumurtadan başlatılarak genç bireylerin belirli bir boya ya da pazar boyuna ulaşıncaya kadar yetiştirilmesidir. Haliyle Çalıştayı düzenleyen akvakültür sektörü temsilcilerinin yaptığı uygulama; bir canlının teknoloji ile üretilmesi ve onun büyütülmesi, sonunda da pazarlanması ile ilgilidir. Yani temel öğe sucul canlının ta kendisi olduğudur. Yetiştirilen bir canlıdır. Çipura, levrek, somon, sazan, alabalık, midye, karides gibi. Diğer ifade ile sucul canlılardır. Bu aşamada sektör temsilcilerine şunu sormak gerekmez mi? Sizler sektör olarak ekonomik değeri olan sucul canlıların üretimini mi gerçekleştiriyorsunuz; yoksa ürün kategorisine dahil füme balık, balık havyarı, fileto balık, balık unu, balık konservesi gibi ürünlerin denizlerde ve göllerde ağ kafeslerde ve havuzlarda yetiştiriciliğini mi yapıyorsunuz. Çünkü ürün denilince akla böylesine saçma sapan düşünceler geliyor. Bu nedenle insan, sektörünün adını sorgulamadan kullanınca bu tür komedi türünden tablolar da haliyle karşımıza çıkıyor.
Üzerine basa basa şunu tekrar etmek kaçınılmaz olmakta. O da yaşayan bir bitki ve hayvana ürün denilemeyeceğidir. Ancak yaşam özelliğini yitirmiş bir bitki ve hayvanın çeşitli şekillerde işlenmiş, yarı işlenmiş ve insan yararına kullanılabilir hale getirilmesidir ürün. Şayet akvakültür temsilcileri sucul ortamda yaşayan canlılara su ürünü diye tanımlamakta ısrar ederse karşılarına bu mantık dışına eşdeğer bir tablo da çıkabilir. Eğer hamsi, orkinos, midye sucul ortamda yaşayan su ürünü ise tilki, at, leopar da karasal ortamda yaşayan kara ürünüdür tanımlamasına nasıl yanıt verilebileceğidir! İşin doğrusu “su ürünleri” ve “su ürünleri yetiştiriciliği” tanımlamasındaki ürün sözcüğünün sıfırlanması ve küresel ölçekteki bilimsel tanımlamaya dönülmesidir. Kısaca “su ürünleri” yerine “balıkçılık” ve “su ürünleri yetiştiriciliği” yerine “balık yetiştiriciliği” tanımlamalarının kullanılmasıdır.
Temenni edilen husus gelecek yıllarda yapılacak çalıştay etkinliklerin “Balık Yetiştiriciliği Çalıştayı” veya “Kontrollü Balık Yetiştiriciliği Çalıştayı” tanımlamasıyla gerçekleştirilmesidir.
Sonuç
Su ürünleri tanımlamasının ülkemizde komedi gibi balıkçılığın eşdeğeri olarak kullanılması artık kabak tadı verdi. Yarım yüzyıldır sorgulanmayan ve adeta tabulaştırılan “su ürünleri” tanımlamasını gündemden düşürme ve ülke olarak kendimizi anlama özürlü olmaktan arındırma zamanı çoktan geçmedi mi? Özellikle akademik ortam ve akademisyenleri kendilerini bu anlama yoksunluğu tanımlamasından ne zaman soyutlayacaklar, insan merak ediyor doğrusu! Umarım konunun çözümü için eninde sonunda yol, Türk Dil Kurumuna, Yüksek Öğretim Kurumuna ve Türkiye Büyük Millet Meclisine kadar uzanmasın.
YAZINSAL KAYNAKLAR
- https://balikhaber.com/haber/10-su-urunleri-yetistiriciligi-calistayi-12-15-subatta-5036?fbclid=IwY2xjawIPb8xleHRuA2FlbQIxMAABHQBlnNGmEYi1X7n2VGW_tYgy0N-EMSRfckl8EQ4IWqXYS_t-5RgtuTDzBA_aem_R2nmpPf_ESVlyk5q2rwX3Q ).
- Bilecik, N. 2011. Güldürtmeyin Dünyayı. Vira/Deniz Kültürü ve Haber-Yorum Dergisi/ Yıl 7 / Sayı 53 / Sayfa76-78.
- Bilecik, N. 2024. Su Ürünleri Tanımlamasından Yoksun Bir Ülke ve Akademik Kuruluşları. Bölüm 1. https://www.virahaber.com/su-urunleri-tanimlamasindan-yoksun-bir-ulke-ve-akademik-kuruluslari-bolum-1-9105yy.htm
- https://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%9Cr%C3%BCn.