Akdeniz'in Yenilmez Amirali: Turgut Reis
İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mim Kemal Öke, "Turgut Reis, 17 yaşında bir kadırga kumandanı yani kaptan olarak karşımıza çıkıyor. Kendisini çok iyi yetiştirmiş, reis olmuş."dedi.
Osmanlı İmparatorluğu donanmasında amirallik yapan, hayatı denizlerde geçen, büyük zaferler kazanan ve Akdeniz’in bir Türk gölü olması için yıllarca mücadele eden Turgut Reis, vefatının 456. yılında anılıyor.
Osmanlı donanmasına önemli zaferler kazandıran Turgut Reis, Türk denizcilik tarihine adını altın harflerle yazdıran komutanlar arasında yer aldı.
İstanbul Ticaret Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi ve "Biat Bir Turgut Reis Hikayesi" isimli kitabın yazarı da olan Prof. Dr. Mim Kemal Öke, vefatının 456. yılında Turgut Reis'in Osmanlı denizcilik tarihindeki yeri ve önemini, AA muhabirine değerlendirdi.
Ortaokul yıllarında Turgut Reis'in hayatının anlatıldığı bir kitabı okuyarak onu tanıdığını dile getiren Öke, söz konusu romanı okuduğunda Akdeniz'deki derya leventleri içinde Turgut Reis'in karakterinin kendisini çok etkilediğini söyledi.
Turgut Reis'e benzemeye çalıştığını ve onu rol model olarak gördüğünü, bu ünlü Osmanlı donanma komutanında kendisini çeken şeyin deniz aşkı olduğunu belirten Prof. Dr. Öke, şöyle devam etti:
"Ciddi denizcilik tarihi kitaplarına baktığınız vakit herkesin, bütün uzmanların da söylediği şey, Turgut Reis'in hakikaten 16. yüzyılda Akdeniz'in Türk gölü haline geldiği vakit yenilmez kaptan olarak ortaya çıkması, denizleri çok iyi bilmesidir. Yabancı amiraller onun düşmanları dahi olsa deniz bilgisinin ölçülemeyeceğini söylüyor. Denize baktığınız vakit denizin bir başka özelliği de Turgut Reis'te önemli bir şekilde karşımıza çıkan, o da deniz tasavvuf kültürümüzde ummandır, seyr-ü sülüktür, Allah'a doğru yönelişin, seyrin en önemli vesilelerinden biri olarak karşımıza çıkar. Gerçekten de Turgut Reis'i araştırdığınız vakit, Turgut Reis'in de hayatında böyle bir mürşidin olduğu ve bu mürşidin de ona manevi olarak Akdeniz'in fethedilmesinde önemli işaretler verdiğini de görüyoruz."
"Turgut Reis, 17 yaşında kaptan olarak karşımıza çıkıyor"
Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Turgut Reis'in çocukluk dönemine de değinerek, şunları anlattı:
"Bildiğimiz şu, Akdeniz ve o yöredeki bütün köyler biraz daha kara tarafındadır. Çünkü şövalyeler, korsanlar hep oraları vurur, oralardaki ahaliyi taciz ederlerdi. Kendi köyünde keçi çobanı olan veya keçi çobanı olarak ailesinin yetiştirmek istediği Turgut Reis, denize baktıkça denizin kendisine olan cezbesini görüp oradan ayrılmak istemiş ve çok küçük yaşlarında kaçmış, kendisini oradaki korsan gemisine atmış, tabii bir macera. Bu macera çok kısa bir dönem sonra Turgut Reis'e yeni bir çehre kazandırıyor. O da Turgut Reis, 17 yaşında bir kadırga kumandanı yani kaptan olarak karşımıza çıkıyor. Kendisini çok iyi yetiştirmiş, reis olmuş. Daha sonra kendisine bu konuda önderlik edecek olan en doğru ismi bulmuş, o da Oruç Reis'tir, Baba Oruç denirdi. Baba Oruç'un yanında yetişiyor, baba-oğul gibi yetişiyorlar Akdeniz'in çeşitli yerlerinde."
Mim Kemal Öke, Turgut Reis'in Fas, Cezayir, Tunus ve Trablusgarp diye adlandırılan bugünkü Libya'nın ele geçirilmesinde büyük katkısı olduğuna vurgu yaptı.
"Kazanılmayacak bir savaşa girişmeli midir, çekilmeli midir?"
Turgut Reis'in Trablusgarp Beylerbeyliği de yaptığını ifade eden Prof. Dr. Öke, Osmanlı amiralin şehadet şerbetini içtiği St. Elmo Kalesi'ni tüm zorluklara rağmen nasıl fethettiğini şöyle anlattı:
"Misyon olarak Turgut Reis'in üzerinde hep şu vardı, diyordu ki 'Osmanlı Devleti bütün Akdeniz'e egemen olacaksa Akdeniz'de bir vurguncu güruh vardır, bu herkesi, Akdeniz'i de rahatsız etmektedir. Bu da Malta şövalyeleridir. Bunun adeta bir hançer gibi Osmanlı Devleti'ne doğru tutulduğunu görmekteyim ve Osmanlı Devleti'nin bekası için bu fesat yuvasının mutlaka söndürülmesi lazım.' İşte Malta seferi böyle başlıyor lakin zaferi onun elinden almak isteyen karacılar, daha o Trablusgarp'a gelmeden önce Malta kuşatmasını başlatıyor. Kuşatma yanlış yapıldığı için adeta bu savaşı, kuşatmayı kaybedeceğini o da fark etmiştir. Turgut Reis gelir, bakar 'Eyvah' der. İşte orada hayatı için çok önemli bir dönüm noktasıdır, kavşaktır, kazanılmayacak bir savaşa girişmeli midir, çekilmeli midir? Ama bu kaderin getirdiği öyle bir noktadır ki o şehadeti tercih etmiş ve oradaki yeniden düzenlemeleri ele alarak St. Elmo Kalesi'nin düşmesini sağlamış. Fakat kale düşerken de düşman hatlarından, kale burçlarından gelen bir yaylım ateşi, gülle neticesinde orada ağır şekilde yaralanmış ve bu yaralanma aşağı yukarı 7 gün kadar sürmüş. Daha sonra ise şehadet şerbetini içmiştir. Kendisi büyük bir törenle Trablusgarp'a getirilir, orada defnedilir ve hatırası da gönlümüzde yaşamaya devam eder."
Akdeniz'i Türk gölü haline getirmesinde Turgut Reis'in rolü
Mim Kemal Öke, Turgut Reis'in Bodrum'unu, Malta'sını, şehit olduğu yeri yakından takip ettiğini, Libya'daki türbesini 3 kez ziyaret ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Turgut Reis'in, Akdeniz'i Türk gölü haline getirmesinde, Trablusgarp'ta Akdeniz'e layık bir devlet inşa etmesi, oradaki ahaliye Türk'ün alicenaplığını gösterip orada adaletli bir devlet kurması hakikaten tarihimizde üstünde durulması gerekmektedir diye düşünüyorum.
Bu doğrultuda ve Turgut Reis'in bana verdiklerine karşılık hiç olmazsa bir kadirşinaslık ve vefa görevi olarak 'Biat' adlı kitap yazdım, bu bir Turgut Reis hikayesi. Bu benim Turgut Reis'imdir. Benim gördüğüm, yaşadığım, içselleştirdiğim, hemhal olduğum bir Turgut Reis'tir. Bu, bir yanda sadece bir Turgut Reis'in hayatı, öyküsü değil aynı zamanda benimle onun alışverişinin, yüzleşmesinin ve tabii ki bununla birlikte Mim Kemal'in de bir şekilde biyografisidir diyebiliriz."
Vira Haber
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.