1. YAZARLAR

  2. Nezih Bilecik

  3.  2024-2025 Yılı Balıkçılık Av Sezonu Yaklaşırken
Nezih Bilecik

Nezih Bilecik

Deniz ve Balıkçılık Bilimcisi
Yazarın Tüm Yazıları >

 2024-2025 Yılı Balıkçılık Av Sezonu Yaklaşırken

A+A-

 

 

Nezih BİLECİK

Deniz ve Balıkçılık Bilimcisi

 

1 Eylül tarihi ülkemiz balıkçılığında av sezonuna start verilen tarihtir. Özellikle endüstriyel balıkçı kesiminin dört gözle beklediği tarihtir 1 Eylül.

Ülkemizde endüstriyel balıkçı teknelerinin yoğun olmadığı ve aşırı avcılığında sahnede rol almadığı zaman diliminde sezonun 1 Eylül’de açılması akla herhangi bir olumsuzluk getirmiyordu. Ne var ki 1972 yılında kurulan Su Ürünleri Genel Müdürlüğü ve haliyle Tarım Bakanlığının güdümlü balıkçılık araştırmalarından yoksun olmasına karşın 1980’li yıllardan itibaren endüstriyel balıkçı teknelerinin çoğaltılmasını gözü kapalı bir şekilde desteklemesi zamanla geri tepmiş ve özellikle ekonomik değeri olan sucul canlı kaynakların da çöküşünü beraberinde getirmiştir.

Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sucul ortamdaki tüm canlı-cansız kaynaklar devletindir. Ne var ki sucul canlı kaynakların yıldan yıla dalgalanma gösteren stoklar hakkında bilimsel verilere sistemli bir şekilde sahip olunmamasına karşın ticari açıdan balık avcılığı ve balıkçı filosuna katılım bilim dışı olarak devamlı desteklenmiştir. Sonuç olarak ilk yıllardaki avcılıktaki artış zamanla düşmüş ve avcılıklar ekonomik olmaktan çok uzaklaşmıştır. Merkezi otorite tarafından körü körüne endüstriyel balıkçılığın mavi boncuk dağıtırcasına desteklenmesi nedeniyle sucul canlı kaynaklar aşırı avcılığa maruz kalmış, bunun sonucu olarak balıkçılık çökmüştür.

Ülke balıkçılığının büyük ölçekli olumsuzluğa düşmesinde merkezi otoritenin vebali büyüktür. Balıkçı kesimi liyakatsiz resmi otorite temsilcilerinin bilim dışı özendirmeleri sonucu bu alanda ciddi yatırımlar yapmış ise de sonucu hüsran olmuştur. Bu nedenle endüstriyel balıkçı kesimi ekonomik açıdan kendisini toparlayabilmek için sucul canlı doğayı yoğun av baskısı altına almıştır. Nihayetinde balık stokları dip yapmış, avcılıklar verimli olmaktan uzaklaşmış ve av sezonları da oldukça kısalmıştır. Bu acı deneyimlere karşın merkezi balıkçılık yönetimi bundan kendisine ders çıkarmamış; siyasi otorite ile balıkçılık sektörünü yıldan yıla değişkenlik gösteren sucul canlı kaynakların ticari yönden işletilmesine yönelik somut bilimsel bilgi akışına bir türlü geçememiştir. Haliyle sucul canlı kaynağın en verimli düzeyde işletilmesine yönelik gerekli avcılık rakamlarının ortaya konulamaması ve bu durumun günümüzde de devam etmesi merkezi otorite hanesine yazılan en büyük olumsuzluktur. Aslında balıkçılık yönetimindeki her olumlu ve olumsuz sonuçların muhatabı merkezi otorite bürokratlarıdır. Ama ne yazık ki olumsuzlukların olumluluklardan çok fazlasını da yaşadığımız gerçeğin kendisidir.

Merkezi otoriteyi temsil eden bürokratların tüm eleştirilecek yanlarının yoğunluğuna karşın onların en büyük şanssızlıklarının da özellikle siyasi otoritenin güdümünde oldukları ve bunun da görmezden gelinemeyeceğidir. Böylesine bir ortamda balıkçılık kulvarı da haliyle panayır yerine dönmektedir. Bu panayır ortamında balıkçı kesiminin öngörüleri ile ahkam kesmeleri yerel ve ulusal basının yanı sıra haber sitelerinde de kendine yer bulagelmektedir.       

 

Vira Haber

29 Temmuz 2024 tarihinde Vira Haber’de “Balıkçılar yeni sezondan umutlu” başlıklı bir haber yayınlandı. Haber aynen şu şekilde:

“İstanbul'da 1 Eylül'de başlayacak av sezonu için hazırlıklar sürerken, denizlerde palamut balığının görülmesi yüzleri güldürdü.

 Av sezonun açılmasına 1 ay kala sardalya sürüsünün arasında yakalanan palamutlar yeni sezon için umut verdi.

Denizlerde 1 Eylül'de yeni av sezonu başlayacak. Bununla birlikte balıkçıların da hazırlıkları sürerken, palamut balığı bu sene erken görüldü. “Halkımızın gözü aydın palamut görüldü” diyen yarım asırlık balıkçı Türkiye Deniz Canlıları Müzesi kurucusu Balıkçı Kenan Balcı, av yasağının kalkması ile birlikte palamut bolluğu yaşanacağını belirtti. Balcı, “Oltamızı denize bıraktığımız zaman, Ordu’da, Trabzon’da, Karadeniz’in her bölgesinde palamut gözüküyor. Marmara Denizi’nde de palamut var. İstavrit büyüklüğünde. Sardalya sürüsünün arasında yakalandı. Ortalama 30 gram. 1 Eylül’den sonra 500 gram olacak” şeklinde konuştu.

"Bu yıl bol ve bereketli bir sezon bekliyoruz"

Denizlerde av yasağının 1 Eylül'de kalkmasıyla birlikte büyük tekneler sezona palamut avıyla başlayacak. Kıyı balıkçıların ağına takılan palamutlar ise yeni sezon için umut verdi. Palamut balığının 20 gün önce yumurta yaptığının altını çizen yarım asırlık balıkçı Kenan Balcı, “Palamut balığı en hızlı büyüyen balık türüdür. 20 günde bir istavrit boyutuna geldi. 25 gün sonra 250-300 gram arasında olacak. Eylül ayı itibariyle ortalama yarım kiloya ulaşacak. En çabuk gramaj alan balık palamut. En çok Omega 3’e sahipler arasında da ilk sırada palamut yer alıyor. Halkımızın gözü aydın. Türkiye’nin gözü aydın. Bu yıl bol ve bereketli bir sezon bekliyoruz. Çünkü palamut erken görüldü. Bu da yeni sezonda palamudun bol çıkacağını gösteriyor. Gelişim açısından en çabuk büyüyen balık palamut. Umuyorum ki bu yıl palamut balığının yılı olacak. İnşallah bu sezon halkımız palamuda doyacak” dedi.”

 

Bir deniz ve balıkçılık bilimcisine kulak kabartmak

Bu tür haber ve haberlere değerli meslektaşım Ömer Faruk Kara’nın her zaman reaksiyoner bir tutumu olmuştur. Böyle durumlarda konu ilgilisi kişi veya kişilere mutlaka işin doğrusunun ne olduğunu yansıtan bilgilendirmeleri vardır. Bu kere daha farklı bir tutum izleyerek bana bir not ile düşüncesini aktarmayı yeğlemiş. Yılların kurt araştırıcısı aziz dostumun ilettiği notu dikkatlice okudum.

Bu not ile ilgili durumu yansıtmadan önce balıkçılık camiasınca tanınmasına karşın ben yine Ömer Faruk Kara ile ilgili minyatür bir bilgi vermek isterim. Çünkü eleştiriyi yapan kişinin kim olduğunun da bilinmesi eleştiriyi daha anlamlı kılar. Yaşıtım olan Ömer Fark Kara 1941 Giresun doğumludur. İÜFF Zooloji-Jeoloji Bölümü mezunu olup Hidrobiyoloji Araştırma Enstitüsünün araştırmacı kadrosunda yer almıştır. Türkiye’de ilk kez 1970-1972 yıllarında Karadeniz’de gerçekleştirilen hamsi ve istavrit stoklarının tespitini yürüten FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) uzmanlarının konturpartı olarak görev yapmıştır. Özellikle gezer-göçer balıkların akustik cihazlarla balık sürü boyutlarının ölçülmesi, balık sürü miktarının hesaplanması, balık popülasyon dinamiği konularında uzman olan Ö. Faruk Kara daha sonraki yıllarda GFCM’de (Akdeniz Balıkçılık Genel Konseyi) Kaynakların Kıymet Takdiri Komisyonunda yıllarca Türkiye’yi temsil etti. Bu arada konumuzla ilgili olarak 1979 yılında Barcelona/İspanya’da “Palamut araştırmasında büyümenin gözlemlenmesi ve boy-ağırlık arasındaki ilişki”(*) başlıklı makalesine dikkati çekmek isterim. Tarım Bakanlığında da görev yapan Ö. Faruk Kara Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesinin kurulmasından sonra öğretim görevlisi olarak çok sayıda uygulamaya yönelik dersler vermiş ve oradan da 1996 yılında emekli olmuştur.

Emekli olmakla beraber halk deyimiyle “ununu elemiş, eleğini asmış” tanımlaması ona çok yabancı kalmıştır. Kendisini bilgi, bilgilendirme ve balıkçılık sektörüne katkı sağlamaya içtenlikle adamış bir kişidir. Bu nedenle yılların ona kazandırdığı deneyimlerini ve bunun ışığı altındaki önerilerinin merkezi otorite ve balıkçılık sektörünce dikkate alınmasında yarar olduğuna inancımı özellikle belirtmek isterim.

Bakınız 30 Temmuz 2024 tarihinde aziz dostum bana ilettiği notunda neleri dillendirmiş.

 

“29. 07. 2024 tarihinde Vira haberde çıkan “Balıkçılar Bu Sezon Umutlu Başlığı” taşıyan yazıda 50 yıllık balıkçı olan Kenan Balcının palamut 20 günde kıraca istavrit boyuna ve 40 gram ağırlığa geldi. 25 gün sonra 250-300 gram ağırlığa gelecek ve eylül ayı itibariyle ortalama yarım kilo ağırlığa ulaşacak. En çabuk gramaj alan balık palamut” şeklindeki kehanetinin bilimle örtüşen bir yanın olmadığıdır. Bu tür şişirme (asparagas) haberler açıkçası kamuyu yanıltmak ve abesle iştigaldir.

Böylesine fal açmanın balıkçıya faydadan çok zarar getireceği bir gerçektir. Bilimsel anlamda sözü edilen yavru palamutların ancak eylül ayında ve onu takip eden aralık ayı sonunda en fazla 250-350 gram ağırlığa erişecek olacağıdır.”

Bu arada belirttiği hususun rahat anlaşılabilmesi ve yorumlanabilmesi açısından konu ile ilgili 2 adet şekle (palamut balığının boy ağırlık eğrisi ve ülkemiz sularında aylar itibariyle kazandığı boy ortalama boy ve grafikleri) yer verdikten sonra yazısını radikal bir öneri ile şu şekilde sürdürmüş.  

“17.07.2024 tarihinde “Balık haber” sitesinde yayınlanan “TBMM Balıkçılık Araştırma Komisyonu Üyelerine Hatırlatma” başlığı taşıyan makalemde, mevcut balıkçılık av takvimini endüstriyel balıkçılık için 1 Kasım olarak ve av sezonunu da 4 ayla sınırlı olmasını balıkçılığımızın sürdürülebilirliği açısından önemine değinmiştim.

Şayet bu öneri kabul görmez ise, gelecek yıllarda ekonomik önemi haiz birçok pelajik genç balık türü stoklarını (stoku yenileyecek genç bireyleri) sahip olduğumuz güçlü gırgır av takımlarının, aşırı ve yoğun (growth overfishing) avlayacak olması nedeniyle denizlerimizde av verecek balık yokluğu ile yüz yüze geleceğimizi vurgulamıştım.

Şunu açıkça söylemek gerekirse balıkçılık sofistike (karışık) bir bilimdir. Türkiye Karadeniz’in de dahil olduğu, Akdeniz çanağında sahip olduğu 4 deniz ve bu denizlerde gerek gezer-göçer gerekse yerli balık türleriyle ülke ekonomisine ve halkın protein gereksinimine önemli katkı sağlamaktadır. Çünkü Akdeniz çanağında avcılık yoluyla elde edilen balığın yaklaşık %20-25’ini 25 Akdeniz ülkesi içinde tek başına Türkiye gerçekleştirmektedir.

Balıkçılığın ülke ekonomisindeki önemi gerek yarattığı istihdam ve gerekse ekonomik boyutu göz ardı edilemez. Bu nedenle, projesi sonsuz bu kaynağın sevk ve idaresi deniz ve balıkçılık bilimi konusunda ehil olmayan ve ben balıkçıyım diyenlerin kehanetine bırakılmamalıdır. Balıkçılıktan sorumlu merkezi otorite gerekli bilimsel bilgi ve yapılması gereken uygulamaları balıkçılık sektörüne yansıtamazsa, oluşan boşluğu bilim dışılıkla balıkçı işte böyle doldurur. Günümüz Türkiye’sinde balıkçılığımızdan sorumlu merkezi otoritenin yanı sıra onca fakültelerin ve onca akademisyenlerin varlığına karşın ne yazık ki gelinen nokta budur.”

Değerli meslektaşım tarafından bana iletilen ve günümüz koşullarında balıkçılık sezonunun 1 Eylül olan açılış tarihinin kendisinin bilimsel görüşleri doğrultusunda 2 ay ötelenmesi önerisinin balıkçılık sektöründeki endüstriyel balıkçı kesimini hoşnutsuz kılacağı aşikardır. Atalarımız ne demişler “Elçiye zeval olmaz”.

(*) KARA, Ö. F. (1979). Observation on growth and relation ship between length and weigth of Sarda sarda (Bloch) Investigation. Pesquera Vol. 43 (1) Page. 95-105.Publicado en abril de 1979 Barcelone.

 

nezihbilecik@gmail.com

 

 

 

Bu yazı toplam 938 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar