1. HABERLER

  2. SEKTÖRDEN

  3. Ahmet Utku Atay: Uzun Yıllara ve Müthiş Bir Güvene Dayanan Müşteri İlişkilerimiz Var
Ahmet Utku Atay: Uzun Yıllara ve Müthiş Bir Güvene Dayanan Müşteri İlişkilerimiz Var

Ahmet Utku Atay: Uzun Yıllara ve Müthiş Bir Güvene Dayanan Müşteri İlişkilerimiz Var

İnsansız deniz araçları ve deniz teknolojileri alanında önemli AR-GE çalışmaları yaparak özellikle askeri projelerle sektöre giren Maren Robotics'in kurucu ortağı Ahmet Utku Atay Deniz Ticareti Dergisi'ne konuştu.

A+A-

İnsansız deniz araçları ve deniz teknolojileri alanında önemli AR-GE çalışmaları yaparak özellikle askeri projelerle sektöre giren Maren Robotics, sonrasında ihracat faaliyetlerine de hız verdi. Maren Robotics Kurucu Ortağı Ahmet Utku Atay, Deniz Ticareti Dergisi’nin Ağustos 2021 sayısında hayata geçirdikleri projelerinin özelliklerini, hedeflerini ve planlarını anlattı.  

Maren Robotics, 2000’li yıllardan bu yana insansız deniz araçları ve deniz teknolojileri alanında çalışmalarına devam ediyor. Bize biraz firmanızdan ve bu işe giriş hikayenizden bahsedebilir misiniz? 

Denize olan tutkumuz akademik çalışmalarımızla birleşince, insansız deniz araçları ve deniz teknolojileri alanında çalışmalara başladık. TÜBİTAK ve Avrupa Birliği’nin AR-GE fonlarıyla geliştirdiğimiz sistemlerin sahada kullanılmasıyla birlikte ticarileşme sürecimiz başlamış oldu. İnsanız sualtı araçları (miniROV), insansız cankurtaran aracı (İCA), sualtı kamera ve ışıklandırma sistemi, dalgıç takip sistemi gibi birçok deniz sistemlerinin üretimini gerçekleştirdik. Başlangıçta Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi askeri kurumlar için ürettiğimiz insansız deniz araçları daha sonra özel sektör tarafından da kullanılmaya başlandı. Son yıllarda ise yurtdışından gelen talepler doğrultusunda ihracat faaliyetlerine ağırlık veriyoruz. ODTÜ Teknokent Yerleşkesi’nde bulunan AR-GE merkezimiz ve Antalya’da bulunan üretim, test ve demo merkezlerimizle üretim kapasitemizi önemli bir oranda artırarak faaliyetlerimize devam ediyoruz. 

İnsansız sualtı arama ve kurtarma aracı SagaPro ve insansız cankurtaran aracı Fasty’den bahsedelim biraz da… Özellikleri neler? 

Bu iki insansız deniz aracı da uzun yıllar süren AR-GE faaliyetleri neticesinde tamamen yerli imkanlarla geliştirildi. SAGA ve SAGAPRO adını verdiğimiz sualtı robotlarımız; 300 metre derinliğe kadar dalış yapabilmekte ve süre sınırı olmaksızın, anlık görüntü aktarımı sayesinde arama, keşif ve gözlem faaliyetlerini gerçekleştirebilmektedir. Görüşün olmadığı sularda dahi sonar teknolojisi ile gözlem yapma kabiliyetine sahip robotlarımız, robot kolu vasıtasıyla sualtında bulunan nesneleri su üstüne çıkarabilmektedir. Günümüzde derin denizlerin yüzde 80’i hala bilinmezliğini koruyorken, insan sağlığı için oldukça riskli olan derin sularda bu sırların keşfedilmesi için sualtı robotlarımız her zaman göreve hazır. 

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’nun paylaştığı verilere göre kaza sebepli ölümlerde boğularak gerçekleşen ölümler 3’üncü sırada yer almakta ve her sene yaklaşık 300.000 kişi boğularak hayatını kaybetmekte. Fasty adını verdiğimiz insansız cankurtaran aracı (İCA), boğulma tehlikesi geçiren kazazedelere hızlı ve güvenli bir şekilde müdahale etme imkanı sağlıyor. Uzaktan kumanda ile kontrol edilebilen Fasty, 600 metre menzile kadar çalışabilmekte ve en az iki kazazedeyi aynı anda taşıyabilmektedir. Fasty, yaklaşmanın mümkün olmadığı tehlikeli bölgelerde, üzerine konumlandırılabilen kameralar sayesinde anlık görüntü aktarımı yaparak, uzaktan gözlem ve tespit imkanı da sağlamaktadır.  

Bir yandan da insan hayatı gibi çok önemli bir konuda hizmet sağlıyorsunuz. Bu alandaki çalışmalar nasıl gidiyor? 

Açıkçası oldukça yoğun ve stresli süreçler yaşıyoruz. Ürettiğimiz araçlar deniz gibi oldukça zorlu koşullarda görev alırken, bir yandan da arama-kurtarma gibi en kritik operasyonlarda kullanılıyor. Sistemlerin sahada sorunsuz çalışması için gerek üretim aşamalarında, gerekse kullanıcıların operasyonları esnasında çoğu zaman insanüstü performans gerektiren çalışmalar yürütüyoruz. Bir yandan da teknolojiyi daha ileri taşımak ve insan hatasını minimize etmek için sahadan aldığımız görüşlerle beraber araştırma ve geliştirme faaliyetlerine devam ediyoruz.  

robofamily2.jpg

Yapmayı planladığınız veya yapım aşamasında olan yeni bir projeniz var mı? 

Askeri alanda belirlenen ihtiyaçlar doğrultusunda devam eden projelerimiz mevcut. Bununla birlikte deniz turizmine katkı vereceğine inandığımız ve geliştirdiğimiz projelerimiz var. Bu projelerle birlikte deniz araçlarının ulaşılabilirliğini kolaylaştırıp, bireylerin deniz tecrübelerine katkı sağlayacak yeni araçlar üretmeyi planlıyoruz. Örneğin son kullanıcıya yönelik geliştirmeyi planladığımız sualtı robotu ile derin denizlerin keşfini ilgi duyan herkese ulaştırmayı hedefliyoruz. Aynı zamanda şu an çalışmalarına yoğun bir şekilde devam ettiğimiz sualtı ve su üstü skuterlar ile denizde zaman geçirmenin daha keyifli ve eğlenceli bir hale gelmesini istiyoruz. 

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterine girmiş olan ürünleriniz de mevcut. Ne gibi katkılarda bulundunuz bahsedebilir misiniz? Yerlilik oranı nedir ürünlerinizin? 

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı uzun zamandan beri ürünlerimizi operasyonlarda aktif bir şekilde kullanmakta. Ürünlerimiz %75 ila %80 yerlilik oranına sahip. Yerli üretici olarak, kurumlardan aldığımız geri dönüşlerle ürünlerimizi sürekli güncelledik ve askeri operasyonlar için en ideal seviyeye çıkardık. Satış sonrası sürdürdüğümüz yakın ilişkiler sayesinde kurumların teknolojiden maksimum fayda sağlaması için önemli katkılarda bulunduk. Aslında en önemlisi, bu alanda teknolojide dışa bağlı olma durumunu ortadan kaldırdık. 

Ürünleriniz açısından güvenlik konusu oldukça önemli bir yere sahip. Bu noktada müşterinin güvenini nasıl kazandınız? 

İnsansız deniz araçları üretiyorsanız, müşteri güveni kazanmak gerçekten oldukça zor bir konu… Çok uzun yıllardır teknolojiyi yurtdışından takip eden ve Türkiye’de benzer girişimlere şahit olmamış müşteri adayları doğal olarak size ilk önce “başaramazlar” düşüncesiyle yaklaşıyor. Bu noktada; sebat etmek, kendinize ve ekibinize olan inancınızın arkasında ısrarla durabilmek çok önemli… Giriş eşiği çok yüksek olan bu pazarda, müşteri güvenini kazanmak için yüksek bir motivasyonla çalıştık. Müşterilerimizle iletişimimiz her zaman çok kuvvetli oldu. Onları dikkatle dinledik, eleştirilerini değerlendirdik ve her ne olursa olsun ürünlerimizin arkasında durduk. Bugün sahip olduğumuz en kıymetli şey, uzun yıllara ve müthiş bir güvene dayanan müşteri ilişkilerimiz. 

Teknolojinin her geçen gün hızla geliştiği aşikâr… Sektördeki gelişmeleri ve pazardaki yeni talepleri takip ediyor musunuz?  

Bu soru bizim de kendimize her gün sorduğumuz soruların başında geliyor. Tabii ki işin doğası gereği ve her firma gibi sektördeki gelişmeleri ve yeni talepleri dikkatle takip ediyoruz. Mevcut müşterilerimizle sürekli irtibat halindeyiz, çeşitli fuarlara katılıyoruz, akademik camia ile iç içeyiz, genç ve yenilikçi bir ekibimiz var. Fakat “Bunlar sizi tatmin ediyor mu?” diye soracak olursanız, cevabı; maalesef hayır. Biz alanında dünya ölçeğinde bir firma olma iddiası ile yola çıktık ve bu hedefe ulaşmak için çok daha fazlasını yapmamız gerekiyor. Bu bağlamda dijital verilerle beraber saha verilerini de daha geniş ölçekte takip edip değerlendirebildiğimiz bir yapı oluşturmaya çalışıyoruz.  

Türkiye’de denizcilik sektörünün şimdiki zamanını ve geleceğini nasıl görüyorsunuz. Bu konuda yorumlarınız nasıl olur? 

Büyüleyici bir denizcilik potansiyeline sahip olan ülkemizin, denizciliğin birçok alanında hak ettiği yerden çok uzak olduğunu düşünüyorum. Bu potansiyele ulaşmamızı sağlayacak bilgi birikimine ve genç nüfusa sahibiz. Motivasyonumuzu kaybetmeden çalışmaya devam ederken, genç kuşaklara denizin ve denizciliğin önemini çok daha iyi aktarabilmemiz lazım. Gelişen teknolojilerin Türkiye’de de denizcilik sektörüne entegre olmasıyla birlikte potansiyelimize çok daha hızlı ulaşacağımıza inanıyorum. 

Son olarak okuyucularımıza dilek ve temennileriniz neler? 

Üç taraflı denizlerle çevrili ülkemizde, sanayileşme ve duyarsızlıklar sebebi ile deniz kirliliği büyük bir sorun haline gelmiştir. Geçmişten günümüze süre gelen bu sorunun önüne geçmek için ciddi bir farkındalık yaratmamız gerekiyor. Diliyorum ki, bu güzel mavilerin solmasına hiçbir zaman izin vermeyeceğiz.  

Kaynak: Deniz Ticareti Dergisi 

Bu haber toplam 24609 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.