1. HABERLER

  2. GÜNCEL

  3. Ali Torlak, Altın Çıpa'yı Meclis'e taşıdı
Ali Torlak, Altın Çıpa'yı Meclis'e taşıdı

Ali Torlak, Altın Çıpa'yı Meclis'e taşıdı

MHP İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak, Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri'nde Altın Çıpa Denizcilik Başarı Ödülleri Töreni'ni Meclis'e taşıyarak Recep Canpolat'a teşekkür etti.

A+A-

MHP İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak, Altın Çıpa Denizcilik Başarı Ödülleri Töreni'ni, TBMM Genel Kurulu'na taşıdı.

MHP İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak, 14 Aralık 2011 tarihinde düzenlenen Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri'nin birinci oturumunda Altın Çıpa Denizcilik Başarı Ödülleri Töreni'ni Meclis'e taşıyarak "Türk denizciliğinin yeniden canlanması için her kesim ve kurum elinden geleni mutlaka yapmalıdır. Bu anlamda, dünya denizcilerini Türkiye'de biraraya getiren Deniz Haber Ajansı ve Recep Canpolat'a buradan, huzurlarınızda teşekkür ediyorum" dedi.

TBMM Tutanaklarına geçen MHP İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak'ın Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma aynen şöyle;

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı 2012 yılı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülke kaynaklarının yanlış kullanıldığı 2011 genel seçim süreci nedeniyle artan cari açık, enflasyon ve işsizlik AKP Hükümetini 2012 yılında biraz da olsa önlem almaya zorlamıştır. O nedenle, 2012 yılı için ekonomide sürdürülebilir bir büyüme anlayışından uzak, yatırım ve işsizlikle ilgili ciddi bir kaynak yaratılmayan bir bütçeyle karşı karşıyayız. Umarız bundan sonraki bütçelerde daha dengeli bütçe hazırlanır, umarız bu kısıtlı bütçeyle fizibilite çalışması yapılmadan yatırıma başlama devri sona erer.

Değerli milletvekilleri, yolcu ve yük taşımacılığında ekonomi, hız, güvenlik ve konfor her ulaşım türünde aranması gereken özelliklerdir. Bunların yanında, çevreyi en az kirletmesi, ülkede mevcut enerji kaynaklarını kullanması ve bu sırada yolcu/kilometre veya ton/kilometre başına tükettiği enerjinin az olması, ilk tesis ve bakım, onarım kolaylığı ulaştırma türlerinin tercihinde göz önünde tutulması gereken diğer unsurlardır. Uluslararası ticaretin gelişmesine en büyük katkıyı sağlayan ulaştırma sektörünün bugün geldiği noktada, ülkemizde ulaşım modları arasındaki dengesizlik dikkat çekmektedir. Bugün ülke içi yük ve yolcu taşımacılığının çok büyük bir bölümünün kara yoluyla yapılıyor olması, ulaştırma sektörünün temel amaçları arasındaki ve taşıma türleri arasındaki dengenin sağlanması ilkesine de ters düşmektedir. Uluslararası kurallar çerçevesinde güvenli ve hızlı taşımacılık arzu edilen ulaşım şeklidir. Bunun yanı sıra, çevreye duyarlı ve ekonomik olması da bir ulaşım sisteminde aranan özelliklerin başında gelmektedir.

Ülkemizde ulaştırma sisteminde ciddi sorunlar yaşandığı günümüzde çözülemeyen ulaştırma problemleri, ülke genelinde sanayinin ve ekonominin gelişmesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Uluslararası araştırma, ulaştırma ve enerji koridorları üzerinde yer alan Türkiye'nin acilen ulaştırma sistemini geliştirmesi gerekmektedir. Zira, 2003 yılında TÜBİTAK önderliğinde hazırlanan 2023 Ulaştırma Vizyonu'nda, kişi hak ve güvencesinden ödün verilmeyen, can güvenliğinin yüzde 100 sağlandığı, çağdaş teknolojiye ve uluslararası hukuk ve kurallara uyumlu, çevrenin en üst düzeyde korunduğu bir ortamda kentler arası yolcu ulaşımının en çok bir buçuk saat, kent içi ulaşımının ise en çok otuz dakikada sağlanabilmesi öngörülmüştü. Bugün bu vizyona ulaşılamasa da, ülkeler arası rekabet koşullarının giderek arttığı mevcut düzende, Türkiye'nin, coğrafi anlamda avantajlarını en iyi şekilde kullanarak, ulaştırma sistemiyle ilgili yeni planlamalar yapması gerekliliği göz ardı edilmemelidir.

Değerli milletvekilleri, küreselleşmeyle birlikte artan hava kirliliğinin başlıca nedenleri arasında karayolları taşımacılığının gösterildiği günümüzde karayollarının kullanım oranının azaltılmasının önemi de giderek artmaktadır. Karayolları trafiğinin olumsuzlukları, kaza oranının yüksekliğine bağlı ölü ve yaralı sayısının fazlalığı, maliyetinin de diğer ulaşım sektörlerine oranla daha fazla olması nedeniyle birçok anlamda son derece sorunlu bir ulaşım yolu olarak nitelendirilmektedir. Nitekim bu konu, ulaştırma alanında bugün gelinen noktada tüm dünya ülkelerinde özellikle demiryollarına ağırlık verilmesinin önemli nedenleri arasındadır.

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde ulaştırma sektörünü incelediğimizde, ulaştırma sektörleri arasında Türkiye'de olmayan bir dengenin kurulduğunu görmekteyiz. Bu denge anlayışı, güvenli, hızlı ve çağdaş teknoloji kullanımı ve yeni projelerin üretilip uygulamaya konulmasını beraberinde getirmiştir; bu da o ülkelerin farklılığını ortaya koymaktadır. Ancak Türkiye'de durum maalesef böyle değildir, çünkü ülkemiz ulaşım sisteminin sağlıksız temelinde tek bir sisteme bağlılık bulunmaktadır.

Ülkemizde toplam enerjinin yüzde 22'si ulaştırma sektöründe tüketilmektedir. Bu tüketimin yüzde 87'si kara yoluna, yüzde 2'si demir yoluna, yüzde 11'yse hava yolu ve deniz yoluna aittir. Petrolde dışa bağımlılık oranımız yüzde 90 olduğu düşünüldüğünde, ciddi bir ulaşım politikası değişikliğinin zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

Kara yolu ağırlıklı ulaşım sistemi, kirlenme, kazalar ve trafik sıkışıklığına yol açmakta, bu sorunların maliyeti de gittikçe artmaktadır. Ayrıca, arazi kullanımı bakımından demir yolu avantajları kullanılamamaktadır. Saatte tek yönde 60 bin yolcu taşımak için tek yönde on iki şeritli bir otoyol gerekirken, çift hatlı bir demir yolu bu ihtiyacı karşılayabilmektedir. Yine, kara yolunun teknik ömrü dokuz-on yıl iken, demir yolunun ise yirmi beş-otuz yıldır.

Değerli milletvekilleri, günümüzde küreselleşmeyle birlikte dünyadaki ticaret hacminin hızla artması ulaşım sektörünü dünya ekonomisinin en önemli aktörlerinden biri hâline getirmiştir. Ulaştırma teknolojilerinde yaşanan hızlı gelişmeler ulaştırma sektöründe önemli gelişme ve değişmelere yol açmıştır. Sektörde "Kapıdan kapıya taşımacılık." anlayışının gelişmesiyle tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kara, hava, deniz ve demir yollarından oluşan alternatifler arası bağlantı, daha verimli ve daha az maliyetli, daha hızlı, güvenli ve çevreye duyarlı, sürdürülebilir taşımacılık hedeflerine ancak kombine taşımacılık politikalarıyla ulaşılabileceği açıktır. Dünyada yolcu ve yük gemilerinin her platformda önemli modlar arası birliktelik sağlandığı günümüzde buna ihtiyaç vardır ve çok acil olarak bunun yapılması önemlidir. Burada önemli olan, ülkenin sosyal durumuna, mali imkânlarına, sahip olduğu enerji kaynakları ile arazisinin özelliklerine ve teknolojik yapısına uygun düşen ulaştırma türlerinin seçilip her birine gerekli olan ağırlığın verilmesidir. Bu nedenle Türkiye'nin uluslararası ve bölgelerarası uyumu bakımından kombine taşımacılık sistemlerinin geliştirilmesi ve taşıma modlarının birbirleriyle uyumlaştırılması çok büyük önem arz etmektedir. Altyapı eksikliği ve teşvik edici bir hükümet politikasının bulunmaması nedeniyle yeteri kadar uygulanamayan kombine taşımacılık sistemine kara yolu taşıma sisteminin avantajlarından da faydalanarak tam manasıyla geçilmelidir. Ancak bu noktada demir yolu ağının belirli birkaç ana hat haricinde yeterli kapasiteye sahip olmaması ve demir yolu altyapısının çok büyük bir kısmının yıpranmışlığı ve yenilenmemesi, yeni hat yatırımlarının da yapılmaması nedeniyle demir yolu ulaşım hizmetlerinin sadece belirli şehirler arasında sığ bir yapı içerisinde kalması, kombine ulaşım sisteminin önünde en büyük engellerden birisidir.

Deniz yolu ulaşımında ise Avrupa standartlarında bir yönetim anlayışı mevcut olup, taşımacılık sektörü içinde deniz yolu taşımacılığı Türkiye'deki en liberal sektörlerden biridir. Ancak, denizcilik sektörünün liberal ve rekabetçi yapısı nedeniyle son yıllarda limanlardaki konteyner trafiğinde yıllık yüzde 20'lik bir artış sağlanmasına rağmen, kamu ve özel limanların mevcut altyapı kapasiteleri artan talebi karşılayamamakta, belirli limanlar haricindeki limanların demir yolu bağlantıları bulunmamaktadır. Bu nedenle, önümüzdeki süreçte limanların geliştirilmesinde, Marmara Bölgesi endüstriyel merkezi gibi yoğun bölgeler başta olmak üzere, daha verimli stratejiler hayata geçirilerek, ulaşım unsurları arasında entegre sorunu sağlayan, hızlı ve ekonomik hizmet sunan, çevreyi tahrip etmeyen, çağdaş standartlarda bir ulaştırma altyapısı oluşturularak, ulaştırma sistemleri arasında maksimum denge mutlaka sağlanmalıdır.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda tren kazalarında yaşanan artış, ölümlü ve yüksek maliyetli ekonomik kayıpların yaşanmasına neden olmaktadır. Kaza sebeplerinin vukuat cetvellerinde ve kaza raporlarında "İnsan kusuru." olarak ifade edilse de, sorumlusu AKP İktidarıdır. Çünkü, uzun zamandır yönetim, insan kusurlarını azaltacak -eksilen iş gücünü karşılamak amacıyla gerek teknolojisinde gerekse kalifiye eleman istihdamında aciliyet derecesinde ihtiyaç gösteren- ya da ortadan kaldıracak ciddi tedbirler almamıştır.

ali_torlak_tbmm.jpg

AHMET ARSLAN (Kars) - Sorumlular elli yıldır iş yapmadı.

 

D. ALİ TORLAK (Devamla) - Aynı şekilde, uluslararası sivil havacılık kaza raporlarına baktığımızda, Türkiye'nin bu alandaki fotoğrafı çok net bir şekilde görülmektedir. Avrupa Birliği ve Amerikan havacılık şirketlerinin 1 milyon kalkış itibarıyla ölümlü kaza oranı ortalama 0,17 ile 1,36 arasında değişirken, Türkiye'de oran 3,50 civarındadır. Bu oran ile Türk sivil havacılığı, ölümlü kazalarda Avrupa'da 1'inci, dünyada 3'üncüdür.

Sivil havacılık özerk bir yapıya kavuşturulmalıdır. Bağımsız bir denetleme kurulu oluşturularak eğitim programlarının sıklaştırılmasının ve çalışma koşullarının iyileştirilmesinin önemi açıktır.

Değerli milletvekilleri, dünyada yaşanan küresel ekonomik krizini diğer denizci ülkeler devlet desteğiyle çok rahat atlatırken, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmetinin duyarsız politikaları nedeniyle maalesef deniz ticaretimiz, gemi inşa sanayimiz ve gemi inşa yan sanayimiz büyük darbe alarak hâlâ atlatamamışlardır. Armatörlerimiz düşen navlunlar sebebiyle büyük varlık, iş ve emek kaybına uğramıştır.

Aynı durum gemi inşa sanayimiz için de söz konusudur. Hatta, gemi inşadaki emek kaybı ülkemiz için diğer kayıplardan daha da önemlidir çünkü istihdamda yaşanan kayıplar hem bugün için büyük acıdır hem de gelecek için büyük bir kayıptır. Sektörde yetişmiş iş gücünü oluşturmanın ne kadar zor olduğunu Sayın Bakanımız gayet iyi bilir.

Diğer yandan, varlık ve sermaye kaybı ise ayrı bir sorundur çünkü gemi inşa sektörü emek-sermaye yoğun bir sektördür, ağır sanayidir ve stratejik açıdan da önemli bir sektördür.

Değerli milletvekilleri, denizlerimiz aslında doğal bir otobandır ancak maalesef, biz bu otobanlarımızdan gerektiği gibi faydalanamıyoruz. Türk deniz taşımacılığı, ülke ihracat ve ithalatının yüzde 95'inin yapıldığı ana sektördür. Suyla denizin buluştuğu -adalar dâhil- 8.400 kilometre sahil uzunluğunu ve bu kıyı şeridindeki her türlü kıyı yapılarını ilgilendirmektedir.

Kara suları ve münhasır ekonomik bölgesiyle denizin altı ve üstü dâhil, petrol, doğal gaz, madenler yönetimini içeren faaliyet alanına sahiptir. Aynı zamanda, kara sınırından fazla denize sınırımız mevcuttur. Dolayısıyla, güvenlik ve seyir güvenliği, deniz emniyeti, Boğazlar, denizdeki trafik sorunları ve denizdeki çevre kirliliğine müdahale etme gibi görevleri bulunmaktadır.

Bu nedenlerle, büyük bir Bakanlık yapısının içinde, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin denizciliğinin genel müdürlük seviyesinde temsilinin, bu alanda hizmet veren ve alan ciddi bir sektörün varlığı karşısında işlemlerin gerçekleştirilmesinde yeni bürokratik hiyerarşi oluşturacağı muhakkaktır. Ayrıca Başbakanlık Denizcilik Müsteşarlığını bugün bütün dünya tanımakta ve otoritesini kabul etmekte iken 2008 küresel krizi ile birlikte batma noktasına gelen ve hâlâ ayağa kalkamayan, yan sanayisiyle birlikte 100 binden fazla insanımızın işsiz kaldığı bir ortamda, yan iş kollarıyla birlikte yine direkt 85-90 bin ailenin ekmek yediği balıkçılık sektörünü de içine alan denizcilik sektörünü güçlü bir idare yapısına kavuşturmak veya denizcilik bakanlığı kurmak yerine ulusal ve uluslararası alanda büyük bir tecrübe sahibi olan Denizcilik Müsteşarlığını kapatmak ve genel müdürlük düzeyine indirgemek uluslararası camiada Türkiye'nin iddiasından vazgeçtiği görüntüsü verecektir.

Değerli milletvekilleri, Türk denizciliğinin yeniden canlanması için herkes, her kurum elinden geleni mutlaka yapmalıdır. Bu anlamda, geçtiğimiz günlerde dünya denizcilerini Türkiye'de bir araya getiren ve "Altın Çıpa Ödülleri"nin dağıtılmasına vesile olan Deniz Haber Ajansı ve Recep Canpolat Bey'e buradan, huzurlarınızdan teşekkür ediyorum. Aslında önümüzde çok önemli bir fırsatımız var değerli milletvekilleri, Sayın Bakanım bunu gayet iyi biliyor. Bakınız, 2012 yılı itibarıyla dünyada "special survey"e girmesi gereken gemi sayısı 10.900, biz bunun içinden, bu sayının içinden ne kadar pay alabiliriz? Hükûmet bununla ilgili mutlaka bir politika oluşturmalı ve bundan Türkiye'ye büyük menfaatlerin olduğunu, olabileceğini söylemek isterim. Biz, aynı zamanda Türk boğazlarından 52 bin geminin yılda geçtiğini değerlendirir ve bu gemilerden kendimize bir fayda sağlayabilirsek sanıyorum bu işi çok daha rahat atlatacağız.

Bu vesileyle bütçenin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarında alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

denizhaber.com.tr

Bu haber toplam 1193 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.