Aka ayrıca sağlıklı bir veri oluşturmak için sektördeki STK’lara çok iş düştüğünü söyledi.

Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Suat Hayri Aka’nın, Virahaber’e verdiği  özel röportajın bu bölümünde denizcilik sektöründeki eğitimi masaya yatırdık. Denizcilerin ortak dilinin İngilizce olduğunu belirten Aka ‘Bizim bütün denizcilerimizin ve denizle ilgili hizmet yapan bütün kuruluşların çalışma ve konuşma dili İngilizce olmalıdır’ dedi. Sektörde bir envanterin bulunmadığı söylemlerine katılmayan Aka ‘Veri oluşturmak sadece devletin zoruyla olacak bir şey değil. Sonuçta bu serbest bir alan… Şirketler verileri paylaştıkça, devlet bu verileri değerlendirebilir veya ilgilileri bu verileri kullanabilir. Bu konuda en büyük görev GİSBİR’e, Deniz Ticaret Odası’na, Armatörler Birliği’ne, KOSDER’e, sektör derneklerine düşüyor’ diye konuştu. Sektörün ciddi bir tanıtım problemi olduğunu düşünmeyen Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşarı Suat Hayri Aka, denizcilik sektörünün tanıtımının çok da ucuz ve kolay bir şey olmadığına vurgu yaptı.

Denizcilik eğitiminin olmazsa olmazı nedir?

Yabancı dil eğitimidir. “Denizciliğin dili İngilizcedir”… Bu iki kere iki dörtten daha gerçekçi bir durumdur. Eğitimin tamamının İngilizce olması gerekmektedir. Dünyanın her yerinde denizciliğin dili İngilizcedir. Yayınlar, kitaplar İngilizcedir. Gemide çalışırken mesleğin uygulamasında kullanılan ortak dil İngilizcedir. Dünyanın dört bir yanında farklı aksanlarda, farklı kültürlerde yetişmiş tüm dünya denizcileri şu veya bu şekilde ortak bir dil kullanır, İngilizce… İngilizceden daha yaygın konuşulan diller vardır dünyada, ama denizcilikte kullanılmaz o diller. İspanyolca, Çince, Rusça ve Fransızcayı kullanmaz denizciler. Onun için bizim bütün denizcilerimizin ve denizle ilgili hizmet yapan bütün kuruluşların çalışma ve konuşma dili İngilizce olmalıdır. Okullar İngilizce eğitim vermelidir. Gemi adamlarımız, kılavuz kaptanlarımız çok iyi seviyede İngilizce bilmelidir. Şirket yöneticileri, denetleyicileri, uzmanları, teknisyenleri iyi İngilizce bilmelidir. İyi İngilizce bilirsek; hem uluslararası denizcilik alanındaki gelişmeleri takip edebiliriz, hem doğru iletişim kurabiliriz. Hakkımızı, hukukumuzu iyi savunabiliriz. Mücadelemizi çok daha doğru zeminlerde, doğru ifadelerle, doğru lisan kullanmak suretiyle yapabiliriz. Başarılı olmanın, olmazsa olmaz bir numaralı şartı İngilizcedir. Bu okuldan başlar. Mesleğin her aşamasında devam eder. Hiçbir zaman sonu gelmeyecek, bitmeyecek ve zamanı geçmeyecek bir ön koşuldur. İngilizceden vazgeçemeyiz. Sıradan bir İngilizce de denizcilik için yeterli değildir. Eğer gemiadamlarımız yabancı bayraklı gemilerde çalışacaksa, sosyal açıdan ileri düzeyde İngilizce bilmek zorundadır. Sadece meslek İngilizcesi yeterli olmaz. Sosyal İngilizceleri de iyi olmalıdır. Çünkü gemideki yaşam sadece bir iş değildir. Bir hayattır... Sadece işinizi yapmazsınız. Dünyanın çeşitli milletlerinden insanlarla aynı ortamı paylaşmak suretiyle bir kültürel alışveriş yaparsınız. Beraber yaşarsınız, dostluklar kurarsınız, sosyal hayatınız olur. Bunların hepsinde kullanabileceğiniz ortak bir dil vardır: İngilizce. Diğer dillerin size hiçbir yararı yok. Onun için İngilizceden vazgeçemeyiz. İdare olarak da; eğitim kurumlarının hepsinde, kontrolümüz veya yönetimimiz altındaki birimlerimizdeki çalışanların İngilizce kullanmaları için zorlayıcı olmaya kararlıyız.

Sektörün tam olarak bir envanterinin olmamasından bahsediliyor, bu konuda İdare olarak ne düşünüyorsunuz?

Aslında envanter var, ama önemli olan bunun sürekli ve düzenli bir şekilde güncelleniyor olması. İdarenin elinde envanter dediğimiz, sektör varlıklarının, insan kaynakları dahil olarak tamamının sayıları, verileri var. Ama bunların düzenli bir şekilde sektör tarafından güncelleniyor olması lazım. Bir şey değiştiğinde günübirlik idare veya ilgili sivil toplum kuruluşlarının bunun takip edebiliyor olması lazım. Bizde maalesef eksik olan taraf burası... Bu konuda tabi sektördeki sivil toplum örgütlerine çok önemli görevler düşüyor. Meslek örgütlerine, GİSBİR’e, Deniz Ticaret Odası’na, Armatörler Birliği’ne, KOSDER’e, sektör derneklerine önemli görevler düşüyor. Veri oluşturmak sadece devletin zoruyla olacak bir şey değil. Sonuçta bu serbest bir alan… Şirketler verileri paylaştıkça, devlet bu verileri değerlendirebilir veya ilgilileri bu verileri kullanabilir. Veri paylaşmak bir kültürdür. Envanter dediğiniz şey aslında veri paylaşmaktır. Elinizdeki veriyi paylaşırsanız envantere dönüşür. Ondan ihtiyaç duyanlar yararlanır. Bunun biraz gelişmesine ihtiyaç var, ama ben sektörün hiç envanteri yok görüşünde değilim. Güncelleme sıkıntısı var diyebiliriz.

Denizcilik sektörü sizce yurtdışında kendini iyi anlatabiliyor mu? Tanıtım ve fuarlara katılma konusunda sizin fikriniz nedir?

Fuarlar doğrusu pahalı, maliyetlerin son derece yüksek olduğu bir alan. Denizcilik sektörünün tanıtımı da çok da ucuz ve kolay bir şey değil. Dolayısıyla ben şirketlere “Niye fuarlara katılmıyorsunuz?” deme konusunda ihtiyatlı davranmak isterim. Çok da büyük bir tanıtım eksikliği yaşadığımızı söylersek, orada da haksızlık etmiş oluruz. Ama fuarlar özellikle gemi inşa sanayi şirketlerinin, hizmetlerinin daha iyi tanıtılması açısından çok önemli platformlar. Daha etkin, daha katılımcı olmamız mümkün olabilirse çok daha iyi olur. Türkiye’de hemen hemen her sene birkaç tane uluslararası fuar, etkinlik ve uluslararası toplantı yapılıyor. Türk denizciliğinin bu anlamda çok ciddi bir tanıtım problemi olduğunu düşünmüyorum ama fuarlara, özellikle gemi inşa fuarlarına imkân ve kabiliyetlerimizi daha iyi anlatabileceğimiz, denizcilik eğitimiyle ilgili fuarlara ilgili kurumlarımızın katılmasında yarar olduğunu düşünüyorum.

Yarın: Lojistik konusunda yapılan son çalışmalar masaya yatırılacak…

VİRAHABER