Avrupa’nın güneyinde derin bir kanyonun ucunda bulunan, Adriyatik denizi tarafından doldurulmuş Kotor Körfezi, kıyılarındaki küçük ortaçağ kentleriyle dikkat çekiyor. Bu kentlerden en cazibi ise adını körfezden alan Kotor. Karadağ’ın son yıllarda ilgi gören diğer bir kenti Dubrovnik’in masmavi suları, Kotor’a geldiğinizde kararıyor. Denize dimdik uzanan Bokelji ve Orenj Dağları’nın koyu yansımaları ortaçağdan kalma taş evlerle dolu Kotor’a etkileyici bir güzellik katıyor. Öyle ki, Barbaros Hayrettin Paşa’nın dahi, Kotor’a hayran kaldığı ve kenti Osmanlı topraklarına katmak istediği rivayet ediliyor. Yaklaşık 400 yıl Venediklilerin yönetiminde kalan Kotor’un sağlam surları ve kentin kapılarından birinde yazan “Başkalarına ait olanı istemeyiz ama bizim olanı vermeyiz” yazısı ise bu isteğe verilmiş bir cevap sanki.
212
En az 2 bin yıllık bir kıyı kenti olan Kotor’a şimdiki yüzünü veren eski kent yapıları, 12.-14. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. Balkon ve pencerelerinden çiçekler ve çamaşırlar sarkan şirin taş evlerin sıralandığı dar taş sokaklar ve küçük kafelerle dolu meydanların yer aldığı eski kent (Stari Grad), 1979 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alıyor. Venedikliler ve Osmanlılar tarafından biçimlendirilen, surlarla çevrili bu bölgede katedraller, kiliseler, küçük saraylar ve müzeler de var.